En genç nüfusuna sahipsin ama…
Uzaklardan…
Geçtiğimiz günlerde Özkan Sümer, Hürriyet Gazetesi2nde yazdı ülke futbolunda ıskalanan gençliği ve alt yapıları (“Özal’dan Erdoğan’a okullarda spor açmazı” – 27 Mart 2012).
Onun bıraktığı yerden devamla… 2008 sayımındaki nüfusu 51.446.000… Futbolun beşiği olarak bilinen, 1860’lardan beri futbolla haşır neşir ülkedeki tescilli futbol kulübü sayısı 40 binin üzerinde… Bu sayı Avrupa ülkelerindeki ortalamadan yaklaşık 11 bin daha fazla… Tescilli futbol kulübü sayısı ile İngiltere’ye en yakın ülke Brezilya ve oradaki kulüp sayısı 29.000…
7 milyonu yetişkin, 5 milyonu da okul çağındaki çocuklar olmak üzere, bünyesinde yaklaşık 12 milyon kayıtlı futbolcu barındıran ulkede futbol hayatın bir parçası. Kış aylarında olumsuz hava şartlarına rağmen ülkenin dört bir yanına yayılmış 45 bine yakın futbol sahasında top koşturan hemen her yaştaki futbol sevdalısı ülkenin futbola bakışını anlatır görmesini bilenlere. 27 bin hakemin görev aldığı liglerde, 30 binin üzerinde antrenör, 431 bin gönüllü antrenör hizmet veriyor. Futbolun beşiği olarak bilinen ülkede 13 bin tane de bayan antrenör var. 32 bin okulda görev yapan beden eğitimi öğretmeni sayısı 17 bin…
92 profesyonel futbol kulübünün bulunduğu İngiltere’de, 2.769 “UEFA A” ve “UEFA B” lisanslı antrenör bulunurken, bu sayı İspanya’da 23.995, İtalya’da 29.420 ve Almanya’da 34.790… Ükenin en büyük futbol vakfı “Football Foundation” (http://www.footballfoundation.org.uk) her sene 30 milyon Sterlin’i “Grassroots” futbola ayırırken, çok sevilen oyunun daha geniş kitlelere ve bilhassa çocuklar ve gençler arasında yayılmasını amaçlıyor. Her ne kadar “Grassroots”un Türkçe çevirisi ‘Çim kökü’ anlamına gelse de burada anlatılamak istenen futbolun kökü, alt yapılar, çocuklar, gençler…
2000 senesinin Haziran ayından günümüze 1.673 okulda futbol sahaları açan, bu süre içinde futbolla ilgili 2.707 projeye maddi destek sağlayan kuruluş, aynı zamanda gençleri kötü alışkanlıklardan uzak tutmaya çalışıyor.
Avrupa ülkelerindeki durum da pek farklı değil İngiltere’den. Özkan Sümer’in yazısında belirttiği gibi, 5 milyon nüfuslu Norveç’in 16 yaşından daha küçük olan futbolcularının sayısı, 75 milyon nüfuslu Türkiye’nin genel futbolcu sayısından daha fazla… Almanya’nın bayan futbolcu sayısı Türkiye’nin toplam futbolcu sayısının sekiz katı…
***
Neden mi yazdım bunları?
Hemen her fırsatta Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip olmakla övünen, 29 yaş altı genç sayısı yüzde 51 olan ülkemde, geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşmada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Çok büyük spor yatırımlarına devam ettiklerini, 2012 yılında 18 yeni stadyum, 108’i sentetik çim olmak üzere 352 yeni tesis bitirmiş olacakları” müjdesini veriyor…
Ancak bahsi geçen genç nüfusa rağmen ülkenin bir UEFA Kupası, bir de Dünya Kupası üçüncülüğü dışında başka bir başarısı yok… Son 50 senede ay yıldızlı milli takımı izleyebildiğimiz tek kupa, 2002 senesinde katıldığımız Dünya Kupası… Avrupa arenalarında hemen her sezon yaşanan hüsranlara rağmen ülkenin futbol felsefesi değişmiyor. Değişen tek şey giderek borç batağına gömülen kulüplerimizin karanlık mali tablosu… Ülke futbolunun lokomotifi konumundaki üç İstanbul takımının borcu 1 milyar dolara yaklaşırken, Anadolu takımlarını da hesaba kattığınızda bu rakam 1,5 milyar doları buluyor. “Futbolun marka değeri” palavrasının arkasında Türk futbolunun ekonomik anlamda iflasa doğru sürüklendiğini çokları görmek istemiyor oysa…
Alın işte, geçtiğimiz sezonlarda har vurup harman savuran Beşiktaş’ın durumu… Geleceğin takımını yarattığını her fırsatta yineleyen Demirören, Futbol Federasyonu Başkanlığı koltuğuna otururken geride bıraktığı dev bir borç tablosu…
Ülke, futbola dair olup biteni bir çırpıda unutmaya, o berbat filmi her seferinde yeni başa sarmaya şartlanmışken, bazıları yabancı kısıtlamasının serbest kalması gibi bir garipliği, futbolumuzun kurtuluşu olacakmış gibi sunuyor önümüze. Bütün bu verilere, geçmişte yaşanmışlıklara rağmen, mali denetimden uzak kulüplerimiz her transfer sezonunda har vurup harman savurmaya devam ediyor.
Hani derler ya “Yıldızlar baktıkça çoğalırmış!” Ülke futbolundaki saçmalıklar dizisi de konuştukça çoğalıyor.
***
Kaderleri, bir sınavda doğru ya da yanlış yanıt verilmiş birkaç soruya bağlı milyonlarca genç kahve köşelerine mahkûm edilirken; 2006 ve 2007’de Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunundaki terör suçlarından 1.572 çocuk hakkında ağır cezalar istenen davalar açılmışken; açlık, yoksulluk, dayakla, itilmişlikle büyüyen çocuklar ülkesinde istikbalin gençlerin ellerinde kurulacağına inanmak hayli zor geliyor dogrusu… Tıpkı, ülke futbolunun, Avrupa arenalarında başrol oynayacağına inanmanın zor geldiği gibi…
Meselenin özünde, adının başına “altyapı” sözcüğü eklenmiş ama yapıdan başka her şeye benzeyen, futbolumuzun ücra köşesinde kalmış; göstermelik, çoklarınca önemsiz futbol okullarında, hikâyeleri hep yarım kalacak gençlerin izleri kalıyor geriye… Her sezon, kulüplerimiz milyonlarca dolar saçarken eloğullarına, aradan sıyrılmayı başarmış, şansı yaver gitmiş birkaçı kendini kurtarıyor…
Ülke futbolu, altyapılarını ve gençlerini hazin bir hikayenin en başından beri ıskalarken, her fırsatta Avrupa’nın en genç nesline sahip olduğumuz söylemi ne yazık ki siyaset malzemesi olmaktan öteye geçmiyor…
Hani derler ya “Yıldızlar baktıkça çoğalırmış!” Ülke futbolundaki saçmalıklar dizisi de konuştukça çoğalıyor…