Şampiyonlar Ligi Notları: Zenit St. Petersburg: Stamford Bridge akşamında

Uzaklardan…

“Leningrad Metal Works adı altında kurulmuş takım, 1940’ta Zenit adını almış, 1944’te ise ilk büyük şampiyonluğu olan SSCB Kupası’nı kazanmış.”

Komünizmin çöküşüyle birlikte değişmiş şehrin kaderi. Rus devrimci liderinin adından miras Leningrad, rejimin değişmesiyle St. Petersburg adını almış. Baltık denizinin kıyısına kurulmuş, şimdilerde 4,9 milyon nüfusa sahip, opera ve baleye ev sahipliği yapan Mariinsky Tiyatrosu ve Ortodoks ikon resimlerinden Kandinsky eserlerine kadar Rus sanatını sergileyen Devlet Rus Müzesi gibi mekanlarla Rusya’nın kültür merkezi olmaya devam ediyor. İşte o şehrin 1925 senesinde “Leningrad Metal Works” adı altında kurulmuş takımı Zenit St Petersburg, 1940’ta “FC Zenit” adını almış, 1944’te ilk büyük şampiyonluğu olan “SSCB Kupası’nı kazanmış. Zaman içinde farklı isimler taşıdığını hatırlatalım: Stalinets (1936-40); FC Zenit Leningrad (1940-1991); FC Zenit St Petersburg (1991’den beri). 2 Mayıs 2021’de, ikinci sıradaki FC Lokomotiv Moskova’yı 6-1 mağlup ederek üst üste üçüncü şampiyonluklarını kazandı. 2021-22 sezonunu Lokomotif Moskova’yı 3-0 yenerek açan takım yedi maçta topladığı 17 puanla Rusya Premier Liginde ilk sırada, üstelik Yuri Zhirkov, Andrei Lunev ve Sebastian Driussi gibi kulüpten ayrılan önemli topçuları olmadan…

Şampiyonlar Ligi akşamında H grubunda Rus temsilcisi geçen sezonun Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Chelsea karşısında. 22 kişilik kadrosunun değeri 155,8 milyon Euro, yaş ortalaması 27. Ev sahibi 3-4-2-1 dizilişinde, golcüleri Lukaku’nun arkasında Mount, Ziyech ikilisi. Misafir takım 4-1-4-1 dizilişinde, ileri uçta Azmoun’un arkasında Malcom, Valle da Silva, Kuzyaev, Rodrigues dörtlüsü. Ev sahibi tribünlerin “Champions of Europe” (Avrupa şampiyonu) hatırlatmasıyla başlıyor maç, ilk bölümde 3. bölgede baskıyla başlıyor misafir takım ancak 5. dakikadan sonra baskıyı kuruyor Chelsea. 6. dakikada ceza yayının üzerinde Lukaku, Jorginho paslaşmasına zamanında müdahale ediyor Zenit savunması, Lukaku 5 numaralı Barrios’un yakın markajında. Top rakipteyken takım halinde kapanıp ani ataklarla gol arıyor Zenit, 10 numaralı oyun kurucuları Malcolm göze batan oyuncuları. 11. dakikada Rakits orta sahada kaptığı topla rakip ceza sahasında Azmoun’u görüyor ama araya giren Christensen tehlikeyi büyümeden engelliyor. 15. dakikadan sonra oyunda dengeyi sağlıyor misafir takım, mücadelesi, özgüveni, oyun disipliniyle rakibe pozisyon vermiyorlar. 21’de Mount’un nefes pasında gole yaklaşıyor Lukaku ama zamanında müdahale ediyor Zenit savunması. Akabinde Lukaku’nun pasında Ziyech’in vuruşu savunmadan dönüyor, ev sahibin neredeyse tüm hücum organizasyonlarının içinde Lukaku. 30 dakikanın sonunda baskılı görünen Chelsea ama net gol fırsatı üretemiyorlar. 38’de Rakits’nin vuruşuyla rakip kaleyi yokluyor Zenit, top Chelsea kalesinde Mendy’de kalıyor. Topa yüzde 64 oranında sahip olmasına rağmen rakip kaleyi bulamayan Chelsea devreyi golsüz kapatıyor. Devrenin akılda kalanı hücuma çıkarken savunma güvenliğini ihmal etmeyen, Chelsea’nin etkili ayağı Mount’a zaman ve alan bırakmayan Zenit’in oyun planı…

2. devrenin başında Ziyech’in ceza yayının üzerinden vuruşu Zenit kalecisi Kritsyuk’da kalıyor. 49’da kendi ceza sahasından kaptığı topla rakip kaleye inen Rudiger’in sert vuruşu az farkla dışarı çıkarken kaçan gole hayıflanıyor Chelsea tribünleri. Oyunu okuyuşu, çabukluğu, yerinde müdahaleleriyle Alman futbolunun efsanesi Beckenbauer’i hatırlatıyor 2 numara. 56’da Lukaku’nun pasında ceza sahasının sağından isabetsiz vuruyor James, geniş alanları çabuk kapatan Zenit kenar ortalarına izin vermiyor. 61’de Mount’a sert müdahalesi sonucu sarı kartı görüyor Rakits, duran top organizasyonundan sonuç alamıyor Chelsea. 63’te Ziyech’in yerine Havertz’İ oyuna alıyor Chelsea’nin hocası Tuchel. 69’da günümüz futbolunun gol makinesi Lukaku çıkıyor sahneye, Azpillicueta’nın uzak köşeye ortaladığı topu kafayla köşeye bırakıyor 9 numara. O dakikaya kadar aldığı en iyi pası tek vuruşta bitirişi takdire şayan. 75’te Zenit’te Malcolm yerini Dzyuba’ya bırakıyor. 78’de Mount’un pasında Alanso’nun vuruşuyla ikinci gole yaklaşıyor Chelsea, akabinde iki değişiklik yapıyor Tuchel, Azpillicueta yerini Silva’ya bırakırken, savunmanın solunda Chilwell, Alanso’nun yerine sahada. Son bölümde 3. bölgeye çok adamla çıkmasına rağmen pozisyon üretemiyor misafir takım, dört dakika uzatılan maçta başka gol olmayınca Chelsea tek golle kazanıp Şampiyonlar Ligi’ne üç puanla başlıyor. Zenit’e gelince, rakibe pozisyon vermedikleri maçta Lukaku’nun golüne engel olamadılar. Mücadeleleri, özgüvenleri kayda değer ama gol yollarında üretkenlikleri sınırlı…

Ziya Adnan

18 Eylül 2021

Premier Lig Seyir Defteri: Arsenal, eylül gibi hüzünlü

Uzaklardan…

“Yaz geçti, içeriye aldık masayı sandalyeyi, karıncalar ortalardan çekildi, kuyunun taşında arılar yok, boş kova devrik durur şimdi” der biten bir yazı anlattığı dizelerinde Necati Cumalı. Geçmek bilmeyen beter bir virüsün gölgesinde yaz bitti, uzaklarda güneşe, denize, dostlara hasret kaldığımız unutulacak, unutulması gereken bir yaz, gelecek yaza kim öle kim kala!

Futbola tutunduk haliyle, milli maç arasından önce Premier Lig’de Tottenham Hotspur evinde Watford’u devirip kayıpsız zirveye kurulurken komşusu Arsenal üç maçtan puan çıkartamıyor, kalesinde gördüğü dokuz golle ligin dibine demir atıyordu. İnanması güç ama transfer döneminde 144 milyon Sterlinle transfer bonkörlerinin ilk sırasını aldı Kuzey Londra’nın Topçular’ı ama onların sorunu sahanın dışında. Şimdilerde mutsuz Arsenal sevdalıları, bizim sekiz yaşındaki futbol hastası Deniz bile soğumuş takımdan, 2018 yazında 22 seneden sonra Arsenal’den ayrılan Wenger’in dönmesini isteyenler bile var. Kendi adıma onu bir daha asla çekilmeyecek bir futbol filminin en güzel jönü olduğu zamanlardaki gibi hatırlamayı tercih ederim, anlayacağınız yeni bir jön lazım Arsenal’e, eskiler çare olmaz. Bilir misiniz Premier Lig tarihinde bu sezona kadar hiçbir takım açılış fikstürlerinin ilk üçünü kazanamadı, Nuno Espirito Santo’nun takımı bir ilki başardı, üstelik ezeli rakibinin puana hasret kaldığı zamanlarda. Tarihte birinin liderlik koltuğuna kurulduğu zamanlarda diğer ligin dibinde hiç yer almamış, o da kısmetmiş bu sezona…

***

Yazın bittiğini hatırlatan eylül gününde Arsenal evinde ligin yeni takımı Norwich City karşısında. 1954’ten beri ilk kez sezonun ilk üç maçından puan çıkartamadılar, bu maçı da kaybetmeleri durumunda 1923’ün istenmeyen rekorunu kıracaklar. İki takım arasındaki maçlarda Arsenal son 7 maçı kaybetmedi, son 18 maçın sadece ikisinde sahadan puansız ayrıldı. Misafir Norwich ligin puansız üç takımından biri, Arsenal karşısında kaybetmeleri durumunda 1938’den sonra ilk kez sezonun ilk dört maçından puansız ayrılacaklar. Arsenal 3-4-3 dizilişinde, ileri uçta Pepe, Aubameyang, Saka üçlüsünün arkasında Odegaard, Lokonga ikilisi. Misafir Norwich City 4-3-3 dizilişinde, ileri uçta Dowell, Pukki, Tzolis üçlüsü, yeni transfer Ozan Kabak yedek kulübesinde. Ev sahibi baskılı, iştahlı ilk bölümde, orta sahada 23 numaralı Lokonga oyuna yöne veren oyun veren oyuncuları. İlk beş dakikada kullandığı üç kornerden sonuç alamıyor Arsenal, takımın yeni hücum beki Tomiyasu çabukluğuyla göze batanlardan. 10’da rakibin savunmada eksik yakalandığı pozisyonda Aubameyang isabetsiz vuruyor, eski bitiriciliğinden uzak 14 numara. Akabinde Lokonga ceza sahası dışından yokluyor rakip kaleyi, top Norwich City kalecisi Krul’da kalıyor. 15’te ilk tehlikeyi yaratıyor misafir takım, McLean’in kafa vuruşu az farkla dışarı çıkarken Arsenal savunması adam paylaşımında hatalı. İlk 20 dakikada topa yüzde 65 oranında sahip olmasına rağmen kalabalık Norwich savunmasını açamıyor Arsenal, Norwich savunmasının ortasında kaptanları Hanley o dakikaya kadar hatasız oynuyor. 30’dan sonra rakip kalede çoğalmaya başlıyor Norwich City, 36’da Tzolis’in serbest vuruşu savunmadan dönüyor. Baskısı ve 3. bölgedeki çabuk oyuncularına rağmen pozisyon üretemiyor Arsenal, tempoyu düşürdüğü anlarda zorlanmıyor Norwich City. 42’de Pepe’nin isabetsiz serbest vuruşu sonrası homurtular yükseliyor Arsenal tribünlerinden, topa yüzde 51 oranında sahip oldukları, rakip kaleyi dokuz kez yokladıkları devre golsüz kapanıyor.

2. devrenin başında takımlar aynı kadrolarla sahada. İlk devredeki gibi baskılı Arsenal ama final paslarında etkisizler. 49’da Pepe’nin kullandığı serbest vuruşta müsait pozisyonda kafayı isabetsiz vuruyor savunmadan çıkan Magalhaes, kenarda hocası Arteta endişeli. 50’den sonra taraftarlarının desteğiyle baskıyı artıyorlar, 56’dan sonra Saka’nın vuruşu savunmadan dönerken kaçan gole hayıflanıyor tribünler. 62’de iki değişiklik yapıyor Arsenal, Lokanga’nın yerine Partey’i, Tomiyasu’nun yerine Smith Rowe’u sahaya sürüyor Arteta. 66’da golü buluyorlar, ceza sahasında Pepe’nin yerden vuruşu direkten dönüyor, pozisyonun devamında çizgi üzerinde tamamlayan Aubameyang, Arsenal sezonunun ilk golünü dördüncü maçta buluyor. Golden sonra beraberlik için yükleniyor Norwich City, ileri uçta Rashica, Tzolis’in yerine sahada. 72’de oyuna girişi hareket getiren Smith-Rowe’un enfes pasında uzak köşeye vuruyor Pepe, kaleci Krul iyi zamanlamayla çıkartıyor. 81’de üçüncü değişikliği yapıyor Arsenal, Maitland-Niles yerini Soares’e bırakıyor. Akabinde net fırsattan yararlanamıyorlar, Pepe’nin lokum misali pasını gole çeviremiyor Aubameyang. Uzatma dakikalarında Pukki’nin ceza sahasında vuruşuyla beraberliğe yaklaşıyor Norwich City, top rakip savunmadan dönüyor. Velhasıl rakip kaleyi 27 kez yokladığı ama gol yollarında kilidi açacak oyuncudan yoksun göründüğü maçı tek golle kazanıp üç puanla tanışıyor Arteta’nın takımı. Sevdalıları adına üç puan sevindirici ama sahadaki futbol orta sıra takımından hallice. Maçtan sonra Arteta, takımda orta ve uzun vadeli bir proje inşa etmeye çalıştıklarını, ancak sonuçların önemli olduğunu, üç puanın sevindirici olduğunu dile getiriyor. Haftaya Burnley deplasmanına çıkacaklar, eylül hüznü biter mi zaman gösterir.

Ziya Adnan

15 Eylül 2021

Kara Örümcek

Uzaklardan

“Yuri Gagarin’i uzayda uçarken izlemekten daha iyi bir his varsa, o da iyi bir penaltı kurtarmaktır.”

‘Kara Örümcek’ olarak bilinirmiş Dinamo Moskova’nın kalesini koruduğu yıllarda, bazılarına göre de ‘Kara Panter’. Televizyon kanallarında ilk kez yayınlanan 1958 Dünya Kupası’nda, baştan aşağıya simsiyah giysileri içindeki 1.90’lık ürkütücü görüntüsü ilham olmuş lakabına. O yıllara yetişmiş olanlar günümüz kalecilerinin atası, modern kaleciliğin yaratıcısı derler onun için. Kaleciliğin çizgi üzerinde, üç direk arasında sessizce kaderini beklemek olduğu siyah beyaz zamanlarda, önünde oynayan defans oyuncularına sürekli talimatlar yağdırır, gerektiğinde kalesini terk edip savunmacı rolünü üstlenir, pervasızca tekmelerin önüne atlar, yan topları sert yumrukları ile savuştururmuş. Maç esnasında önünde oynayan defans oyuncularına o kadar çok bağırırmış ki, karısı bile bu durumdan pek rahatsız olurmuş!

Günümüz futbolunda yan toplardan bunalan kalecilerin sıklıkla başvurduğu ‘yumruklama tekniği’nin mucidinin o olduğu biliniyor. Ceza sahası dışına çıkarak topa müdahale eden ilk kaleci olması nedeniyle de İtalyan futbolcu Sandro Mazzola’nın takdirine şayan olmuş. “Bu adam benden daha iyi topa vuruyor!” demiş İtalyan forvet. Bu kadarla kalsa iyi! Futbol tarihinin en çok penaltı kurtaran kalecisi olarak tarihe geçmiş. Kariyeri boyunca 150’den fazla penaltı kurtaran kalecinin bu rekoruna günümüzde hiçbir kaleci yaklaşmamış bile.

Milli maç arasını fırsat bilip yâd edelim kariyeri boyunca tek takımın kalesini korumuş, 1954’ten 1970’e kadar Sovyetler Birliği Milli Takımı kalesinde harikalar yaratmış, kaleciliğin çizgi üzerinde bekleyip şut çıkarmak olduğu zamanlarda farklılığı ile çığır açmış dev kaleciyi…

Takvim yaprakları 22 Ekim 1929’u gösterirken Moskova’da işçi bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmiş. Şehrin derme çatma bir dairesinde yoksulluk içinde geçen çocukluk yılları, Sovyetler Birliği’nin İkinci Dünya Savaşı’na katılmasıyla daha da zor hal almış. Akranlarının oyuncaklarla haşır neşir olduğu zamanlarda, o daha 12 yaşında, savaş malzemesi üreten askeri bir fabrikada çalışırken, aynı zamanda fabrika takımının kalesini korumaya başlamış. Kısa süre sonra Dinamo Moskova’nın genç takımına yükselmiş. 1950 senesinde ‘A’ takımla çıktığı bir dostluk maçında rakip takım kalecisinin kendi ceza sahasından vurduğu top kalesinde gol olunca kariyerinin en büyük şokunu yaşamış. O sezon sadece iki maçta kaleyi koruma fırsatı bulmuş. O hatalı gol yüzünden yedek kulübesine mahkûm kalırken, kaybolan özgüvenini Dinamo Moskova’nın buz hokeyi takımının kalesini koruyarak kazanmaya çalışmış. 1953’te buz hokeyi takımında yaşadığı Sovyetler Birliği Kupası şampiyonluğu, yeteneklerine olan inancını artırmış ve yeniden kulübün futbol takımının kalesini devralmış. 1950-1970 arasında Dinamo Moskova’nın kalesinde 326 maçta görev alırken, 1954 senesinde Sovyetler Birliği Milli Takımına seçilmiş. 1956’da düzenlenen Melbourne Olimpiyatlarında Sovyetler Birliği’nin kalesinde sadece iki gol görerek yıldızlaşmış…

Ama onun kaderini değiştiren 1958 Dünya Kupası… İsveç’te düzenlenen Dünya Kupasında son sekiz takım arasına kalan Sovyetler Birliği’nin en göze batan oyuncusuymuş. Turnuvayı kazanan Brezilya ve dönemin önemli takımı İngiltere’nin bulunduğu grupta Güney Amerika takımına karşı oynadığı maçta yediği iki gole rağmen farkı önleyerek yıldızlaşmış. İngiltere ile oynanan ve golsüz biten maçtan sonra gruplardan çıkan takım bir üst turda ev sahibine yenilerek turnuvaya veda etse de, o turnuvanın en iyileri arasında yer alıyormuş.

1962 ve 1966 Dünya Kupalarında artık futbolseverin aşina olduğu, kalecilik sanatına merak salan gençlerin örnek aldıkları bir sporcuymuş. Ancak 1962 Dünya Kupası onun adına pek iyi geçmemiş. İlk maçında Yugoslavya‘ya karşı kalesinde gol görmezken, grubun ikinci maçında Kolombiyalı futbolcu Marcos Coll’un kornerden attığı gol her iyi kaleci gibi onun da hata yapabileceğini göstermiş. Eh, neticede insan! O maçtan sonra Sovyetler Birliği gruptan lider olarak çıkıp çeyrek finale yükselse de üst turda Şili karşısında fena dağılmışlar. Güney Amerika takımı karşısında oynanan maçta hatalı iki gol yemiş. O maçta ikinci golü atan Eladio Rojas, golünden sonra sevineceği yerde rakip kaleye giderek kaleciye sarılmış. Muhtemel o bile inanmamış efsaneye gol atabileceğine! 4-4 biten maç sonrası Fransız gazetesi L’Equipe, manşetinde dev kalecinin kariyerinin sonuna yaklaştığını yazıyormuş. Ancak Fransızlar fena yanılmış. 1963 senesinde “Avrupa’da yılın futbolcusu” seçilirken, 1966 Dünya Kupasında takımını tarihte ilk kez yarı finale taşımış…

Yirmi senelik kariyerinde Dinamo Moskova‘yla 5 lig şampiyonluğu, 3 Sovyet Kupası ve 1 Avrupa Kupası şampiyonluğu yaşayan, kariyerinde 270 maçta kalesinde gol görmemiş müthiş kaleci, futbola 1971 senesinde 100 bin kişinin önünde düzenlenen jübile maçıyla, milli takım formasını 75. kez giyerek veda etti. O gün sahada Pele, Eusebio, Beckenbauer, Boby Charlton ve Gerd Müller’in yer almış olması ona duyulan saygının göstergesi. Onun futbol oynadığı zamanlarda, kalecilerin kaptan olmasına pek sıcak bakılmazmış, o yüzden kaptanlık bandını fazla takma şansı bulamamış. Günümüzde olsa farklı olurdu sanırım…

1986 yılında tromboflebit nedeniyle bir bacağı kesilen dev kaleci, 1990 Ekim’inde 61 yaşında mide kanseri nedeniyle aramızdan ayrıldı. Rusya’da devlet töreni ile toprağa verilen Lev Yashin International Federation of Football History & Statistics (IFFHS) tarafından 20. yüzyılın en iyi kalecisi seçilmiştir. 1963 senesinde kazandığı ‘European Footballer of the Year’ (Avrupa’nın en iyi futbolcusu) ödülünü ondan başka hiçbir kalecinin kazanamadığını hatırlatalım. Ona yetişmiş olanlar, futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi kalecisi olduğunu söylerler. Günümüzde Dinamo Stadı’nın girişindeki bronzdan yapılmış heykeli o futbol mabedinin ziyaretçilerini karşılar. Four Four Two dergisinin, yakın geçmişte yayımladığı makalede, kaleciliğinin sırrını soranlara verdiği cevap o unutulmaz sporcuyu anlatır: “Bir kaleci yediği golden sonra büyük üzüntü duymalı, kendisine işkence ediliyormuşçasına acı çekmeli. Eğer yediği golden sonra sakin kalıyorsa bu onun sonu demektir. Geçmişinde ne yaptığının hiç önemi kalmaz, zira böyle adamların geleceği yok demektir!”

Ziya Adnan

8 Eylül 2021

Tottenham: Harry Kane, ayrılık zamanı değil…

Uzaklardan…

Gidecek mi kalacak mı derken geçenlerde sosyal medya üzerinden yayınladığı sekiz kelimelik mesajla 11 yaşından beri formasını giydiği Tottenham’da kalacağını açıklıyordu Harry Kane, takım sevdalıları mutlu olmuştur, en azından şimdilik. 2018’de imzaladığı sezon başına yaklaşık 10 milyon sterlinlik altı yıllık sözleşmesinin bitmesine üç yıl kala, kulüp başkanı Levy’nin müzakere konusundaki isteksizliğiyle, Kane’in City ile flörtleri, temsilcilerinin başkanın fikrini değiştirmek için sıkı çabalarına rağmen o transfer her zaman başarısızlığa mahkûm görünüyordu ve beklenen oldu, en azından şimdilik. Profesyonel kariyerinde 237 golü bulunan, günümüz futbolunun en iyi santraforlarından birinin kariyeri boyunca kupa kaldırma sevinci yaşamamış olması sanırım hikâyenin hazin tarafı. Yaşadığı onca gol krallıklarına rağmen 27 yaşındaki golcünün sadece üç ikincilik madalyası hikâyesinin eksik yanı. Romelu Lukaku’nun geçenlerde Chelsea’ye dönüşü sonrasında hatırlattığı gibi: “Gol atmak güzel ama kupa kazanmak sizi farklı kılar.” Velhasıl istemeyerek de olsa Kane takımda kaldı, en azından şimdilik. Oysa tüm beraberlikler gönül rızasına dayalıdır, bir tarafın gönlü yoksa ne fayda. Velhasıl Kane’in yaz hikâyesi şairin dizeleri misali: “Ayrılık, zaman değil, yol değil; ayrılık, aramızda bir köprü, kıldan ince, kılıçtan keskin, ayrılık, aramızda bir köprü, seninle diz dize otururken de.”

***

Bitmek bilmeyen bir virüsün gölgesinde, unutulması gereken ağustosun son pazar gününde Premier Lig’de sezonun ilk iki maçını kayıpsız atlatan Tottenham Hotspur evinde ligin yeni takımı Watford karşısında. 4-3-3 dizilişinde başlıyorlar maça, ileri uçta Son, Kane, Bergwijn üçlüsü. Misafir Watford 4-1-4-1 dizilişinde, gol umutları King’in arkasında Sarr, Tottenham’dan takıma katılan Sissoko, Kucka, Dennis. Tottenham’ın yeni hocası Nuno bu maçtan üç puan çıkarması durumunda kulüp tarihinde 1949’da Arthur Rowe’dan sonra ilk üç maçını kazanan ilk hocası olacak. Henüz ilk dakikada gole yaklaşıyor misafir takım, Sissoko’nun pasında demarke durumda vuran Kucka, top Tottenham savunmasında Dier’dan kornere çıkıyor. İki kanatta Sarr ve Dennis ile etkili Watford, sağ kanatta Sarr Tottenham savunmasının solunda Reguilon’a zor anlar yaşatıyor. 8’de bu sezon ilk 11’de ilk lig maçına çıkan Kane isabetsiz vuruyor, iki takım da ilk bölümde ofansif. 15’te Sarr yokluyor rakip kaleyi, top kaleci Lloris’te kalıyor. İlk bölümden sonra rakibi kendi alanında kabul ediyor Watford, Sissoko’nun takıma katılması direnç sağlamış orta sahaya. Dakikalar ilerledikçe Tottenham’da Hojberg oyuna ağırlığını koymaya başlıyor, Kane, Bergwijn, Son ve Alli 3. bölgede pas trafiği yaratmaya başlıyorlar. 33’te Kane ceza sahasında Son’u görüyor ama kaleyi bulamıyor 7 numara. 3. bölgeye kadar topu iyi taşıyor ev sahibi ama pozisyon üretmekte zorlanıyorlar. Bekledikleri gol 42’de geliyor, Son’un ceza sahasının sağından kullandığı duran top Watford kalesinde Bachmann’ın yanından uzak köşeye gidiyor. Golde zamanlama ve pozisyon hatası yapıyor 27 yaşındaki kaleci. Tottenham topa yüzde 62 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi sekiz kez yokladığı devreyi o golle önde kapatıyor.

2. devreye bıraktığı yerden devam ediyor beyazlı takım, 47’de Alli’nin enfes ara pasına Kane’dan önce müdahale ediyor Watford savunması. Akabinde savunmanın sağında Cathcart sakatlık nedeniyle yerini Ngakia’ya bırakıyor. İyi mücadelesine rağmen pozisyon üretemiyor Watford, nadir pozisyonların birinde 54’te Sissoko’nun çizgiye inip ceza sahasına kestiği topu değerlendiremiyor Sarr, King ikilisi. 61’de Alli’nin Sarr’a sert müdahalesi sarı kartla sonuçlanırken üç dakika sonra King yerini Hernandez’e bırakıyor. 66’da Son kendi alanında kaptığı topu rakip ceza sahasına kadar taşıyıp Kane’i görüyor, onun al-at pasını yakın mesafeden dışarıya vuruyor Alli, maçın o ana kadar muhtemel en net pozisyonu. 70’te Sissoko alkışlar arasında oyundan çıkarken yerine Cleverley sahada. 84’te Moura’nın sağdan çizgiye inip kestiği topa uzak direkte Kane’den önce dokunuyor Watford savunmasında Ekong, Tottenham net fırsattan yararlanamıyor. 87’de Son oyundan çıkarken yerini Gil’e bırakıyor. Dört dakika uzatılan maçta başka gol olmayınca 57.672 taraftarın önünde Son’un golüyle üç puanı kapan Tottenham kayıpsız liderliğe yükseliyor. Onların lider olduğu haftada Arsenal’in sonuncu sırada olması kayda değer. Watford’a gelince, mücadele olarak iyiler ama 3. bölgede etkili bir golcüye ihtiyaçları olduğu aşikâr. Transfer döneminin kapanmasına iki gün kala o golcüyü bulmak beceri ve şans ister. Maçtan sonra Tottenham’ın hocası Nuno üç puandan ve futboldan memnun olduğunu ancak yakaladıkları fırsatları daha iyi değerlendirmeleri gerektiğini dile getiriyor. Bu sezon kalesinde gol görmeyen tek takım Tottenham, hocanın üstünde durduğu gibi iyi takımlar geriden inşa ediliyor…

Ziya Adnan

4 Eylül 2021

Premier Lig Seyir Defteri: West Ham United, Olimpiyat Stadı’nda keyifli derbi

Uzaklardan…

“Koca bir yazı çekirdek içleyerek sinemalarda geçirdim, taban teptim sokaklarda, tırnak yedim uyudum, denize baktım usanmadan, ölüme inandım” der şair Oktay Rifat dizelerinde. Uzaklarda yaza, güneşe, denize hasret kaldığımız, geçmek bilmeyen bir virüsün gölgesinde futbolla avunduğumuz zamanlarda Premier Lig’in yükselen takımı West Ham’a naçizane bir bakış…

Sezona evinden ırak Newscastle deplasmanında kaptığı üç puanla başlayan, sonrasında 541 günlük aradan sonra evinde 60 bin taraftarıyla buluştuğu maçtan da üç puan çıkaran West Ham United ağustos ayının son Cumartesi gününde şehirdaşı Crystal Palace karşısında. İki maçta sekiz gol bulup, kayıpsız olarak ligin zirvesine yükseldi bordo maviler, en son 2006 yazında ilk sırada yer almışlardı. Maçı kazandıkları takdirde 1983’ten beri ilk kez sezonun ilk üç maçından dokuz puan çıkarmış olacaklar. İlk iki maçta kaydettikleri sekiz gol 91 sene aradan sonra ilk kez… Başarının mimarı, futbolun efendi hocası David Moyes, onun takımdaki ikinci döneminde West Ham Premier Lig’de 98 gol kaydetti bu dönemde sadece Manchester City, Manchester United ve Liverpool’un daha fazla gol attığını hatırlatalım. Bilir misiniz, günümüzde Premier Lig’de yer alan, tarihinde 2. Lig’in altında yer almamış sekiz kulüpten biri West Ham, ligdeki en iyi dereceleri 5. bitirdikleri 1998-99 sezonunda. Takımın golcüsü Michail Antonio, kaydedeceği bir gol onu 50 gole ulaştıracak, en son 1985-86 sezonunda takımın unutulmaz golcüsü Tony Cottee o sayıyı yakaladı. Sezona iyi başlayanlardan Said Benrahma, son yedi lig maçında yedi gole doğrudan katkı sağladı, üç gol attı ve dört asist yaptı. Rakip Crystal Palace, ilk iki maçta bir puan çıkardı Güney Londra’nın Kartalları, bu sezon düşmeye namzet olarak görülen takımlardan. Yeni teknik direktörleri, Arsenal’in unutulmaz kaptanı Patrick Vieira, Roy Hodgson’ın yerine geçti ama temel sorun takımdan ayrılan deneyimli topçular. Son on Londra derbisinde üç puan sevinci yaşayamadılar, o maçların beşini beraberlikle tamamladılar. Ev sahibi 4-2-3-1 dizilişinde, golcüleri Antonio’nun arkasında, Bowen, Fornals, Benrahma üçlüsü. Misafir takım Palace 4-3-3 dizilişinde, ileri uçta Ayew, Benteke, Zaha. İlk bölümde savunma dörtlüsünü kalesinden uzak kuran, top rakipteyken takım halinde kapanan rakip karşısında pozisyon üretemiyor West Ham, ilk sekiz dakikada kullandıkları iki kornerden sonuç alamıyorlar. Savunmadan uzun toplarla çıkan Palace solda Zaha, sağda Ayew ile pozisyon üretmeye düşüncesinde. 15’te rakip ceza sahasında dönerek vuruyor Antonio, top savunmadan dönüyor. 20’den sonra baskıyı artıyor West Ham, 26’da ceza sahasında oluşan karambolde Fornals ve Soucek’in vuruşları savunmadan dönerken rakip savunmanın ortasında Andersen ve Guehi hatasız oynuyor. 39’da beklenen gol geliyor, ceza sahasında Antonio, Fornals’ın önüne bırakıyor, yakın mesafeden kaçırmıyor 8 numara. Golden sonra beraberlik için yükleniyor Palace, West Ham topa yüzde 48 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi sekiz kez yokladığı devreyi önde kapatıyor.

2. devrenin başında takımlar aynı kadrolarla sahada. 50’de rakip savunma arkasına sarkan Benrahma’nın vuruşu Palace kalecisi Guaita’da kalıyor. Topa daha çok sahip olmasına rağmen pozisyon üretemiyor sarı formalı misafir takım, sezonun gol sevinci yaşayamayan üç takımından biri. 52’de West Ham atağında müsait pozisyonda isabetsiz vuruyor Bowen, takımı bu sezon pozisyon üretiminde etkili. 58’de beklenmedik anda beraberliği yakalıyor Palace, ceza sahasında Benteke’nin kafa pasında Callagher altı pasta sağ çaprazdan topu uzak köşeye bırakıyor. O gol ateşliyor Vieira’nin takımını, 65’te Benteke’nin rakip savunma arasından kafa vuruşu az farkla dışarı çıkarken kale arkasını dolduran Palace taraftarlarının tezahüratları yankılanıyor Olimpiyat Stadı’nda. 68’de Antonio çıkıyor sahneye, savunmadan gelen uzun topa Andersen’in müdahalesine rağmen önüne alıp sert vuruşla Guatia’nın yanından ağlara gönderiyor. Ama uzun sürmüyor sevinçleri, 70’te kalabalık savunma arasında dönerek köşeye bırakıyor Callagher, Palace yeniden beraberliği yakalıyor. O gol haftanın en güzel gollerinden. 79’da West Ham’da Bowen yerini Lanzini’ye bırakıyor. 80’den sonra üç puan için yükleniyor West Ham, 87’de Yarmolenko Fornals’ın yerine sahada. Son dakikalarda gole daha yakın misafir takım, uzatma dakikalarında duran topta Guethi’nin kafa vuruşu az farkla dışarda. Dört dakika uzatılan maçta başka gol olmayınca takımlar ikişer golle puanları paylaşıyor. Rakibin kaliteli ileri üçlüsü karşısında iyi mücadele eden Palace’da iki gol bulan Chelsea’den kiralık 21 yaşındaki Callagher maçın adamı. Maçtan sonra West Ham’ın hocası Moyes’a bir önceki maçta Leicester City karşısında müthiş oynadıklarını, bu maçtaki düşüşü soruyorum. Bu maçta pas trafiği yaratmakta zorlandıklarını, Palace’ın ilk yarıda çok iyi mücadele ettiğini, zeminin kötülüğünün takımını olumsuz etkilediğini, bu zeminin Premier Lig standardına yakışmadığını dile getiriyor. Milli maç arasından sonra Manchester United’ı ağırlayacaklar, o maç kaçmaz derim.

Ziya Adnan

31 Ağustos 2021

Premier Lig Seyir Defteri | Arsenal: Bulutsuzluk özlemi…

Uzaklardan…

“Temmuz bitti, ağustos da bitecek, eylülde ellerin üşüyecek, ısınmak için geleceksin, biliyorum” der dizelerinde şair. Geçmek bilmeyen pandeminin gölgesinde, uzaklarda, yaza, güneşe hasret, bulutsuzluk özlemiyle geçen zamanlarda Premier Ligde Londra derbisine naçizane bir bakış…

Sezonu Brentford deplasmanında yenilgiyle açan Arsenal evinde Chelsea karşısında. 2020-21 sezonunu 8. bitiren takım 1995-96 sezonundan sonra ilk kez Avrupa kupalarında yer alamayacak. Beş sezondur Şampiyonlar Liginde yoklar ama sezonluk bilet fiyatları listesinde en pahalı biletle ilk sırada. Arsenal’in en ucuz sezonluk bileti 891 sterlin. Diğer yanda geçen sezonun şampiyonu, Şampiyonlar Ligi finalisti Manchester City, Avrupa’nın en değerli kadrolarından birine sahip, bu sezon Jack Grealish, Raheem Sterling ve Kevin De Bruyne gibi oyuncuları 325 Sterlin gibi düşük bir fiyata izlemek mümkün Ethiad Stadı’nda. Çoğunluk Arsenal taraftarı Kroenke’nin yönetiminde kulübü yavaş yavaş tek amacı şirketinin kârını artırmak olan ruhsuz bir kabuğa dönüştürdüğüne inanıyor. Son beş sezonda Şampiyonlar Ligine hasret kalmış bir orta sıra takımının ülke futbolunun en pahalı kombinesine sahip olması başka türlü nasıl açıklanır ki! Daha önce de yazmıştım, Arsenal’in hikâyesi Yusuf Hayaloğlu’nun dizeleri misali: “Bazen bir uçurum kalır, bazen de martıların ardından, velvele koparan bir leş kalır, bir intihar gibi, puşt olunca sevdalar.”

Yere gelmişken, bahis sitelerine göre küme düşme bahislerinin yüzde 9,2’si Arsenal’i işaret ediyor, bahisçilere göre Crystal Palace ve Southampton’dan sonra düşmeye en yakın takım Topçular. Tarihlerinde sadece bir kez küme düştüklerini, bunun da 1. Dünya Savaşı›ndan önce olduğunu hatırlatalım. Arsenal kazandığı takdirde 2004’ten beri ilk kez rakibini arka arkaya dört maçta mağlup etmiş olacak. Chelsea’nin son sezonlarda Arsenal karşısında karnesi kötü, mavili takım son 14 maçın sadece üçünü kazanırken altı maçtan puansız ayrıldı. Arsenal 4-2-3-1 dizilişinde, gol umutları Martinelli’nin arkasında Pepe, Smith-Rowe-Saka üçlüsü. Chelsea 3-4-2-1 dizilişinde, transfer döneminde 97,5 milyon Sterlin bedelle kadrolarına kattıkları Lukaku’nun arkasında Mount, Havertz ikilisi. 2014’te Everton’a 28 milyona sattıkları oyuncuyu 7 sene sonra neredeyse dört katına satın almanın mantığını anlamak zor ama futbolun içinde bu da var. Arsenal savunmasının ortasındaki Mari ve Holding’in, Lukaku, Havertz ve Mount üçlüsüyle baş etmesi zor. Chelsea için zor olan, solda Marcos Alonso’nun Saka’yı durdurabilmesi. 15’te golü bulan Chelsea oluyor, Lukaku rakip kaleye sırtı dönük Kovacic’in pasını alıp, Mount’u görüyor, onun savunma arkasını pasına ceza sahasına kesen James ve Lukaku’ya sadece dokunmak kalıyor. Pozisyonda Mari’nin orada Lukaku’yu marke edememesi, sonrasında asla kazanamayacağı topun peşine düşüp pozisyon kaybetmesi golü hazırlayan faktörler. 35’te fark ikiye çıkıyor, Havertz ve Alonso sol kanatta paslaşıyor, Alonso Lukaku’yu görüyor, onun Mount’a pasını ceza sahasının sağından bitiren James, Arsenal kalesinde Leno çaresiz. Ev sahibi tüm isteğine rağmen rakibin etkili forvet hattı karşısında çaresiz, oysa rakibe daha yakın oynayıp sertlik sınırlarını zorlamaları gerek. Arsenal topa yüzde 38 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi sadece bir kez bulduğu devreyi iki farkla geride kapatıyor.

2. devreye bıraktığı yerden başlıyor Chelsea, 47’de Lukaku çalımlarla ceza sahasına giriyor, kalabalık savunma vuruşuna izin vermiyor. 66’da Arsenal’de sakatlanan Tierny’nin yerini savunmanın solunda Tavares alıyor. 70’te gole yaklaşan misafir takım, Alonso’nun pasında Reece’in vuruşu savunmadan dönüyor. 78’de Lukaku’nun gösterisini izliyor Emirates Stadı’nı dolduran 60 bin taraftar, rakip ceza sahasının önünde alıyor, veriyor, Mount’un ortaladığı topa savunmada Holding’in önüne geçip vurduğu kafa vuruşu üst direkte patlıyor. 72’de Chelsea’de Kovacic-Kante değişikliği geliyor. 79’da sakatlanan Martinelli yerini Balogun’a bırakıyor. 82’de Chelsea’de Mount’un yerine Ziyech sahada. 87’de yine Lukaku çıkıyor sahneye, Havertz’in önüne bıraktığı enfes pası Leno’ya nişanlıyor 29 numara. Velhasıl Londra derbisini zorlanmadan kazanan Chelsea oluyor. İki takım arasındaki kalite farkını anlamak için yedek kulübelerine bakmak yeterli. Chelsea nicedir kaliteye yatırım yaparken Arsenal gençleriyle çıkış arıyor. Arteta, maç sonu basın toplantısında sakat oyuncularının dönüşüyle daha iyi olacaklarını, Chelsea karşısında istekli oynadıklarını, takımının performansının umut verici olduğunu dile getiriyor. Bir sonraki lig maçında Manchester City deplasmanındalar, Arteta adına çanlar çalıyor muhtemel ama sorun hoca mı derseniz yönetime bakın derim…

Ziya Adnan

26 Ağustos 2021

Championship Günlükleri | Hull City: Sahil şehrinin kaplanları

Uzaklardan…

1904 senesinde kurulmuş Hull City AFC (Association Football Club), İngiltere’nin Yorkshire bölgesinde, 256.100 nüfuslu şehrin nicedir gözlerden ırak takımı, namı-diğer ‘Tigers’ (Kaplanlar),1960’lı senelerin başına kadar Noel Günü’nde tüm takımlar maç yaparken balıkçılık endüstrisindeki taraftarlarının işte olması gerektiği için onlar Grimbsy Town ile o günün fikstüründen muaf tutulmuşlar. Köklü tarihlerinde ilk kez 2008-09 sezonunda Ada futbolunun en üst liginde boy gösterdiler. En iyi dereceleri 2013-14 sezonunda, ligi 16. sırada bitirirken Federasyon Kupası’nda final oynadılar. Unutmak isteyeceğimiz, eskiyi özleten bir yazı daha geride bırakmaya hazırlandığımız zamanlarda Championship’te çıktıkları Fulham deplasmanı vesilesiyle hatırlayalım sarı siyahlıları…

2014-15 sezonunun sonunda ligi 18. sırada bitirip küme düştü Hull City ama sevdalıları çok beklemedi dönüşü. Ertesi sezon mayıs ayında oynanan Championship finalinde Sheffield Wednesday’i tek golle yenerek döndüler bıraktıkları yere. Sonrası kötü zamanlar, ancak bir sezon dayanabildiler elitlerin liginde. Championship’te 2019-20 sezonuna iyi başladılar, pandemi nedeniyle taraftarların statlara alınmadığı zamanlarda düşüşe geçtiler, son 20 maçın 16’sını kaybedip 3. Lig’e düşerken geçmişe ağıt yakıyordu sevdalıları. Ada futbolunun mabetlerinin sessizliğe büründüğü zamanlarda çıkışa geçtiler, 24 Nisan 2021’de, Lincoln City’de 2-1 kazandıkları maçın ardından yeniden Championship’e döndüler. Deplasmanlarda kaydettikleri 44 gol profesyonel liglerin rekoruydu o sezon. Yeni sezonda 24 kişilik kadronun toplam değeri 10,4 milyon sterlin, ligin Peterborough United’dan sonra en mütevazı kadrosu. 24 yaşındaki ofansif orta saha Honeyman 900 bin sterlinle kadronun en değerli oyuncusu…

Üç maçta tek galibiyet alabilen takım zorlu Fulham deplasmanında 4-2-3-1 dizilişinde çıkıyor sahaya. Ev sahibi üç maçta topladığı 7 puanla ligde 3. sırada, kazandıkları takdirde liderliğe yükselecekler. İki takım tarihte 96 kez karşılaşmış, 32 kez Fulham, 36 kez Hull City kazanmış. En son 2019 Ocak ayında karşılaştılar, Fulham, Cavaleiro’nun golüyle sahadan üç puanla ayrılan takım oldu. 4-2-3-1 dizilişinde başlıyor Hull City, gol umutları 27 numaralı Magennis. Ev sahibi Fulham 4-2-3-1 dizilişinde, Mitrovic’in arkasında Kebano, Carvalho, Cavaleiro üçlüsü. İlk bölümde sol hücum beki Robinson ile etkili ev sahibi, 6. dakikada Ream’in savunma arkasına pasında Robinson’un ceza sahasına kestiği topa Mitrovic’den önce müdahale ediyor Hull City savunması. Portakal renkli takım rakibi orta sahada karşılarken 8’de orta sahadan gelen Docherty’nin vuruşuyla ilk tehlikeyi yaratıyor. O pozisyon iştahını artırıyor takımın, topa daha çok sahip olmasına rağmen pozisyon üretemiyor Fulham, Mitrovic kalabalık savunma arasında ağır kalıyor. 16’da Fulham kaptanı Ream’in sakatlığı nedeniyle üç dakika duruyor maç, Ream devam edemiyor, yerine savunmanın ortasında Mawson sahada. 22’de öne geçiyor Fulham, soldan kullanılan kornerde demarke vaziyette kafayı vuran Mitrovic, asist Seri. Pozisyonda Hull City savunması adam paylaşımında hatalı. Kadro değeri olarak rakibin çok altında olmasına rağmen iyi mücadele ediyorlar, onların da sıkıntısı final paslarında. 34’te fark ikiye çıkıyor, soldan Robinson’un getirdiği topu önüne alıp kaleci Ingram’ın yanından bitiren Carvalho. Fulham’ın alt yapısından yetişen 2002 doğumlu ofansif orta saha adından çok söz ettirecektir sanırım. İki farkla geriye düştükten sonra savunmada açıklar vermeye başlıyor Hull City, Fulham’da solda Robinson ilk devrede sahanın iyilerinden. Misafir takım topa yüzde 42 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi altı kez yokladığı devreyi iki farkla geride kapatıyor…

2. devreye takım halinde kapanarak başlıyorlar, orta sahada 8 numaralı Docherty atakları başlatan oyuncuları. 3. bölgeye kadar iyi getirdikleri toplarda bitirici oyuncularının olmayışı önemli eksikleri. 50’de Lewis-Potter müsait pozisyonda isabetsiz vuruyor. 56’da gelişen Fulham atağında soldan Robinson’un ortasında Mitrovic’in kafa vuruşu az farkla dışarda. 59’da Docherty ile bir kez daha yokluyor rakip kaleyi Hull City, iki farka rağmen oyundan kopmuyorlar. 70’te Craven Cottage’i dolduran taraftarların alkışları arasında Carvalho yerini Angusissa’ya bırakıyor. Son bölümde iki takım da orta sahayı çabuk geçiyor, savunmanın ortasında Bernard ile Mitrovic mücadelesi kayda değer. 82’de sertliğin dozu kaçınca Bernard sarı kartı görüyor. Sonrasında baskıyı artırıyor Fulham, 86’da Anguissa pasını vermekte geç kalınca gol fırsatı kaçıyor. Üç dakika uzatılan maçta başka gol olmayınca Fulham iki golle kazanıp liderliğe yükseliyor. Hull City’e gelince, mütevazı kadrosuyla hedef lige tutunabilmek. Maç sonu basın toplantısında 41 yaşındaki hocaları Grant McCann maça iyi başladıklarını, Premier Lig tecrübesine sahip rakipleri karşısında iyi mücadele ettiklerini ancak gollerde basit pozisyon hataları yaptıklarını, Championship’in zorlu bir lig olduğunu, bu seviyede basit hatalara yer olmadığını dile getiriyor.

Ziya Adnan

24 Ağustos 2021

Premier Lig Seyir Defteri: Tottenham Hotspur, Kane’siz zamanlar…

Uzaklardan…

Kane’e gelince, “Bazen birinin yokluğuna o kadar alışırsınız ki, başka birinin gelip o boşluğu doldurmasından korkarsınız” der Balzac. Tottenham sevdalılarının şimdilerde durumu tam da budur sanırım…

Ağustos cumasında perdelerini açtı Premier Lig, bu sezon 30. yaşını kutluyor, nice senelere… Açılış maçında 74 seneden sonra ülke futbolunun en üst ligine dönen Brentford, Arsenal’i iki golle devirirken adını kıyısına kurulduğu nehirden alan 30 bin nüfuslu kasabanın sakinleri nicedir hasret kaldıkları sevinci yaşıyordu. Yakın geçmişte taraftarların maç öncesi aralarında para toplayıp alt liglerde futbola tutunmaya çalışan takımlarına yardım elini uzattıklarını düşününce geldikleri nokta takdire şayan. Arsenal’e gelince, onların hikâyesi nicedir kötü yönetilmenin sonucu, hikâye nerede, ne zaman değişir kim bilir…

O maçtan iki gün sonra, güneşli bir Londra gününde, 58.262 taraftar önündeki Tottenham Hotspur 4-2-3-1 dizilişinde, transferi yılan hikâyesine dönen, gönlü Manchester City’den yana Kane’nin yokluğunda ileri uçta Son, arkasında Bergwijn, Alli, Moura üçlüsü. Misafir Manchester City 4-3-3 dizilişinde, ileri uçta Mahrez, Torres, Sterling üçlüsü, 2. bölgede Grealish, Fernandinho, İlkay Gündoğan. Sezonun ilk maçında Tottenham Hotspur’de Nuno Espirito Santo kenarda ilk maçına çıkıyor. Yeri gelmişken, Andre Villas-Boas, Spurs’ün son altı hocası içinde ilk Premier Lig maçını kazanamayan tek isim, ne diyelim, onunki de istenmeyen rekor. Kane’e gelince, Tottenham, onun olmadığı son 17 Premier Lig maçının sadece beşini kazanabildi. Ama galibiyetlerden birinin Şubat 2020’de Manchester City karşısında 2-0’lık skorla olduğunu hatırlatalım. İlk bölümde savunmadan uzun toplarla çıkıyor Tottenham, henüz 3. dakikada Manchester City’nin yeni transferi Grealish’in adam eksiltme becerisini izliyoruz, pozisyondan doğan serbest vuruşta İlkay Gündoğan’ın vuruşu savunmaya çarpıp kornere çıkıyor.

Grealish demişken, 2020-21 sezonunda sadece Kevin De Bruyne (3,2), Jack Grealish’in oyun başına 3,1 kilit pas kaydını geride bırakan tek oyuncu. Grealish, Manchester City’nin Portekizli yıldızı Fernandes’den 11 maç daha az oynamasına rağmen, oynadığı maçlarda takım arkadaşlarına 70 gol fırsatı yarattı, Bruno Fernandes’in (77) ardından ikinci sırada. Maç başına açık oyundan ortalama 2,88 Premier Lig’deki en yüksek oran.

Maça dönersek, Kane’nin yokluğunda 3. bölgede top tutmakta zorlanıyor Tottenham, top kayıpları beraberinde Manchester City ataklarını getiriyor. 5. dakikada Mendy’nin soldan ortasına Tottenham kalesinde Lloris zamanlama hatası yapıyor, Fernandinho’nun kafa vuruşu isabetsiz. Manchester City savunmasının merkezinde Ake oyunu geriden kuran oyuncuları. 15’ten sonra Moura ve Bergwijn’nin topla daha fazla buluşması Tottenham’ın oyunda dengeyi kurmasına vesile oluyor. 40’ta City savunmasının az adamla yakalandığı pozisyonda Son ceza yayı üzerinden vuruyor, top ev sahibi taraftarların “ah”ları arasında az farkla dışarda. Tottenham topa yüzde 32 oranında sahip olduğu, sertlik sınırlarını zorlayarak rakibin oyun kurmasına izin vermediği devreyi golsüz kapatıyor.

2. devreye ofansif başlıyor ev sahibi, 49’da Moura müsait pozisyonda isabetsiz vuruyor. Akabinde Sterling’in vuruşu kaleci Lloris’te kalırken maçta rakip kaleyi bulan ilk vuruş olarak kayıtlara geçiyor. 55’te öne geçiyor Tottenham, Bergwijn’in asistinde sağ çaprazdan uzak köşeye enfes vuruyor Son, Manchester City kalesinde Ederson sadece izliyor. Manchester City savunmasının solunda Mendy’nin pas hataları kenarda hocası Guardiola’yı düşündüyor olmalı ki her hatadan sonra tepkisini gösteriyor. Geriye düştükten sonra rakip kaleye yükleniyor misafir takım, onların da bariz eksikliği kaliteli bitiriciye sahip olmamaları. 60’ta yine Mendy’nin hatasında Bergwijn karşı karşıya kaldığı pozisyonda isabetsiz vuruyor. Yüksek enerji ve tempoyla oynayan rakibi karşısında net pozisyon üretemiyor City, 70’te Jesus Sterling’in yerine sahada. 74’te Grealish’in savunma arkası koşusu sonrası vuruşu kaleci Lloris’te kalıyor, o dakikaya kadar Tottenham iyi savunuyor kalesini. 76’da Tottenham’da Bergwijn yerini Lo Celso’ya bırakıyor. Akabinde iki değişiklik daha geliyor Guardiola’dan, Mahrez yerini yaratıcı De Bruyne’e bırakıyor. 84’te rakip kaleyi yokluyor 17 numara, Lloris topu kornere çeliyor. Velhasıl dört dakika uzatılan maçı Kane’siz kazanıp üç puanla başlıyor Tottenham. Manchester City’e gelince, ilk maçında ilk yenilgisini aldı geçen sezonun şampiyonu, muhtemel Kane’i bekliyor. Maçın adam, Lucas Moura, enerjisi ve oynama iştahı ile takdire şayan. Maç sonu basın toplantısında Guardiola maça iyi başladıklarını, geçen sezon aynı sistemle şampiyon olduklarını, kontrayı çok iyi uygulayan rakip karşısında bu maçta pozisyonlar verdiklerini dile getiriyor.

Kane’e gelince, “Bazen birinin yokluğuna o kadar alışırsınız ki, başka birinin gelip o boşluğu doldurmasından korkarsınız” der Balzac. Tottenham sevdalılarının şimdilerde durumu tam da budur sanırım…

Ziya Adnan

19 Ağustos 2021

Lionel Messi’den çok zaman önce: Bombacı

Uzaklardan…

Bilir misiniz, hayatın siyah beyaz olduğu, yayıncı kuruluşların futbola el atmadığı, Lionel Messi’nin henüz dünyaya gelmediği zamanlarda, onun 2012’de kırdığı rekorun sahibi Alman futbolcu yeşil sahalarda adını duyuruyordu. Takvim yaprakları 3 Kasım 1945’i gösterirken Almanya’nın Nördlingen şehrinde dünyaya gelmiş, futbol kariyerine TSV 1861 Nördlingen takımında başlamış. 1963-64 sezonunda takımın formasını giydikten sonra 1964 senesinde FC Bayern Münih’e transfer oluşu futbol âleminde adını duyurmaya başladığı zamanlar…

Eduardo Galeano, “Gölgede ve Güneşte Futbol” kitabında, Münih TSV kulübü teknik direktörünün ona, “Futbolda bir yere gelemezsin, en iyisi sen başka bir iş tut!” dediğini anlatır. O yıllarda bir tekstil fabrikasında günde 12 saat çalışmaktadır. O dönemlerdeki lakabı, ‘The Short Fat Müller’ (Kısa şişman Müller), muhtemel ilk teknik direktöründen miras… Bayern Münih takımıyla antrenmanlara çıkmaya başladığında, hocası Czik Cajkovski’nin, “Bu halterciyle ne yapmamı bekliyorsunuz ki?” cümlesi fiziğini anlatmaya yeter sanırım. O zamanlarda Bundesliga’nın bir alt liginde, “Regionalliga Süd”de (Yerel Güney Ligi) mücadele eden yeni takımının topçuları arasında Franz Beckenbauer ve Sepp Maier’in olduğunu hatırlatalım.

MÜKEMMEL OYUN ZEKÂSI

1965’te Bundesliga’ya yükselen Bayern Münih 1969, 1972, 1973, 1974 senelerinde şampiyonluklar yaşıyor, golcü ise 1967, 1969 senelerinde Alman futbolunun en iyisi seçiliyordu. Boyunun kısa olması (1.76), kısa mesafedeki çabukluğu, yere sağlam basması, fırsatçılığı onu en iyi tanımlayan özellikler. O yıllara yetişmiş olanlar hatırlar, olmadık bir pozisyonda ceza sahası içinde dolaşırken topla buluştuğu anda yüzünü kaleye döner, gol vuruşunu yapardı.

Savunma oyuncuları golü nasıl yediklerini anlamazlardı bile, çocuktum, yaşıtlarımın Pele’ye hayran olduğu zamanlardı, benim kahramanım ise “Bombacı”ydı. Sezgisel oyun zekâsı mükemmeldi, topun nereye geleceğini kestirir, işi fazla uzatmazdı. Çok sonraları Alman futbolunun efsanesi Karl-Heinz Rummenigge onu ceza sahasındaki “Muhammad Ali” olarak tanımlayacaktı. David Winner, 2000’de yayınlanmış Hollanda futbolunu anlatan “Brilliant Orange: The Neurotic Genius of Dutch Football” kitabının ona ayırdığı bölümünde, onun klasik bir forvet olmadığını, ancak ceza sahası içindeki çabukluğu, gol vuruşlarındaki hüneriyle mükemmel bir “gol makinesi” olduğunu yazar…

1970 Dünya Kupası’nda İngiltere’ye karşı oynanan maçta, uzatma dakikalarında attığı golle bir önceki dünya kupasını kazanan İngiltere turnuvaya veda ediyor, grup maçlarında Bulgaristan ve Peru karşısında hat-trick yapan golcü turnuvayı 10 golle kapatıyordu. 1971-72 sezonunda Bundesliga’da kaydettigi 40 gol rekoru 2020-21 sezonunda Lewandowski tarafından kırıldı. 1972 Avrupa Şampiyonası finalinde 2 gol atarak Almanya’yı kupaya taşırken, turnuvanın en çok gol atan futbolcusu oluyordu. Onun takımda olduğu dönemde (1964-1979) Bayern Munih dört Bundesliga şampiyonluğu yaşadı, dört sezonda Almanya kupasını kaldırdı. Takımda geçirdiği 15 sezonda 7 kez gol kralı olan golcünün 594 maçta 547 golü var. Almanya Futbol Federasyonu ile ters düşüp 28 yaşında milli takımdan emekli oldu. 1979’da Kuzey Amerika’nın Fort Lauderdale Strikers takımına transfer oldu, burada üç sezon futbol oynadı.

MESSI SEVİNCİ

1982 senesinde futbola veda ettikten sonra alkolizmin pençesine düştü, uzun süre alkol bağımlılığı ve depresyon tedavi gördükten sonra Bayern Münih’in alt yapısına antrenör olarak döndü. 1999 senesinde “International Federation of Football History & Statistics (IFFHS)” tarafından yüzyılın en iyi 9. futbolcusu seçildi. 2008 Temmuz’unda doğup büyüdüğü şehrin stadı “Rieser Sportpark”a onun adı verildi. Onun geçmişte Messi için söylediklerini hatırlatalım yeri gelmişken: “My record stood for 40 years and now the best player in the world has broken it. I’m happy for him. Only one defect: he doesn’t play at Bayern.” (Benim rekorum 40 seneden sonra dünyanın en iyi futbolcusu tarafından kırıldı, onun adına sevinçliyim. Ama Messi’nin tek eksiği Bayern’de oynamaması…)

BİR YILDA 85 GOL

Ve 1967’den 1978’e kadar 7 sezonda gol kralı olan, günümüzde Lionell Messi’nin kırmış olduğu rekorun eski sahibi, 1972 senesinde bir takvim yılı içinde 85 gol atan “Bomber” (Bombacı) lakaplı efsane Alman golcü Gerhard Müller 15 Ağustos 2021 tarihinde 75 yaşında Alzheimer hastalığının pençesinde aramızdan ayrıldı. Çocukluk, gençlik zamanlarımızın bir efsanesi daha göçüp gitti bu dünyadan. Kendi adıma, izlediğim golcüler içinde en iyisiydi, üstat Garry Lineker taziyesinde onu izleyerek kendini geliştirdiğini, ondan çok şey öğrendiğini dile getirmiş. Bayern başkanı Herbert Hainer taziyesinde, FC Bayern ve tüm taraftarları için üzücü, kara bir gün olarak tanımlıyor ve devam ediyor: “Gerd Müller olmasaydı, FC Bayern bugün hepimizin sevdiği kulüp olmazdı. Adı ve hatırası sonsuza kadar yaşayacak.”

Ziya Adnan

18 Ağustos 2021

Premier Lig Seyir Defteri: Watford FC; yine, yeniden

Uzaklardan…

2019-20 sezonunun sonunda elitler liginden düşen üç takımdan biriydi Watford FC; Londra’nın 30 kilometre kuzeybatısında Hertfordshire bölgesinin 90 bin nüfuslu kasabasının sarı siyahı, nam-ı diğer ‘Hornets’ (eşek arıları). Geçen sezon birlikte düştükleri Norwich City ile döndüler bıraktıkları yere, kalıcı olurlar mı zaman gösterir. Son altı sezonun beşini Premier Lig’de geçiren takımın sezonun açılış maçı vesilesiyle görüntüsüne naçizane bir bakış…

Chelsea’den sonra ligin en kalabalık kadrosuna (35) sahip takımın toplam değeri 124,3 milyon sterlin, Burnley ve Norwich City’den sonra ligin en mütevazi takımı. 24 futbolcusu İngiltere dışında dünyaya gelmiş; 23 yaşındaki Senegalli sağ kanat Ismaila Sarr 20 milyon sterlinle kadronun en değerlisi. Geçen sezon ligi 2. sırada bitiren takımın 13 gol ve iki asistle en üretken oyuncusu, 3. bölgede katkısı Watford’un yükselişindeki en önemli etken. Geçen sezonki istatistikleri arasında şu veri göze çarpıyor: 3. bölgede en fazla top taşıyan ve sezon boyunca 1.200 dakikadan fazla sahada kalmış oyuncular arasında 4. sırada. Transfer döneminin kapanmasına günler kala Ismaila Sarr’ı elde tutmak bu yaz Watford yönetimi için 1 numaralı hedef olmalı. Yeni transferler içinde göze batan FC Nantes’tan 10 milyon sterlin bedelle kadroya katılan 1999 doğumlu Faslı orta saha Imran Louza. Rakip Aston Villa, takımın değerlisi Grealish’i 100 milyon sterline Manchester City’ye satarken önemli bir hücum silahını kaybediyor, yerine Norwich City’den 24 yaşındaki Arjantinli sağ kanat Buendia’yi transfer ediyordu. Grealish’in yeri dolar mı zaman gösterir…

Ev sahibi Watford güneşli yaz gününde 20.051 taraftar önünde 4-5-1 dizilişinde başlıyor maça, transfer döneminde takıma katılan 23 yaşındaki gol umutları Dennis’in arkasında Sarr, Cleverley, Etebo, Kucka, Sema beşlisi. Aston Villa 4-2-3-1 dizilisinde, yeni transferleri golcü Ings’in arkasında El Ghazi, Buendia, Young üçlüsü. İştahlı başlıyor maça Watford, sağ kanatta Sarr çabukluğuyla göze batanlardan. Henüz 3. dakikada rakip alana taşıyor topu, vuruşu isabetsiz. İlk bolümde Grealish’in yokluğunda 3. bölgede pas trafiği yaratmakta zorlanıyor misafir takım, Watford gole daha yakın ve 10. dakikada golü buluyor. Sağdan topu taşıyan Sarr, onun ceza sahasına kestiği topa yerden vuran Dennis takımını öne geçiriyor. Villa kalesinde Martinez pozisyonda hatalı. Golden sonra beraberliği yakalama adına 3. bölgede çoğalmaya başlıyor misafir takım, solda 3 numaralı Targett geniş alanlarda takımın üretken oyuncusu. İlk 20 dakikanın sonunda rakip kaleyi bulan vuruşlarının olmayışı kayda değer. Topa daha çok sahip olmalarına rağmen final paslarında etkisiz görünüyor Villa, Watford top geniş alanlara taşıdığı her pozisyonda tehlike yaratıyor. 28’de Sarr ceza sahası dışından vuruyor, top kaleci Martinez’de kalıyor. Devrenin bitimine yakın fark ikiye çıkıyor, devrenin yıldızı Sarr sağdan ceza sahasına girip sert vuruyor, rakip savunmaya çarpan top ağlarla buluşuyor. İki takımın topa eşit derecede sahip olduğu, Watford’un gol yollarında daha etkili olduğu devre iki farkla kapanıyor.

2. devreye Targett’in yerine Ramsey’i oyuna alarak başlıyor Villa, 48’de maçta ilk kez gole yaklaşıyorlar, Watkins’in sol çaprazdan vuruşu savunmaya çarpıp kornere çıkıyor. Devrenin başında savunmaya daha yakın oynuyor Watford, Villa orta sahasında McGinn daha çok zaman ve alan buluyor. Savunmada eksik yakalandıkları pozisyonlarda çabuk Watford hücumcuları karşısında bocalıyorlar, 54’te sarı kartı gören Villa savunmasında Mings. 60’ta El Ghazi’nin yerine Bailey’i oyuna sürüyor Smith, Villa geçen sezonki görüntüsünden uzak. 65’te sakatlanan Dennis yerini Suarez’e bırakıyor. Oyuna girdikten hemen sonra haftanın golüne imza atıyor 29 numara, Cleverley’nin asistinde ceza sahasının dışından uzak köşeye mükemmel vuruyor, fark üçe çıkıyor. 69’da sezonun ilk golünü kaydediyor takımının en iyisi McGinn, ceza sahası dışından soluyla üst köşeye enfes vuruyor. Son bölümde farkı azaltmak için yükleniyorlar, bitime 12 dakika kala Watford’un emektar golcüsü Deaney sahada. Uzatma dakikalarında Traore’nin düşürülmesiyle kazandığı penaltıyı golle çeviren İngs, fark bire iniyor ama zaman yetmiyor. Villa sahadan 3-2 yenik ayrılırken ligin çiçeği burnunda takımı Watford iyi başlıyor. Maçın adamı İsmaila Sarr fark yaratan oyunculardan, Watford sevdalılarının gönlünde yeri büyüktür muhtemel…

Ziya Adnan

17 Ağustos 2021