Medeniyetten uzakta futbol…

Medeniyetten uzakta futbol

Uzaklardan…

Geçen hafta bizim Başbakan’ın, “Margaret Thatcher holiganlar yüzünden beş yıl süreyle Avrupa’ya gitmedi de ne oldu? İngilizler kendi aralarında gayet güzel devam ettiler…” cümlesine dair görüşlerimi yazmıştım. Bıraktığım yerden devamla…

Başbakan’ın sözünü ettiği İngiliz futbolu ile bizimkini mukayese etmek temelden yanlış. Hem de ne yanlış! Ağır sıklet boksörünü tüy sıklet ile aynı ringe koymak gibi! Onların önemli lig maçları dünyanın 176 ülkesinde 200’den fazla televizyon kanalında milyonlarca izleyiciyi ekranlara bağlarken, bizim “Dünya Derbisi!” dediğimiz vasat maçı bizden başka yayınlayan ülke yok. Premier Lig’in günümüzde değeri 3,363 milyar avro iken, bizim başına “Süper” sıfatını yapıştırdığımız ama futbol kalitesi olarak pek yavan ligimizin değeri 475 milyon avro.

Onların 2. Ligi, Championship’in izlenme oranı bile bizim Süper Lig’imizden daha fazla…

Premier Lig, 2010-11 UEFA sıralamasında 1. sırada yer alırken, bizim ligimiz 10. sırada. Onlar tarihte Şampiyonlar Ligi’ni ve diğer Avrupa kupalarını 37 kez kazanırken, biz sadece bir kez UEFA Kupası’nı kazanmışız. İngiliz takımları Avrupa kupalarında 51 kez final oynamışken, bizim görüp görebildiğimiz final sayısı sadece bir…

Premier lig maçlarındaki ortalama taraftar sayısı 35.278 iken, bizdeki rakam 14.058…

2010-11 sezonunda maçları statlarda izleyen taraftar toplamı onlarda 13.405.825, bizdeki rakam 4.301.748…

Onların milli takımı bir kez Dünya Kupası’nı kazanmış, 3 yarı final, 10 çeyrek final oynamışken, bizim milli takımın son 50 senede Dünya Kupalarında boy göstermişliği sadece bir kez, o da 2002 senesinde 3. olduğumuz kupa…

İngiltere Milli Takımı, FIFA sıralamasında 6. sırada, yani bizim 25 sıra üstümüzde…

Onların ülkesinde, futbolun en üst liginde tarih boyunca 28 takım şampiyonluk yaşamış ki o takımların içinde günümüzde eski gösterişli günlerine dönmeyi sabırla bekleyen takımlar da var. Nottingham Forest ve Leeds United’a selam çakalım bu vesileyle…

Bizde ise şampiyonluk yaşamış takım sayısı sadece beş… Şampiyonluk kupası son 25 senede yedi tepeli şehrin dışına sadece bir kez, o da Bursaspor’la çıktı.

Hal böyleyken, İngiliz futbolu ile bizimkini kıyaslamak çok da gerçekçi olmasa gerek…

Konu Ada futbolu ile mukayese olunca, İngiltere’ye 8-0 yenildiğimiz milli maçtan sonra, İngiliz teknik direktöre yöneltilen, “Türk milli takımını nasıl buldunuz?” sorusunu, “Futbola benzeyen bir şey oynuyorlardı!” cümlesiyle cevapladığının rivayet edildiğini de hatırlayalım.

Ve tarihimizde, İngiltere Milli Takımı karşısında gol atamadığımızı da!

***
Avrupa’ya gitmezsek ne olur? Şike sürecinin başından beri birbirimize nafile bir telaşla sorup duruyoruz bu soruyu. Açıklayalım. Öncelikle Türk futbolu böyle bir ceza ile karşılaşırsa, cezanın belli bir süresi olmayacaktır ve ülke takımları yaklaşık beş sene kadar Avrupa arenalarından uzak kalacaktır. Beş seneden sonra şampiyon olan takımımızın devler ligine girebilmesi için üç eleme oynaması gerecek, takımlarımız hiçbir turda seribaşı olamayacaktır.

Ayrıca UEFA, ülke puanını son 5 seneye bakarak hesapladığından, olası ceza süresinin sonunda puanlarımız sıfırlanacak, Avrupa Kupalarına çok takımla katılma şansımız en az beş sene ertelenecektir. İngiliz takımlarının bile, eski statülerine dönebilmek için 10 sene beklediğini unutmayalım…

Yani ülke futbolu beş sene değil, cezadan önceki duruma gelebilmesi için on seneyi heba etmek zorunda kalacak, bir futbol neslini Avrupa Kupalarından mahrum bırakacaktır…

Durumdan vazife çıkarmak… Şimdi, Başbakan’ın kullandığı, “8 takım birden ligden düşerse ne olur, futbol biter! O yüzden kulüplerle, şahısları ayırmak lazım!” cümlesinden vazife çıkaranlar olacaktır şüphesiz. Başta Futbol Federasyonu, şike iddianamesinde adı geçen takımların küme düşürülmemesi konusunda elinden geleni yapacaktır; malum ülkenin en yetkili kişisi buyurmuştur. Söz ağızdan çıkmıştır bir kere! O söylemden sonra, haliyle bu operasyonun Fenerbahçe başkanını bitirme operasyonu olduğuna inananların savları güç kazanmıştır.

Ve işin en hazin yanı, bir Başbakan’ın kuralları uygulamak ve suçluları cezalandırmak yerine, küme düşme olursa futbolun biteceğine inanmış olmasıdır. O fotoğrafa bakarken, ülkede adalet diye bir kavramın geçerli olduğuna kim inanır?

Kaldı ki 8 takımın birden şikeye bulaştığı bir ligin marka değeri kaç kuruş olabilir ki!

Oysa küme düşmekle güçlerinden, köklerinden, tarihlerinden hiçbir şey kaybetmez takımlar. İtalyan futbolunun, kökleri 1897 senesine dayanan “Vecchia Signora”sı Juventus, (ki Çizme’nin en fazla taraftarı olan kulüplerinin başında gelir) küme düştüğünde toparlanması zaman aldı ama yine döndü bıraktığı yere. Zaten büyük dediğin tökezlediği zaman yeniden ayağa kalkmayı bilen değil midir? Bir hatırlatma daha: Geçen sezon tarihinde ilk kez küme düşen Arjantin futbolunun devi River Plate, bu yazının yazıldığı saatlerde “Primera B Nacional”da zirvede…

Günümüzde Premier Lig’in en zengin kulübü Manchester City de bir zamanlar pek yabancısı değildi “düşmeler ve çıkmalar”ın. Tarihi boyunca 10 kere düşüp 11 kere dönmüş olan mavili takım, 1996 senesinde ikinci lige düşecek, iki sezon sonra da üçüncü ligde boy gösterecekti. 1998–1999 sezonunu üçüncü lig şampiyonu olarak bitirirken, bir sezon sonra yeniden Premier Lig’e dönecek, ancak 2001 senesinde bir kez daha düşecekti.

Batı Londra’nın zenginler kulübü Chelsea de, “Chelsky” olmadan önce 6 kere düşüp 7 kere döndü ülke futbolunun elitlerinin arasına. Kuruluşu 1905 senesine dayanan, geçtiğimiz sezon Stamford Bridge Stadı’nda 41.435 taraftar ortalaması yakalayan mavi-beyazlı takım, 80’li yıllarda inişleri ve çıkışları ile bilinirdi. 1983–1984 sezonunda 2. lig şampiyonu olurken, 1987–1988 sezonunda bir kez daha küme düşecek, bir sonraki sezon ligi şampiyon bitirip yeniden dönecekti. 2003 senesinin Haziran ayında Rus milyarderi Roman Abramovich’in 140 milyon Sterlin karşılığında satın aldığı kulüp, o tarihten sonra Premier Lig’i üç kez şampiyon olarak tamamladı.

Peki ya, Manchester United…

“Kırmızı Şeytanlar”, tam 5 kere düşüp 6 kere çıktı. Premier Lig’in kuruluşundan sonra 12 kez şampiyon olan takım, 1974 senesinde 2. lige düşüyor, bir sonraki sezon yeniden 1. lige yükseliyordu.

Yalnız Ada futboluna mahsus değildi elbet nam salmış takımların 2. ligi boylama durumu. İspanya’da iki defa lig şampiyonu olmuş Real Sociedad altı kez 2. lige düşüp çıkmıştı. 2000 yılının şampiyonu Deportivo La Coruna geçen sezon dokuzuncu defa düştü La Liga’dan. İtalya’da Lazio beş kez inip çıktı.

***

Şike meselesi süresince sıklıkla duyduğumuz, “Türk futbolu batar!” söylemiyle kastedilen yayın havuzunun küçüleceği ise, bu da ülkenin futbolunu ezelden üç takıma endekslemiş olmasının acı faturası… Koskoca bir ülkenin futbolunu, sadece bir şehre ve o şehrin üç büyütülmüş takımının aralarında oynayacakları maçlara bağlarsanız olacağı budur haliyle.

Kaldı ki yayıncı kuruluşun, kulüplere hiç hak etmedikleri meblağları ödediği gerçeği de aşikâr…

Ama üzülmeyin, her kayıpta bir kazanç vardır. Şike süresince yaşananlardan anladığımız, ülkenin özlenen medeniyetler seviyesinden ne kadar uzak olduğunu bir kez daha hepimize hatırlatmış olmasıdır…

Ziya Adnan
23 Nisan 2012

SikeSureciPara