Diego Armando Maradona…

Uzaklardan…

Buza kesmiş kasım akşamında Tottenham’ın Avrupa Kupası grup maçında Ludogorets’i 4-0 yendiği maçtan sonra Jose Mourinho’ya Diego Maradona’nın ölümüyle ilgili düşüncelerini soruyorlar. Bir an duraklıyor Portekizli, uzaklara bakıyor, alıştığımız kibirli duruşunun yerini hüzün alıyor sanki, gözleri doluyor. “Herkesin bildiği Maradona, asla unutulmayacaktır” diyor ve devam ediyor: “Oğlumun onun hakkında çok şey bilmesini sağladım, futbola aklı erdiği zamanlarda hep onu anlattım. Tıpkı babamın bana Di Stefano’yu anlattığı gibi, ben de oğluma hep Maradona’yı anlattım. Ben Di Stefano zamanlarına yetişemedim ama hakkında çok şey biliyorum. Tıpkı oğlum gibi, onun da Maradona’yı hiç unutmayacağını, bir gün baba olduğunda çocuklarının da unutmasına izin vermeyeceğini biliyorum. Siz Maradona’yı tanıdınız, ben Diego’yu tanıdım. Onunla daha fazla zaman geçirmediğim için çok üzgünüm. Ailesi, arkadaşları onu iyi tanıyıp onunla vakit geçirmekten dolayı çok şanslılar. Onu yeterince iyi tanıyorum. Büyük yenilgilerimde beni hep ararırdı ama büyük zaferlerimde, asla! Diego’yu çok özleyeceğim ve çok üzgünüm, onunla geçirdiğim zamanları, birlikte hep gülüşümüzü hep hatırlayacağım.

O konuşmadan çok zaman önce…

1986 senesinin yazıydı…

Londra’da bir yazılım firmasında çalışmaya başladığım zamanlarda oynanmıştı 1986 Dünya Kupası. 1966’dan beri kupayı kazanamayan İngilizleri yine heyecan sarmıştı. Futbol bu kez eve gelecekti. O yaz başladı ‘Meksika Dalgası’ çılgınlığı. Çeyrek final maçında İngiltere, Arjantin karşısına çıkarken, maça kısa boylu, tıknaz, yere sağlam basan 10 numara damga vuracaktı. Elle attığı gol günümüzde olsa bizim 7 yaşındaki Deniz’in yorumuyla VAR’dan dönerdi ama sonrası unutulmaz. O golden dört dakika sonra sadece sol ayağını kullanarak altı İngiliz’i ipe dizip kaleci Shilton’un yanından attığı gol bu yaşamda izlediğim en güzel goldü. Maçtan sonra o golü soranlara İngiltere’nin savunma oyuncusu Butcher şöyle cevap vermiş: “Maç boyunca marke etmek bir yana yanına bile yaklaşamadım. Gol pozisyonunda görebildiğim sadece 10 numaralı forması olmuştu!” Geçenlerde o enfes radyo programı Talk Sport’ta, o maçın kadrosunda yer alan, maçı tribünlerden izleyen dönemin önemli savunma oyuncusu Viv Anderson golü ayakta alkışladığını söylüyor ve devam ediyordu: “Çevremde rakibin attığı golü alkışlamama şaşıran takım arkadaşlarıma aldırmadım bile, yaşamımda izlediğim en müthiş goldü.”

Kariyerinde formasını giydiği, çok da ahım şahım olmayan takımları tek başına sırtladı, tek başına takımdı çoğu zaman. Arjantin o olmasa 1986 Dünya Kupasını kazanamazdı, Napoli tarihinin ilk ve ikinci şampiyonluğunu onunla yaşadı. Teknik direktörlük kariyeri o kadar iyi değildi diyorlar, varsın olsun, yeşil sahalarda hünerlerini, gollerini izlemiş olduğunuz için kendinizi şanslı sayın yeter. “Topla ceza sahasına kadar gelip kaleye şut atamamak kız kardeşinle dans etmek gibidir” demiş bir söyleşisinde, muhtemel golcülüğünü en iyi anlatan. Günümüzde kadroya bile giremeyen futbolcuların yıldız olarak görüldüğü zamanlarda, o bize gerçek yıldızın parlaklığını hatırlattı. Contayı her an yakabilecek makineleşmiş milyon dolarlık futbolcuların futbolsevere yabancılaştığı, paranın futbolun önüne geçtiği zamanlarda o insani yönünü hep korudu, günahıyla sevabıyla hep bildiğimiz gibiydi. Dünyaya futbol oynamak için gelmişti, futbol bir aşksa tıpkı şarkıdaki gibi, o dünyanın en büyük aşığı olabilirdi. “Zidane’nın topla yaptığını Maradona portakalla yapar” demiş Gary Lineker, ondan iyi kim bilebilir ki!

O turnuvadan çok zaman sonra, hatırlamak istemeyeceğimiz bir senenin kasımında 60 yaşında geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı Diego Armando Maradona, içimiz acıdı. Hayatını uzun uzadıya yazacak değilim, onunla ilgili zaten yığınla kaynak var. 60 senelik ömürde nicesini izledim, Bergkamp, Henry, Messi, Ronaldo ve diğerleri. Ronaldo’ya dair müthiş yorumunu da yazalım yeri gelmişken: “Attığı her golden sonra size şampuan satıyor” demiş, muhtemel günümüz futbolunu en iyi anlatan. Velhasıl hiçbiri Maradona gibi olmadı, en azından benim için. Sadece futboluyla değil, hayata soldan bakışıyla, yoksulluk içinde büyüdüğü çocukluk zamanlarını, köklerini asla unutmayışıyla. Hayata soldan bakan adamlarda tuhaf bir alçakgönüllülük olur, vicdan olur, merhamet olur, yoksulluğu bilirler. Az futbolcu tanıdım o çizgide, bir Metin Kurt, bir de Diego Maradona. Bir söyleşisinde okumuştum, yoksulluk kötüdür diyordu, “Çok zor, iyi biliyorum. Bir sürü şey istiyorsun ve tek yapabildiğin onları hayal etmek. Daha fazla adalet olsaydı güzel olurdu. Her şeyi çok olanların biraz daha azı olsaydı ve her şeyi az olanların biraz daha fazlası.”

Diyeceğim, o yıllara yetişmiş olanların belleklerinde yer edinmiş, o güzel oyunu seven herkesin hayatına bir şekilde dokunmuştur Arjantin futbolunun efsanesi. Bildiğim, bu ömürde bir daha onun gibisini izlemek şansımın olmayacağı, zira o bir daha asla çekilmeyecek bir futbol filminin en şahane jönüydü. Ölümünden hemen sonra birlikte yer aldıkları bir fotoğraf karesinin altına, “Tanımaktan onur duydum” demiş Harry Kane. Tanıma fırsatı bulamadık ama yeşil sahalarda hünerlerini, gollerini izlemekten keyif aldık. Hikâyesi nesilden nesle anlatılacaktır şüphesiz. Huzur içinde yat futbolun gelmiş geçmiş en büyük ustası, bu güzel oyun seninle çok güzeldi…

Ziya Adnan

1 Aralık 2020