Premier Lig Seyir Defteri: Jack Grealish; miniklerden kaptanlığa…

Uzaklardan…

“Bir kuşun şarkısını duydum, aralık ayının karanlığında, eylüle kıyasla daha yakınız bahara” der dizelerinde İngiliz şair Oliver Herford, hatırlayalım aralık kasvetini dağıtma adına. Senenin son ayının ilk günlerinde, hafta içinde oynanan maçların ilkinde Chelsea evinde Aston Villa karşısında. Villa dedik madem, 24 yaşındaki kaptanları Jack Graelish’e selam çakmadan geçmeyelim. 1995 senesinin Eylül ayında Birmingham’da dünyaya gelmiş. 6 yaşında katılmış Villa’nın miniklerine, 16 yaşında ‘A’ takıma yükselmiş ama forma şansı bulamayınca deneyim kazanması için alt lig takımı Notts County’e kiralanmış 2013-14 sezonunda. Aston Villa’nın elitlerin ligine terfi ettiği 2018-19 sezonunda Championship’te en fazla faul yapılmış (161) futbolcuydu dinamik orta saha, bu sezon bıraktığı yerden devam ediyor. Premier Lig’de bu sezon en fazla faule maruz kalan oyuncu (53) 10 numara, aynı zamanda Kevin De Bruyne’dan sonra en yaratıcı oyuncu. Forma giydiği 14 maçta 30 gol pozisyonu hazırladı takım arkadaşlarına, hafta sonunda oynanan Manchester United maçında kaydettiği gol sezonun golüne aday. 3 gol 4 asistle milli takım hocası Southgate’e göz kırpıyor, bu sezon İngiliz orta saha futbolcuları arasında en yaratıcı. Yükselişi devam ederse 2020 Avrupa Şampiyonasında boy gösterecektir muhtemel…

Ligde son iki maçını kaybeden, son maçta evinde West Ham karşısında üç puanı bırakan Chelsea 2011 senesinden beri evinde arka arkaya maç kaybetmedi. Hocaları Lampard’ın takım başında sahaya çıktığı lig maçlarında kaydettikleri 28 golün sadece 9’u Stamford Bridge Stadı’nda geldi. Geçen sezon Villa’da kiralık olarak forma giyen Tammy Abraham Chelsea’nin ilk 11’inde. Misafir takımın deplasman karnesi zayıf, ligde son 25 deplasman maçının sadece birini kazanabildiler, dört beraberlik alırken 20 maçtan eli boş ayrıldılar. United deplasmanında kaptıkları puana rağmen ligde rahat değiller, küme düşme potasının üç puan üzerinde, 15 sıradaki takımın son beş maçta sadece bir galibiyeti bulunuyor. Yeri gelmişken hocaları Dean Smith’i de hatırlamadan geçmeyelim, 48 yaşındaki eski savunmacı 1989-2005 arasında alt liglerde forma giydi. Futbolu bıraktıktan sonra Leyton Orient’in genç takımını çalıştırdı, 2015 senesinden beri Villa’nın başında…

4-3-3 dizilişinde başlıyor Aston Villa, hücumda Grealish, Wesley, Trezeguet. 1998 senesinden 2017’ye kadar 492 maçta Chelsea’de sahaya çıkan eski kaptanları John Terry şimdilerde Villa’nın teknik heyetinde. İlk bölümde topla daha çok oynayan ev sahibi Willian ve Pulisic ile yokluyor rakip kaleyi. Villa savunmasının ortasında 1.96’lık Mings hava toplarında etkili. Dakikalar ilerledikçe baskıyı artırıyor Chelsea, solda Pulisic göze batan oyuncuları. Aradıkları golü 23’te buluyorlar, James’in ceza sahasına kestiği topa kafayı vuran Abraham. Bu sezon ligdeki 11. golü 22 yaşındaki golcünün. Golün getirdiği özgüvenle tempoyu ayarlayan, oyunu rakip sahaya yıkan maviler ama 41’de kalelerinde golü görüyorlar. Grealish’in başlattığı pozisyonu gole çeviren Trézéguet, hafta içi olmasına rağmen kale arkasını dolduran Villa taraftarlarının sevinci görülmeye değer. Topa yüzde 38 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi iki kez yokladığı devreyi beraberlikle kapatıyor Grealish’in takımı.

2. devreye golle başlıyor Chelsea, ceza sahasına ortalanan topta Abraham’ın pasına enfes vuruyor Mount, 20 yaşındaki ofansif orta saha oyuncusu. 60’ta bu kez Willian ile yaklaşıyorlar gole, vuruşunu Villa kalecisi Heaton çeliyor. Chelsea’nin dinamik oyunu karşısında topa sahip olmakta zorlanıyor bordo mavililer, yaz aylarında Real Madrid’in saflarına katılan Hazard’ı aratmıyor Lampard’ın gençleri. 71’de Willan’ın savunma arkasına enfes pasına isabetli vuramıyor Abraham, Chelsea golden oluyor. 79’da Willian’ın enfes serbest vuruşunda direkler gole izin vermiyor. Son bölümde Chelsea’de Abraham yerini Batshuayi’ye bırakıyor. Velhasıl 40.628 taraftarın önünde Chelsea deplasmanından puansız ayrılıyor Villa, küme düşme potasına endişeyle bakıyorlar, bahar onlara ne gösterir bilinmez. Maç sonu basın toplantısında hocaları Smith daha iyi takımın kazandığını, çok top kaybı yaptıklarını, iyi başlamadıkları maçı kaybettiklerini dile getiriyor. 10 numaralarına gelince, bu maçta çok etkili değildi ama geleceğinin parlak olduğu aşikâr…

Ziya Adnan

8 Aralık 2019

Yazara mail: ziyadnan@yahoo.com

Mauricio Pochettino; mahallenin en güzel abisi…

Uzaklardan…

Mauricio Pochettino’nun, Tottenham Hotspur’den kovulduğu zamanlarda taraftar sitelerinin birinde Jose Mourinho’nun takıma gelişini bir taraftar şöyle özetlemiş: “Lise yıllarında âşık olduğun güzel kızın iki boşanma, üç farklı adamdan dört çocuk yaptıktan sonra 60 yaşında seninle aşk yaşaması gibi!” İnanması güç ama Pochettino gitti, alçak gönüllülüğü, içtenliğiyle her zaman hatırlanacak, mahallenin en güzel abisi. Hani hikâyesini özetle deseler, genç yaşta geçirdiği kaza sonucu hayata veda eden İranlı şair Füruğ Ferruhzad’ın o enfes şiirinden esinlenerek, “Pochettino gider, sen uçuşu hatırla.” Aktif futbol hayatında ülkesinin milli takımına kadar yükselmiş sert bir stoper, futbolu bıraktıktan sonra çalıştırdığı ilk takım Espanyol. 2008-09 sezonunda küme düşme potasında aldığı takımı sezon sonunda orta sıralara taşıyor, sonrasında teknik direktörlük macerası 2013-14 sezonunda Southampton’da devam ediyordu. Southampton o sezon ligi 7. sırada bitirerek tarihinin en iyi derecesini yakaladı…

2014’te Tottenham Hotspur’ün başına geçti, sonrasında takımın yükselen form grafiği, onun gelişiyle Kuzey Londra’da değişen dengeler. Kapı komşusu ve ezeli düşmanı Arsenal’in teknik direktörü Wenger’in görevde olduğu 22 senede 17 teknik direktörle çalışmış ama her sezon ligi rakibinin altında bitirmiş Tottenham 2015-19 arasında dört sezon ligi ilk dört içinde bitirmekle kalmıyor, her sezon rakibini altına alıyordu. Verileri her teknik direktörü kıskandıracak cinsten, 2014-19 arasında Tottenham Hotspur’de lig maçlarında kazandığı puan toplamı 382, ligde sadece üç takım daha fazla puan toplayabilmiş. 202 lig maçında takımının başında sahaya çıkarken yüzde 54’lük kazanma yüzdesiyle kulüp tarihinin en başarılı ikinci hocası. Beş sezonunun dördünü ilk dört içinde bitirdi, üstelik iki transfer döneminde hiç para harcamadan. Gençlere önem vermesiyle biliniyor, İngiltere Milli Takımına kadar yükselttikleri arasında Winks, Kane, Alli, Trippier, Rose bulunuyor…


Yerine gelen Mourinho, nam-ı diğer ‘Special One’… Bilmeyenler için, lakabının hikâyesini de anlatalım. 2004’te, senelik 4,2 milyon sterlinlik sözleşmeye imza attığı zamanlarda düzenlediği basın toplantısında, “Lütfen kibirli olduğumu düşünmeyin ama ben Avrupa Kupasını kazanmış bir teknik direktörüm ve özel olduğumu düşünüyorum” demişti. Sonrasında kendi kendine yaftaladığı lakabıyla anıldı. O hep bildiğimiz gibiydi, kimi zaman kurmaylarıyla ihtilaf yaşıyor, kimi zaman federasyona, hakemlere çatıyor, arada babası yaşındaki Wenger’e giydirmeyi asla ihmal etmiyordu. En başarılı olduğu Chelsea’den iki kez kovuldu, üstelik kulübün doktoruna hakaretten mahkemelik olmuşluğu bile var. Sonrasında başarısızlıkla geçen Manchester United macerası, televizyon kanallarındaki yorumculuk zamanları. Velhasıl, mahallenin en güzel abisi gitti, yerine Mourinho geldi. Ne diyelim, futbolun içinde kulübü tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi finaline taşımış bir hocanın o finalden beş ay sonra kovulması da var. 2000’den beri başkan Daniel Levy döneminin 14. hocası Mourinho, hikâyesi ne kadar sürer bilinmez.

Kasım ayının son cumartesinde Mourinho, Tottenham’ın başındaki ilk lig maçında ligin dişli takımı AFC Bournemouth karşısında. Ev sahibi rakibi karşısında evinde oynadığı son dört maçı kazanırken kalesinde gol görmedi. Bournemouth’un ilk altı içindeki takımlara karşı deplasman karnesi zayıf, son 25 maçın sadece ikisini kazandılar. Güçlü yanları duran toplarda, ligde kaydettikleri son 16 golün 8’i penaltılar hariç duran toplardan gelmiş. Tottenham 4-2-3-1 dizilişinde başlıyor maça, hücumda Son, Alli, Sissoko, önlerinde golcü Kane. Misafir takım etkili ilk dakikalarda, sağ kanat Groeneveld’in vuruşunu köşeden çeliyor Tottenham’ın kalesinde Gazzaniga. Bournemouth’un hücum ikilisi Wilson ve Solenke ligin çabuk oyuncuları. Tottenham’ın ilk tehlikeli atağı 19’da, Kane’in enfes pasında Son’un vuruşu isabetsiz. 22’de öne geçiyorlar, savunmadan Alderweireld’in uzun topunda Son’un asistini gole çeviren Alli. Gol ateşliyor beyazlı takımı, 26’da Sanchez’in golü elle oynama gerekçesiyle sayılmıyor, kenarda Mourinho tepkili ama karar doğru. Devrenin bitimine yakın Son’un ortasında elle müdahalesini kaçırıyor hakem, pozisyon açık penaltı. Tottenham topa yüzde 48 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi dokuz kez yokladığı devreyi önde kapatıyor.

2. devreye golle başlıyor Tottenham, ilk goldeki gibi savunmadan Alderweireld’in uzun topuna müdahale edemiyor Bournemouth savunması, Alli kaleci Ramsdale’i geçerek farkı ikiye çıkartıyor. 56’da müsait pozisyonda hat-trick fırsatını kaçırıyor Alli, Son’un pasında vuruşu isabetsiz. İki farka rağmen maçı bırakmıyor misafir takım ama son vuruşlarda etkisiz. 64’te Wilson rakip ceza sahasında isabetli vursa aradıkları golü bulmaları işten değil. 66. dakika iki takım arasındaki kalite farkının özeti, soldan Son ortalıyor, Sissoko’nun yarım volesi haftanın golüne aday, şimdi skor 3-0. 73’te Wilson’un enfes frikik vuruşuyla golü buluyor Bournemouth, fark yeniden ikiye iniyor. 74’te Moura, Ndombele’nin yerine oyunda. Uzatmalarda Wilson’un ayağından bir gol daha buluyor Bournemouth ama puan için yetmiyor. Velhasıl 59,626 taraftarın önünde üç puanı alarak ligde beşinciliğe yükseliyor Tottenham. Mahallenin en güzel abisine gelince, o da gelecek takımını bekliyor.

Ziya Adnan

3 Aralık 2019

Unai Emery; kumla köpük arasında…

Uzaklardan…

“Bu kıyılarda yürüyorum daima, kumla köpük arasında” diye başlar dizelerine Lübnanlı şair Halil Cibran ve devam eder: “Yok edecek ayak izlerimi medcezir, uçuracak köpüğü rüzgâr, oysa var olacak deniz ve kıyı sonsuza kadar.” 2018 senesinin Mayıs ayında 22 seneden sonra takımdan ayrılan Wenger’in yerine getirilen Unai Emery’nin Arsenal’in evinde oynadığı Southampton maçı vesilesiyle kumla köpük arasındaki hikâyesine bakalım bu yazıda…

İlk basın toplantısını hatırlıyorum. Sevilla ile üç kez UEFA Kupasını kaldırmış, Paris St Germain’de şampiyonluk yaşamış 47 yaşındaki kibar, jöleli İspanyol kırık İngilizcesiyle şöyle diyordu: “I look forward to giving everyone who loves Arsenal some special moments and memories.” (Arsenal sevdalılarına unutamayacakları anlar ve anılar verebilmeyi umuyorum). Fena başlamamıştı hikâyesi, ilk sezonunda Arsenal ilk dört içine girememesine rağmen UEFA kupasında final oynamış ama kaybetmişti. Takımın en önemli zaafı savunmadayken 72 milyon sterlin bedelle kanat oyuncusu Pepe’yi kadroya katmasının nedeni vardır elbet ama ilk sezonunda kalesinde 51 gol görmüş takımın (maç başına 1,3 gol) köklü değişime ihtiyacı vardı; Sir Alex’in geçmişte söylediği gibi, iyi takımlar geriden inşa edilirdi. Futbol tabiriyle, yenemiyorsan yenilmeyeceksin.

Sonraki sezonunda Arsenal’in savunma zaafları hemen her maçta kendini gösteriyor, 12 maçın sonunda kalesinde gördüğü 17 golle ilk 10 takım içindeki en kötü ikinci savunma olarak öne çıkıyordu. 50 maçın sonunda takımın topladığı 87 puan, aynı sürede Wenger’in takımının topladığının bir puan altında. Premier Lig’de son 10 maçın ancak ikisini kazanabildiler, milli maç arasından önce oynadıkları Leicester City deplasmanından eli boş dönerken ilk dört takımın sekiz puan gerisine düşüyorlardı. Üstelik bu sezon ligde 8 golü bulunan, sahada kaldığı 1.080 dakikanın her 135 dakikasında golü bulunan Pierre-Emerick Aubameyang gibi müthiş golcüye rağmen. Verilere bakınca, Emery’nin karnesi Wenger’in altında, ilk 50 maçlık Wenger döneminde topa sahip olma yüzdesi 61,4 iken Emery ile bu yüzde 57,6’ya düşmüş. Wenger’in takımın kalesinde gördüğü isabetli şut sayısı 576, bu sayı yeni hocayla 696’ya çıkmış, yani rakipler Arsenal karşında daha ofansif oynuyor. Ama hakkını da verelim, orta sahaya monte ettiği 20 yaşındaki Matteo Guendouzi enerjisi ve hırsı ile takımın iyilerinden. Savunma zaaflarından arınmış bir takımda daha da iyi olacaktır sanırım…

Kasvetli kasım cumartesisinde Arsenal, evinde düşme potasındaki Southampton karşısında. Ligde son 17 maçın sadece ikisini kazandı misafir takım, ligin en cömert savunmasına sahipler, 12 maçta kalelerinde 28 gol gördüler, üstelik 1987 senesinden beri Arsenal deplasmanında kazanamıyorlar. Rakibi kadar olmasa da Arsenal’in de sıkıntıları bariz, ligde son dört maçta kazanamadılar. Emirates Stadında yer yer boşluklar var, belli ki taraftar hoşnutsuz. İki takım için de kötü gidişi durdurma zamanı. 8’de öne geçiyor Southampton, duran topu çabuk kullanan Bertrand, Ings’in önüne bırakıyor, kaçırmıyor 9 numara. Pozisyonda Arsenal savunması derin uykuda. Southampton daha etkili ama 17’de kalelerinde golü görüyorlar; solda Tierny’nin ortasını gole çeviren Lacazette. Arsenal’ın topa yüzde 62 oranında sahip olduğu ama pozisyon üretemediği devre karşılıklı atılan gollerle tamamlanıyor.

İkinci devreye Chambers’in yerine Pepe’yi alarak başlıyor Emery, 72 milyon sterline mal olmuş kanat oyuncusunu yedek tutmanın mantıksızlığını kendisi de anlamıştır muhtemel. Arsenal gol ararken kalesinde golü görüyor, Tierny ceza sahasında Ings’ düşürüyor, kazanılan penaltıyı gole çeviriyor Ward-Prowse. 7 dakika uzatılan maçta net fırsatları harcayan Southampton oluyor. Çoğu mutsuz 60.295 taraftarın önünde bitime saniyeler kala Lacazette’in golüyle Arsenal beraberliği kurtarıyor. Velhasıl son altı maçta dokuz puan kaybetti Arsenal, kumla köpük arasındaki Emery’nin kaderi Pochettino’ya benzeyecek gibi görünüyor…

Ziya Adnan

27 Kasım 2019

Ada Futbolundan Manzaralar: Craven Cottage, yıkılmadım ayaktayım…

Uzaklardan…

Geçenlerde internet sitelerinin birinde okumuştum dünya futbolunun en sıra dışı 6 futbol mabedinin hikâyesini, paylaşalım.

İlk sırada 53 bin kapasiteli ‘Estadio BBVA Bancomer’, 19 takımlı Meksika ligi Liga MX’nin C.F. Monterrey takımına ev sahipliği yapan, ülke futbolunun en büyük dördüncü görkemli futbol mabedi. Kapılarını 2015’te futbolseverlere açmış, ilk bakışta görüntüsü günümüzün modern statlarının benzeri ama 1200 metre yükseklikteki ‘Cerro de la Silla’ dağlarının eteklerinde kurulmuş olan statta kuzeybatı tribününde maç izleyenler için manzara lebiderya. Öyle ki seyir zevki vasat bir maçta uzaktaki dağlara dalar gider insan, malum dağ dediğin başlangıcı ve bitişidir doğanın…

İkinci sırada 5.300 kapasiteli Al-Shamal SC Stadı, Katar Ligi takımlarından Al-Shamal SC’ye ev sahipliği yapıyor. 15. yüzyıldan kalma bir kalenin içine inşa edilmiş, stadın dört tarafında yer alan yüksek surlar, o dik surların altında yer alan tribünler ürkütücü bir hapishane görüntüsünde…

Üçüncü sırada 5.175 kapasiteli ‘Vozdovac’, Belgrad’ın Vozdovac Belgrade takımının stadı, Ağustos 2013’te açılmış. Stadı sıra dışı kılan bir AVM’nin üzerine inşa edilmiş olması, yoldan yüksekliği 24 metre. Vozdovac Belgrade takımı, Red Star ve Partizan’ın arkasından gelse de şehirdeki en popüler futbol mabedi…

Diğerlerini başka bir yazıya bırakıp Avrupa’nın en manzaralı konuma sahip on stadı içinde yer alan, Thames nehrinin kıyısına kurulmuş o enfes mahallenin mabedini de anmadan geçmeyelim, malum Fulham candır. 1896’dan beri siyah beyazlılara ev sahipliği yapıyor Craven Cottage, ilk zamanlarında kapasitesi 25.700… 1870’te William Craven adında bir İngiliz asilzadesi tarafından çiftlik evi olarak inşa edilmiş, sonrasında yanıp kül olmuş ama futbol aleminde hâlâ ‘Cottage’ olarak biliniyor. Ortalama ev fiyatlarının 1 milyon sterlinin üzerinde olduğu mahallenin zenginliği, rakip takım taraftarlarının alaycı tezahüratlarına malzeme konusu. Fulham maçlarında rakip takım tribünlerinden yükselen ‘Flats on the Cottage, they are building flats on the cottage!’ (Cottage üzerinde apartmanlar inşa edecekler!) tezahüratı futbol aleminde yer etmiş. Ancak şimdilerde tadilatta o tarihi stat, nehir tarafına bakan Riverside tribünü kullanılmıyor, 100 milyon sterline mal olacak projede hedef kapasitenin artırılması.Yeni tribün muhtemel 2021-22 sezonunda hazır olacak.

Soğuk cuma akşamında Championship’te play-off sıralamasının altındaki iki Batı Londra takımı o enfes statta karşı karşıya. Fulham, QPR karşısında oynadığı son 7 maçın sadece birini kaybetti, bu maçta golcüleri Aleksandar Mitrovic cezası nedeniyle kadroda yer almıyor. Sırp golcünün bu sezon ligde 12 golü, takımının son 9 golünün 7’sinde imzası var. QPR’a gelince, rakibinin iki puan gerisinde, 10. sırada, son 4 maçta galibiyetleri bulunmuyor. Onların da önemli eksikleri orta sahada Cameron, bir maçlık cezası nedeniyle kadroda yer almıyor. Ev sahibi 4-2-3-1 dizilişinde, Kamara, Mitrovic’in yerine sahada. Maça daha iyi başlayan misafir henüz 3. dakikada öne geçiyor, sağdan gelen ortaya uzak direkte son dokunan Hugill, pozisyonda Fulham kalecisi Rodak pas tercihinde hatalı. Golden sonra orta sahada top kayıpları yapıyor ev sahibi, üçüncü bölgede zaman ve alan yaratacak Mitrovic klasında oyuncunun olmayışı önemli eksikleri. İlk 15 dakikada QPR çabuk hücumcularıyla 6 kez yokluyor rakip kaleyi, göze batan oyuncuları sağ kanatta Eze. İlk tehlikeli atağını 19’da geliştiriyor Fulham, Kamara’nın sol çaprazdan uzak köşeye vuruşu isabetsiz. O atak cesaretlendiriyor takımı, 26’da Odoi’nin sağdan ortasında Kamara yakın mesafeden kafayla takımını beraberliğe taşıyor. Golden hemen sonra o ana kadar en net pozisyonda kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda Rodak’ı geçemiyor misafir takımın golcüsü Wells. Fulham’ın topa yüzde 44 oranında sahip olduğu, iki takımın da birer topunun direkten döndüğü devre beraberlikle kapanıyor.

İkinci devrenin başında QPR ilk yarıda olduğu gibi daha etkili. 46’da Eze’nin vuruşu kaleci Rodak’da kalıyor. 54’te orta sahada değişikliğe gidiyor Fulham, sakatlanan Reed’in yerine Cordova-Reid sahada. O değişiklik hareketlendiriyor takımı, oyun kurucuları Cairney oyuna ağırlığını koymaya başlıyor. 63’te öne geçiyorlar, QPR kalecisi Lumley’nin hatalı pasında son vuruşu yapan Kamara. Akabinde Knockaert’in vuruşunda topun direkten dönüşü QPR adına şans anı. Son bölümde iki takım da orta sahayı çabuk geçiyor, tempo ve oyun kalitesine şapka çıkarmak gerek. Son dakikalarda uzun toplarla rakip kaleyi zorluyor QPR ama 5 dakika uzatılan maçta beraberlik golünü bulamıyorlar. Velhasıl 18.320 taraftarın önünde futbol kokan mabedinde kazanıyor Fulham. Maçtan sonra hocaları Parker’a maç hakkındaki görüşünü soruyorum, maça iyi başlamadıklarını, geriye düştükten sonra bocaladıklarını ama beraberlik golünden sonra açıldıklarını dile getiriyor. Hafta içinde zirveye oynayan Derby County ile karşılaşacaklar, kim bilir Riverside tribününün açıldığı zaman Premier Lig’de izleriz siyah beyazlıları…

Ziya Adnan

25 Kasım 2019

Ada futbolundan manzaralar: Leyton Orient eski, güzel hüzünlü…

Uzaklardan…

Aramızda olsaydı bu yazının yazıldığı zamanlarda 62 yaşına basacaktı Ahmet Kaya ama o da nicesi gibi erken ayrıldı aramızdan. Her ne kadar konumuz futbol olsa da yaşatalım hatırasını sözlerinde: “Birer yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş, aynı çıtırtıyla uyanan birer serçe, hep aynı yerde karşılaşırdık tesadüf bu, birer tomurcuktuk hayatın kollarında.” Huzur içinde yatsın…
Dönelim futbola, 2016’nın güzünde, yine bu köşede yazmıştım, adını Asyalı göçmenlerin çoğunlukta olduğu mahallesinden alan, Fulham’dan sonra Londra’nın en eski futbol kulübünün hikâyesini. Takımı kuranlar, aynı bölgede yer alan Homerton Hastanesi’nin o yıllardaki çalışanları. Ülkenin en üst liginde sadece bir sezon mücadele edebilmişler, 1962-63 sezonunda. Öncesi ve sonrası alt liglerde geçen zamanlar…

O yazının yazıldığı sezonun sonunda, 2017 baharında, Crew Alexandra karşısında kaybettiği 3-0’lık maçtan sonra amatöre düştü Leyton Orient, nam-ı diğer ‘Orient’… Profesyonel liglerde aralıksız 112 sene mücadele vermiş bir takımın amatöre düşmesi kadar iç acıtan ne olabilir ki futbol aleminde ama o güzel oyunun içinde düşmek de var. Bu vesileyle bizim coğrafyada, belediye takımlarının işgaline uğramış ülke futbolunun feri sönmüş yıldızlarını da anmadan geçmeyelim: Şekerspor, Ankara Demirspor, Vefa, Beykoz, Sarıyer, Diyarbakırspor, İzmirspor, Hacettepe ve anısı hep bende yaşayacak PTT, siyah beyaz zamanların sarı siyahı, çocukluk yıllarımın güzel takımı, ah PTT! Görünen o İstanbul’un üç kulübüne endekslenmiş paranoyak aşk masalını her daim yaşarken ülke futbolu, yalnızca başarıya, kupalara, güçlüye ve zengine tapan zihniyet hâkimken Edirne’den Van’a, daha çok yıldızlar kayıp gidecek yeşil sahalarımızdan sessiz, habersiz ve gidenler dönmeyecek. Sadece birkaç satırda hatırlayacağız eskinin köklü ama zamana yenik düşmüş takımlarını…

Orient’e dönersek, 5. Lig’de oynadıkları zamanlarda, Kasım 2017’de gelmişti takımın başına hocaları Justin Edinburgh. 2017-18 sezonunda eski adıyla 9.271 kapasiteli Brisbane Road Stadı’nda 4.344 taraftar ortalaması yakaladılar. 24 takımlı ligde o sezonu 13. sırada bitiren kırmızı beyazlılar, bir sonraki sezonda yükselişe geçiyor, sevilen hocalarının liderliğinde, iki sene aradan sonra profesyonel liglere dönüyordu. 2018-19 sezonunda, amatör kümede çile çektikleri zamanlarda mabetleri Brisbane Road Stadı’nda 5.444 taraftar ortalaması yakalamaları kayda değer. Ama o şampiyonluktan kısa süre sonra, takvim yaprakları 8 Haziran’ı gösterirken kalp krizi nedeniyle 49 yaşında aramızdan ayrıldı Justin Edinburgh, yeşil sahaların mütevazı futbol adamı. Yerine yardımcısı Ross Embleton geçiyor, ekim ayında takımın başına getirilen Carl Fletcher 39 gün ve 5 maç süren serüvenin sonunda takımdan ayrılıyordu.
Kasım ayının ortalarında, kışı çağıran Londra gününde milli maç arasından yararlanıp ziyaret ettiğimiz Brisbane Road Stadı’nda Leyton Orient’in konuğu, kendisi gibi zor zamanlardan geçen Scunthorpe United, adını 82 bin nüfuslu kasabasından alan kuzeyin bordo mavili takımı. 1899’da kurulmuşlar ama ilk kez 1950’de profesyonel liglere adım atmışlar. Efsaneleri Kevin Keegan 1968-71 arasında takımın formasını giymiş, sonrasında 35 bin sterlin karşılığında Shankly’nin Liverpool’una transfer olmuş. Takımın kadro değeri 4,6 milyon sterlin. Uzaklarda bizim Süper Lig’de Ankaragücü’nün kadro değeri 7,2 milyon… Biri ülke futbolunun en üst ligindeki başkent takımı, diğeri 82 bin nüfuslu bir kasabanın, meselenin özeti!

Ev sahibinin 28 kişilik kadrosunun toplam değeri 1,7 milyon sterlin, yaş ortalaması 25… Kadronun en değerli oyuncusu 270 bin sterlinle 30 yaşındaki orta saha oyuncusu Josh Wright, 2007’de başlayan kariyerinde hep alt liglerde top koşturmuş. 4-4-2 dizilişinde kırmızılı Orient, gol umutları Harrold. Misafir takım istekli başlıyor maça, henüz 4. dakikada sağ kanat Gillead’ın füzesiyle öne geçiyorlar. Golün şokunu atlattıktan sonra baskıyı kuruyor Orient, sağ kanatta 22 yaşındaki Jordan Maguire-Drew göze batanlardan. Topa yüzde 59 oranında sahip oldukları devrede 8 kez rakip kaleyi yokluyorlar ama golü bulamıyorlar.
2. devreye baskılı başlıyor Orient ama maaile kapanıyor misafir, dörtlü orta saha, beşli savunmaya yakın oynayınca boşluk bulmakta zorlanıyor Orient. Üçüncü bölgede pozisyon hazırlayacak yaratıcı oyuncularının olmayışı önemli eksikleri. 64’te gole yaklaşıyorlar ama Dennis’in yakın mesafeden vuruşunu ayaklarıyla önlüyor misafir takımın kalecisi Eastwood. Son bölümde uzun toplarla gol arıyorlar ama 79’da kalelerinde ikinci golü görüyorlar. Sağdan gelişen kontrada Novak fırsatı kaçırmıyor. Velhasıl 6.670 taraftarın önünde daha organize görünen Scunthorpe United kazanıp 3 puanı heybeye atıyor. Görünüşe göre Orient bir sezonda daha futbola tutunmaya çalışacak, şans yanlarında olsun…

Ziya Adnan

20 Kasım 2019

İngiltere; 147 sene, 1000 resmi maç…

Uzaklardan…

“Ölünceye kadar seni bekleyecekmiş, sersem, ben seni beklerken ölmem ki, beklersem” demiş dizelerinde Özdemir Asaf, muhtemel beklemeyi ve sabrı en iyi anlatan. Beklemek denilince sabrın futbolda karşılığı İngiltere Milli Takımıdır muhtemel, malum tarihinde sadece bir kez, 1966’da 97 bin futbolseverin önünde dünya kupasını kaldırdı futbolun doğup büyüdüğü coğrafyanın beyazlı takımı, nam-ı diğer ‘The Three Lions’.

Almanya karşısında oynadıkları siyah beyaz zamanlara ait o maçta VAR istemi kullanılsaydı, kupa hangi tarafa giderdi bilinmez ama bildiğim, sonrasında beklemekle geçti zamanlar. O kupayı kaldıranlardan dördü artık aramızda değil, efsane kalecileri Gordon Banks şubat ayında 81 yaşında ayrıldı aramızdan, huzur içinde yatsın. Velhasıl 2020 Avrupa Şampiyonası’nda, bir turnuvada daha sabırla bekleyecek Adalılar futbolun eve gelmesini, tıpkı 96 Avrupa Şampiyonası’nda milli takımları için yazılan şarkının sözleri gibi. Grupta, evlerinde oynadıkları Karadağ maçı köklü tarihlerindeki 1000. Maç… 0 maç vesilesiyle o güzel oyunun efendi hocası Southgate’in takımına naçizane bir bakış.

FİFA sıralamasında Brezilya’nın arkasından 4. sırada İngiltere, ‘A’ grubunda oynadığı 6 maçta sadece bir yenilgi ve 15 puanla ilk sırada. Karadağ karşısında alacakları üç puanla 12 farklı ülkede oynanacak Avrupa 2020 Şampiyonası’nın vizesini alacaklar. 26 kişilik kadronun toplam değeri 1,1 milyar sterlin, en değerli iki oyuncusu Kane ve Sterling’in toplam değeri 250 milyon sterlinin üzerinde. Takımın yaş ortalaması 24,5. En genç iki oyuncusu sol kanatta Callum Hudson-Odoi, sağ kanatta Jadon Sancho 2000’de dünyaya geldiler, ikisi de günümüz futbolunun parlayan değerleri.

Rakip Karadağ FİFA sıralamasında 61. sırada, 27 kişilik kadronun toplam değeri 26,7 milyon sterlin, ortalama yaşı 27,1. Alemde ‘The Brave Falcons’ (Cesur şahinler) olarak nam salmışlar. Grupta oynadıkları 7 maçta 3 beraberlikleri var. FİFA ve UEFA’ya 2007’de katıldıklarını, ilk resmi maçını Eylül 2008’de Bulgaristan’a karşı oynadıklarını hatırlatalım. Tarihte 5 kez karşılaşmış iki takım, İngiltere son iki maçı kazanırken hiç kaybetmemiş. Evinde kral beyazlı takım, sahadan galibiyetle ayrıldığı son 17 maçta 55 gol bulurken kalesinde sadece 6 gol gördü. Yeri gelmişken, golcüleri Harry Kane’e de selam çakmadan geçmeyelim, milli takımla sahaya çıktığı son 4 maçta 6 gol, 4 asisti var 9 numaranın.

Son 60 senenin en genç kadrosuyla sahada İngiltere, yaş ortalaması 23. 4-3-3 dizilişinde başlıyorlar maça, hücumda Rashford, Kane, Sancho. Maçın ilk bölümünde çabuk hücum üçlüsüyle pozisyonlar üretiyorlar, 6. dakikada Kane’den önce davranan Karadağ kalecisi Mijatovic mutlak golü önlüyor. 11’de beklenen gol geliyor, Chilwell’in enfes pasını ceza sahasında uzak köşeye vurarak bitiriyor Chamberlain, sağ kanadın etkili oyuncusu. Oyuna genişlik kazandırdığı anlarda sağda Rashford, solda Sancho ile etkili ev sahibi, 18’de duran toptan kaptanları Kane ile farkı ikiye çıkarıyorlar. Asist ilk goldeki gibi Chilwell’den. Karadağ direnmeye çalışıyor ama boks maçı benzetmesiyle sıkletler farklı. 24’te ikinci golünü yine duran toptan buluyor kaptan, soldan korneri kullanan Chilwell. 26’da Karadağ yaklaşıyor gole, Sinic’in kafa vuruşunda gole izin vermiyor ev sahibinin kalesindeki Pickford. Kaçan gole hayıflanırken misafir kalesinde dördüncü golü görüyor, Rashford ceza sahasında boş kaldığı pozisyonda topu ağlara gönderiyor. Wembley Stadı’nda son sezonlarda boy göstermiş muhtemel en zayıf rakip karşısında 37’de hat-trick yapıyor Kane, asist Alexander-Arnold. Topa yüzde 68 oranında sahip olduğu devreyi 5 farkla kapatıyor İngiltere.

2. devreye oyuncu değişikliyle başlıyor Karadağ, hızını almış olacak ki tempoyu düşürüyor İngiltere. En son 1946’da ilk 36 dakikada 5 gol bulduklarını hatırlatalım. 56’da Mount’un ofsayt gerekçesiyle sayılmayan golünden sonra Kane yerini Chelsea’nin genç golcüsü Abraham’a bırakıyor. Misafir direnci artırdı derken 66’da Rashford’un ortasında kendi kalesine atıyor stoperleri Sofranac, fark yarım düzineye çıkıyor. Bitime 5 dakika kala Abraham milli takımdaki ilk resmi golüyle skoru 7-0’a taşıyor ve İngiltere 77.277 taraftarın önünde farklı kazanıp 2020 yaz turnuvasının vizesini alıyor. 1950’den beri 17 turnuvaya katıldı, sadece 3 dünya kupasında (1974, 1978, 1994) yokları oynadı, üç turnuvaya penaltılar sonrası veda etti. Nice unutulmaz futbolcu giydi takımın formasını ama içlerinden bir var ki yâd etmeden olmaz. IFFHS tarafından Lev Yashin ve Dino Zoff’un ardından 20. yüzyılın en iyisi olarak gösterildi Gordon Banks, yeşil sahalarda izlenen en müthiş kurtarışın kahramanı. Önümüzdeki Avrupa Şampiyonası’nda formaları için, artık aramızda olmayan efsane kalecileri için ve nicedir hasretle kupa bekleyen sevdalıları için oynasınlar.

Ziya Adnan

19 Kasım 2019

Tottenham Hotspur, elde var hüzün!

Uzaklardan…

Kasım 1984’te 58 yaşında aramızdan ayrıldı Ümit Yaşar Oğuzcan, Türk edebiyatının yalnız şairi. “Gözlerimiz kapalı olduğumuzdan başka, ömür boyu işimiz körebelik değil mi, şimdi fazla üzmüyor beni kekemeliğim, yaşamak da bir çeşit kekemelik değil mi?” demiş dizelerinde. Her ne kadar konumuz futbol olsa da onu da anmadan geçmeyelim, malum futbol gibi şiir de hayattır.

Kasım ayının ortalarında, ligin istikrardan uzak takımı Tottenham evinde Sheffield United karşısında. “Daha önce bir kez öldüm, aylardan kasımdı” demiş Amerikalı şair Anne Sexton, muhtemel kasım hüznünü en iyi anlatan. Son 5 maçında sadece bir galibiyet aldı Pochettino’nun takımı, iki maçta da sahadan puansız ayrıldı. Ligde oynadıkları son 26 maçın sadece 6’sında 3 puanı buldular. 2008-09 sezonundan beri 11 maçın sonunda en düşük puanla 11. sırada, lider Liverpool’un 18 puan gerisindeler. Onların da bu sezonki görüntüsü bolca hüzün, sevdalıları adına. Oysa sezon başında şampiyonluk adayları arasında yerini almıştı beyazlı takım, geçen sezon Şampiyonlar Ligi’nde final oynamış, kaybettiği finalden sonra transfer döneminde 100 milyon sterlinin üzerinde harcama yaparak N’Dombele, Sessegnon ve Celso’yu kadrosuna katmıştı. İki transfer dönemini boş geçmelerine rağmen son 5 sezonda 3 yarı final, 2 final oynadıklarını hatırlatalım. En son şampiyonluk yaşadıkları sene dünyaya gözlerini açanlar şimdilerde 60’larına merdiven dayamış konumda. En kısa sürede toparlanmazlarsa uzun bekleyişleri sürecek, o yüzden bilhassa evlerinde orta sıra takımlarına karşı oynadıkları maçlar önemli onlar adına.

Misafir takıma gelince, Premier Lig’in en mütevazı kadrosuna sahip (82 milyon sterlin) olmalarına rağmen kök söktürüyorlar rakiplerine. Başarılarının sırrı savunmalarında, Leicester City ile birlikte ligin kalesini en iyi savunan takımı. 2019’da deplasmanlarda sadece bir maç kaybettiler, Liverpool ile birlikte dört profesyonel ligin en iyi deplasman karnesi. Yeri gelmişken hocaları Chris Wilder’a de selam çakmadan geçmeyelim. 52 yaşında eskinin sert savunma oyuncusu, futbol kariyerinde 11 takımın formasını giydi. Futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük kariyerine 2001’de 6. Lig (amatör) Alfreton Town’da başladı. Premier Lig’de yıldızı parlayan hocalardan.

Tarihe ‘Rememberance Day’ olarak geçen, her kasım ayının 11’inde, iki dünya savaşı ve sonrasında ülkesi için hayatını kaybeden askerler için yapılan saygı duruşundan sonra başlıyor 90 dakika. Tottenham 4-2-3-1 dizilişinde, ileri uçta Kane, arkasında Son, Alli, Lo Celso. Transfer döneminde Real Betis’ten kiraladıkları 23 yaşındaki Arjantinli orta saha takımla ligde ilk maçında. İlk bölümde misafir takım daha atak, 9. dakikada Fleck’in vuruşu Tottenham kalecisi Gazzaniga’da kalıyor. 15’te gole yaklaşıyor ev sahibi, Aurier’in sağdan kestiği topu kaleye gönderemiyor Kane. 20’den sonra baskıyı artıyor Tottenham, iki hücum beki Davies ve Aurier geniş alanlarda etkili. Topa sahip olduğu anlarda çabuk çıkıyor misafir takım, 30’da Lundstram’ın vuruşunda direkler gole izin vermiyor. Yaz döneminde takımdan ayrılmak istediğini dile getiren, sonrasında düzenli forma şansı bulamayan oyun kurucuları Eriksen’in yokluğunda pozisyon üretmekte zorlanıyor Tottenham. 37’de ilk lig golüne yaklaşıyor Lo Celso, plasesi az farkla dışarda. Topa yüzde 63 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi 8 kez yokladığı devreyi golsüz kapatıyor Tottenham.

2. devreye yine baskılı başlıyor Sheffield United, takımın göze batan oyuncusu orta sahanın sağındaki 7 numaralı Lundstram. 51’de mutlak golü kaçırıyorlar, Mousset müsait pozisyonda kaleyi bulamıyor. Tottenham’da sakatlanan Ndombele’nin yerine Winks sahada. 58’de kaleyi ilk kez buldukları pozisyonda öne geçiyorlar, Sheffield savunmasında Stevens’in hatalı pasını yakalayan Son kaçırmıyor. 60’ta Sheffield United atağında Stevens’in arka direğe kestiği topu tamamlayan McGoldrick takımını beraberliğe taşıyor ama golden 4 dakika sonra VAR ofsayt nedeniyle golü geçersiz sayıyor, karar bence tartışmalı. Görünen o ki, VAR düzeninde atılan gole ne sevinmek ne de üzülmek mümkün, haliyle sevilmiyor. Ancak hak ettiği golü 78’de Boldock’un sağdan kestiği topta buluyor Sheffield. Kale arkasını dolduran 5 bine yakın Sheffield United taraftarının sevinci görülmeye değer. 86’da Aurier’in yerine Moura oyunda. 6 dakika uzatılan maçta başka gol olmayınca 59.781 taraftarın önünde puanlar paylaşılırken Tottenham’da kayıplar devam ediyor.

Madem şair ile başladık yazıya, onun dizeleriyle bitirelim. En son şampiyonluğunu 1961’de yaşamış takıma gitsin mısraları: “Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa, bir deli rüzgâr çıksa; alıp götürse, yılların içimde bıraktıklarını…”

Ziya Adnan

12 Kasım 2019

Championship’te Batı Londra Derbisi: Ahmet Kaya’sız bir ekim daha…

Uzaklardan…

Championship’te Batı Londra Derbisi: Ahmet Kaya’sız bir ekim daha…

Yaşasaydı geçtiğimiz günlerde 62 yaşına basacaktı Ahmet Kaya, onsuz bir ekim daha, hatırası bizimle, her ne kadar konumuz futbol olsa da yâd edelim, hatırlayalım sözlerinde: “Biri saksımızı çiğneyip gitti, biri duvarları yıktı, camları kırdı, fırtına gelip aramıza serildi, biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri, her şeyi kötüledi, bizi yaraladı.”

Bir ekim daha geçerken ömürden Batı Londra’da pazartesi akşamı derbisi, Championship’te 8. sıradaki QPR, evinde 5 puan gerisinde 13. sırada ama yükselişteki Brentford karşısında. Geçen sezon kümede kalma mücadelesi veren ev sahibi bu sezon ligin yükselenlerinden, galip geldikleri takdirde ikinciliğe yükselecekler. İki kulüp arasındaki mesafe beş kilometre, yaklaşık 15 dakikalık araba yolculuğu, haliyle maça ilgi büyük, sevdiğimiz adıyla Loftus Road Stadının tribünleri tıka basa. Kuzey Londra derbisi kadar gergin olmasa da Batı Londra derbisi de izlemeye değer. Misafir Brentford rakibine karşı oynadığı son 7 maçın 5’ini kazandı, onlar da son haftaların formda takımı. Sezona başlarken Premier Lig temsilcisi Brighton’a sattıkları golcüleri Maupay’i arıyorlar şüphesiz ama hücum üçlüsü Mbeumo, Watkins, Benrahma etkili, son üç deplasmanda 6 gol buldular, bu maçtan da galip ayrılmaları durumunda üç maçlık seriyi yakalamış olacaklar. 26 kişilik kadrosunun toplam değeri 56 milyon sterlin, bizim Süper Lig’de yer alan 18 takımın 14’ünden daha fazla! Yeri gelmişken, bizim futbol fakiri Ankara’nın iki köklü takımının toplam değeri Brentford’un yarısı etmiyor, al sana ülke futbolunun marka değeri!

Ev sahibi QPR 4-3-3 dizilişinde, sağ kanatta görev yapan Nahki Wells bu sezon 11 maçta 7 gol kaydetti, 29 yaşındaki Bermudalı, Burnley’den kiralık, bir dönem Ajax’da antrenmanlara çıkmış. 15.562 taraftarın önünde iki takım da ofansif başlıyor maça, top iki kalede mekik dokuyor. 17’de net fırsattan yararlanamıyor misafir, QPR kalecisi Kelly ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda Mbeumo gol vuruşunu yapamıyor. 24’te hak ettikleri ve aradıkları golü buluyorlar, Watkins yakın mesafeden kafa vuruşunu kaçırmıyor. Golden sonra beraberliği yakalamak için yükleniyor ev sahibi ama 3. bölgede istedikleri pas trafiğini yakalamıyorlar, gol umutları duran toplarda. Topa yüzde 55 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi beş kez yokladığı devreyi önde kapatıyor Brentford.

2. devreye golle başlıyor QPR; 48’de Eze’nin kornerinde savunmadan ileriye çıkan Hall kafa vuruşuyla takımını beraberliğe taşıyor. Ev sahibi tribünlerde yaşanan gol sevinci o sert derbinin hikâyesini anlatıyor derbi sevenlere. O gol tempoyu yükseltiyor ve QPR gol için yüklenirken kalesinde golü görüyor, 60’ta Benrahma penaltıdan takımını öne geçirirken maçta gerilim artıyor. 24 yaşındaki Cezayirli sağ kanat oyuncusu teknik kapasitesi ve süratiyle göze batanlardan. Bir kez daha geriye düşen QPR beraberlik için yükleniyor ama az adamla yakalandıkları anlarda Benrahma ve Watkins ile tehlikeli geliyor misafir takım. Bitime yakın rakip ceza sahasını hava bombardımanına tutuyor QPR, Brentford’un atletik İspanyol kalecisi David Raya gününde. Dört dakika uzatılan maçta beraberlik için takım halinde hücuma çıkan QPR kontradan kalesinde golü görüyor, Watkins yakın mesafeden kaçırmıyor.

Velhasıl Batı Londra derbisini 3. bölgede daha etkili Brentford 3-1 kazanıyor. QPR’da 10 numaralı 21 yaşındaki Ebere Eze, Brentford’da 24 yaşındaki Cezayirli sağ kanat Said Benrahma derbide göze batan futbolcular, yaşı geçmiş eskinin isimlerine para saçmak yerine takımlarımızın izlemesi gerekenler, bu vesileyle hatırlatalım.

Madem Ahmet Kaya ile başladık yazıya, onunla bitirelim, huzur içinde yatsın: “Oysa ben bu gece yüreğim elimde, sana bir sırrımı söyleyecektim, şu mermi içimi delmeseydi eğer, seni alıp götürecektim.”

Ziya Adnan

11 Kasım 2019

Maçtan sonra Brentford orta sahasının etkili ismi Christian Norgaard ile…

Wolverhampton Wanderers, Portekiz esintisi…

Uzaklardan…

7 Kasım 2016’da 82 yaşında aramızdan ayrıldı Kanadalı şair ve buğulu sesli müzisyen Leonard Cohen, her ne kadar konumuz futbol olsa da onu da anmadan geçmeyelim. “Hepimiz hüzünlü bir şarkıyı severiz. Herkes yenilgiyi tadar. Kimsenin tam istediği gibi bir hayatı olmaz. Hepimiz sahnenin ortasında kendi kahramanımız olarak yeni role başlarız ve zamanla kenara itilir kalırız. Zaman geçer; kahramanımız yenilir, hikâye değişir, tepetaklak olur ve biz bir kenarda artık neden bize rol verilmediğini merak ederiz. Hatta neden rol istemediğimizi… Herkes bunu yaşar ve bir şarkının tatlı kaşığıyla verildiği anki duygusuyla kalpten kalbe bir yol açılır. O zaman daha az dışlanmış hissederiz kendimizi. İşte herkes gibi bu olup biten lanet olası şeylerin, yaşamın olağan adımlarıdır der dururuz. Ve bu zincirin parçası olduğumuzu kabulleniriz. Anlarız ki herkes yeniliyordur” demiş söyleşilerinin birinde. Huzur içinde yatsın…

Dönelim futbola, 2018-19 sezonunu ligde 7. sırada tamamlayarak Avrupa Ligi vizesini almıştı Wolverhampton Wanderers, ülkenin kuzeyinde, Midlands bölgesinin batısındaki 251.462 nüfuslu tarihi şehrin sarı siyahı. 80’li senelere yetişmiş olan Ada futbolunun meraklıları hatırlayacaktır, o yılların ‘hakiki’ asansör takımıydı, 8 sezonda 7 kez düşüp çıkmışlardı. 1980’de Lig Kupasını kazanıp 1986’da 4. Ligi gördüler. Uzun seneler alt liglerde dönmeyi beklediler ülke futbolunun en üst ligine, 2017-18 sezonunun sonunda, Championship’te şampiyon olup o sevinci yaşadılar. 2019-20 sezonunda kadrolarında 8 Portekizli futbolcu bulunuyor. Porto, Benfica ve Sporting Lizbon’dan fazla Portekizliye sahip Nuno Espirito Santo’nun takımı. 25 kişilik kadronun 18’i İngiltere dışında dünyaya gelmiş, toplam değeri 300 milyon sterlin. İyi başlamadıkları sezonda son 5 maçta 2 galibiyet 3 beraberlik aldılar. Golcüleri Raul Jimenez’in bu sezon tüm kupalarda 10 golü var. 2018-19 sezonunda 13 golle kulüp tarihinin bir sezonda en fazla gol atan oyuncusu 1.90’lık Meksikalı forvet.

Kasım ayının ilk cumartesi gününde sarı siyah Wolves, Arsenal deplasmanında. Geçen sezon Arsenal karşısında 3-1 kazanmışlardı, son 40 senede Arsenal karşısında tek galibiyetleri. Rakipte işler iyi gitmiyor, 10 maçın sonunda topladıkları 16 puan 2012’den beri en kötü karne. Bariz sıkıntıları savunmada, evlerinde oynadıkları son 7 maçın sadece birinde kalelerini gole kapatabildiler. 3-4-3 dizilişinde misafir takım, hücum üçlüsü Traore, Jimenez, Jota. 23 yaşındaki Traore Barcelona altyapısı ürünü, İspanya Milli Takımı’nın U16’dan başlayarak tüm seviyelerinde forma giydi.

Arsenal’de hafta içinde iyi oynadığı kupa maçından sonra Özil yeniden kadroda. Üçüncü bölgede presle başlıyor misafir, ilk bölümde oyunu Arsenal yarı sahasına yıkıyor. Henüz 4. dakikada Jimenez gole yaklaşıyor, vuruşu savunmadan dönüyor.

Arsenal’in rakip kaleyi bulan ilk gol denemesi 17. dakikada, Aubameyang’ın vuruşu Wolves kalecisi Patricio’da kalıyor. 20’de golü buluyor ev sahibi, ceza sahası içinde Lacazette’in pasında Aubameyang boş pozisyonda topu ağlara bırakıyor. Pozisyonda Wolves savunmasının ortasında kaptanları Coady ağır kalıyor. Maça ürkek başlayan Arsenal’i ateşliyor o gol, hücum üçlüsü rakip savunmada boşluklar buluyor. Devrenin bitimine yakın savunmadan gelen Doherty’nin vuruşunu Leno çeliyor. İyi başladığı, topa yüzde 40 oranında sahip olup rakip kaleyi 8 kez yokladığı devreyi geride kapatıyor Wolves.

2. devreye yine üçlü savunma ve hücumda çoğalarak başlıyor Wolves. 50’de Jimenez’in kafa vuruşunu köşeden çıkarıyor Leno. Arsenal’de 60’ta Lacazette’in yerine Martinelli sahada. 70’te Wolves’da sakatlanan savunmacı Doherty’nin yerine Vinagre giriyor oyuna. Traore sağ kanatta etkili ve bekledikleri golü 76’da buluyorlar. Ceza sahasında Moutinho’nun asistinde altı pasta Luiz’den önce kafayı vuran Jimenez. Son bölümde Arsenal baskısı karşısında kontra oyuna dönüyor misafir takım, 89’da ceza sahasında Jota topa vurmakta geç kalınca golden oluyorlar.

Velhasıl 23 gol denemesi sonrasında hak ettiği puanı kapıyor Wolves, Arsenal’de savunma zaafları bildiğiniz gibi, Cohen’in dizelerindeki gibi, gemi su alıyor. Madem Cohen ile başladık yazıya, onunla bitirelim: “Herkes biliyor geminin su aldığını, herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini, herkes biliyor zarların hileli olduğunu…”

Ziya Adnan

5 Kasım 2019

Mesut Özil: Arsenal makinesinin hayaleti…

Uzaklardan…

2013 senesinin Eylül’ünde 50 milyon Euro karşılığında Arsenal’in saflarına katıldığında tarihin en pahalı Alman futbolcusu olarak geçmişti kayıtlara. Küçük yaşlarda yeteneklerini “maymun kafesi” diye bilinen tel örgülü dar alanlarda geliştirmiş, lokum misali paslar vermeyi, temponun hiç düşmediği maçlarda en zor pozisyonlarda goller yaratmayı o kafeslerde öğrenmişti. Arsenal’e geldiğinde 27 yaşındaydı; futbolcunun en verimli çağı. 11 numaralı formayı verdi kendisine profesör, futbolun en yaratıcı oyuncularından birini takıma kattığı için mutlu olduğunu dile getiriyordu. Arsenal öncesinde Real Madrid’de yıldızı parlamış, Avrupa’nın beş büyük liginin en yaratıcı oyuncusu olarak ilk sırayı almıştı. Eski takım arkadaşı Ronaldo ağıt yakmıştı arkasından…İlk sezonunda 40 maçta 7 gol ve 13 asistle parlıyordu. Arsenal ligi 4. sırada bitirip Şampiyonlar Ligi vizesi almış, o sezon Federasyon Kupasını kazanmıştı. İkinci sezonunda daha az sayıda maçta forma giyerken (33), sezonu 5 gol ve 9 asistle tamamlıyor, bir sonraki sezonda 8 gol, 20 asistle takımda sezonun en iyisi seçiliyordu…

Sonra düşüş başladı, “Bazı umutlar başka zamanlarındır” der şair ama zaman geçtikçe umutları azaltıyordu. 2014 senesinin Şubat’ında Şampiyonlar Ligi maçında Bayern karşında kaçırdığı penaltı sonrasındaki vücut dili mental olarak güçlü olmadığını göstermişti görmesini bilenlere. O penaltıdan hemen sonra takımın yıldızını oyundan almıştı Wenger. Yetenekliydi, sezgisel futbol zekâsına diyecek yoktu, çok iyi bir takımı rüya takım yapabilirdi ama iyi bir takımı çok iyi yapacak, kaptan olacak özelliklere sahip değildi. O takımın taraftarları Vieira, Adams gibi cesur yürek kaptanları görmüştü, Özil onların yanında çocuk kalırdı! Oyunu iki yönlü oynayamıyordu, savunma yönü hiç yoktu, oyundan çabuk düşüyor, zayıf olduğu yanları geliştirme adına çaba harcamıyordu. Oysa onunla birlikte futbol kafeslerinde hünerlerini geliştirmiş Boetang kardeşler, Galatasaray’da yıldızı parlamış Sneijder savaşmayı da öğrenmişti. Eksiklerine rağmen kulüp tarihinin en cömert sözleşmesine imza atmış, Bergkamp, Vieira, Henry gibi efsaneleri geride bırakmıştı.

Sahadaki futbolu kadar özel hayatı da hep tartışma konusu oldu. Almanya Mili Takımında oynamayı tercih ediyor ama her fırsatta Türk olduğunu dile getiriyordu. Ahmet Kaya’nın şarkısındaki gibi yaman çelişkiyi anlatıyordu hikâyesi. Seçim zamanlarında ülkenin siyasileriyle çekilmiş fotoğrafları yer alıyordu gazetelerin sayfalarında, doğup büyüdüğü topraklarda bile tepki çekiyordu. Şairin dizelerini hatırlatıyordu: “Türkiye’de bir Almancı, Avrupa’da hep yabancı!” Eski Türk filmlerindeki gibi, ayrıldığı köyüne en pahalı arabayla dönen, düğününü köyünde yapan, içinde bolca para, bolca şatafat olan ama bir yerleri hep eksik kalacak hüzünlü bir hikâye…

Velhasıl Wenger’in en güvendiği oyunculardan biri 22 senelik hocalık kariyerinin sonunu hazırladı. 2017-18 sezonunun sonunda Wenger Arsenal serüvenini istemeden de olsa noktalıyor, takımı ligi 6. sırada bitiriyordu. 11 numaranın o sezon 13 asisti beş golü vardı. Emery’nin gelişiyle birlikte forma şansı azalmıştı, İspanyol hoca mücadele gücü yüksek, oyunu iki yönlü oynayabilen, savaşçı takım yaratma niyetindeydi. Yetenek olarak daha kısıtlı Guendouzi ve Xhaka ilk 11’de forma bulurken o çoğu maçta kadroya bile giremiyordu. 2018-19 sezonu tam hüsran oldu onun adına, tüm sezondaki asist ve gol toplamı dokuzda kaldı, takımı bir sezon daha Şampiyonlar Ligi’ne hasret kalmıştı. Arsenal’e geldiği günden sonra 100’ün üzerinde maçta forma şansı bulamadı, şans bulduğu maçlarda ise fizik gücü yüksek takımlar karşısında sahada kayboluyor, 90 dakikayı tamamlayamıyordu. Bu sezon yedek kulübesini bile arıyor, dediğimiz gibi belki de bazı umutlar başka zamanlar içindir…

Ekim ayının son pazar günü Arsenal evinde Crystal Palace karşısında. İki takımın da topa eşit derecede sahip olduğu, rakip kaleyi altı kez yokladığı devreyi Arsenal önde kapatıyor. 2. devreye beraberlik için yüklenerek başlayan misafir takım, 50. dakikada Ayew ile golü buluyor. Velhasıl kalesini gole kapatamadığı, iki farkı koruyamadığı maçta iki puan kaybediyor Arsenal, bu kayıplarla ilk dört zor… Madem Özil ile başladık yazıya, onunla bitirelim. “Aslında insanı en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır” demiş Dostoyevski. Sözleri Arsenal makinesinin hayaletine gitsin…

Ziya Adnan

31 Ekim 2019