Suarez’den Emre’ye; ırkçılık üzerine…

 

Uzaklardan… 

Takvimler 15 Ekim 2011’i gösterirken, Liverpool’un Anfield Stadı’nda oynanan Premier Lig maçında yaşananlar uzun süre manşetlere taşındı bu diyarlarda. Hatırlayalım… Liverpool’un 25 yaşındaki Uruguaylı golcüsü Luis Suárez, maçın 57. dakikasında karşı karşıya geldiği Manchester United’ın Fransız savunma oyuncusu Patrice Evra’ya ırkçı hakarette bulunmuş ve devam eden dakikalarda o nahoş kelimeyi en az 10 kez tekrar etmişti. Maçtan sonra Evra, Fransız televizyonu Canal Plus’a verdiği demeçte Suarez’in kendisine “Nigger” (Negro) dediğini anlatıyordu.

Her ne kadar Suarez, savunmasında kendi dilinde bu kelimenin ırkçılıkla ilgisi olmadığını, sadece “adam” anlamına geldiğini dile getirse de, İngiltere Futbol Federasyonu tarihte görülmemiş bir ceza verdi Uruguaylıya. Davaya bakan üç kişilik disiplin kurulunun başkanı hukukçu Paul Goulding, iki futbolcunun sözlü olarak ifadelerini aldıktan sonra kararı Futbol Federasyonu’nun E3 (1); (2) talimatına göre verdiklerini, ayrıca futbolcunun 40 bin Sterlin para cezasına çarptırıldığını açıkladı. Suarez’in bu eylemi gelecekte tekrar etmesi durumunda, yeşil sahalardan ömür boyu men edileceği uyarısında bulunarak… Önemli bir ayrıntı, diğer futbolculardan veya hakem dörtlüsünden hiçbiri bu olaya şahit olmamıştı.

O kararın sonrasında Liverpool FC ve Suarez karara itiraz etmediler. Liverpool FC yaptığı açıklamada, futbolun içinde ve dışında ırkçılığın asla kabullenilemez olduğunu, bu nedenle karara saygı duyduklarını açıkladılar.

İşin ilginç yanı, kendisi melez olan Suarez’in büyük babasının da zenci olmasıydı.

***

Suarez olayından 6 ay kadar sonra uzaklarda…

Play-off komedisinin ilk perdesinde, ülke futbolunun her daim korunan, kollanan çocuğu Emre Belözoğlu, Trabzonspor’un orta saha oyuncusu Zokora’ya “Nigger” kelimesini kullandığını kabul ediyor; sonrasında ise “Eğer ki içimde ırkçılık adına bir şey besliyorsam, Allah bu kalbimi çıkarsın!” diyerek kendini savunuyordu. Üstelik söylediğine göre yurt dışında oynadığı senelerde “Pis Türk” diye aşağılandığı da olmuştu.

Oysa “ırkçılık” suçlamasıyla ilk kez karşılaşıyor değildi Fenerbahçeli futbolcu. İçinde ırkçılık adına bir şey beslemiyorsa da kullandığı kelimenin onur kırıcı olduğunu bilmesi ve geçmişten, yaşadıklarından ders alması gerekirdi. Ada’da futbol oynadığı yıllarda, 30 Aralık 2006 tarihinde Newcastle United’ın Everton’a 3-0 yenildiği maçta o dönem Everton’da forma giyen Yobo’ya ırkçı hakarette bulunduğu suçlamasıyla manşetelere taşınmıştı. O olaydan sonra, Şubat 2007’de bu kez Bolton Wonderers’lı futbolcu El Hadji Diouf, Emre’nin kendisine ırkçı hakarette bulunduğunu açıkladı. Kısa süre sonra, bu kez Watford’lu futbolcu Alhassan Bangura, Emre’yi ırkçılıkla suçluyor; Emre ise takımdaki oda arkadaşının zenci futbolcu Obafemi Martins olduğunu söyleyerek asla ırkçı olmadığını savunuyordu. Tıpkı sıklıkla duyduğumuz, “Ben nasıl Kürt/Ermeni/Rum düşmanı olurum? Kürt/Ermeni/Rum arkadaşlarım var!” cümlesindeki gibi…

19 Mart 2007 tarihinde İngiltere Futbol Federasyonu, yeterli delil olmadığı için konunun kapatıldığını ve Emre’ye ceza verilmeyeceğini açıklayacaktı.

***

Emre’nin kalbinde ırkçılık olup olmadığını bir kenara koyup, 30’lu yaşlara gelmiş, üstelik ülke futbolunda yıldız sayılan bir futbolcunun sürekli aynı suçlamayla karşılaşmasının nedenlerini araştıralım. Yüreğinde ırkçılık olmasa bile, diline hâkim olamayan, bu nedenle manşetlere taşınan bir futbolcunun aslında sistemin ürünü olduğunu anlayalım. Yakın geçmişte oynanan Bursaspor-Diyarbakırspor maçında yaşananları hatırlayın mesela, kimsenin ceza almadığını da. Ötekileştirdiğimiz Diyarbakırspor’un, Süper Lig’de oynadığı yıllarda hemen her maçta yaşadıklarını hatırlayın. Kalplerde ırkçılık olmasa bile, bazen ırkçılığa varan ayrımcılığın gündelik hayatımızda nicedir öylesine gelip geçiştirdildiğini de. Irkçılık yüreklerde taşınmasa, farkında olmasak bile ne yazık ki yer etmiş içimizde bir yerlerde…

Hatırlayın, 1999 senesinde o zamanın Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali Yılmaz’ın, Kevin Campbell’a dair sarfettiği, “Gol atsın diye bir yamyam aldık, yine olmadı!” cümlesini. Yılmaz’ın savunması ise “Ben ‘Arap’ demek istemiştim” şeklindeydi!

***

Sadece Emre’de değil elbette hata… Naçizane görüşüm, Alex kadar olmak varken bir hiç olmak zaten onunkisi. Onca yetenek, onca kazanma hırsı, onca potansiyel ama onca tükeniş! Futbolu bıraktıktan sonra yeteneği ile değil de, kendini imha düğmesiyle hatırlanacaklardan…

Taraftarıyla, basınıyla, yöneticisiyle, başkanıyla, yorumcusuyla topyekûn bizde, hepimizde hata… Gencecik yıldızlarımızı “Emre”leştiren, efendiliğin değil kabadayılığın, suskunluğun değil küfrün giderek itibar gördüğü, sesi en çok çıkanın haklı sayıldığı, bizden olmayanları sürekli başkalaştırdığımız, kimi zaman Alevi’nin, kimi zaman Yahudi’nin, kimi zaman Ermeni’nin, kimi zaman Kürd’ün, kimi zaman da zencinin fütursuzca aşağılandığı, ırkçılığın ve ayrımcılığın sessizce kabul gördüğü bu yitik düzende…

İşte o bozuk düzenin ürünü Emre… Üstelik Suarez misali en ağır cezayı alması gerekirken mesele iki maç ile geçiştirilince… Bağımsız olması gereken disiplin kurulları, hakem komiteleri kulüp üyeleriyle doldurulunca… Ülkede adalet kavramı giderek yok olurken, biz öylece uzaktan bakınca…

O yüzden, Allah kimsenin kalbini çıkarmasın ama “İçimde ırkçılık yok!” demek kâfi gelmiyor ne yazık ki. Futbolda ve yaşamda ırkçılığı temizleme adına artık bir şeyler yapmak gerek: Mesela yayın yasağı getireceğimize bu konu üzerinde daha fazla yazmak, konuşmak, tartışmak… Bu açık yarayı yok saymamak.

Zira kapanmayan her yara taze kalır ve kanar zaman zaman…

Ziya Adnan
29 Nisan 2012
Irkcilik