Premier Lig Seyir Defteri: Chelsea fırtınası…
Uzaklardan…
Londra’da cumartesi günü oynanan Arsenal maçının ertesinde, bu kez kış güneşinin ısıtmadığı ama yazı hatırlattığı güzel bir pazar sabahında, Chelsea’nin Stamford Bridge Stadı’na uzanan üç kilometre uzunluğundaki Kings caddesinde… 1800’li yıllarda, Kral Charles Batı Londra’nın Kew semtine gitmek için kullanırmış bu yolu ve yolun sadece kraliyet ailesi tarafından kullanmasına izin verilirmiş. Şimdilerde pahalı butikler, şık restoranlar, 18. yüzyıldan kalan ve günümüzde dudak uçuklatan rakamlara el değiştiren evler semtin zenginliğini anlatıyor ziyaretçilerine. O görkemli yola paralel uzanan Fulham caddesinin sonunda yer alan Chelsea’nin Stamford Bridge Stadı’nda, o güzel Londra gününde ev sahibi takım West Bromwich Albion karşısında…
Conte’nin takımı ligde oynadığı 14 maçın 11’ini kazanırken, kalesinde sadece 11 gol görmüş. Üçlü savunma Azpilicueta, Cahill, Luiz ve önlerinde oynayan Kante ve Matic Tottenham’dan sonra ligin en iyi savunması. İlk beş takım içinde topa en az sahip olma oranına sahip olmasına rağmen (yüzde 53) Liverpool ve Arsenal’den sonra ligin en fazla gol atan üçüncü takımı. Bu sezon evinde oynadığı maçları boş geçtiği olmamış Chelsea’nin, gollerinin yüzde 64’ünü ilk yarıda buluyorlar. Kaydettikleri 32 golün 19’u Diego Costa, Eden Hazard ikilisinden gelmiş. Bu sezon ligde en fazla faule maruz kalanlar listesinin başını da onlar çekiyor, Hazard (44), Diego (39).
Yeri gelmişken Eden Hazard’a da selam çakalım. 25 yaşındaki Belçikalı 2012 senesinin yazında Premier Lig’e adım atarken Arsenal ve Chelsea 10 numarayı kadrolarına katmak için kıyasıya savaşmış, sonunda 32 milyon Sterlin bedelle Hazard, Chelsea’nin saflarına katılmıştı. Wenger adına önemli bir futbolcu daha elden kaçmıştı. Yakın geçmişte kendisiyle yapılan bir söyleşide, o dönemde futbolcu ve kulübü Lille ile görüştüklerini, ancak küçük bir farkla transferin gerçekleşmediğini anlatmıştı. Batı Londra kulübü için büyük kazanç oldu Hazard, 2012-2013 sezonunda UEFA Kupasını kaldırdı ve 2014-2015 sezonunda takımla şampiyonluk yaşadı. Günümüzde yeteneklerinin ve takım oyununa uyumunun Messi ve Ronaldo ile kıyaslanması bile kat ettiği yolu görme adına önemli…
Bu arada orta sahanın dinamosu N’Golo Kante’nin takıma katkısını da atlamayalım. Geçen sezon ligi şampiyon bitiren Leicester’de 156 top çalma ve 175 ikili mücadele kazanma toplamıyla sezonun en iyi defansif orta sahasıydı. Bu sezon aynı görevi Chelsea’de devam ettiriyor, 39 top çalma ve kazandığı 44 ikili mücadeleyle iki kişilik oynuyor. Bu sezon Premier Lig’de sadece Everton’da top koşturan Idrissa Gueye rakipten daha çok top çalmış. Sanırım Leicester City’deki düşüşün önemli nedenlerinden biridir Kante’nin yokluğu…
Rakip West Brom bu sezon ligde en az topa sahip olma oranına sahip olmasına rağmen (yüzde 40) son dört maçın üçünü kazanmış ve puan cetvelinde 7. sırada. Ancak onlar adına zor maç, bu statta en son 1978 senesinde kazanmışlar. Chelsea 3-4-3 düzeninde başlıyor maça. Manchester City karşısında sakatlığı nedeniyle forma giyemeyen defansif orta saha Matic ilk 11’de. İlk 15 dakikada oyunun kontrolü ev sahibinde ama iyi alan daraltan West Brom karşısında pozisyon yaratmakta zorlanıyorlar. West Brom’un 9 numaralı forveti Salomon Rondon çok hareketli ve üçüncü bölgede presi iyi uyguluyor. 25’de onun vuruşu az farkla dışarı çıkarken kenarda teknik direktörleri Tony Pulis kaçan fırsata hayıflanıyor. İlk yarı golsüz kapanırken iki takımın da kaleyi bulan sayısı birde kalıyor…
41.622 taraftarın önünde ev sahibi ilk yarıdaki yüzde 72’lik topa sahip olma oranını golle neticelendirmek için ikinci yarıya baskılı başlıyor. Gol umutları Costa’yı teşvik ediyor mavili tribünler, “Diego Diego” tezahüratı yankılanıyor Bridge semalarında. 63’de Pedro’nun yerine Willian sahada. 70’den sonra baskıyı iyice artıyor maviler ve 76’da aradıkları golü buluyorlar. Costa rakip ceza sahasının solundan kaptığı topu mükemmel bir vuruşla uzak köşeye gönderiyor. Sezonun gollerinden birine aday bu golle Chelsea maçı kazanırken sekiz maçlık galibiyet serisini dokuza çıkarıyor…
Bilir misiniz, şimdilerde tribünlerde adına şarkılar söylenen Costa, 7 Ekim 1988’de Brezilya’nın Lagarto şehrinde dünyaya gelmiş ve babasının Brezilya’da pek sevilmeyen Arjantinli efsane Diego Maradona’ya sevgisi ve hayranlığı sebebiyle Diego adını almış. Sıkı bir Palmeiras taraftarıymış Costa. Ne diyelim, maçtan sonraki basın toplantısında Tony Pulis’in söylediği gibi, o gole ancak şapka çıkartılır…
Ziya Adnan
19 Aralık 2016