QPR; güzel anılar gibi hüzünlü…

Uzaklardan…

Ada futbolunda ‘Founder member’ olarak nam salmışlar, 1992-93 sezonunda perdelerini açan Premier Lig’in kurucu 22 kulübü. İçlerinde hâlâ elitler sahnesinde boy gösteren baş aktörler de var, zaman içinde gözünün feri sönmüşler de. Kimi eskiye ağıt yakarken, kimi kupalar, şampiyonluklar peşinde. Sadece 6 kulüp kuruluştan beri o görkemli sahnede yer aldı, diğerleri adına mazi kalplerde derin bir yara. “Doğru hatırlıyorsam eğer, bir zamanlar bütün yüreklerin açıldığı, bütün şarapların aktığı bir şölendi yaşamım” der Arthur Rimbaud dizelerinde, muhtemel nicedir şölenden ayrı kalmışları en iyi anlatan. Championship’te altlardaki QPR’in Wycombe Wanderers’a konuk olduğu maç vesilesiyle eskiyi özleyenlere naçizane bir bakış.

Premier Lig’in 3. yaşını kutladığı zamanlarda şampiyonluğunu yaşadı Blackburn Rovers, ülkenin kuzeybatısında Lancashire bölgesinde, Manchester’a 15 kilometre uzaklıkta 105 bin nüfusa sahip kasabanın takımı. Sonrası düşüş ve beklemekle geçen zamanlar. 11 sezon yer aldıkları Premier Lig nicedir uzak bir hayal onlar adına. Bu yazının yazıldığı saatlerde Championship’te 11. sıradalar.

2000’de Premier Lig’e veda etti Sheffield Wednesday; ülkenin kuzeyinde Yorkshire bölgesinin adını içinden geçen nehirden alan 564 bin nüfusa sahip tarihi şehrin mavi beyazlıları, nam-ı diğer Owls (Baykuşlar). Parasal sıkıntılarla boğuştukları zamanlarda. 3. Lig’i gördüler, sonrası sancılarla geçen sezonlar. 2020-21 sezonunun başında 12 puanı silinen takım Championship’te son sırada.

East Midlands bölgesinde, Leicester ve Derby şehirlerinin yanı başına kurulmuş, 300 bine yaklaşan nüfusuyla ülkenin yaşanılası yerlerinden Nottingham. Takımı Nottingham Forest 70 ve 80’li senelerde Avrupa futbolunda nam salmış, sonrası hazin. 1994-95 sezonunu Premier Lig’de 3. sırada bitirdiler, 97’de düştüler, döndüler ama kalıcı olamadılar. 1999’dan beri elitlerin liginden uzak kırmızı beyazlılar. Küme düşme potasının bir basamak üzerinde 19. sıradalar.

Ada futbolunun geçmişini bilenler derin bir ah çekerek yâd ederler Coventry City’i. ‘The Sky Blues’ (Gökyüzü Mavisi) olarak nam salmışlar futbol âleminde. Köklü tarihlerinde kazandıkları tek önemli kupa 1987’de. 1987-88 sezonunda Kupa Galipleri Kupası’na katılmaya hak kazanmışken, İngiliz takımlarına verilen ceza nedeniyle yer alamamışlar Avrupa arenalarında. 2001’de düştüler, 11 sezon 2. Lig’de mücadele ettikten sonra 4. Lig’i bile gördüler. Onlar da şimdilerde Championship’e tutunma savaşında.

***

Bitmek bilmeyen pandeminin gölgesinde, yağmurlu günde geçmişi özleyenlerden QPR geçen sezon Championship’e terfi eden Wycombe Wanderers deplasmanında. Bilir misiniz onların Premier Lig’e güç bela tutundukları 2011-12 sezonunda Wycombe 4. Lig’e düşmüştü. Kaderin cilvesi bu sezon iki takım da aynı ligde. Wycombe Wanderers’a da selam çakalım, Londra’nın 47 kilometre kuzeybatısında, Wye nehrinin kıyısına kurulmuş 125 bin nüfuslu kasabanın mavi beyazlıları. 2019-20 sezonunun sonunda League One’dan play- off maçları sonunda Championship’e yükseldiler. 9.448 kapasiteli mabetleri Adams Park Stadı’nda geçen sezon 5.653 taraftar ortalaması yakaladılar.

4-2-3-1 dizilişinde misafir takım, gol umutları Dykes’ın arkasında Samuel, Chair, Carroll. 22 yaşındaki Nijeryalı Samuel bizim topraklarda iz bırakmış Jay Jay Okacha’yı hatırlatıyor, çabuk, futbol zekâsı yüksek, telefon kulübesinde adam geçecek kadar yetenekli. Takımı son 12 deplasmanın sadece birinden üç puanla ayrıldı, küme düşme potasının üç puan üzerindeler. Henüz 2. dakikada net fırsatı kaçırıyor Wycombe, golcüleri Kashket’in yakın mesafeden vuruşunu ayaklarıyla önlüyor QPR kalesinde Dieng. İlk bölümde iki takım pozisyon üretmekte zorlanıyor, Wycombe’un gol umudu 37 yaşındaki Akinfenwa, 1.80 boyundaki forvet 108 kilo ağırlığında. 2001’de başlayan kariyerinde alt liglerde 15 takımla sahaya çıktığını hatırlatalım. Topa daha çok sahip QPR, geniş alanları iyi kapatan rakip karşısında uzaktan vuruşlarla gol arıyorlar. 29’da aradıkları golü buluyorlar, sağ kanattan ortasında topa son dokunan Wycbombe savunmasında McCarthy. Golden sonra daha ofansif Wycombe ama Akinfenwa 3. bölgede çok yalnız. Devrenin bitimine yakın yan toplarla gol arıyorlar ama QPR savunmasının ortasında Barbet geçit vermiyor. Topa yüzde 57 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi 4 kez yokladığı devreyi önde kapatıyor QPR.

2. devreye baskılı başlıyor ev sahibi ama gole yaklaşan QPR oluyor. 54’te Barbet’in kafa vuruşunu köşeden çıkartıyor Wycombe kalesinde Allsop. 58’de beraberlik golünü kaçırıyor Wycombe, Kashket’in kafa vuruşu isabetsiz. İki takımın da golü düşündüğü, temponun hiç düşmediği dakikalarda rakip kaleye yükleniyor Wycombe ama pozisyon üretemiyorlar, Akinfenwa etkisiz, Freeman aceleci. Gol umutları duran toplarda, 84’te Jaconson’un ortasında Akinfenwa müsait pozisyondan yararlanamıyor. Bitime iki dakika kala beraberlik golünü buluyorlar, oyuna sonradan giren Mehmeti sol kanattan ceza sahasına girip sert vuruyor. Dört dakika uzatılan maçta başka gol olmayınca bir puanla yetiniyor QPR. Düşme korkusu yaşamamak için ara transferde takviye şart.

“Durakta üç kişi, adam kadın ve çocuk, çocuk güzel anılar gibi hüzünlü, hüzünlü şarkılar gibi güzel” der dizelerinde Cemal Süreya. Ondan alıntıyla, QPR; güzel anılar gibi hüzünlü.

Ziya Adnan

22 Aralık 2020

Arsenal günlükleri: Paramparça zamanlar…

Uzaklardan…

Ligde oynadığı son 10 maçın 7’sini kaybetti Arsenal, 1974-75 sezonundan beri en kötü karnesi. 1959’dan beri ilk kez evlerinde arka arkaya dört maçtan puansız ayrıldılar. Sahada kaldığı 12 saat 32 dakikada gol bulamayan takımın 12 maçta sadece 12 golü var. 37 yaşındaki hocaları Arteta’nın göreve geldiği günden bugüne geçen bir senede takımının gördüğü kırmızı kart sayısı ligin rekoru (6). 31 kişilik kadronun değeri 568,7 milyon sterlin, en değerli kadrolar sıralamasında 6. Durumda ama hal ve gidiş en koyu taraftarlarını bile bıktırdı. Kovulması için flamalar açtıkları Wenger’i özleyenler bile var. Evlerinde oynadıkları Southampton maçı vesilesiyle Kuzey Londra’nın Topçularına naçizane bir bakış…

Arsenal demişken, kulübün 73 yaşındaki Amerikalı sahibini yazmadan geçmeyelim, malum her kötü gidişte kötü yönetilmenin payı büyük. Stan Kroenke adını duymamış olabilirsiniz, anlatalım bilgimiz yettiğince. 1999’da kurduğu “Kroenke Sports & Entertainment” adını taşıyan şirketin sahibi. 8,3 milyar sterlinlik mal varlığıyla Forbes dergisinin 2018’de yayınladığı zenginler listesinin 183. sırasında. 2011’de Arsenal’in yüzde 62,89 hissesini satın alıyor, 2018’in yazında kulübün diğer büyük hissedarı Rus iş adamı Alisher Usmanov’a 550 milyon sterlin ödeyerek geri kalan hisselerin de sahibi olurken kulübün kontrolünü tek hissedar olarak ele geçiriyordu. Sahibi olduğu şirketlerden bazıları Los Angeles Rams, NBA’den Denver Nuggets, Colorado Avalanche, MLS kulübü Colorado Rapids… Ancak hiçbiri oynadıkları liglerin başat takımlarından değil ve hiçbirinin şampiyonluğu bulunmuyor. Colorado Rapids 2017-18 sezonunda 11 takımlı Major League Soccer (MLS) ligini 10. sırada tamamladı. Arsenal’in idaresini 1980 doğumlu iş adamı oğluna bırakmış. Amerika’nın Missouri eyaletinde yaşıyor, Arsenal tarihini, efsanelerini (Tony Adams mesela) ne kadar bilir, takımın kaç maçını izlemiştir muamma!

Futbolun efendi, şeker hocası Slaven Bilic’in West Brom’dan kovulduğu zamanlarda, yağmurlu Londra akşamında Arteta’nın öğrencileri ligin formda takımı Southampton karşısında. Ligde oynadığı son 11 maçın 10’unda yenilgi görmedi misafir takım, 4. sırada lider Tottenham’ın iki puan arkasındalar. Henüz ilk dakikada uzaklardan Arsenal kalesini yokluyor Adams. İlk bölümde oyunu kendi alanında kabul ediyor Arsenal, kaptıkları toplarda Saka ve Pepe ile oyuna genişlik kazandırıyorlar. Orta saha mücadelesi halinde geçen ilk 15 dakikada iki çabuk hücumcusu Adams ve İngs ile Southampton gole daha yakın takım. 18’de golü buluyorlar, Adams’ın enfes pasında Arsenal savunmasında Saka ile Tierny’nin arasından arkaya sarkan Walcott kaleci Leno’nun üzerinden topu ağlara gönderiyor. Özgüveni eksik Arsenal pas trafiği yaratmakta zorlanırken oyunu dilediği biçimde yönlendiriyor Southampton, ilk 30 dakikada topa sahip olma oranları yüzde 64. Devrenin son bölümünde canlanıyor Arsenal, 42’de Pepe’nin vuruşu kaleci McCarthy’de kalıyor. Üstün oynadığı, rakip kaleyi beş kez yokladığı devreyi önde kapatıyor Southampton.

2. devreye istekli başlıyor Arsenal, 51’de beraberliği yakalıyorlar. Saka’nın ceza sahasında taşıdığı topta Nketiah’ın asistinde sezonun 3. golünü buluyor Aubameyang. Eksik rakibi karşısında baskıyı kuruyor misafir takım, 86’da sahanın iyilerinden Redmond’un vuruşuyla gole yaklaşıyorlar. Son dakikalarda ablukaya alıyorlar rakip kaleyi ama golü kaçıran Arsenal oluyor. Velhasıl eksik oynadığı maçta yenilgi serisine son veriyor Arsenal ama takımın sıkıntıları aşikâr…

Yazının başında Wenger’den dem vurmuştuk, onunla bitirelim. 2006 senesinde Nick Hornby ile yaptığı söyleşide Wenger’e, “Geçmiş maçları bir daha izler misin?” diye sormuş Hornby. Wenger’in cevabı “Hayır!” olmuş! Özellikle kaybettiği maçları asla izlemezmiş; oraya takılmamak, önündeki maçlara bakabilmek için. Ne diyelim, Arsenal sevdalısıysan önündeki maçlara bakmak da kolay değil paramparça zamanlarda…

Ziya Adnan

20 Aralık 2020

Liverpool FC, pandemi zamanlarında yalnız yürüyenler…

Uzaklardan…

“Güz ve kış ve ilkbahar geçti, yaz çarçabuk geçti, hepsi tekrar tekrar geçtiler, bu bana uzun geldi” der dizelerinde Edip Cansever. Hepimize uzun gelen, pandeminin gölgesinde bitmek bilmeyen çileli bir senenin sonlarına yaklaştığımız zamanlarda futbol şehrinin sevilesi kırmızılı takımına Fulham deplasmanı vesilesiyle naçizane bir bakış…

Geçen sezon, 30 senelik aradan sonra şampiyonluk kupasını kaldırmıştı Liverpool, 1961’den beri 59 sezon Ada futbolunun en üst liginin baş aktörlerinden. Ezeli puan cetvelinde Arsenal’in önünde ilk sıradalar, bu sezon hedef yine şampiyonluk. Ama işleri biraz daha zor, malum bitmek bilmeyen sakatlıklar, takımdan uzun süre ayrı kalan aslar. Kalecisi Alisson’un, savunmanın bel kemiği Van Dijk’in, çok yönlü orta saha Milner’in yokluğunda yerlerinde genç oyuncular, yerleri dolar mı zaman gösterir. Oynadıkları 11 maçın 7’sini kazandılar, 26 golle ligin en golcü takımı, maç başı gol ortalaması 2,36. Evlerinde puan kaybetmiyorlar, 22 Kasım’da evlerinde Leicester City’i üç golle geçtikleri maçla kulüp tarihinin evinde yenilmezlik rekorunu kırıyorlardı, dile kolay, 65 maç. Ama deplasman karnesi vasat, beş deplasmanın sadece birinden üç puanla ayrılırken Aston Villa deplasmanında 7 golle hezimete uğradılar, kimilerine göre Klopp’un taktik hatası, kimilerine göre iş kazası. 28 kişilik kadronun yaş ortalaması 26.4, ligin en genç 9. kadrosu…

Pazar öğleden sonra başlayan maçta asla yalnız yürümeyenlerin takımı pandemi nedeniyle sevdalılarından uzak, Fulham deplasmanında. Bu beter zamanlar olmasa sevdalılarının tıka basa dolduracağı kale arkası tribünü bir maçta daha boş, Johny Hayes tribününde yaklaşık iki bin kadar ev sahibi takımın taraftarı. 2011-12 sezonunda ligde rakibine karşı oynadığı iki maçı da kazanmıştı Fulham, sonrasında oynadıkları altı maçı kaybederken o maçlarda kalelerinde 18 gol gördüler. Ama rakibin deplasman karnesi geçen sezonlarını aratıyor, evinden ırak çıktıkları son 4 maçta galibiyet alamadılar, en son deplasman galibiyetleri güz zamanlarında Chelsea karşısında…

4-3-3 dizilişinde Liverpool, sakatlıktan dönen Alisson, hücumda korkulan üçlüsü Salah, Mane, Firmino. Fulham’ın golcüsü Mitrovic 18 kişilik kadroda yer almıyor, gol umutları Lookman, Cavaleiro ikilisi. Maçtan önce geçtiğimiz günlerde 42 yaşında aramızdan ayrılan, 2004-07 arasında Fulham forması giymiş Papa Bouba Diop’un anısına bir dakikalık alkışlar, huzur içinde yatsın Fulham sevdalısı. Beklenenin aksine Fulham iştahlı, tempolu başlıyor maça. 25’te golü buluyor Fulham, rakip savunmanın uzaklaştıramadığı topu ceza sahasının çaprazından uzak köşeye nişanlıyor Cordova-Reid, Fulham maçın başından beri aradığı golü buluyor. . Topa yüzde 71 oranında sahip olduğu ama pozisyon üretemediği devreyi geride kapatıyor geçen sezonun şampiyonu.

2. devrenin başında gelen yağmurla baskıyı artıyor Liverpool, sakatlanan Matip’in yerine Minamino sahada. Henderson savunmanın ortasına geçerken, 18 numara orta sahanın solunda. 77’de duran topta Wijnaldum’un vuruşunda elle müdahaleye hükmediyor hakem Marriner, penaltıyı gole çeviren Salah, Liverpool beraberliği yakalıyor. 83’te sahanın iyilerinden Curtis Jones orta sahada kaptığı topu rakip ceza sahasına taşıyor, vuruşu kaleci Areola’da kalıyor. Dört dakika uzatılan maçta başka gol olmayınca liderliğe yükselme fırsatını kaçırıyor Liverpool. Klopp, maç sonu basın toplantısında ilk 30 dakikada iyi oynayamadıklarını, o bölümde skorun takımı adına daha kötü olabileceğini, 2. yarıda daha iyi oynadıklarını ama üç puanı getirecek golü bulamadıklarını dile getiriyor ve alıştığımız seveceniyle devam ediyor: “Neticede futbolcular da insan, haliyle düşüşler de yaşanıyor.” Madem şairle başladık, şairle bitirelim, nicedir sevdalılarından uzak kalmış kırmızılı takıma gitsin sözleri: “Biliyorsun, bizim her türlü yalnızlığımız yeni bir dil olacak yarın.”

Ziya Adnan

16 Aralık 2020

Championship Günlükleri: Reading FC; Robin Friday’i hatırlarken…

Uzaklardan…

Pandeminin gölgesinde derde derman olması umuduyla aşıyı beklerken bir seneyi bitirdik neredeyse, hiç hatırlamak istemeyeceğimiz, ruhumuzda derin yaralar açmış bir seneyi. Beter bir virüsün pençesinde kaybettiklerimiz oldu o zaman diliminde, kimi zaman eski bir dost, kimi zaman bir yakın. 70’li yaşlardaydı Salih abi, uzun zamandır tanırdım, benim gibi bilardoya meraklıydı ama o ustaysa ben ancak çırağı. Buluşurduk arada, yeşil çuha üzerinde toplara hayat verirdi, izlerken keyif alırdım. Tam da bu yazıya niyetlenmişken geldi haberi, öldü dediler, Covid-19’muş nedeni, uzun zamandır hastaymış, yenik düşmüş sonunda, nicesi gibi dayanamamış. Her ne kadar konumuz futbol olsa da anmadan geçemedim, huzur içinde yatsın.

Dönelim futbola, Championship’te ilk iki sırada elitler liginden geçen sezon düşen Norwich City ve Bournemouth kadroları ligin en değerli iki takımı. 3. sırada Reading FC; Londra’ya 60 kilometre uzaklıkta, adını 230 bin nüfuslu kasabasından alan mavi beyazlı takım, namı-diğer ‘Royals’. Ada futbolunun en eski kulüplerinden, 1871’de kurulmuşlar, profesyonel liglere katılmak için 1920’ye kadar beklemişler. Tarihlerinde ilk kez 2006-07 sezonunda Premier Lig’de boy gösterdiler. Düştüler, sonrasında 2011-12 sezonunun sonunda döndüler elitlerin ligine ama ancak bir sezon dayanabildiler. Championship’te 2019-20 sezonunu 14. sırada bitirdiler, transfer döneminde kadroyu yenilediler, 7 futbolcuya sadece 3,9 milyon sterlin harcarken yeni sezonun ilk üç maçını kayıpsız geçirdiler. 24 kişilik kadronun yaş ortalaması 25, toplam değeri 45,6 milyon sterlin. En değerli oyuncusu 7,2 milyon sterlinle sağ hücum beki Esteves, 2002 doğumlu, Porto’dan kiralık.

Reading’i yazıp efsanesi Robin Friday’ı yazmadan olmaz. “George Best’ten bile daha iyi” derlermiş o yıllarda izleyenler. 1974-76 arasında takımın formasını giymiş, acar topçular ekolünden, telefon kulübesinde adam geçecek kadar yetenekli. Reading’de üç sezonda 55 golü var. Ada futbolunun devlerini onun imzasının peşinde koşarken o hep alkole, kadınlara, gece hayatına düşkünlüğüyle manşetlere düşmüş. Maçların televizyon kanallarından henüz evlerimize girmediği zamanlarda birbirlerine onun gollerini anlatırmış izleyenler. Ama kısa sürmüş futbol kariyeri, 25 yaşında futbolu bıraktığında, asi mizacından olsa gerek kendisine sürekli ne yapması gerektiğini söyleyen insanlardan bıktığını söylemiş. 22 Aralık 1990’da, evinde ölü bulunduğunda ölüm sebebinin kalp krizi olduğunu yazmış gazeteler. Kimilerine göre aşırı dozda aldığı eroin, kim bilir! Yoksulluk içinde hayata veda ettiğinde henüz 38 yaşındaymış.

Aydınlık, ılık bir cumartesi gününde 2 bin taraftarın önünde zirve mücadelesinden kopmak istemeyen Reading, QPR deplasmanında. 4-2-3-1 dizilişinde kırmızı formalı misafir, golcüleri Baldock’un arkasında Ejaria, Samedo, Rinomhota üçlüsü. Son beş maçta sadece bir galibiyeti bulunan, istikrardan uzak QPR baskıyla başlıyor maça, sağ kanatta Samuel 3. bölgede etkili oyuncuları. İlk bölümde takım halinde kapanıyor misafir takım, 30 yaşındaki Brezilyalı kalecileri Cabral’ın 2019-20 sezonunda takımın en iyisi seçildiğini hatırlatalım. Yüksek tempoda geçen ilk bölümden sonra oyunda dengeyi sağlıyor Reading, 15’te Semedo’nun enfes pasında Aluko isabetli vuramıyor, takımı adına net fırsat. İki takımın da topa eşit derecede sahip olduğu, topun iki kale arasında mekik dokuduğu dakikalarda Reading hücumlarında solda çabukluğu, oyun zekâsıyla göze batıyor Ejaria. 23 yaşındaki kanat oyuncusu Arsenal alt yapısından yetişmiş, 2016-20 arasında Liverpool’da sadece iki maçta forma şansı bulmuş. Devrenin sonlarına doğru baskıyı artırıyor QPR, 40 ve 42’de Samuel ve Hamalainen ile iki net fırsattan yararlanamıyorlar. Topa yüzde 49 oranında sahip olduğu, 3. bölgede etkisiz göründüğü seyir zevki yüksek, tempolu devreyi golsüz kapatıyor Reading.

2. devreye 3. bölgede baskıyla başlıyorlar ancak gole yaklaşan ev sahibi. 54’te Samuel ceza sahası içinde vurmakta gecikince QPR golden oluyor. Üç dakika sonra QPR’da Willock’un yerine Adomah sahada. 63’te değişiklik sırası Reading’de, takımın ofansif gücünü artırmaya çalışıyor 43 yaşındaki hocaları Paunovic, iki değişiklik yapıyor. 66’da duran top organizasyonunda oyuna yeni giren Olise’nin vuruşu QPR kalecisi Dieng’de kalıyor. 77’de savunmadan çabuk çıkıyor QPR, Dykes’ın savunma arkasına pasına vuran Chair ama direkler gole izin vermiyor, ev sahibi tribünler kaçan gole hayıflanıyor. Son bölümde hücuma kalabalık çıkıyor Reading ve golü bitime bir dakika kala buluyor. 89’da McIntyre’nin pasında Olise ceza sahası dışından soluyla köşeye enfes vuruyor, Friday’ın gollerini aratmayacak o gol üç puanı getiriyor takımına. Velhasıl maç sonunda Reading 5. sıradaki yerini korurken QPR düşme potasına şimdi biraz daha yakın. Ev sahibi tribünler sonuca üzülmüştür şüphesiz, yine de 9 aylık aradan sonra Loftus Road’da taraftar sesi duymak iyi geldi bizim gibi futbol dilencilerine…

Ziya Adnan

15 Aralık 2020

Arsenal günlükleri: Az ama güzel; taraftarın dönüşü…

Uzaklardan…

Premier Lig’de bu sezon oynadığı 10 maçın 5’ini kaybetti Arsenal; ligde 14. sıradalar, 1981’den beri en kötü başlangıcı yaptılar. Küme düşme potasındaki üçlüyle beraber ligde en az gol bulan takım. Dünya çapında bir golcüye sahipler, sözleşmesini uzattılar ama kullanamıyorlar. Evlerinde Rapid Vienna karşısında oynadıkları Avrupa Kupası maçı vesilesiyle “Topçular”ın hal ve gidişine naçizane bir bakış…

29 Mayıs 2019’da Arsenal ile yolları ayrıldı Unai Emery’nin, takım ligde 8. sıradaydı. Sevilla’da kazandığı üç UEFA Kupası, Arsenal’de yaşadığı İngilizce sıkıntısı tarihe düşen notlar. Aslında Wenger’den miras kalan dengesiz kadroya rağmen fena gitmemişti ilk sezonu, takım ilk dörde girememişti ama UEFA Avrupa Ligi’nde final oynamıştı. O kupayı kazansaydı kovulur muydu bilinmez! Sonraki sezonda tel tel döküldü Arsenal, puan kayıpları, arka arkaya gelen yenilgiler derken 1977’den beri en kötü karneden sonra takımdan gönderildi…

Mikel Arteta 2019’un Aralık ayında geldi takımın başına, teknik direktörlük deneyimi sadece Guardiola’nin yardımcılığını yaptığı zamanlar. İyi bir antrenör olduğu aşikâr, onun döneminde Arsenal kalesini daha iyi savunan bir takım görüntüsünde. Bu sezon kalesinde gördüğü gol sayısı, 4. sıradaki Leicester City ile eşit. İlk sezonunda Federasyon Kupası’nı kazanırken, ligde Manchester United’ı uzun zamandan sonra ilk kez deplasmanda devirdi. Ancak savunma tamiratını yaparken hücum dengesi bozuldu, 3. bölgede üretkenliğini kaybederken, dünya çapındaki golcüsü Aubameyang’in ligde sadece iki golünün olması sorunun özeti. Nitekim, ligde son oynadıkları Wolverhampton maçında Aubameyang ilk devrede sadece sekiz kez topa dokundu ve bunların üçü duran toplardan geldi. 90 dakika boyunca rakip kaleyi bir kez bile bulamadığını hatırlatalım. Arsenal, Arteta yönetimindeki ilk 22 maçın sadece beşinde mağlup olduktan sonra son sekiz lig maçının beşini kaybetti. Ligdeki karnesi Wenger’i aratıyor anlayacağınız…

Bu kez, soğuk bir kasım akşamında, dokuz aylık aradan sonra iki bin taraftarın önünde Rapid Viennna takımını konuk eden Arsenal 3-5-2 dizilişinde, gol yollarında Lacazette, Nketiah ikilisi. Savunmanın ortasında sakatlığı nedeniyle uzun süre forma giyemeyen Pablo Mari yeniden sahada. Arsenal kendi sahasında taraftarının önünde en son mart ayındaki maçında sahaya çıkmış, o maçı tek golle kazanmıştı. Beter bir virüsün gölgesinde geçen hatırlamak istemeyeceğimiz zamanlardan sonra az sayıda da olsa sevdalıları yeniden mabetlerinde. 28 Kasım’da satışa çıkan biletler talipli ilk 2 bin taraftara satılmış. Ancak lig maçlarında “Ballott” (kura) usulü belirlenecek şanslı azınlık. Kalan iki maçından tek puan aldığı takdirde üst tura çıkacak ev sahibi, misafir takım altı puanda, kazanmak zorunda. Beşli orta sahanın sağında bizden biri Yusuf Demir, 2003 doğumlu ofansif orta saha 1994’den beri Şampiyonlar Ligi’nde gol kaydetmiş en genç Avusturyalı…

İlk bölümde topa daha çok sahip ev sahibi, sağ kanatta Cedric hücuma çıktığı anlarda etkili. 10. dakikada golü buluyorlar, yaklaşık 25 metreden sert vuruyor Lacazette, rakip kalede Strebinger yer tutuşunda hatalı. O gol iştahını artıyor takımın, 17’de 2. gol geliyor, kornerden gelen topa demarke vaziyette kafayı vuran Mari. İki farklı geriye düştükten sonra sahasından çıkmakta zorlanıyor Rapid, Arsenal dilediği şekilde tempoyu ayarlayıp, oyunu yönlendiriyor. 30 dakikanın sonunda ev sahibinin topa sahip olma oranı yüzde 73… 42’de Elneny’nin gördüğü sarı karttan sonra devrenin bitimine yakın fark üçe çıkıyor, kaleciden dönen topu kafayla köşeye bırakıyor Nketiah. Rakip kaleyi sekiz kez yokladığı devreyi üç farkla önde kapatıyor Arsenal.

2. devreye golle başlıyor Rapid, Arsenal savunmasından iki kez dönen topu kaleci Runarsson’un yanından ağlara gönderiyor golcüleri, takımın en iyisi Kitagawa. Pozisyonda Arsenal savunması müdahalede ağır. Ev sahibi ilk yarıdaki baskıyı kuramıyor devrenin başında, savunmadan rahat çıkıyor Rapid. Devrenin ilk tehlikeli atağında Lacazette’nin vuruşunu köşeden çıkartıyor Strebinger. Sonra üç değişiklik birden yapıyor Arteta, 63’te Lacazette’in yerine giren Smith Rowe, Maitland-Niles’ın asistinde farkı yeniden üçe çıkartıyor. Takımın muhtemel en yaratıcı oyuncusu Cabellos’un oyuna girmesiyle 3. bölgede daha etkililer, son bölümde kurdukları baskı gol getiremese de 4-1 kazanıyorlar. Velhasıl uzun süredir hasret kaldığı galibiyeti Avrupa Kupası’nda farklı alıyor Arteta’nın takımı, üst tura çıkıyor. “Geri getirecek misin güneşlerini, donuk gözlerim özlüyor seni, ne yaparım ki güneşsiz, sensiz, kopuk köklerim bekliyor seni” der yakın geçmişte kaybettiğimiz Oruç Aruoba. Taraftarlarla birlikte güneşli günlerin futbola dönmesi dileğiyle…

Ziya Adnan

11 Aralık 2020

West Ham United; bir aralık akşamında…

Uzaklardan…

“Beyaz ipek gibi yağdı kar, bir kız kardan hafif yüreğiyle, geçip gitti güvercinleri anımsatarak” der Ataol Behramoğlu kışı anlattığı dizelerinde. Bu diyarlara henüz kar inmedi ama aralık soğuğu yaman, bereket futbol var her daim içimizi ısıtan…

Bilir misiniz Ada futbolunun şeker futbol adamı Harry Rednapp vaktiyle formasını giydiği West Ham için şöyle demiş: “Takımda Moore, Hurst, Peters gibi efsaneler vardı ama sezon sonunda ligdeki yerimiz genelde 17. sıra olurdu. Bu ben dâhil takımın geri kalan 8’inin ne kadar kötü olduğunu gösterir değil mi?” Premier Lig ezeli puan cetvelinde 10. sıradalar. 1986 yılında aldıkları beşincilik ligdeki en iyi dereceleri… 2016-17 sezonunun başında yeni mabetlerine taşındılar ama umdukları gibi gitmedi işler. Uzun süre küme düşme korkusu yaşadıkları 2019-20 sezonunu düşme potasının 5 puan üzerinde 16. sırada tamamladılar. Bu sezon ilk 10 maçta topladıkları 17 puan son 5 sezonun en iyi karnesi, son maçta Aston Villa’dan aldıkları 3 puanla 5. sıraya yükseldiler. Maçtan sonra hocaları, futbolun beyefendisi David Moyes, rakibin daha iyi oynadığını, 3 puanı kaptıkları için şanslı olduklarını dile getiriyordu. Açık sözlülüğüne, dürüstlüğüne şapka çıkarmak gerek, futbolun böyle güzel insanlara ihtiyacı var…

Hiç hatırlamak istemeyeceğimiz bir senenin son ayında, aralık ayında aydınlık ama soğuk bir cumartesi akşamı West Ham United evinde Manchester United karşısında. Tribünlerde iki bin taraftar… 271 gün ayrılıktan sonra özlemiştir mabetlerini West Ham sevdalıları, zaten futbol taraftarla güzel. Celtic’in efsane teknik direktörü Jock Stein, “Taraftarsız futbol hiçbir şeydir” demiş, huzur içinde yatsın futbol sevdalısı. West Ham’a dönersek, son 8 lig maçının 5’ini kazandı ev sahibi, evlerinde oynadıkları son 7 maçın sadece 1’ini kaybettiler. Rakip Manchester United ligde son 3 maçından 9 puan çıkardı, kilit topçusu Bruno Fernandes. Takımla sahaya çıktığı ilk maçtan sonra Manchester United’ın maç başı puan ortalaması 2,09. Bu maçta gol bulması durumunda, Denis Law’dan bu yana üst üste 6 deplasman maçında gol atan ilk United oyuncusu olacak. Kırmızı Şeytanlar geriye düştükleri maçlardan 12 puan çıkardılar, ligin rekoru. 18 numaralı Fernandes yedek kulübesinde başlıyor maça, Dean Henderson ve Edinson Cavani ilk kez 11’de. Ev sahibi 3-4-3 dizilişinde, hücumda Bowen, Fornals, Haller üçlüsü. Ofansif, iştahlı ilk bölümde West Ham, henüz ilk dakikada Fornals ile gole yaklaşıyorlar, United kalesinde Henderson gole izin vermiyor. Ağır tempoda başlayan, pas trafiği kuramayan misafir takım ilerleyen dakikalarda oyunda dengeyi sağlıyor, 23’te sol hücum bekleri Telles’in ortasında tehlike yaratıyorlar ama West Ham savunmasında Ogbonna başarılı. Fernandes’in yokluğunda misafir takım yaratıcılıkta sıkıntılı, orta sahada Pogba etkisiz, hücumda Martial istikrardan uzak. Gole daha yakın West Ham 36’da Bowen’in vuruşunda direklere takılıyor ama 38’de Soucek’in golüyle öne geçiyor. 40’ta 2. gole çok yaklaşıyorlar, Haller kaleci Henderson’u geçtiği pozisyonda düşünce West Ham golden oluyor. Muhtemel maçın kırılma anı. Topa yüzde 37 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi 12 kez yokladığı, net fırsatları gole çeviremediği devreyi önde kapatıyor Moyes’un takımı…

2. devreye Donny van de Beek’in yerine Fernandes’i, Cavani’nin yerine Rashford’u alarak başlıyor United’ın hocası Solskjaer ama gole yaklaşan West Ham oluyor. 52’de Coufal’ın sağdan ortasını gole çeviremiyor Bowen, vuruşu yan ağlarda kalıyor. Gol için yükleniyor misafir takım ama rakip savunma arkasına sarkmakta zorlanıyorlar. 62’de sakatlanan Martial’in yerine Mata sahada. 64’te Henderson sağ kanatta Fenandes’i görüyor, onun pasında Pogba ceza sahası dışından köşeye sert vuruyor, West Ham kalesinde Fabianski çaresiz. Manchester United tartışmalı pozisyonda beraberliği yakalıyor. O golden 3 dakika sonra bu kez Greenwood çıkıyor sahneye, ceza sahası içinden dönerek vuruyor, öne geçiyorlar. Ofansif gücünü artırma adına son bölümde 2 değişiklik yapıyor Moyes, Benrahma ve Lanzini, Bowen ve Fornals’ın yerine sahada. 78’de Mata’nın savunma arkasına enfes pasında Rashford farkı ikiye çıkartıyor, Moyes kenarda sıkıntılı. 84’de duran topta Cresswell’in enfes vuruşunu köşeden çıkartıyor Henderson, West Ham tüm çabasına rağmen bu devrede kısır. 5 dakika uzatılan maçta başka gol olmayınca evinde 3 puanı bırakıyor West Ham, puan cetvelinde 6. sıraya geriliyor.

Maç sonu basın toplantısında Moyes, Uniıted’ın beraberlik golünde topun taç çizgisinin dışından geldiğini, VAR hakeminin pozisyonu kaçırmasını anlayamadığını dile getiriyor. Ne diyelim, ilk yarısında farkı kaçırdığın maçın 2. yarısında hakem hatasıyla yıkılmak da var, hele de rakip Fernandes’li United olunca…

Ziya Adnan

8 Aralık 2020

Korona gölgesinde Federasyon Kupası…

Uzaklardan..

Bilmeyenler için, aralık ayının başından itibaren İngiltere’de statlara taraftarlar alınmaya başlanacak, 8 ay süren hasret bitecek, sevdalılarına kavuşacak futbolun nicedir sessiz mabetleri. Kural basit, düşük risk altındaki 1. risk bölgesi seviye takımlarına en fazla 4 bin taraftara stat izni verilirken, 2. risk seviyesi takımları 2 bine kadar taraftarla sınırlandırılacak. Londra 2. seviye risk bölgesinde olduğundan nispeten şanslı, Premier Lig’in 6 Londra temsilcisi ve Championship takımları Brentford, Luton, Millwall, QPR maçlarında az da olsa taraftarların sesi duyulacak…

Futbola dönersek, kasım ayının sonlarında İngiltere’de Federasyon Kupası maçları var. Ağustos ayında 736 takımın katılımıyla başlayan kupa Emirates Havayollarının sponsorluğunda bu sene 140’ncı yaşını kutluyor, nice senelere. İlk iki turda yer almayan 92 profesyonel takım 3. turda turnuvaya dahil olurken tek maç üzerinden oynanan kupada galip gelen takım bir üst tura yükseliyor. Bu sezon 3. turda amatör kümelerin üç takımı yer alacak, onlar için final kadar değerli. Bizim ülkenin kurgulanmış futbolunun aksine kupada ne gruplar var ne de seri başı, her takım aynı torbadan katılıyor kuraya, ne çıkarsa bahtına. Bilirsiniz işte, bizim ülkenin vasat futbolunda mesele iki büyüğü finale taşımak, olası iş kazasına gitmelerini önlemek, malum yayıncı kuruluşun saadeti ilk planda. Futbolun beşiğinde, durum tam tersi, tek maç üzerinden kurada kim kime denk gelirse. Alt liglerde yer alan takımlar için bulunmaz fırsat, malum büyüğü eleyenin namı yürür alemde.

Kasım ayının son pazar gününde 4. Lig’de küme düşme potasının iki basamak üzerindeki Stevenage, başkent Londra’nın 45 kilometre kuzeyinde 84 bin nüfuslu küçük kasabanın kırmızı beyazlı takımı. 1976’da kurulmuşlar, 1994’te amatör kümelerin en üst ligine, ‘Conference’a yükselmişler. İlk sezonlarını şampiyon olarak bitirmişler ama statlarının yetersizliği nedeniyle federasyon profesyonel lig vizesini vermemiş. Profesyonel statüsünü kazanmak için 2009-2010 sezonuna kadar beklemek zorunda kalmışlar. Maçlarını oynadıkları Lamex Stadı 7 bin 800 kapasiteli 1961’den beri takıma ev sahipliği yapıyor. 2018-19 sezonunda evlerinde oynadıkları 23 maçta 2 bin 715 taraftar ortalaması yakaladılar. 24 kişilik kadronun toplam değeri 1,4 milyon sterlin, 6 futbolcusu İngiltere dışında dünyaya gelmiş.

Rakip Hull City, kasabanın takımının bir küme üzerinde ligde ilk sırada. Kupa maçları keşke hep böyle oynansa derim naçizane, tek maç üzerinden ve alt lig takımının sahasında, malum futbol küçüğün büyüğü devirme ihtimaliyle güzel. Misafir takımın 27 kişilik kadrosunun değeri 11,5 milyon sterlin. 2016-17 sezonunda Premier Lig’den, geçen sezon Championship’ten düştüler. Maç Diego Maradona’nın anısına bir dakikalık alkışlarla başlıyor. Ölümünden sonra dünyanın bir ucunda bir alt ligi takımının sahasında alkışlarla uğurlanmaktan büyük hangi veda olabilir ki! Huzur içinde yat futbolun en büyük ustası.

4-4-2 dizilişinde ev sahibi, gol umutları 11 numaralı Newton ve 28 numaralı Oteh. Tempolu, yüksek mücadeleye sahne olan ilk bölümde 2 takım birbirini deneyen boksörler misali. İlerleyen dakikalarda topu daha çabuk çeviren, oyuna genişlik kazandıran misafir takım ama 16. dakikada net fırsatı kaçıran Stevenage oluyor, yakın mesafeden kaleyi bulamıyor Newton. O pozisyon iştahını artırıyor kırmızı beyazlıların, gole yaklaştıkları 2 pozisyondan sonra zevkli, çekişmeli, yüksek tempodaki maçın ilk yarısı golsüz kapanıyor.

2. devreye baskıyla başlıyorlar ama 3. bölgede yaratıcılıktan uzaklar. 52’de savunmada Prosser’in yaptığı hatayla penaltı kazanıyor Hull City, 9 numaralı uzun santraforları Eaves kaçırmıyor. Golden sonra üst lig takımı karşısında oyundan kopmuyor Stevenage, 79’da oyuna sonradan giren forvetleri List ceza sahasında müthiş vuruşla takımını beraberliğe taşıyor. 7 dakika uzatılan maçta başka gol olmayınca maç uzatmalara gidiyor. 99’da gelişen Stevenage atağında Newton’un sol ayağıyla vuruşunu köşeden çıkartıyor Hull City kalesinde Long, maçın kaderi penaltı vuruşlarına kalıyor. İlk penaltıyı kaçırmasına rağmen, Chelsea’den kiralık kalecisi Cumming’in çıkardığı iki penaltıyla maçı kazanıp bir üst tura adlarını yazdırıyorlar. Maçtan sonra hocaları Alex Revell topu çabuk çeviren üst lig takımına karşı ilk bölümde zorlandıklarını, sonrasında oyunda dengeyi sağladıklarını dile getiriyor. Gelecek turda karşılarına hangi takım çıkarsa çıksın izlemeye değer, zaten futbolun güzelliği alt lig takımının üst lig takımını yenme ihtimaliyle daha güzel değil mi!

Ziya Adnan

5 Aralık 2020

Diego Armando Maradona…

Uzaklardan…

Buza kesmiş kasım akşamında Tottenham’ın Avrupa Kupası grup maçında Ludogorets’i 4-0 yendiği maçtan sonra Jose Mourinho’ya Diego Maradona’nın ölümüyle ilgili düşüncelerini soruyorlar. Bir an duraklıyor Portekizli, uzaklara bakıyor, alıştığımız kibirli duruşunun yerini hüzün alıyor sanki, gözleri doluyor. “Herkesin bildiği Maradona, asla unutulmayacaktır” diyor ve devam ediyor: “Oğlumun onun hakkında çok şey bilmesini sağladım, futbola aklı erdiği zamanlarda hep onu anlattım. Tıpkı babamın bana Di Stefano’yu anlattığı gibi, ben de oğluma hep Maradona’yı anlattım. Ben Di Stefano zamanlarına yetişemedim ama hakkında çok şey biliyorum. Tıpkı oğlum gibi, onun da Maradona’yı hiç unutmayacağını, bir gün baba olduğunda çocuklarının da unutmasına izin vermeyeceğini biliyorum. Siz Maradona’yı tanıdınız, ben Diego’yu tanıdım. Onunla daha fazla zaman geçirmediğim için çok üzgünüm. Ailesi, arkadaşları onu iyi tanıyıp onunla vakit geçirmekten dolayı çok şanslılar. Onu yeterince iyi tanıyorum. Büyük yenilgilerimde beni hep ararırdı ama büyük zaferlerimde, asla! Diego’yu çok özleyeceğim ve çok üzgünüm, onunla geçirdiğim zamanları, birlikte hep gülüşümüzü hep hatırlayacağım.

O konuşmadan çok zaman önce…

1986 senesinin yazıydı…

Londra’da bir yazılım firmasında çalışmaya başladığım zamanlarda oynanmıştı 1986 Dünya Kupası. 1966’dan beri kupayı kazanamayan İngilizleri yine heyecan sarmıştı. Futbol bu kez eve gelecekti. O yaz başladı ‘Meksika Dalgası’ çılgınlığı. Çeyrek final maçında İngiltere, Arjantin karşısına çıkarken, maça kısa boylu, tıknaz, yere sağlam basan 10 numara damga vuracaktı. Elle attığı gol günümüzde olsa bizim 7 yaşındaki Deniz’in yorumuyla VAR’dan dönerdi ama sonrası unutulmaz. O golden dört dakika sonra sadece sol ayağını kullanarak altı İngiliz’i ipe dizip kaleci Shilton’un yanından attığı gol bu yaşamda izlediğim en güzel goldü. Maçtan sonra o golü soranlara İngiltere’nin savunma oyuncusu Butcher şöyle cevap vermiş: “Maç boyunca marke etmek bir yana yanına bile yaklaşamadım. Gol pozisyonunda görebildiğim sadece 10 numaralı forması olmuştu!” Geçenlerde o enfes radyo programı Talk Sport’ta, o maçın kadrosunda yer alan, maçı tribünlerden izleyen dönemin önemli savunma oyuncusu Viv Anderson golü ayakta alkışladığını söylüyor ve devam ediyordu: “Çevremde rakibin attığı golü alkışlamama şaşıran takım arkadaşlarıma aldırmadım bile, yaşamımda izlediğim en müthiş goldü.”

Kariyerinde formasını giydiği, çok da ahım şahım olmayan takımları tek başına sırtladı, tek başına takımdı çoğu zaman. Arjantin o olmasa 1986 Dünya Kupasını kazanamazdı, Napoli tarihinin ilk ve ikinci şampiyonluğunu onunla yaşadı. Teknik direktörlük kariyeri o kadar iyi değildi diyorlar, varsın olsun, yeşil sahalarda hünerlerini, gollerini izlemiş olduğunuz için kendinizi şanslı sayın yeter. “Topla ceza sahasına kadar gelip kaleye şut atamamak kız kardeşinle dans etmek gibidir” demiş bir söyleşisinde, muhtemel golcülüğünü en iyi anlatan. Günümüzde kadroya bile giremeyen futbolcuların yıldız olarak görüldüğü zamanlarda, o bize gerçek yıldızın parlaklığını hatırlattı. Contayı her an yakabilecek makineleşmiş milyon dolarlık futbolcuların futbolsevere yabancılaştığı, paranın futbolun önüne geçtiği zamanlarda o insani yönünü hep korudu, günahıyla sevabıyla hep bildiğimiz gibiydi. Dünyaya futbol oynamak için gelmişti, futbol bir aşksa tıpkı şarkıdaki gibi, o dünyanın en büyük aşığı olabilirdi. “Zidane’nın topla yaptığını Maradona portakalla yapar” demiş Gary Lineker, ondan iyi kim bilebilir ki!

O turnuvadan çok zaman sonra, hatırlamak istemeyeceğimiz bir senenin kasımında 60 yaşında geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı Diego Armando Maradona, içimiz acıdı. Hayatını uzun uzadıya yazacak değilim, onunla ilgili zaten yığınla kaynak var. 60 senelik ömürde nicesini izledim, Bergkamp, Henry, Messi, Ronaldo ve diğerleri. Ronaldo’ya dair müthiş yorumunu da yazalım yeri gelmişken: “Attığı her golden sonra size şampuan satıyor” demiş, muhtemel günümüz futbolunu en iyi anlatan. Velhasıl hiçbiri Maradona gibi olmadı, en azından benim için. Sadece futboluyla değil, hayata soldan bakışıyla, yoksulluk içinde büyüdüğü çocukluk zamanlarını, köklerini asla unutmayışıyla. Hayata soldan bakan adamlarda tuhaf bir alçakgönüllülük olur, vicdan olur, merhamet olur, yoksulluğu bilirler. Az futbolcu tanıdım o çizgide, bir Metin Kurt, bir de Diego Maradona. Bir söyleşisinde okumuştum, yoksulluk kötüdür diyordu, “Çok zor, iyi biliyorum. Bir sürü şey istiyorsun ve tek yapabildiğin onları hayal etmek. Daha fazla adalet olsaydı güzel olurdu. Her şeyi çok olanların biraz daha azı olsaydı ve her şeyi az olanların biraz daha fazlası.”

Diyeceğim, o yıllara yetişmiş olanların belleklerinde yer edinmiş, o güzel oyunu seven herkesin hayatına bir şekilde dokunmuştur Arjantin futbolunun efsanesi. Bildiğim, bu ömürde bir daha onun gibisini izlemek şansımın olmayacağı, zira o bir daha asla çekilmeyecek bir futbol filminin en şahane jönüydü. Ölümünden hemen sonra birlikte yer aldıkları bir fotoğraf karesinin altına, “Tanımaktan onur duydum” demiş Harry Kane. Tanıma fırsatı bulamadık ama yeşil sahalarda hünerlerini, gollerini izlemekten keyif aldık. Hikâyesi nesilden nesle anlatılacaktır şüphesiz. Huzur içinde yat futbolun gelmiş geçmiş en büyük ustası, bu güzel oyun seninle çok güzeldi…

Ziya Adnan

1 Aralık 2020

Rotherham United: Değirmencilerin hikâyesi…

Uzaklardan…

İngiltere’nin kuzeyinde, Don nehrinin kıyısına kurulmuş, bölgenin iki büyük şehri Sheffield ve Doncaster arasında yer alan 257 bin nüfuslu eski bir kasaba Rotherham, şimdilerde biraz unutulmuş, biraz gözlerden ırak. Sanayi devrimi döneminde kömür madenleri ve çelik sanayi ile nam salmış; kasabada yer alan tarihi kilise (All Saint’s Church) bölgeyi ziyaret eden turistlerin ilgi odağı, kasabının merkezinde yer alan, adını kasabadan alan tarihi köprü 1483 senesinden beri ayakta. Arsenal’in efsane kalecisi David Seaman kasabada dünyaya gelenlerden, günümüzde nüfusunun yüzde 8’ini Asyalılar oluşturuyor…

İşte o kasabanın 1925 senesinde kurulmuş takımı Rotherham United, namı-diğer “Millers”. (Değirmenciler). Köklü tarihlerinin büyük bölümünü alt liglerde geçirmişler, çoğunlukla günümüzdeki adıyla League One’da (3. Lig). Kasabaya altı kilometre mesafedeki Sheffield şehrinin iki büyük takımının gölgesinde geçmiş zamanlar. 1961’de kupa kazanacak gibi olmuşlar ama Lig Kupası finalinin ikinci ayağında Aston Villa’ya uzatmalarda boyun eğmişler. 90’lı seneler 3. ve 4. Lig arasında gidip geldikleri zamanlar, parasızlık ve borçlar nedeniyle iki kez kayyuma devredilmişler. Eski başkanları Denis Coleman, usulsüz işlere bulaştığı gerekçesiyle Futbol Federasyonu tarafından Ada futbolunda yönetimde yer alması yasaklanan ilk yönetici. İlerleyen zamanlarda kulübün başkanlığını yapan Ken Boot kulübü borçları ile bir sterlin karşılığında satışa çıkarmış. Anlaşmanın şartları arasında her maçta kendisine 30 koltuk ayrılması, takımın kupalarda finale kalması durumunda garanti kupa bileti ve stada reklam hakları önceliği yer alıyormuş. 2008-09 sezonunda play-off’a oynadıkları zamanlarda mali tablolarındaki açık nedeniyle 17 puanları silinmiş…https://627fcca917a80924b96000639ffe70ed.safeframe.googlesyndication.com/safeframe/1-0-37/html/container.html

Yeri gelmişken eski mabetleriyle ilgili hikâyeyi anlatmadan geçmeyelim. Kuruldukları zamanlardan 2008’e kadar takıma ev sahipliği yapan, eski bir hurdalığın yanında yer alan mabetleri “Millmoor Ground” o kadar köhneymiş ki 2003’te kasabaya maça gelen West Ham takımı soyunma odalarını görünce kullanmayı reddedip takım otobüsünü soyunma odası olarak kullanmış. Günümüzdeki mabetleri New York Stadı, 2012’de açılmış, 12.021 kapasiteli. 2018’in Ağustos’unda aramızdan ayrılan, kasaba sakinlerinden komedyen Barry Chuckle’ın cenaze töreni bu stada gerçeklemiş. Efsaneleri takımın 1980-83 arasında formasını giymiş eski golcüleri Ronnie Moore, hat-trick yaptığı bir maçta saha kenarındaki polisin başlığını kapıp kaçmışlığı var delinin. Futbolu bıraktıktan sonra 2009-11 arasında takımı çalıştırmış. Championship’den düştükleri 2018-19 sezonunda evlerinde 9.880 taraftar ortalaması yakaladılar. Bizim futbol kalitesi vasat ligimizde çok şehir takımının bu ortalamayı yakalayamıyor olması marka değeri meselesinin özeti, malum maç günleri tribünleri dolmayan bir ülkenin futbolu ilerlemez. Kasabanın takımına dönersek, geçen sezon Coventry City’nin arkasında ligi 2. sırada bitirip döndüler bıraktıkları yere. Ligin Wycombe Wanderers’dan sonra en mütevazı kadrosu, 27 kişilik kadronun toplam değeri 10,3 milyon Sterlin. Bu yazının yazıldığı saatlerde QPR’ın arkasından 19. sıradalar, hedef lige tutunmak…

Şampiyonlar Ligi akşamında Rotherham United, QPR deplasmanında. 4-3-3 dizilişinde, ilk bölümde ev sahibinin baskısı karşısında siyahlı Rotherham savunmada. 20’de beklenen golü buluyorlar, Chair’in vuruşunda top savunmaya çarpıp ağlara gidiyor. 38’de Harding’in sağdan ortasına kafayı vuran Smith takımını beraberliğe taşıyor. Devrenin bitimine yakın, Premier Lig’i aratmayan bir gol izliyoruz, QPR’ın 11 numarası Osayi-Samuel rakip savunmayı ipe dizip kaleci Blackman’ın yanından uzak köşeyi buluyor.

2. devreye orta sahada değişiklikle başlıyorlar, takımın iyilerinden Barlaser’in yerine Crooks sahada. QPR’da sahanın en iyisi Samuel ceza sahası içinde pas vermek yerine golü düşünse takımı farka gidecek. 84’te umutlanıyorlar, Ladopo yakın mesafeden kafayla golü bulurken fark bire iniyor. Üç dakika uzatılan maçın son bölümünde kurdukları baskıya rağmen beraberlik golünü bulamayıp küme düşme potasının üç puan üzerindeki yerlerini koruyorlar. Velhasıl Barça’yı herkes izler, mesele buza kesen bir akşamda Rotherham United’ı izlemiş olmak, malum alt liglerin keyfi ayrı futbolu sevene…

Ziya Adnan

29 Kasım 2020

Premier Lig Seyir Defteri: Kış güneşinde Craven Cottage…

Uzaklardan…

Bir maç sonu basın toplantısında anlatmıştı. Everton’da göreve başladığı günlerde bir antrenman sonrasında soyunma odasında futbolcularına sormuş: “Aranızda beni futbolculuk zamanlarımda izleyen var mı?” Everton takımının 28 kişilik kadrosunun yaş ortalaması 26, ligin en genç 6. takımı, haliyle susmuş futbolcular, cevap veren çıkmamış. Malum, hoca bizim jenerasyondan, 1959 doğumlu, futbolu 1992 senesinde bırakmış. Kadrosundaki topçulardan bazıları onun zamanlarında henüz dünyaya gelmemiş bile, 80’li seneler hiç bilmedikleri, en fazla büyüklerinden dinleyecekleri çok eski bir hikâye. Bu arada madem 80’li senelerden açıldı konu, geçtiğimiz günlerde 76 yaşında aramızdan ayrılan eski Ankara futbolunun renkli simalarından Amigo Hüsnü’yü anmadan geçmeyelim, huzur içinde yatsın Ankara sevdalısı…

Everton’un hocasına dönersek, günümüz futbolunda efsane, Şampiyonlar Ligi’ni üç kez kazanmış üç teknik direktörden biri, çalıştırdığı takımlarda dört kez Şampiyonlar Ligi finalinde takımın başında sahaya çıkmış. 1995’te ülkesinde Reggiana’da başlayan teknik direktörlük kariyerinde çalıştırdığı takımlardan bazıları, Juventus, Milan, Chelsea, Paris Saint-Germain, Real Madrid, Bayern Munich. Beş ülkede şampiyonluk yaşamış. Futbolculuk kariyeri de her futbolcunun hayalini süsleyecek türden, Roma’da forma giydiği 1982-83 sezonunda yaşadığı şampiyonluktan sonra Milan’da aynı başarıyı iki sezonda yaşamış. İtalya Milli Takımıyla 26 maçta sahaya çıkmış, iki dünya kupasında yer almış. Futbolculuk zamanlarına yetişmiş olanlar hatırlar, jenerasyonunun en iyi orta saha oyuncularından, yaratıcı, savaşçı, üretken, çok yönlü. Milan’da Arrigo Sacchi döneminde orta sahada oyun kurucu olarak görev yaparken Roma kariyerinde kanatlarda oynadı. Liderlik özelliği gelecek yıllardaki teknik direktörlük kariyerinin habercisi, velhasıl futbolculuk kariyeri her teknik adamın sahip olmak isteyeceği türden…


Carlo Ancelotti’nin Everton’u sezona iyi başladı ama sonrasında kayıplar geldi, son üç maçtan puan çıkartamadılar. An celotti’nin kariyerinde arka arkaya dört maç kaybetmediğini hatırlatalım. Takımın kilit oyuncusu Richarlison, 2018 senesinde katıldı takıma, onun olmadığı 8 lig maçında galibiyet alamadılar. Fulham ise bildiğiniz gibi, hep sevilesi ama hep acemi! Oynadıkları sekiz maçta kazandıkları iki penaltıyı gole çevirmiş olsalar düşme potasından uzaklaşmış olacaklardı ama olmadı. Bu sezon ligde ilk 15 dakikada gol bulamayan yegâne takım, üstelik o maçların ilk 15 dakikasında kalesinde en fazla gol gören takım olmaları gidişatın özeti. Kış güneşinin ısıttığı Craven Cottage Stadı’nda 4-3-3 dizilişinde Everton, ileri uçta Richarlison, Rodriguez, ortada Calvert-Lewin. Fulham’ın golcüsü Mitrovic milli maç yorgunu, yedek kulübesinde başlıyor maça. Henüz 42. saniyede öne geçiyor Everton, Fulham savunmasının çıkarken kaptırdığı topta Richarlison soldan ceza sahasına iniyor, Calvert-Lewin yakın mesafeden dokunuyor. Siyah beyazlı takımın bu savunma kurgusuyla lige tutunması zor. Israrla oyunu geriden kurmaya çalışıyorlar ama oyuncu kalitesi yetmiyor. Erken gelen gole rağmen kopmuyorlar oyundan, 15’te beraberlik golü geliyor, Cairney’nin enfes pasını gole çeviren De Cordova-Reid. Pozisyonda Everton savunmasında Mina’nın hareketsiz kalışı Ancelotti adına düşündürücü. 20’de Everton’un kilit oyuncusu Richarlison çıkıyor sahneye, orta sahadan kaptığı topta ceza sahasına inip vuruşunu yapıyor, Fulham kalesinde Areola başarılı. 29’da yeniden öne geçiyorlar, rakip savunmanın gömüldüğü pozisyonda solda Digne’nin pasında Calvert-Lewin 2. golünü buluyor. 35’te fark üçe çıkarken Everton sanki antrenman yapıyor, Rodriquez, Digne paslaşmasında Doucure’nin kafayla bitirişi mükemmel. İki hücum beki, solda Digne, sağda İwobi ile geniş alanları iyi kullanıyor Everton. Topa yüzde 56 oranında sahip oldukları devreyi iki farkla önde kapatıyorlar.

2. devrede takımlar aynı kadrolarla sahada. Fulham’ın 3. bölgede top tutacak oyuncuya sahip olmayışı ofansif etkisini azaltıyor. 58’de Cairney’nin yerine Mitrovic sahada. Misafir takım ilk bölümde uzun toplarla rakip savunma arkasına sarkmaya çalışıyor, Calvert-Lewin her hava topunda etkili. Temponun hiç düşmediği, iki takımın da ofansif oynadığı dakikalarda, 65’de Loftus-Cheek’in ceza sahasında düşürüldüğü pozisyonda penaltı kazanıyor Fulham, Cavaleiro kötü vuruşla kaçırıyor, bu sezon kaçırdıkları 3. penaltı. Akabinde farkı bire indiren gol geliyor, Lookman’ın asistinde gol Loftus-Cheek’den. Kalan dakikalarda baskıyı kuruyor Fulham ama beraberlik golünü bulamıyor. Velhasıl ilk yarıda iyi, ikinci yarıda idare ettiği maçı zor da olsa kazanıyor Everton. Maç sonu basın toplantısında Ancelotti, milli takımlardan dönen oyuncuların yorgun olduğunu, 2. yarıda oyundan düştüklerini ama kazanılan üç puanın sevindirici olduğunu dile getiriyor. Fulham’a gelince, önlerindeki üç maç Leicester City, Manchester City ve Liverpool. Bu kırılgan savunmayla işleri zor, ne diyelim futbol tanrıları yanlarında olsun…

Ziya Adnan

26 Kasım 2020