Everton’ın yükselişi, West Ham mucizesi…

Uzaklardan…

Milli maçlar nedeniyle verilen aradan yararlanıp Premier Lig molası aldık bir süre, malum futbolu özlemek de gerek. Madem özlemekten açıldı konu, İngiliz yazar Anthony Burgess’in sözlerini hatırlayalım. Futbolun sadece hafta sonları oynandığı zamanları şöyle özetlemiş: “İncil’de yazıldığı gibi, beş gün çalışacaksın. Yedinci gün Tanrı’nın, altıncı gün futbolun.” Oysa futbol şimdi her gün hayatımızda! Futbolsuz ne gece var ne gündüz! Özlemek ne mümkün!

Premier Lig’de sezon alışmadık türden, baş aktörleri fena deviren figüranlar, Aston Villa’nın yükselişi, en son şampiyonluğunu 1985’de yaşamış Everton’un zirveye yerleşmesi… Bilir misiniz, bir maçta kalesinde 7 golü en son 1963 senesinin Nisan ayında görmüş Liverpool FC, onca zaman sonra geçenlerde bu kez Aston Villa karşısında… Kimilerine göre “iş kazası”, kimilerine göre Klopp’un taktik hatası, kimilerine göre kalede Alisson Becker’in eksikliği. Aynı gün Tottenham Hotspur karşısında altı golle dağıldı Manchester United, onlar da en son 2011 Ekim’inde komşu Manchester City karşısında kalelerinde yarım düzine gol görmüşlerdi…

***

Milli maç arası sonrasında cumartesi öğlen saatlerinde oynanan haftanın maçında Merseyside derbisinde puanlar paylaşılıyor, Everton 10 senedir yenemediği rakibini bu kez zorluyordu. Liverpool, şehirdaşı karşısında 23 maçtır kaybetmemiş; kulüp tarihinde tek rakibe karşı en uzun yenilmezlik rekoru. Ancak bu sezon Liverpool savunması cömert, oynadıkları beş maçta kalelerinde gördükleri 13 gol Klopp’u düşündürüyordur muhtemel. Velhasıl VAR kazasına kurban gittikleri, savunmanın belkemiği Van Dijk’in kırmızı kartlık pozisyonda sakatlanıp muhtemel sezonu kapattığı maçta iki puanı bıraktılar…

Transfer döneminde altı futbolcuya 200 milyon sterlinin üzerinde harcayan Chelsea de savunmada sıkıntı yaşayanlardan. Evlerinde oynadıkları Southampton maçında iki kez öne geçiyorlar ama üç puanı kapamıyorlardı. Lampard’ın ihtiyacı savunmayı çalıştıracak, ahengi sağlayacak deneyimli bir yardımcı sanırım. Sezona kötü başlayan Manchester United geriye düştüğü Newcastle United deplasmanında parlayan yıldızı Fernandes ile üç puanı kapıyor, sıkıntılı zamanlar yaşayan hocasının yüzünü güldürüyordu. Bizim Fulham ise bildiğiniz gibi, ilk dört maçı puansız kapattılar, Shefield deplasmanında Mitrovic’in ayağından kaçırdıkları penaltıya rağmen bir puanı kaptılar. Ne diyelim, siftah uğurlu gelsin…

O maçların ertesinde, sezona yenilgi ile başlayan, sonra yükselişe geçen Tottenham Hotspur evinde West Ham United karşısında. 1965-66 sezonundan beri ligdeki ilk dört maçında en fazla puan toplayan takımda Real Madrid’den kiralık Bale yedek başlıyor maça. Henüz ilk dakikada Kane’nin enfes pasında Son Heung-Min’in golüyle öne geçen ev sahibi, 8. dakikada Kane’nin golüyle iki farkı yakalıyordu. 16. dakikada Reguilon’un lokum ortası, Kane’nin kafa golüyle fark üçe çıkarken takımının dağılışını izliyordu kenarda David Moyes. Hani boks maçı olsa hakem 3. raundda durdururdu muhtemel. İlk devrede sahanın en iyisi Kane’i de atlamayalım. Bu sezon takımın kaydettiği 12 golde payı var. Sadece müthiş bir golcü değil, aynı zamanda çok iyi bir oyun kurucu, devrenin son saniyesinde gösterdiği gibi gerektiğinde savunmaya yardıma gelen, tempoyu ayarlayan, oyunu rakip yarı alana yıkan müthiş rejisör.

2. devreye farkı azaltmak için başlayan West Ham rakip kaleye daha kalabalık gitmeye başlarken 72’de Bale, yedi sene sonra döndüğü takımda Bergwijn’in yerine sahadaydı. Maçın dönüm noktası 77’de Moyes’un yaptığı iki değişiklik, Lanzini, Fornals’ın Yarmolenko da Antonio’nun yerine sahada. 82’de Cresswell’in ortası, Balbuena’nin kafa vuruşundan gelen gol az da olsa bir umut ışığı. Tottenham savunmasının sağında Sanchez takımın zayıf halkası. O gol ateşliyor misafiri, aç kurt gibi saldırıyorlar rakip kaleye, 85’te Sanchez’in kendi kalesine attığı gol heyecan getiriyor maça. Hani bir film olsa finali nefes kesen cinsten, futbolu seven izlemeli futbolun en keyifli ligini. Dört dakika uzatılan maçın son anlarında Lanzini’nin ceza sahası dışından müthiş vuruşuyla üst köşedeki örümcek ağını aldığı an izleyenlerin hafızalarına kazınmıştır muhtemel, tabii sahada basmadık yer bırakmayan Kane’nin yıkılışı da…

Dipnot: Bu yazıyı yazarken Bekir Çoşkun’un ölüm haberi geldi. Ülkenin en çok ihtiyacı olan şey onda fazlasıyla vardı: Vicdan. Sadece “Pako’ya mektuplar”ı bile sevmeye yeter. Şimdi bir daha eksildik. Işıklar içinde yat güzel insan…

Ziya Adnan

22 Ekim 2020