Everton’ın yükselişi, West Ham mucizesi…

Uzaklardan…

Milli maçlar nedeniyle verilen aradan yararlanıp Premier Lig molası aldık bir süre, malum futbolu özlemek de gerek. Madem özlemekten açıldı konu, İngiliz yazar Anthony Burgess’in sözlerini hatırlayalım. Futbolun sadece hafta sonları oynandığı zamanları şöyle özetlemiş: “İncil’de yazıldığı gibi, beş gün çalışacaksın. Yedinci gün Tanrı’nın, altıncı gün futbolun.” Oysa futbol şimdi her gün hayatımızda! Futbolsuz ne gece var ne gündüz! Özlemek ne mümkün!

Premier Lig’de sezon alışmadık türden, baş aktörleri fena deviren figüranlar, Aston Villa’nın yükselişi, en son şampiyonluğunu 1985’de yaşamış Everton’un zirveye yerleşmesi… Bilir misiniz, bir maçta kalesinde 7 golü en son 1963 senesinin Nisan ayında görmüş Liverpool FC, onca zaman sonra geçenlerde bu kez Aston Villa karşısında… Kimilerine göre “iş kazası”, kimilerine göre Klopp’un taktik hatası, kimilerine göre kalede Alisson Becker’in eksikliği. Aynı gün Tottenham Hotspur karşısında altı golle dağıldı Manchester United, onlar da en son 2011 Ekim’inde komşu Manchester City karşısında kalelerinde yarım düzine gol görmüşlerdi…

***

Milli maç arası sonrasında cumartesi öğlen saatlerinde oynanan haftanın maçında Merseyside derbisinde puanlar paylaşılıyor, Everton 10 senedir yenemediği rakibini bu kez zorluyordu. Liverpool, şehirdaşı karşısında 23 maçtır kaybetmemiş; kulüp tarihinde tek rakibe karşı en uzun yenilmezlik rekoru. Ancak bu sezon Liverpool savunması cömert, oynadıkları beş maçta kalelerinde gördükleri 13 gol Klopp’u düşündürüyordur muhtemel. Velhasıl VAR kazasına kurban gittikleri, savunmanın belkemiği Van Dijk’in kırmızı kartlık pozisyonda sakatlanıp muhtemel sezonu kapattığı maçta iki puanı bıraktılar…

Transfer döneminde altı futbolcuya 200 milyon sterlinin üzerinde harcayan Chelsea de savunmada sıkıntı yaşayanlardan. Evlerinde oynadıkları Southampton maçında iki kez öne geçiyorlar ama üç puanı kapamıyorlardı. Lampard’ın ihtiyacı savunmayı çalıştıracak, ahengi sağlayacak deneyimli bir yardımcı sanırım. Sezona kötü başlayan Manchester United geriye düştüğü Newcastle United deplasmanında parlayan yıldızı Fernandes ile üç puanı kapıyor, sıkıntılı zamanlar yaşayan hocasının yüzünü güldürüyordu. Bizim Fulham ise bildiğiniz gibi, ilk dört maçı puansız kapattılar, Shefield deplasmanında Mitrovic’in ayağından kaçırdıkları penaltıya rağmen bir puanı kaptılar. Ne diyelim, siftah uğurlu gelsin…

O maçların ertesinde, sezona yenilgi ile başlayan, sonra yükselişe geçen Tottenham Hotspur evinde West Ham United karşısında. 1965-66 sezonundan beri ligdeki ilk dört maçında en fazla puan toplayan takımda Real Madrid’den kiralık Bale yedek başlıyor maça. Henüz ilk dakikada Kane’nin enfes pasında Son Heung-Min’in golüyle öne geçen ev sahibi, 8. dakikada Kane’nin golüyle iki farkı yakalıyordu. 16. dakikada Reguilon’un lokum ortası, Kane’nin kafa golüyle fark üçe çıkarken takımının dağılışını izliyordu kenarda David Moyes. Hani boks maçı olsa hakem 3. raundda durdururdu muhtemel. İlk devrede sahanın en iyisi Kane’i de atlamayalım. Bu sezon takımın kaydettiği 12 golde payı var. Sadece müthiş bir golcü değil, aynı zamanda çok iyi bir oyun kurucu, devrenin son saniyesinde gösterdiği gibi gerektiğinde savunmaya yardıma gelen, tempoyu ayarlayan, oyunu rakip yarı alana yıkan müthiş rejisör.

2. devreye farkı azaltmak için başlayan West Ham rakip kaleye daha kalabalık gitmeye başlarken 72’de Bale, yedi sene sonra döndüğü takımda Bergwijn’in yerine sahadaydı. Maçın dönüm noktası 77’de Moyes’un yaptığı iki değişiklik, Lanzini, Fornals’ın Yarmolenko da Antonio’nun yerine sahada. 82’de Cresswell’in ortası, Balbuena’nin kafa vuruşundan gelen gol az da olsa bir umut ışığı. Tottenham savunmasının sağında Sanchez takımın zayıf halkası. O gol ateşliyor misafiri, aç kurt gibi saldırıyorlar rakip kaleye, 85’te Sanchez’in kendi kalesine attığı gol heyecan getiriyor maça. Hani bir film olsa finali nefes kesen cinsten, futbolu seven izlemeli futbolun en keyifli ligini. Dört dakika uzatılan maçın son anlarında Lanzini’nin ceza sahası dışından müthiş vuruşuyla üst köşedeki örümcek ağını aldığı an izleyenlerin hafızalarına kazınmıştır muhtemel, tabii sahada basmadık yer bırakmayan Kane’nin yıkılışı da…

Dipnot: Bu yazıyı yazarken Bekir Çoşkun’un ölüm haberi geldi. Ülkenin en çok ihtiyacı olan şey onda fazlasıyla vardı: Vicdan. Sadece “Pako’ya mektuplar”ı bile sevmeye yeter. Şimdi bir daha eksildik. Işıklar içinde yat güzel insan…

Ziya Adnan

22 Ekim 2020

Brentford FC: Yetenek avcısı…

Uzaklardan…

Son beş sezonda sattıkları futbolculardan 120 milyon Sterlinin üzerinde kazandılar. Fransız golcüleri Maupay’ı 2017’nin yazında 1,6 milyon Sterlin karşılığında Saint-Etienne’den transfer etmişler, iki sezonda 85 maçta 37 golden sonra 20 milyon Sterlin bedelle Brighton & Hove Albion’a satmışlardı. Borç batağındaki kulüpleri düşününce iyi yönetildikleri aşikâr. Golcünün yerini doldurdukları Ollie Watkins’i yine aynı zamanlarda alt lig takımı Exeter City’den 1,8 milyon Sterlin karşılığında saflarına kattılar. Geçen sezon Championship’te gol krallığının zirvesine oturan, yaz döneminde Aston Villa’ya transfer olan futbolcunun satışından elde ettikleri gelir 33 milyon Sterlin. Londra’nın batısında, Middlesex bölgesinde, adını kıyısına kurulduğu nehirden alan 30 bin nüfuslu kasabanın takımı geçen sezonun sonunda play-off finalinde kaybetmeseydi bu sezon onları 17.500 kapasiteli yeni mabetleri Brentford Community Stadı’nda devlere kafa tutarken izleyecektik ama olmadı. Yapımı ilk kez 2002’de gündeme gelen, uzun bekleyişten sonra pandeminin gölgesinde kavuştukları mabetlerinde henüz taraftarlarıyla buluşamadılar. Coventry City maçı vesilesiyle Arılar’ın hal ve gidişine naçizane bir bakış…

Kulübün futbol direktörü 1983 doğumlu Danimarkalı Rasmus Ankersen, aynı zamanda Danimarka ligi takımlarından FC Midtjylland’da görev yapıyor. Ada futbolunda yetenek avcısı olarak nam salmış, gezip gördüğü ülkelerdeki deneyimlerini aktardığı çok sayıda kitabı var. Kitaplarının popülaritesi nedeniyle ‘yüksek performans uzmanı’ olarak görülüyor. Deneyimlerinde yetenekli futbolcularla çalışma imkân bulduğunu, onlara dair gözlemlerini aktarıyor. Keşfedilmeyi bekleyenleri ‘fısıldayan yetenekler’ olarak adlandırıyor. Brezilya futbolunun efsanesi Ronaldo Luís Nazario’nun ilk kez Flemango takımında deneme antrenmanına çıktığını, ancak 2. deneme için kulübün futbolcunun otobüs parasını vermeyi reddettiğini, Ronaldo’nun soluğu sonrasında Cruzeiro takımında aldığını aktarıyor. Ronaldo’nun üç kez dünyanın en iyi futbolcusu seçildiğini hatırlatalım. Meselenin özü, yeteneği keşfetmek de ayrı zanaat…

Championship’te sezona iyi başlayamayan Brentford, ekim ayının ortalarında 17 milyon sterline mal ettiği görkemli stadında. 23 kişilik kadrosunun değeri 60,4 milyon Sterlin, 15 futbolcusu İngiltere dışında dünyaya gelmiş. Transfer döneminin son gününde West Ham United’a şartlı kiraladıkları Benrahma’dan elde edecekleri gelir 20 milyon Sterlin. Pandemi nedeniyle takımın sevdalıları mabetlerini göremedi ama umarım en kısa zamanda, malum futbol taraftarlarla güzel. Rakip Coventry City Premier Lig’in kurucu kulüplerinden, nice seneler devlere kafa tuttuktan sonra 1993-94 sezonunda düştüler, düşüş o düşüş. Geçen sezon yükseldikleri Championship’in kadro değeri en mütevazı takımlarından (12 milyon). Onlar da sezona iyi başlayamayanlardan, dört maç sonunda dört puandalar.

4-3-3 dizilişinde Brentford, ileri üçlüsü Mbeuma, Toney, Marcondes. Henüz ilk dakikada rakip kaleyi Jensen ile yokluyor Brentford, Coventry City beşli savunma dizilişinde. İlk bölümde oyunu rakip sahaya yıkıyor ev sahibi, sağ kanatta Marcondes topla buluştuğu anlarda etkili. Savunmadan çıkmakta zorlanıyor mavili Coventry City, Brentford’un ilk 20 dakikada kullandığı korner sayısı dört. Kurdukları baskıya rağmen net pozisyon bulamıyorlar, Marosi’nin koruduğu rakip kaleyi uzaktan vuruşlarla zorluyorlar. İştahlı oyunlarına rağmen 3. bölgede bitirici oyuncu eksikliği göze batıyor. U21 maçında göz dolduran Dervişoğlu’nun Twente’ye kiralık verildiğini hatırlatalım. Geçen sezon 60 gol bulan üçlüden sadece biri halen takımda, haliyle o üretkenlikten uzaklar. 24’te Dasilva ile gole yaklaşıyorlar, sonrasında oyunda dengeyi yakalıyor Coventry City. 38’de kullandıkları duran top organizasyonunda Rose yakın mesafeden kaleyi bulamıyor, ilk devrenin en net pozisyonu. Topa yüzde 59 oranında sahip olan, rakip kaleyi 12 kez yoklayan Brentford devreyi golsüz kapatıyor.

2. devreye golle başlıyorlar, ceza sahasının sağından Mbeumo’nun plasesine ayak koyan Toney takımını öne geçiriyor. Golden sonra 3. bölgeye daha kalabalık gidiyor Coventry City ama 54’te kalelerinde 2. golü görüyorlar. Marcondes’in uzak direğe ortasına yakın mesafeden kafayı vuran Toney 2. golünü buluyor. 1996 doğumlu golcü geçen yazıda selam çaktığımız Northampton Town’un alt yapısından yetişmiş, alt liglerde geçen zamanlardan sonra yaz döneminde 5 milyon Sterlin bedelle takıma katıldı. 67’de gole çok yaklaşıyor misafir takım, kornerden gelen topa Godden’in vuruşunda top üst direkten gol çizgisine düşüyor. 70’de Brentford’da sahanın iyilerinden Marcondes yerini Janelt’e bırakıyor. Son bölümde farkı azaltmak için baskı kuruyor Coventry City ama gol yollarında üretkenlikten uzaklar. 85’te gole yaklaşıyorlar ama Godden’in kafa vuruşunu çıkarıyor Brentford kalesinde Raya. Velhasıl iki farkla kazandığı maçta üç puanı heybeye atarken üst sıralara tırmanıyor Brentford. Coventry City’e gelince, geçen sezon yükseldikleri ligde savunmada sıkıntı yaşayacakları aşikâr, 5 maçta kalelerinde 9 gol gördüler. Ama beterin beteri var, güneyin Devon bölgesinde amatör takım Stoke Gabriel FC bu sezon ligde oynadığı 10 maçta kalesinde 122 gol görürken sadece iki gol bulabilmiş. Onların hikâyesi Samuel Beckett’i hatırlatıyor: “Hep denedin, hep yenildin. Yine dene, yine yenil. Daha güzel yenil.”

Ziya Adnan

20 Ekim 2020

Northampton Town FC: Köşkerlerin takımı…

Uzaklardan…

Northampton…

Londra’nın 100 kilometre kuzeybatısında, Northamptonshire bölgesinde, Nene nehrinin kıyısına kurulmuş 223 bin nüfuslu kasaba. Tarihini anlatan kaynaklar 1675 senesinde çıkan yangının kasabanın büyük kısmını yok ettiğini, 18. yüzyılın endüstriyel gelişimiyle birlikte kısa sürede yeniden inşa edildiğini ve hızla büyüdüğünü yazar. Kasaba 19. yüzyılda ayakkabı ve deri üretiminin merkezi haline gelmiş. Ağustos 1997’de trafik kazasında hayatını kaybeden Prenses Diana’nın mezarı kasabada yer alan Kraliyet ailesine ait Althorp Estate’de bulunmaktadır. 2000 senesinde şehir olmak için girişimde bulunmuşlar ama gerçekleşmemiş. Günümüzde kasabanın adını taşıyan üniversite 12 bine yakın öğrenciye eğitim veriyor.

İşte o kasabanın günümüzden 123 sene önce, 1897’de kurulmuş takımı Northampton Town F.C, namı-diğer ‘Cobblers’ (Köşkerler). Bilmeyenler için, köşker eski dilde ayakkabı tamircisi demek, eh kasaba ayakkabıyla ünlenince takımı da nasibini almış haliyle. Köklü tarihlerinde sadece bir kez, 1965-66 sezonunda ülke futbolunun en üst liginde mücadele edebilmişler. 1960’lı senelerin başı yükselişe geçtikleri zamanlar. Mimarı Dave Bowen, futbolculuk kariyerinde Arsenal’in takım kaptanıymış. O yıllardaki lakabı ‘miracle worker’ (mucize isçisi), Northampton’un başına geldiği sene, 4. Lig’in dibine demir atmış, borç batağında, berbat bir statta az sayıda taraftara oynayan takım onun gelişiyle yükselişe geçmiş. 1959’da başına geldiği takımla beş sezonda dört şampiyonluk yaşayarak 1. Lig’e çıkarmış. 1966’da 1. Lig’de boy gösterdikleri zamanlarda Manchester City’nin hocası Joe Mercer, Bowen’in başarısının İngiltere’nin Dünya Kupası’nı kazanmasından daha büyük başarı olduğunu dile getirmiş. Hikâyesini anlatan yazılar, 1995’te 67 yaşında aramızdan ayrılan futbol sevdalısının küçük bütçelerle büyük işler gerçekleştirdiğini anlatır. O yıllardaki mabetleri ‘County Ground’ ülkenin açık ara en kötü stadıymış. Bilirsiniz işte bizim ülkenin 70’li senelerdeki statları misali. Yağmurda balçık, açık havada patates tarlasını andıran, derme çatma tribünleri, toz toprak sahası, köhne görüntüsüyle eskinin futbolunu anlatan, o köhneliğine rağmen futbol kokan mabetler. Bowen, takıma yeni futbolcu transfer edeceği zaman, futbolcunun imzadan önce stadı görmesini istemediğinden yakın bir yerdeki benzin istasyonunda buluşur, imza törenini orada gerçekleştirirmiş. O zamanlar kulübün başkanlığını yapan Barry Stonhill, ülke futbolunun utancı olarak tanımlamış eski stadı ve devam etmiş: “Bu yüzden iyi futbolcular bizim takıma gelmek istemiyor.” 1994’te son bulmuş çileleri, altı milyon Sterline mal ettikleri 7.798 kapasiteli Sixfields Stadı’na taşınmışlar. 2019-20 sezonunda League 2’yi (4. Lig) 7. sırada bitirip play-off maçları sonunda 3. Lig’e terfi ettiler. O sezon mabetlerinde 5.101 taraftar ortalaması yakalamış olmaları kayda değer.

Efsaneleri Walter Tull, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce takımda forma giymiş, Ada futbolunun ilk zenci futbolcusu. Hikâyesi anlatan yazılar, hemen her maçta tribünlerin ırkçı tezahüratlarına hedef olduğunu, savaş patladığı zaman İngiliz ordusuna yazıldığını, zaman içinde subay rütbesine terfi eden ilk zenci olduğunu vurgular. 1918’de savaşın en yoğun zamanlarında, Somme cephesinde hayatını kaybetmiş. Şimdilerde Sixfields Stadı’nın hemen yanında inşa edilmiş anıt bahçe o futbol sevdalısının anısına…

Maça dönersek, takımın 28 kişilik kadrosunun değeri 2,8 milyon Sterlin, yaş ortalaması 25,4. Kadrolarında milli futbolcu bulunmuyor, 7 futbolcusu İngiltere dışında dünyaya gelmiş. Peterborough karşısında maça çıkarken 24 takımlı ligde 17. sıradalar. Rakip 200 bin nüfuslu şehrin takımı, hocaları Manchester United efsanesi Sir Alex’in oğlu Darren Ferguson. Ev sahibi 3-4-2-1 dizilişinde başlıyor maça, gol umutları 9 numaraları Harry Smith 25 yaşında, 1.96 boyunda Brentford alt yapısından yetişmiş. Orta saha mücadelesi halinde geçen ilk bolümden sonra beyazlı Peterborough üstünlük kuruyor. Takımın göze batanı 24 yaşındaki oyun kurucuları Dembele, oyunu dilediği şekilde yönlendiriyor. 12 yaşında katıldığı Dundee United’in alt yapısında geliştirmiş hünerlerini, zaman içinde taliplileri artacaktır muhtemel. 21’de gole yaklaşıyor ev sahibi, gelişen kontrada sol kanat Rose’un vuruşunu çıkarıyor Peterborough kalesinde Pym. Savunmadan uzun toplarla çıkıyor Northampton Town, haliyle top kayıpları yapıyorlar. 31’de rakip savunmayı ipe diziyor Dembele ama son vuruşu yapamıyor. 33’te geliyor misafir takımın golü, Dembele’nin pasında ceza sahasının sağından uzak köşeyi sert vuruşla buluyor Thompson. O golden beş dakika sonra 9 numaraları Harris ile gole yaklaşıyorlar, köşeden çıkarıyor Northampton kalesinde Arnold. Topa yüzde 33 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi bir kez bulduğu devreyi geride kapatıyor Northampton Town.

  1. devreye yine uzun toplarla başlıyorlar. İştahlı oyunlarına rağmen 3. bölgede topu tutacak oyuncularının olmayışı, yaratıcılıkta kalite eksikliği, geniş alanları etkili kullanamayışları göze batan zaafları. 57’de gol umutları Smith’in yerine Ashley-Seal sahada. 66’da duran topta müsait pozisyona kaleyi bulamıyor Adams, gol için yükleniyorlar ama takım bal yapmayan arı misali. Son bölümde rakibi savunmada az adamla yakalayan Peterborough pozisyonlar buluyor. Ev sahibi takımda sağ kanatta oyuna sonradan giren Korboa çabuk ama ortaları isabetsiz. Bitime 10 dakika kala farkı ikiye çıkarıyor Peterborough, Brown uzak köşeye enfes vuruyor. Kalan dakikalarda başka gol olmayınca keyif veren 3. Lig maçının galibi Peterborough United oluyor…

Velhasıl alt lig diye burun kıvırmayın, günümüzün paraya bulanmış futbolunda Mesut Özil haftada 350 bin Sterlin kazanıp kadroya giremezken, 27 senedir Arsenal’in maskotluğunu yapan kulüp çalışanı kapının önüne konuluyorsa futbol keyfini alt liglerde aramakta yarar var sanırım. Zaten nahif olan her şeyin kendine has güzelliği vardır, futbola gerekli olan biraz nahiflik değil mi zaten!

Ziya Adnan

13 Ekim 2020

Premier Lig Seyir Defteri: Arteta zamanları…

Uzaklardan…

“Çiçekli badem ağaçlarını unut, değmez, bu bahiste geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı, ıslak saçlarını güneşte kurut olgun meyvelerin baygınlığıyla parıldasın, nemli, ağır kızıltılar… sevgilim, sevgilim, mevsim sonbahar…” der dizelerinde Nazım Hikmet. Şimdilik geri gelmesi mümkün görünmeyen futbol manzaralarında, Emirates Stadı’nın boş tribünleri önünde oynanan maç vesilesiyle Mikel Arteta’nın Arsenal’inin hal ve gidişine göz atalım bu yazıda, sezon başlangıcını irdeleyelim….

2016-17 sezonunda ligde oynadığı 30 maçın sonunda Arsenal’in kalesinde maç başına gördüğü gol ortalaması 1,3 idi. Wenger takımın gevşek savunmasına tadilat-tamirat adına son 8 lig maçında üçlü savunmaya dönmüş, kalesinde gördüğü gol ortalaması 0,7’ye düşmüştü. O sezon kalesinde 44 gol gören Arsenal ligi Liverpool’un arkasından 5. sırada bitiriyor, Şampiyonlar Ligi’ne katılma fırsatını kaybediyordu. 2017-18 sezonunda savunma hastalığı nüksetmişti, sezon sonunda ligi 6. sırada bitirirken kalelerinde 51 gol görmüşler (maça başına 1,27), kötü gidişin faturası Wenger’e kesilmişti. Kulübün Premier Lig tarihindeki en kötü savunma karnesi olduğunu hatırlatalım. Ah “Profesör”, geçenlerde BBC’ye verdiği söyleşide, ayrıldığı günden beri kulübün davetlerine rağmen Emirates’e gitmediğini ama bir gün gideceğini söylüyordu. Yakında 71 yaşına basacak, nice senelere…

2018-19 sezonunun başında Unai Emery’nin devraldığı takım 22 maç yenilmezlik serisi yakalıyor, ama iyi gidişi sürdüremiyordu. Ligi 5. sırada bitiren takım Şampiyonlar Ligi vizesini alamazken kalesinde 51 gol görmüştü. Meselenin özü, Emery, Wenger’den miras kalan enkazın üzerine temeli sağlam takım inşa etmeyi başaramamıştı.

Ve gelelim Arteta dönemine…

2019’un Aralık ayında göreve başlayan hocanın ilk 15 maçında Arsenal kalesini daha iyi savunan takım görüntüsünde, kalesinde gördüğü gol ortalaması 0,8. Taktik zanaat ustası İspanyol 3-4-3 sistemine dönmüş, takım halinde daha çok koşan, pres yapan Arsenal’in yol haritası değişmiş. İlk maçta 6 puan toplayan takım Liverpool karşısında dağıldı ama Arteta’nın maç sonunda değindiği gibi, kendi takımından her bölgede çok üstün bir takıma karşı.

***

Ekim ayının ilk Pazar günü, kasvetli, yağmurlu Londra’da Arsenal ligin puansız takımlarından Sheffield United karşısında. Emirates deplasmanı yaramıyor misafire, Arsenal deplasmanında en son galibiyetlerini 1971 senesinde şimdilerde tarih olmuş Highbury Stadı’nda almışlar. O tarihten sonra oynadıkları 10 maçta 8 yenilgi iki beraberlikleri bulunuyor. Tarihlerinde ilk kez, sezonun ilk üç maçında gol sevinci yaşayamadılar, kalelerinde gördükleri gol sayısı 4. Arsenal 2020 senesinin evinde kral takımlarından, 2019 Aralık’ında Chelsea karşısında kaybettikleri maçtan sonra evlerinde oynadıkları 10 maçta kaybetmediler.

Ev sahibi 3-4-3 dizilişinde başlıyor maça, ileri uçta Willian, Nketiah, Aubameyang. Mesut Özil bir maçta daha kadroda yer almıyor, sanırım kariyeri hakkında bir karar verme zamanı. Henüz 2. dakikada Aubameyang’ın lokum misali pasıyla pozisyona giriyor Nketiah ama kontrolü yetersiz. İlk bölümde orta sahada oyunu kontrol eden Elneny, solda Saka çabukluğuyla göze batıyor. İlk 15 dakika orta saha mücadelesi halinde geçerken Arsenal rakibin kalabalık savunması karşısında net pozisyon üretemiyor. 28. dakikada ilk kez rakip kaleyi buluyorlar, Nketiah’ın cılız kafa vuruşu kaleci Ramsdale’da kalıyor. Rakibin 3. bölgedeki amansız baskısı karşısında oyun kurmakta zorlanıyor Arsenal, misafir takım savunması rahat ilk devrede. Arsenal’in topa yüzde 72 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi dört kez yokladığı devre golsüz kapanıyor.

2. devrede takımlar aynı kadrolarla sahada. 50’de Cebbalos’un enfes ara pasına dokunamıyor Aubameyang. Gidişattan sıkılmış olacak ki 55’te Nketiah’ı yerine Pepe’yi sahaya sürüyor Arteta. Akabinde golü buluyorlar, tempoyu yükselttikleri pozisyonda, 60’ta Bellerin’in ortasına yakın mesafeden kafayı vuran Saka. O golden dört dakika sonra Pepe sağdan ceza sahasına inip uzak köşeye nişanlıyor topu. Arsenal iki farkı yakalıyor. Enerji ve mücadelesine rağmen hücumda etkisiz rakibi karşısında çabuk pas trafiğiyle tempoyu dilediği şekilde ayarlıyor Arsenal, orta sahada Ceballos oyuna yön veren oyuncuları.

Son 10 dakikada onun yerine Xhaka sahada. 84’te umutlanıyor Sheffield United, McGoldrick ceza sahasının dışından köşeye enfes vuruyor, fark bire iniyor. O gol ateşliyor misafir takımı ama zaman yetmiyor. Dört dakika uzatılan maçta başka gol olmayınca Arsenal’in Arteta ile yükselişi sürüyor. Milli maç arasından sonra Manchester City’e konuk olacaklar, fırsatını bulursanız kaçırmayın derim. Sheffield United’a gelince, sezonun 4. maçından da puan çıkartamadılar, onların özeti Atilla İlhan’ın dizelerinden alıntıyla, ne takımlar gördüm zaten yoktular…

Ziya Adnan

8 Ekim 2020

Wycombe Wanderers, Ada futbolunun ilk taraftar kulübü…

Uzaklardan…

HIgh Wycombe…
Londra’nın 47 kilometre kuzeybatısında, Buckingham bölgesinde Wye nehrinin kıyısına kurulmuş 125 bin nüfuslu, bölgenin 2. büyük kasabası. Tarihte adını mobilya üretimiyle duyurmuş, 19. yüzyılda ülkenin mobilya üretim merkeziymiş. 1800’lü senelerde kasabada günde 5 bine yakın sandalye üretiliyormuş. 1960’lı senelerde mobilya üretiminin azalması ile işsizlik ve yoksulluk girdabına kapılmış. Günümüzde sakinlerinin yüzde 13’ü Müslüman, kasaba Buckinghamshire Üniversitesine ev sahipliği yapıyor…

İşte günümüzden 133 sene önce 1887’de o kasabanın marangozları tarafından kurulmuş takımı Wycombe Wanderers, namı-diğer “Blues” (Maviler). Ada futbolunun ilk taraftar kulübü, yakın geçmişe kadar 500 sezonluk bilet sahibi tarafından yönetilmişler. İlerleyen zamanlarda kulübe yatırımcılar el atınca karşı çıkmış sevdalıları, günümüzde yönetim kurullarında en az iki taraftar yer alıyor. Kuruluşlarından sonraki 64 seneyi Ada futbolunun 8. Ligi amatör “Isthmian League”de geçirmişler. O dönemde sekiz lig şampiyonlukları bulunuyor. Ancak amatör ruha aykırı olduğu için kupa verilmemiş takıma, malum amatör futbolun fıtratı, “Kazandınız işte kupa da neyin nesi!” diyerek geçmişler. 1990 senesinde Wembley Stadı’nda 90 bin taraftar önünde amatör liglerin Federasyon Kupası finalinde oynamışlar ve o yılların amatör devi Bishop Auckland karşısında kaybetmişler. 90’lı seneler yükselişe geçtikleri zamanlar. Futbol Federasyonu’nun en üst amatör ligine (Conference) katılma davetlerini reddeden takım, 1987’de teklifi kabul etmiş, Martin O’Neill’in yönetiminde Ada futbolunun beşinci kademesinde mücadele etmeye başlamış. 1992-1993’de ligi şampiyonu olarak bitirip profesyonel liglere yukselmisler. 2019-20 sezonun sonunda League One’dan play- off maçları sonunda Championship’e yükseldiler. 9.448 kapasiteli mabetleri Adams Park Stadı’nda geçen sezon 5.653 taraftar ortalaması yakaladılar. 25 kişilik kadronun değeri 4,7 milyon sterlin, geçen sezon Premier Lig’den düşen Watford’un 154,6 milyon sterlinlik değerinin yanında devede kulak misali. Takımın yaş ortalaması 27,5 ve sadece bir futbolcusu milli takımlarda yer alıyor. Hocaları Gareth Ainsworth takımın eski topçularından, 1991’de başlayan kariyerinde alt liglerde forma giymiş. Takımın başına gelişinden sonra iki sezonda terfi yaşadılar. Kulüp tarihine takımı Championship’e yükselten ilk hoca olarak geçtiğini hatırlatalım…

Rakip Luton Town, onlara da selam çakalım yeri gelmişken, malum benim gibi eskiyi bilenlerin gönlünde yerleri büyüktür. Kasabanın, kökleri 1885’e kadar uzanan portakal renkli takımı nam-ı diğer (Hatters) ‘Şapkacılar’. 2008-09 sezonunda mali tablodaki açıkları yüzünden 30 puanı silinirken amatör kümelere kadar düşüp beş sezon futbolun görünmez köşelerinde eskiye dönmeyi beklediler. 2018-19 sezonunun sonunda Championship’e yükseldiler. Geçen sezon ligi 19. sırada, küme düşme potasının 3 puan üzerinde bitirdiler. Yeni sezona iyi başlayanlardan, 4 maçta 7 puanla 7. sıradalar…

Sarı formalı Wycombe 4-2-3-1 dizilişinde başlıyor maça, gol umutları Samuel 2015-17 arasında Swansea City’de forma şansı bulamamış. İlk bölümde savunmadan uzun toplarla çıkıyorlar, kalabalık savunma arasında çok yalnız Samuel, pozisyon bulmakta zorlanıyor. 20. dakikaya kadar iki takım da net gol fırsatı yakalayamıyor. Uzun top tercihleri top kayıplarını beraberinde getiriyor. Luton Town’un sağ kanadında Cornick göze batanlardan, topla buluşup çizgiye indiği anlarda etkili. İki takımın da gole yakın olduğu pozisyonlar duran toplar, 35’de gole yaklaşıyor ev sahibi, Pearson’un kafa vuruşu az farkla dışarda. Luton Town’un topa yüzde 65 oranında sahip olduğu, mücadele ve tempo olarak iyi ama oyun kalitesi olarak düşük maçın ilk devresinde iki takım kaleyi sadece bir pozisyonda buluyor.

2. devreye hücumda çoğalarak başlıyor Wycombe, 49’da ceza sahasının köşesinden Horgan’nın vuruşunu Luton kalecisi Sluga ayaklarıyla çeliyor. O pozisyon ateşliyor takımı, 3. bölgede rakibe presle top kazanmaya başlıyorlar, 55’te Horgan’ın vuruşu az farkla dışarda. Onlar gol için yüklenirken golü bulan Luton Town oluyor, ceza sahasının dışından sağ köşeye enfes vuruyor 26 yaşındaki orta saha oyuncusu Mpanzu. 64’te misafir takımda çok çalışan ama pozisyon bulamayan Samuel’in yerine Kashket sahada. 65’te 2. gole yaklaşıyor Luton, Berry’nin ceza sahasından vuruşunu ayaklarıyla çeliyor Wycombe kalesinde Allsop. Son bölümde iki takım gol için yükleniyor, 79’da gelişen Luton Town atağında Cornick’in vuruşunu köşeden çıkarıyor Allsop. 28 yaşındaki 1.91’lik kaleci West Bromwich Albion alt yapısından yetişmiş. Gol için yüklenirken 89’da kalesinde 2. golü görüyor Wycombe, Luton Town’da maçın iyilerinden Lee ceza sahasında kaçırmıyor. Velhasıl Luton Town 2-0 kazanırken ligde 5. maçında da gol sevinci yaşayamıyor Wycombe Wanderers. Bilir misiniz, 2001 Federasyon Kupası çeyrek finalinde golü bulan Essandoh’u televizyona verdikleri “golcü aranıyor” ilanıyla kadrolarına katmışlar. Pozisyona başvuran yegâne aday olduğundan formayı kapmış. Mücadeleleri takdire şayan ama golcü bulmaları şart, ilanla da olsa olur sanırım…

Ziya Adnan

7 Ekim 2020

Kederli bir yaz biterken…

Uzaklardan…

“Yazdan ne kaldı sana yazdan ne kaldı, birkaç dize ölü ozanların gezindiği, kimsesiz romanlara sığınan yürek ağrısı, denizle aranızda ortak dil gibi, usulca çoğalan yaz kederleri” der Unutulmuş Bir Yaz’ın dizelerinde Haydar Ergülen. Pandeminin gölgesinde kederli bir yazı geride bıraktığımız zamanlarda uzaklarda Championship takımlarının hal ve gidişine naçizane bir bakış…

Sezonun ilk üç maçını kayıpsız geçirdi adını Londra’ya 60 kilometre uzaklıkta, 230 bin nüfuslu kasabadan alan mavi beyazlı Reading FC, nam-ı diğer ‘The Royals’. 2019-20 sezonunu 14. sırada bitirdiler, transfer döneminde 7 futbolcuyu kadrolarına katarken sadece 3,9 milyon sterlin harcadılar. Liverpool’dan takıma katılan 22 yaşındaki orta saha Ovie Ejaria göze batanlardan, 30 kişilik kadronun yaş ortalaması 24. 2012-13 sezonunda Premier Lig’de boy gösterdiler ama ancak bir sezon tutunabildiler elitlerin ligine…

2. sırada Bristol City, ülkenin güneybatısında 463 bin nüfuslu şehrin kırmızı beyazı, nam-ı diğer ‘Robbins’. 2019-20 sezonunu 12. sırada bitiren takım 63 milyonluk kadro değeriyle ligin en değerli 6 takımı içinde. Sezonun ilk iki maçını kayıpsız atlatan Luton Town, cumartesi öğle saatlerinde başlayan maçta Watford deplasmanında kaybetti. Geçen sezon lige güçlükle tutunanlardan, düşmelerine kesin gözüyle bakılırken düşme potasının üç puan üzerinde bitirdiler ligi. 28 kişilik kadrosunun değeri 12 milyon sterlin, uzun lig maratonunun temposuna dayanabilirler mi, zaman gösterir. Ligde 4. ve 9. sıralar arasındaki takımlardan üçü geçen sezon elitler ligine veda eden Bournemouth, Norwich City ve Watford. 186 milyon sterlinlik kadro değeriyle ligin en değerlisi Watford, şampiyonluğun favorilerinden…

İyi başlayanlar kadar kötü başlayanlar da var elbet. Geçen sezon küme düşmekten kıl payı kurtulan Barnsley, play-off’u gol averajıyla kaçıran ama sezona üç maçta puansız başlayan Nottingham Forest ve son sırada eksi 8 puanda Sheffield Wednesday. İngiltere’nin kuzeyinde Yorkshire bölgesinde kurulmuş, adını içinden geçen nehirden alan 564 bin nüfusa sahip tarihi şehrin takımı, nam-ı diğer ‘Owls’ (Baykuşlar). Dünya futbolunun en eski kulüplerinden, 1820 senesinde ‘The Wednesday Cricket Club’ olarak kurulmuşlar, maçlarını çarşamba günleri oynadıkları için kulübün adına kendilerince o ‘kutsal’ günü de eklemişler. 2000 senesinde Premier Lig’e veda ettiler. Sonrası ummak ve beklemekle geçen zamanlar… Sezona mali tablosundaki açık yüzünden eksi 12 puanla başladılar. Onlar da geçen sezon lige tutunanlardan…

***

Eylül ayının son cumartesi gününde tarihi ve köklerine ithafen zirveye oynaması gerekenlerden QPR ve Middlesbrough eski adıyla Loftus Road Stadı’nda karşı karşıya. Batı Londra takımı transfer döneminde 7 futbolcuyu kadrosuna katarken toplamda 4,4 milyon sterlin harcadı. Crystal Palace’a 16 milyon sterlin bedelle sattıkları 22 yaşındaki kanat oyuncusu Eberechi Eze önemli kayıpları, yeri dolar mı zaman gösterir. 4-2-3-1 dizilişinde başlıyorlar maça, gol umutları 24 yaşındaki Avustralyalı Dykes. Arkasındaki üçlü Amos, Samuel, Chair. 22 yaşındaki Faslı geçen sezonu alt liglerde kiralık geçirdi, bu sezon ilk 11’de. Rakip Middlesbrough geçmişe ağıt yakanlardan, iki maçta beş puan kaybettiler. Ev sahibi iştahlı, baskılı başlıyor maça, 10 numaraları Chair göze batanlardan. 8. dakikada onun çaprazdan vuruşu kaleci Bettinelli’de kalıyor. Sonrasında beklenin aksine golü bulan Middlesbrough oluyor, 19. dakikada kornerden gelen topu kafayla rakip ağlara bırakıyor Chuba Akpom. 24 yaşındaki golcü Arsenal alt yapısından yetişti. Golden sonra oyun kurmakta, etkili pas trafiği yaratmakta zorlanıyor ev sahibi ama 28’de beraberliği yakalıyorlar. Emos’un vuruşunda kaleciden topu tamamlayan Samuel. İki takımın da orta sahada direnç eksikliği belirgin zaafları, bu görüntüyle zirveye oynamaları zor. QPR’ın topa yüzde 63 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi dört kez yokladığı devre beraberlikle kapanıyor.

2. devreye ofansif başlıyor QPR, 49’da gole en yakın oyuncusu Samuel’in vuruşu kalecide kalıyor. Middesbrough savunmadan uzun toplarla çıkıyor, haliyle çok top kaybı yapıyor. 70’te oyuna sonradan giren Carroll net pozisyonda topu direğe nişanlıyor, maçın o dakikaya kadar en net pozisyonu, ev sahibi golden oluyor. Son bölümde topa daha çok sahip olan misafir takım ama pozisyon üretmekte zorlanıyor. İki takımın da çabası takdire şayan ama kalite eksikliği önemli handikapları. Velhasıl üç dakika uzatılan maçta iki takım puanları paylaşıyor ve Boro sezonun 3. maçından sonra galibiyet sevinci yaşayamazken QPR dört puanda kalıyor. Şairle başladık madem yazıya onunla bitirelim: “Yaz bitti mi diye sorma, yaz çoktan bitti, yedeğinde karartılmış sevgiler taşıyarak.”

Ziya Adnan

29 Eylül 2020

Marcelo Bielsa, Güz Zamanlarında…

Uzaklardan…

“Dalından kopan yaprakların, sararan yanlarına yazdım adını, sahte bir gülüşten ibarettin oysa ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu, Eylül’dü…” der dizelerinde Cemal Süreyya. Eylül ayının ortalarına yaklaşırken başladı Premier Lig, şairin dizelerindeki gibi biraz hüzünlü, biraz yalnız, malum geçmek bilmeyen beter bir virüsün pençesinde boş tribünler, ne zaman dolar kim bilir! 30 yıl aradan sonra, geçen sezon şampiyonluk kupasını kaldırdı Liverpool ve 16 yıl beklemeden sonra elitlerin arasında döndü Leeds United, Ada futbolunun kalabalık takımı. 128 milyon Sterlinlik kadro değeriyle West Bromwich Albion’dan sonra ligin en mütevazi kadrosu, 33 kişilik kadronun yaş ortalaması 24.6, 20 futbolcusu İngiltere dışında dünyaya gelmiş. Kadronun en değerli oyuncusu 29 yaşındaki forvetleri Rodrigo, 2014’ten bu sezona kadar Valencia’da forma giydi, 220 maçta 59 golü bulunuyor. 2018-19 sezonunda takımı İspanya Kupasını kazandı…

Leeds United’ı anlatıp, hocaların hocası Bielsa’ya selam çakmadan olmaz. Geçenlerde BBC’de hakkında yayınlanan enfes makaleden alıntıyla, onunla çalışmış futbolcular antrenman temposunun ağırlığından, genç oyuncuların fiziksel ve zihinsel sınırlarını zorlamanın Bielsa’nın kariyeri boyunca bir tema olduğundan dem vuruyor. 11’e 11 oynanan, oyunun hiç durmadığı “MurderBall” (cinayet topu) adını verdikleri antrenman sonrasında topçular yorgunluktan nefes alamazlarmış, onların bu görüntüsü memnun edermiş hocayı. Tam bir futbol delisi, ülkesinde çalıştığı zamanlarda Newell’in savunma oyuncusu Dario Franco’nun nikahında, takımı nikahın yapıldığı otelin odasında toplayıp gelecek maçta oynayacakları rakibin maçını izletmiş! Onunla çalışmış oyunculardan Lunari, antrenmanların birinde hocayı göremediklerini ama talimatlarının antrenman sahasının her yerinden duyulduğunu anımsıyor. Sesinin nereden geldiğini bulmaya çalışırken topçulardan biri görmüş eksantrik hocayı. Sahayı daha iyi görebilmek için yakınlardaki bir ağacın tepesine tünemiş, bu şekilde oyuncuların performansını daha iyi gözlemliyormuş! “Futbolcular insan olmasaydı hiçbir maçı kaybetmezdim,” diyor söyleşilerinde. “El Loco” (Çılgın) lakabı boşuna değil anlayacağınız…

Sezonun 2. maçında Bielsa’nın takımı evinde geçen sezon elitlerin arasına birlikte yükseldikleri Fulham karşısında. 2004 Mayıs’ından beri ilk kez mabetleri Elland Road’da bir Premier Lig maçına çıkıyorlar. Geçen sezonun evinde kral takımlarından, ligde oynadığı son sekiz maçında kalelerinde sadece bir gol gördüler. Ligin açılış maçında Liverpool deplasmanında 4-3 kaybederken takımın direnci ve yaratıcılığı göze batıyordu. Fulham’a gelince, ligin muhtemel en zayıf kadrosu kötü başladı, küme düştükleri 2018-19 sezonundan beri Premier Lig’de oynadıkları 19 maçtan 15’ini kaybettiler. 5 Ekim’de sona erecek transfer döneminde takviye yapmazlarsa işleri zor. Ev sahibi 4-5-1 dizilişinde başlıyor maça, golcüleri Bamford’un arkasında Harrison, Hernandez, Phillips, Klich ve Costa. Henüz 5. dakikada golü buluyorlar, sağdan kullanılan kornerde arka direkte topla buluşan Costa çok sert vuruyor, pozisyonda Fulham kalesinde Areola çaresiz. Golden sonra orta sahada daha etkili ev sahibi takım, 28’de Dallas’ın enfes ara pasına hareketlenmekte geç kalıyor Bamford. 30’dan sonra oyunda dengeyi sağlıyor misafir takım, ancak golcüleri Mitrovic’e pozisyon hazırlamakta zorlanıyorlar. 33’te savunmada hatayı yapan Leeds United oluyor, Koch ceza sahası içinde Bryan’ı düşürüyor, penaltıyı gole çeviren Mitrovic. Golden sonra daha istekli Fulham ama golü bulan Leeds United oluyor, 30’da Fulham savunmasında Bryan’ın Bamford’a arkadan müdahalesiyle penaltıyı gole çeviren Klich. Topa yüzde 48 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi dört kez yokladığı devreyi önde kapatıyor Bielsa’nın beyazlıları…

2. devrede Leeds United’da Rodrigo’nun yerine Roberts sahada. Misafir takım beraberlik için yüklendiği anda kalesinde golü görüyor, Koch’un savunma arkasına enfes pasını gole çeviren Bamford, pozisyonda Fulham savunması derinliğini kaybediyor, fark şimdi iki. 57’de 4. golü buluyorlar, Bamford çizgiye inip ceza sahasında Costa’nın önüne bırakıyor, kaçırmıyor 17 numara. Fulham savunmasının ortasında Hector’un pozisyon hatası bariz. Temposu, seyir zevki hiç düşmeyen maçın farka gitmesi beklenirken 62’de Fulham atağında Reid boş pozisyonda ceza sahasında uzak köşeyi buluyor, şimdi durum 4-2. Gol iştahını artıyor Fulham’ın, 67’de sahanın iyilerinden Reid ceza sahasına enfes kesiyor, sevdiği topu kaçırmıyor Mitrovic, fark bire iniyor. Kalan dakikalarda beraberlik için yükleniyorlar ama oyun kurucuları Cairney’nin yokluğunda pozisyon üretmekte zorlanıyorlar. Farka gidebileceği maçı zor da olsa kazanıyor Leeds United ama Bielsa’nın yüzü gülmüyor, takımın savunma zaafları düşündürücü. Fulham’ın hocası Scott Parker ise takımının naifliğini, mental açıdan daha güçlü, olmaları gerektiğini vurguluyor. Geçen sezon sonunda Premier Lig’e çıkan üç takımdan West Brom iki maçta kalesinde 8 gol gördü, Fulham ve Leeds United ise 7… Savunma hatalarını azaltmazlarsa lige tutunmaları zor…

Madem şairle başladık eylül hüznü ve boş tribünlere, yine onunla bitirelim: “En çok sesini aradım. Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ, gözlerini sildi zaman. Dedim ya… Eylül’dü, Savruluşu bundandı kimsesizliğimin…”

Ziya Adnan

22 Eylül 2020

Fulham yeniden…

Uzaklardan…

“Elinde değildir akşam serinliğinde üşürsün. Eylül’den itibaren geceler hazindir, uzundur” der dizelerinde Atilla ilhan. Sadece 46 gün aradan sonra, beter bir virüsün pençesinde eylülde başladı Premier Lig, bir Londra cumartesisinde Craven Cottage Stadı’nın boş tribünleri önünde, biraz hüzünlü, biraz yalnız. O görkemli ligin tarihinde 29. sezonu ama geçmiş sezonlardan farklı, malum pandeminin gölgesinde futbol, ne zaman biter kâbus kim bilir!

Ligin yeni takımı Fulham, enfes mahallenin siyah beyazı, Londra’nın en eski profesyonel kulübü. Köklü tarihlerinde 27 sezon ülke futbolunun en üst liginde boy gösterdiler. 2018’in Mayıs’ında play-off finalinde Aston Villa’yı devirip Premier Lig’e yükseldiklerinde sevinmişti sevdalıları. O yaz transfer döneminde 100 milyon Sterlinin üzerinde harcama yapan takım sezonun sonunda küme düşerken yanlış transferlerin bedelini ödüyordu. Ama uzun sürmedi ayrılık, 2019-20 sezonunun sonunda play-off finalinde komşu Brentford’u yenerek yeniden döndüler elitlerin ligine, 127 milyon Sterlinlik kadro değeriyle ligin en mütevazı üçüncü takımı. 27 kişilik kadronun 20’si İngiltere dışında dünyaya gelmiş, yaş ortalaması 27. Kadronun en değerli oyuncusu 25 yaşındaki golcüleri Aleksandar Mitrovic, geçen sezonu 26 golle tamamladı gol canavarı, takımının gollerinden yüzde 49,1’i ona ait. 2019-20 sezonunda Championship’te Brentford’un hücumcusu Said Benrahma’dan sonra en fazla gol denemesi de (151) onun. 2018’in Şubat’ında Fulham formasıyla ilk maçına çıktı, takımda 49 golü var, o sürede dört profesyonel ligde sadece üç golcü, Pierre-Emerick Aubameyang (54), Mo Salah (54) ve Jamie Vardy (50) daha fazla gol kaydetti…

Takımın diğer gol umudu kanatta Anthony Knockaert, 28 yaşındaki Fransız 2019 senesinin yazında kiralık olarak Brighton Howe Albion’dan katıldı takıma. Geçen sezonu 3 gol 4 asistle tamamladı. Takıma yeni katılanlar arasında Wigan Athletic’ten 2 milyon sterlin karşılığında transfer edilen sol bek Antonee Robinson, geçen sezon Galatasaray’da forma giyen orta saha oyuncusu Mario Lemina, Southampton’a 6 milyon Sterlin ödeyerek kadrolarına kattıkları Harrison Reed, PSG’den kiralanan kaleci Alphonse Areola bulunuyor.

İki takım en son 2018-19 sezonunda karşılaştılar, Arsenal iki maçı da kazanırken o maçlarda 9 gol buldu. Rakibi karşısında son 13 maçın sadece birini kaybetti Arteta’nın takımı. Aubameyang gibi müthiş golcüye rağmen geçen sezonu 56 golle kapattılar, 1995-96 sezonundan beri en kısır sezonları. Madem ondan dem vurduk, Gabonlu golcüye selam çakmadan geçmeyelim. Arsenal’de çıktığı 85 lig maçında 54 golü var, haliyle Arteta’nın önceliği 14 numaralı kaptanını takımda tutabilmek…

4-2-3-1 dizilişinde başlıyor ev sahibi, yedek kulübesindeki Mitrovic’in yerine Kamara gol umutları, arkasında Kebano, Onomah, Cavaleiro. İlk 11’de sahaya çıkan takımın beşi iki sezon önce küme düşen takımın asları. Arsenal’de 72 milyon Sterlin karşılığında takıma katılan Pepe yedek başlarken, geçen sezonu Beşiktaş’ta kiralık geçiren Elneny orta sahada. Mesut Özil sezonun açılış maçında da kadroda yok, Arteta’nın düşüncesi aşikâr. Hücum üçlüsü Aubameyang, Lacazette, Willian…

Henüz 2. dakikada Arsenal savunmasında kaleci Leno ve yeni stoper Gabriel’in hatasıyla pozisyona giren Kamara gol vuruşunu yapamıyor. 8’de Odoi yokluyor Arsenal kalesini, vuruşu Leno’dan dönüyor. Akabinde Arsenal golü buluyor, ceza sahasında Willian’ın vuruşunda kaleci Rodak’dan dönen topu Lacazette tamamlıyor. Arsenal’in iki hücum beki Bellerin ve Maitland-Niles hücuma çıktıkları anlarda rakibe boş alan bırakıyorlar ama pozisyon üretmekte zorlanıyor ev sahibi. 27’de Willian’ın serbest vuruşunda direkler gole izin vermiyor. 38’de savunma arkasına sarkan Aubameyang’ın vuruşunu köşeden çıkartıyor Rodak. Fulham iyi oynadığı, topa yüzde 48 oranında sahip olduğu ama golcüsünün yokluğunda rakip kaleyi bulmakta zorlandığı devreyi geride kapatıyor. Meraklısına hatırlatma, Fulham ilk yarısını geride kapadığı son 51 Premier Lig maçının sadece birini kazanmış, Ocak 2019’da Brighton’ı 4-2 yenmiş, kalan 50 maçın 45’ini kaybedip 5’inde berabere kalmış…

2. devreye istekli, ofansif başlıyor misafir takım, önce Aubameyang, sonra Lacazette kaleyi yokluyor. 49’da iki farkı yakalıyorlar. Willan’ın sağdan kullandığı kornerden gelen topu kafayla gole çeviren Gabriel, Fulham savunması adam markajında hatalı, bu savunmayla lige tutunmaları zor. 57’de fark üçe çıkıyor, Willian’ın uzun pasını ceza sahasının köşesinden uzak köşeye nişanlıyor Aubameyang, Fulham savunması çaresiz. 63’te iki değişiklik yapıyor Fulham, Kebano’nun yerine Anguissa, Kamara’nın yerine Mitrovic sahada. 72’de Lacazette’in yakın mesafeden vuruşunu mükemmel çıkarıyor Fulham kalesinde Rodak, maçta kadro kalitesi arasındaki fark bariz. 78’de Mitrovic’in ceza sahasına kestiği topa Fulham’ın ileri üçlüsü dokunamayınca ev sahibi golden oluyor. Velhasıl rahat kazanıyor rakip kaleyi 13 kez yoklayan misafir takım, Fulham kötü başlıyor. Transfer dönemi 5 Ekim’de sona erecek. Kaliteli oyuncu takviyesi şart. Naçizane görüşüm, Fulham’ın kadrosu Premier Lig’e yetmez…

Ziya Adnan

15 Eylül 2020

Futbolun demirbaşları…

Uzaklardan…

Geçen yazıda, yine bu köşede futbol gezginlerini yazmıştım, hemen her transfer sezonunda takımdan takıma zıplayan seyyah topçuları… Bu yazıda gezmeyenleri, hatta gezmek bir yana, kariyerleri boyunca tek takımın formasını giymiş ‘sadık’ aile bireylerini, demirbaşları yazalım. Her transfer sezonunda kapılarını çalan onca talipliye rağmen evden ayrılmayanları, nesilleri hızla tükenmekte olanları…

Bilir misiniz 22 Ocak 1914’te dünyaya gelen Sam Bartram 1934’ten 1956’ya kadar Charlton Athletic’in kalesini korumuş, üstelik kaleyi kimselere devretmeden. Kariyerindeki tek takım da bu zaten. Kendi hikâyesini yazdığı kitabında (Sam Bartram: The Story of a Goalkeeping Legend-Bir kalecilik efsanesinin hikayesi) bir anısını şöyle anlatıyor efsane kaleci: 1940’lı seneler..

Chelsea ile deplasmanda Stamford Bridge’de oynuyoruz ve sis giderek yoğunlaşıyor. Karşı kaledeki Vic Woodley’den bana doğru gelen yoğun sis tabakası, maçı ve futbolcuları görmemi giderek zorlaştırıyor. Bir ara hakem maçı durduruyor ve görüş mesafesi makul seviyeye geldiğinde yeniden başlatıyor. Daha baskılı oynadığımız için koruduğum kaleye gelen top sayısı sınırlı. Ancak sis yeniden yoğunlaşıyor ve bir süre sonra kaleme top gelmez oluyor. Aradan hayli zaman geçiyor, ben önümde uzanan kalın sis perdesine pür dikkat bakarken, sislerin içinden üniformalı bir polis beliriyor ve bana, hakem maçı 15 dakika önce tatil etti, haberin yok mu?” diye soruyor. Tatil edilen maçta bile kalesini terk etmeyecek kadar sadık bir kaleci anlayacağınız…

1987 Temmuz’unda, 67 yaşında aramızdan ayrılan Sam Bartram 623 maçta takımının kalesini korumuş. Günümüzde Charlton Athletic’in The Valley Stadı’ndaki bar ve restoran bölümü onun adını taşıyor…

Konu kalecilerden açılmışken, 22 Ekim 1929’da Moskova’da dünyaya gelmiş ‘Kara Örümcek’ lakaplı kaleciyi anmadan olmaz. Tüm futbol kariyerini tek takımda, Dinamo Moskova’da geçirmiş. Henüz 12 yaşında askeri bir fabrikada çalışıp, aynı zamanda fabrika takımının kalesini koruyormuş. İlerleyen zamanlarda Dinamo Moskova’nın genç takımının kalesini devralmış. Kariyerinin en büyük şokunu, 1950’de ‘A’ takımla çıktığı ilk maçında, rakip takım kalecisinin kendi ceza sahasından vurduğu top kalesinde gol olunca yaşamış. Bir kaleci için en büyük hüsran. O sezon sadece iki maçta kaleyi koruyan, o hatalı gol yüzünden yedek kulübesine mahkûm kalan 1,90’lık kaleci 1953’te yeniden geçmiş kaleye. 1954’te Sovyetler Birliği Milli Takımı’na seçilirken, 1958, 1962 ve 1966 Dünya Kupalarında yıldızlaşmış. Yazılanlara göre maç esnasında önünde oynayan defans oyuncularına o kadar çok bağırırmış ki, karısı bile bu durumdan pek rahatsız olurmuş! Günümüzde kalecilerin sıklıkla başvurduğu topu yumruklama tekniğini ilk kullanan kaleci olduğu bilinir. Ceza sahası dışına çıkarak topa müdahale eden ilk kaleci olması nedeniyle de İtalyan futbolcu Sandro Mazzola’nın, “Bu adam benden daha iyi topa vuruyor!” cümlesi tarihe geçmiştir. Kariyeri boyunca 150’ye yakın penaltı kurtarmış. (Günümüzde hiçbir kaleci onun kadar penaltı kurtarmayı başaramamıştır.) 1963’te kazandığı ‘European Footballer of the Year’ ödülü ile de o ödülü kazanan tek kaleci olmuştur. 1990’da geçirdiği ağır rahatsızlık nedeniyle bir bacağı kesilen, aynı senenin ekim ayında 61 yaşında aramızdan ayrılan Lev Yashin, International Federation of Football History & Statistics (IFFHS) tarafından 20’nci Yüzyıl’ın en iyi kalecisi seçilmiştir. Müthiş kaleciliğinin sırrını soranlara verdiği, cevap kayda değer: “Sinirlerimi yatıştırmak için sigara, kaslarımı güçlendirmek için votka!”

***

14 Ekim 1968’de Guernsey’de dünyaya gelmiş, 1985’de Southampton’da başladığı futbol kariyerinde sadece kırmızı beyazlı formayı giyen ofansif orta saha oyuncusu. 2000 yılının Nisan’ında, Premier Lig’de 100’üncü golünü kaydederken, lig tarihinin en golcü orta saha oyuncularının arasındaymış. Kariyerinde 8 kez İngiltere Milli Takımı formasıyla sahaya çıkan futbolcuyu şöyle anlatmış Barça efsanesi Xavi: “Çocukluk yıllarımda onu örnek alırdım. Topu aldığı anda karşısında oynayan altı, yedi oyuncuyu sanki yürüyerek geçerdi, alışık olmadığımız bir yetenek…” Kariyerinde penaltı kralı olarak bilinirmiş Le Tissier. Kullandığı 48 penaltıdan 47’sini gole çevirmiş. Mart 1993’te oynanan maçta, kaçırdığı tek penaltıyı kurtaran Nottingham Forest kalecisi Mark Crossley kariyerinin en mutlu anı olduğunu dile getiriyor. Günümüzde ‘Sky Sports’ kanalında yorumcu olarak görev yapıyor ‘Le God’ (Tanrı) lakaplı futbolcu…

Doğu Londra’nın işçi mahallesi olarak bilinen Romford semtinde, 10 Ekim 1966’da dünyaya gelmiş. Çocukluk yıllarında okul takımlarında top koşturduktan sonra, 1980’de, henüz 14 yaşında Arsenal’ın alt yapısına kabul edilmiş, 17 yaşında ‘A’ takımla ilk maçına çıkmış efsane stoper, nam-ı diğer ‘Bay Arsenal’. Ocak 1988’de, henüz 21 yaşında takımın kaptanlığına getirilmiş ve o sezondan sonra 14 sezon kaptanlık yapmış. 1983-2002 arasında 500’ün üzerinde maça çıkan Tony Adams Arsenal’de 4 şampiyonluk yaşamış. 1990’da alkollü olarak karıştığı bir trafik kazası sonucu dört ay hapis yatmış. O yıllarda yayımlanan biyografisi ‘Addicted’ (Bağımlı) Ada’da en fazla satan futbol kitapları içinde yerini almıştır…

26 Haziran 1968 doğumlu İtalyan savunmacı 1985’te başlayan futbol kariyerinde sadece A.C. Milan forması giydi, futbolu 2009’da 41 yaşında bıraktı. Kariyerinde yedi ‘Serie A’ şampiyonluğu yaşayan, beş kez de Şampiyonlar Ligini kazanan ‘Il Capitano’ lakaplı Paolo Maldini’yi şöyle anlatmış Arsenal’in eski forveti Paul Merson: “Kariyerimde karşımda oynamış en iyi savunmacıydı. 1995’de Süper Kupa’da Milan’la karşılaşmıştık. Maç boyunca beni marke ederken, topa bir ya da iki kez dokunma fırsatı bulmuştum. Karşılaştığım defans oyuncuları onun gibi olsaydı sanırım futboldan para kazanamazdım!”

Futbolun demirbaşlarını yâd ettiğimiz bu yazıya 1967-1984 arası West Ham United’in formasını giymiş efsane kaptanıyla son verelim. Kariyerinde 600’e yakın maça çıkmış Doğu Londra takımının unutulmazı. Çekiçler’in şimdilerde tarih olmuş Upton Park Stadı’ndaki tribünlerden birinin adının 2009 senesinde ‘The Sir Trevor Brooking Stand’ olarak değiştirilmiş olması boşuna değil elbet…

Ziya Adnan

8 Eylül 2020

Ada futbolunun seyyah topçuları…

Uzaklardan…

“Football’s Journeymen” diyorlar onlara, bilirsiniz işte hemen her transfer sezonunda o takımdan bu takıma zıplayan topçular, “futbol gezginleri”… Bir transfer sezonu daha geçerken ömürden, hatırlayalım Ada futbolunun çok gezmişlerini…

1966 Nisan’ında İngiltere’nin güneyinde Bournemouth’ta dünyaya gelmiş Steve Claridge,1983’te amatör Fareham Town’da başlayan kariyerinde 19 takımın formasını giymiş. Muhtemel Ada futbolunun gezme rekoru ona ait. Amatör ligler dâhil tüm liglerinde top koşturmuş seyyah golcü, 1000’in üzerinde maça çıkmış. 1988’de saflarına katıldığı Crystal Palace’ın formasını giymeden Aldershot’ta almış soluğu. Sonrasında Luton Town, Cambridge United, Birmingham City ve diğerleri…1994’ün Ocak ayında, 350 bin Sterlin karşılığında transfer olduğu Birmingham City’de bir sezonda 20 gol atarak Trevor Francis’den sonra takıma gelen en golcü forvet olmuş. Formasını en uzun giydiği takım Portsmouth, 1998-2001 seneleri arasında 104 maça çıkmış. 24 senelik kariyerinde 300’ün üzerinde gol atmış.Yalnız gezgin değil, aynı zamanda bir gol canavarı. 1996 play-off finalinde, Leicester City’i Premier Lig’e çıkaran gol, o goller içinde belki en önemlisi.

***

26 Eylül 1969 Stockport doğumlu Paul Warhurst. 1987’de başladığı kariyerinde 16 takımın formasını giymiş, üstelik 1995’te Blackburn Rovers’ta Premier Lig şampiyonluğu yaşayarak. Hikâyesi hayli ilginç, ilk zamanlarında savunma ve orta sahada görev yaparken, ilerleyen yıllarda gol umudu olmuş formasını giydiği takımların. En uzun kaldığı Bolton Wanderers; 91 maç, ama takımda golü bulunmuyor. 1991-93 arasında Sheffield Wednesday’de top koşturduğu zamanlarda İngiltere Milli Takımına çağrılmış ama sakat olduğuiçin milli olma fırsatını kaçırmış…

19 Mayıs 1978 doğumlu Marcus Bent profesyonel futbol kariyerine 1995’te Brentford’da başlamış. Üç sezon sonra 1998’de Crystal Palace’a transfer olmuş. 1999’da parasal sıkıntı yaşayan kulübün satış listesine konulmuş ve ocak ayında 300 bin Sterlin transfer bedeliyle Port Vale’e satılmış. İlerleyen yıllarda Sheffield United, Blackburn Rovers, Ipswich Town, Leicester City, Everton ve Charlton Athletic dâhil olmak üzere 14 takımda forma giyen forvetin transferlerinin toplamında 10 milyon Sterlin harcanmış olması kayda değer. Son olarak Endonezya’nın Mitra Kukar takımında görev yapan Bent, kariyerinde 100’ün üzerinde gol kaydetti.

Bizim ‘Kurşunlu’ Süper Lig’in de yabancısı olmayan 14 Mart 1979 doğumlu Fransız Nicolas Anelka kariyerine henüz 16 yaşında Paris Saint-Germain’de başlamış. 1997’de, henüz 17 yaşında 500 bin Sterlin transfer ücreti ile geldiği Arsenal’den 1999’da ayrılırken Real Madrid’in golcü için ödediği rakam 22,3 milyon Sterlin. 2000’de başlayan Paris St.Germain serüveni, 15 sene sonra Hindistan’ın Mumbai City takımında son buldu. O süre içinde formasını giydiği takımlardan bazıları, Liverpool, Manchester City, Fenerbahçe, Bolton Wanderers, Chelsea, Shanghai Shenhua. Tüm transferlerinin toplamı 80 milyon Sterlin’in üzerinde olan Fransız golcü kariyerinde 13 takımın formasını giydi.

22 Ocak 1971 doğumlu Stan Collymore yakın geçmişe kadar “Talksport” adlı radyo programında “Call Collymore” programının sunuculuğunu yaptı. 1990 senesinde ilk kez profesyonel futbol oynadığı Crystal Palace’tan sonra 10 sene içinde 10 kulüp değiştiren forvet futbolu 30 yaşında Real Oviedo’da bıraktı. Nottingham Forest, Liverpool, Aston Villa, Fulham forma giydiği takımlardan bazıları…

Bu gezginler içinde Şampiyonlar Ligi’ni kazanan bile var. Nisan 1966 doğumlu Teddy Sheringham, amatör liglerde, Leytonstone & Ilford takımında futbola başlamış, 1982’de, henüz 16 yaşında Milwall’a transfer olmuş. Futbolu 42 yaşında bırakan, 26 senelik kariyerinde Nottingham Forest, Tottenham, Manchester United dahil olmak üzere 9 takımın formasını giyen golcü, 147 golle Premier Lig tarihinin “en bitirim 10 golcüsü” içinde yer alır. Manchester United’da üç lig şampiyonluğu yaşayan, 1992-93 sezonunda Premier Lig’de “Altın Ayakkabı” ödülünü kazanan Sheringham 51 maçta İngiltere Milli Takımının formasını giydi.

Gezginler içinde hikâyesi en ilginç olanı bir kaleci. Hani,“her kaleci ya doğuştan delidir ya da kalecilik yapa yapa delirmiştir!” tezini doğrular cinsten. 30 senelik futbol kariyerinde amatör takımlar da dâhil olmak üzere 29 takımın kalesini korumuş John Burridge.1993-97 arasında 14 takımın kalesinde görev yapan kaleciyi, yediği her gol sonrası “You will be gone in the morning!” (Yarın sabah takımdan kovulmuş olacaksın!) tezahüratları ile karşılarmış rakip takım taraftarları. 1995’te 43 yaşında Premier Lig’in en yaşlı futbolcusu unvanını yakalamış. Futbol kariyerini, 1997’de amatör takım Blyth Spartans’da noktaladığında 46 yaşına basmak üzereymiş…

***

Futbol gezginlerinin yanında, çocukluk yıllarında formasını giydiği takımda yıllar sonra jübilesini yapanlar, ya da onca seneden sonra bir avuç dolar için uzak diyarlara transfer olanlar da var elbet. 20 Haziran 1978 doğumlu, günümüzde Chelsea’nin teknik direktörlüğünü yapan Frank Lampard profesyonel kariyerine 1995’te bir zamanlar babası Frank Lampard’ın da formasını giydiği West Ham United’da başladı. 2001 senesinde 11 milyon Sterlin karşılığında Doğu Londra’dan Batı Londra’ya transfer olurken, henüz ilk sezonunda 8 gol atıyor, ofansif orta saha rolünde parlıyordu. İlk maçından sonra, takımıyla 164 maç arka arkaya sahaya çıkan Lampard, 2014’e kadar uzanan Chelsea kariyerinde üç Premier Lig şampiyonluğu yaşadı. 2011-12 sezonunda Şampiyonlar Ligi’ni kazanırken o maçta kaptan olarak sahaya çıkıyor, aynı sezon Federasyon Kupasını da kazanıyordu. 2013 Mayıs’ında, Chelsea kariyerinde 211. golünü kaydederken, Londra takımının bir zamanlar formasını giymiş Bobby Tambling’in gol rekorunu kırıyordu. Tevekkeli değil, Chelsea taraftarlarının gözünde Drogba ile birlikte kulübün efsanesi. Hocalık karnesini zaman gösterir ama top koşturduğu zamanlardaki enerjisi ve muhteşem golleri unutulmasın…

Ziya Adnan

31 Ağustos 2020