Futbol şehrindeki olimpiyat…
Uzaklardan…
Hiçbir şeyin değişmediği, ama her şeye alıştığımız, Olimpiyat ruhunu unuttuğumuz zamanlarda Servet Tazegül, Nur Tatar, Aslı Çakır Alptekin ve Gamze Bulut yaralı ruhumuza pansuman oldu…
Takvim yaprakları 27 Temmuz 2012’yi gösterirken, 2012 Londra Olimpiyat Oyunları “28 Days Later”, Slumdog Millonaire”, “Trainspotting” filmlerinin yönetmeni Danny Boyle’un o müthiş gösterisi ile sahne aldı. Doğu Londra’nın göçmen mahallesi olarak bilinen Stratford semtinde, 427 milyon Sterlin’e mal olmuş Olimpiyat Stadı, uzun süre hafızalardan çıkmayacak o şölenin açılışına ev sahipliği yaparken, 20 Ekim 1956 doğumlu dahi İngiliz, yönetmenlik kariyerinin en önemli eserini sahneye koyuyordu. Hazırlığı 7 sene sürmüş, 27 milyon Sterlin’e mal olan, 15 bin gönüllünün yer aldığı o görsel şöleni televizyon ekranında izlerken keşkeler geçti içimden.
Anlatayım… Geçen yazdı. Bir arkadaşım Olimpiyat biletlerinin satışa çıktığını, açılış töreninin biletlerinin de satıldığını söylediği zaman, sporun kalbinin attığı bu şehirde nicedir yaşamış olmanın verdiği rahatlıkla davranmıştım. Öyle ya, acelesi yoktu; nasılsa bulunurdu bir kaç bilet. Zaten futbol sezonu da başlamıştı. Sevinçli bir telaş içinde unutuldu gitti Olimpiyat meselesi; ta ki gazetelerde biletlerin tükendiğini okuyana kadar. Of… Of! Stada çok da uzak olmayan bir mekânda o şöleni izlerken gel de kahrolma…
İngiltere Kraliçesi’ni, James Bond Daniel Craig’i, dahi komedyen Rowan Atkinson’u, David Beckham’ı bir araya getiren, artık aramızda olmayanları da unutmamış o mükemmel gösteri 27 tonluk çanın sesiyle açılırken, o görkemli stadı dolduranlar bir ömürde ancak bir kere yaşanabilecek bir açılışa tanıklık ediyordu. 204 ülkenin katıldığı, ülkeye 10 Milyar Sterlin civarında kazandırması beklenen Londra Olimpiyatı 1948’den 56 sene sonra bir kez daha bu spor şehrinde hayat buldu. Dünyaya televizyonu, radyoyu, penisilini, interneti, unutulmaz müzisyenleri, futbolu armağan etmiş bir ülkenin başkenti, tarihinde üçüncü kez Olimpiyata ev sahipliği yapıyordu.
O görsel şöleninin içinde, tüm dünyanın gözleri önünde, kendi kraliçelerini bile ti’ye almaları gülümsetti doğrusu. Tam da o helikopterden Bond’un atlamasını beklerken! Sanırım kendilerinden çok emin olan ulusların, ileri demokrasinin cesaret edebileceği bir gösteriydi izlediğimiz. Çakma kraliçe uzun paçalı donuyla aşağıya doğru süzülürken, bir an için bu durum bizde olsa diye geçti içimden. Düşünsene, bir devlet büyüğüyle bu şekilde… Hem de dünya âlemin gözü önünde… Karikatürünü çizdiği için gazeteciyi mahkemeye veren bir başbakanın ülkesinde. Düşünsene…
***
Ancak o heyecanın içinde televizyon ekranlarına zaman zaman yansıyan boş tribün manzaraları pek yakışmadı Olimpiyat ruhuna. Yana yakıla bilet arayanlar hayal kırıklığı yaşarken, işin aslı sonradan anlaşıldı. Biletlerin yüzde 25’i sponsorlara dağıtılmıştı! Geldiğimiz çağın para delisi düzeninde kurtuluş yoktu anlaşılan sponsorlardan! Bu da Londra’nın eksi hanesine yazıldı…
***
Bilir misiniz, “Olimpiyat Şehri” Londra aslında bir futbol şehridir. Ülke futbolunun, çoğu üst düzey 14 profesyonel takımının yer aldığı şehirde, 80’nin üzerinde amatör lig mevcuttur. Şehirde yer alan stadların içinde 10’u, 10 binin üzerinde kapasiteye sahip olup, amatör kümede mücadele eden Romford’un 1.100 kapasiteli Mill Field Stadı içlerinde en küçük olanıdır. Şehrin en başarılı üç takımı Arsenal, Chelsea ve Tottenham Hotspurs toplamda 84 kupa kazanırken, geçtiğimiz sezon Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Chelsea ilk kez futbolun en görkemli kupasını şehrine getirdi.
1879 senesinde kurulmuş Fulham FC, şehrin en eski takımı… Maçlarını oynadığı 25.700 kapasiteli Craven Cottage Stadı siyah-beyazlıların kuruluşundan beri takıma ev sahipliği yapmaktadır. Kuzey Londra’nın Arsenal’i… 2006 senesinde açılmış 60.000 kapasiteli Emirates Stadı maç başına 3 milyon Sterlin’lik geliriyle Avrupa futbolunda ilk sırayı alır. Nicedir Arsenal’in gölgesinde kalmış diğer kuzey Londra takımı Tottenham Hotspurs, 36.230 kapasiteli White Hart Lane Stadı’nı her maçında tıka basa doldurur. Uzaklarda, kötü yönetimler ve iş bilmez ellerde iflasın eşiğine gelmiş Beşiktaş’ın sattığı kombine sayısının 3.500 civarında olması ise aradaki farkı anlatır…
Geçtiğimiz sezon sonunda doğu Londra’nın köklü takımı West Ham United’ın ülkenin en üst ligine dönmesiyle, 2012-13 sezonunda Premier Lig’de 6 takımla temsil edilecek Londra’da bir sezonda 20 derbi oynanacak.
League One’dan (3. Lig) Championship’e terfi eden Charlton Athletic’in maçlarını oynadığı The Valley Stadı’ndaki taraftar ortalaması 17.429, güney Londra takımı Crystal Palace’ın Selhurst Park Stadı’ndaki taraftar ortalaması 15.219, Ada futbolunun hırçın takımı Millwall’un The Den Stadı’ndaki taraftar ortalaması 11.484…
Alt liglerde yer alan üç takımı, geçtiğimiz sezon evlerinde oynadıklari maçlarda 1 milyonun üzerinde taraftarın izlemiş olması, bizdeki inanışın aksine her takımın kendi taraftarı için büyük olduğunu anlatır… (Kaynak: www.emfootball.co.uk).
İngiltere Ulusal Takımı’nın maçlarını oynadığı, 2007 senesinde açılan ve 783 milyon Sterlin’e mal olan 90.000 kapasiteli Wembley Stadı, Olimpiyata ev sahipliği yapan statların arasında yerini almıştır.
***
Ülke futbolunun gırtlağına kadar pisliğe gömüldüğü, adaletten, eşitlikten, temizlikten umudumuzu kestiğimiz günlerde başladı Londra Olimpiyat Oyunları… Artık içinden çıkmakta zorlandığımız şike sürecinin anlamını yitirdiği, hiçbir şeyin değişmediği, ama her şeye alıştığımız, Olimpiyat ruhunu unuttuğumuz zamanlarda… 1908 ve 1948’den sonra üçüncü kez o futbol şehrinde. Servet Tazegül, Nur Tatar, Aslı Çakır Alptekin ve Gamze Bulut, yaralı ruhumuza pansuman niyetine…
Ziya Adnan
12 Ağustos 2012