Yetenek avcıları…

Yetenek avcıları…

Uzaklardan…

İngilizcesi ‘Scout’, her ne kadar Türkçe’de izci anlamına gelse de futbol âleminde ‘yetenek avcısı’ olarak biliniyor. Meşgaleleri, kulüpler adına izledikleri maçlarda göze batan futbolcuları keşfedip, gelecek gördüklerini kulübe kazandırmak, bir nevi define avcısı anlayacağınız. Bilgisayarların, veri tabanlarının hayatımızda yer almadığı siyah beyaz zamanlarda, elde kâğıt kalem, toprak sahaların taç çizgisi kenarında maç izleyip not alarak yaparmış işlerini yetenek avcıları. Ankara futbolunun eskileri bilir, 2005 senesinde aramızdan ayrılan otelci Avni Bulduk günümüz scoutlarının atalarındandı. Bir zamanlar ülke futbolunda isim yapmış, kuruluşu 1951 senesine dayanan Güneşspor’da başkanlık yaptığı dönemlerde ülke futboluna kazandırdığı önemli futbolcularla anılırdı. 70’li senelerde bizim Gençlerbirliği’nde de yöneticilik yapmış futbol sevdalısı, o yıllarda Ankara’nın sahalarında keşfettiği yeteneklerle bizzat ilgilenir, bir süre şehrinin takımlarında parlattıktan sonra iyi paralar karşılığında İstanbul kulüplerine satardı…

Tanıl Bora, Levent Cantek tandeminin kaleme aldıkları “Ankara Futbolu: Memleket Futbolunun Kenar Semti” yazısında, 50’li yılların ikinci yarısından 60’ların sonlarına kadar şehrin kalburüstü bütün oyuncularının Avni Bulduk’un tezgâhından geçtiği, 60’lı senelerde Bulduk ’un ‘mallarını’ sergilediği en iyi vitrinin PTT olduğu, 70’lerde Ankaragücü’nün bu görevi devraldığı anlatılır. (Sarı siyah takımda parlamış rahmetli Metin Kurt’u da yâd edelim bu vesileyle, huzur içinde yatsın). Muzaffer Sipahi, Ziya Şengül, Yavuz Şimşek, Yaşar Mumcu, Altın Çocuk Şükrü Birant, Tuncay Temeller, Zafer Göncüler, Selçuk Yalçıntaş Ankara’da yetişip, o yıllarda İstanbul’un yolunu tutan yıldızların en bilinenleri…

2013 senesinin Ocak ayında aramızdan ayrılmış Arif Peçenek hocamla 2007 senesinde yaptığım söyleşide, Bulduk’la yollarının kesişmesini şöyle anlatmıştı:

“1976 senesinde Ankara amatör kümede, kaleci olarak futbola başladım. Avni Bulduk beni izlemiş, beğenmiş ve Güneşspor’a gelmemi sağlamıştı. Kısa bir süre sonra Ankara yıldız karmasına davet edildim. 1977–1978 sezonun başında, Genç Milli Takıma çağrıldım. Sonrasında Ankara amatör karmasına, devamında Amatör Milli Takıma seçildim. 1980 senesinde, Moskova Olimpiyatları elemelerinde, İtalya ve Yugoslavya Milli Takımlarına karşı kaleyi korudum. 1979 yılında Güneşspor’dan Şekerspor’a 150 bin TL karşılığında transfer oldum. Bu transferden 50 bin TL kazandım ama daha önemlisi bu benim profesyonelliğe ilk adımım oldu. Şekerspor ikinci ligdeydi. Zaten o sezon Ankara’nın birinci ligde temsilcisi yoktu. İlginç olanı üçüncü kaleci olarak düşünülmeme rağmen, sezon açılışındaki hazırlık maçlarında gösterdiğim üstün performans Ankara spor basınında geniş yer buldu. Gülümseten bir anıdır, gazeteci Erol Yaşar, Avni Bulduk’a; ‘Bu kadar yetenekli kaleciyi sen nasıl verdin’ diye sorunca o da, ‘Bir inek karşılığında verdik…’ demiş.

Gazeteci Erol Yaşar, bu hikâyeyi ertesi gün Hürriyet Gazetesi spor manşetlerine “İnek karşılığı transfer” diye taşıdı. Daha sonra bu dünya basınında bile kendine mizahi yönüyle yer buldu. ‘İnek Arif’ damgasını gittiğim bütün statlarda, bütün taraftarlar maç başlamadan önce dile getirdiler ama maçlarda gösterdiğim performansı herkes takdir etti. İki yıl Şekerspor’un, 12 yıl Ankaragücü’nün kalesini korudum.”

***

Kâğıt kalemin yerini bilgisayarların aldığı günümüzde ‘Scout’luk da değişime uğramış. Geçmiş yıllarda akademisi ve alt yapısından yetiştirdikleri gençleriyle nam salmış Ajax kulübünün scoutları “TIPS model“ adını verdikleri bir metot geliştirmiş. Açılımı, “Technique, İnsight, Personality, Speed” (Teknik, oyun zekâsı, kişilik, sürat). Bunların içinde en önem verdikleri unsur oyun zekâsı; futbolcunun en zor ve karmaşık pozisyonlarda oyunu nasıl okuduğuna, doğru kararı verip vermediğine bakılıyor. Örnekle anlatalım; savunma oyuncusu kalesine yakın pozisyonda rakipten baskıyı yediği anda kalecisine dönüp geri pas vermeyi mi, yoksa topu taca yollamayı mı tercih ediyor? Hatalı bir geri pası sonucu yenilen golün nelere mal olduğu malumunuz.

Sürat topçuda aranan önemli özelliklerden. Ancak sadece fiziksel hız yeterli değil, zihinsel hız da bir o kadar önemli. Xavi Hernández yakın geçmişte İspanya’nın çok satan gazetelerinden El Pais’e verdiği söyleşinde şöyle özetlemiş meseleyi: “Messi ya da Ronaldo kadar çabuk değilim. Daha süratli olmayı çok isterdim. Fizik gücü olarak da kısıtlı olduğumu biliyorum ama bugüne kadar futbol zekâm sayesinde ayakta kaldım.”

Az bilinen hikâyedir. Ada futbolunun efsanesi George Best’i, henüz 15 yaşında Belfast’ın amatör kümelerinde top koşturduğu zamanlarda izleyip keşfeden Bob Bishop, Manchester United teknik direktörü Matt Busby’e telgraf çekerek, “Galiba işine yaracak bir cevher buldum!” demiş. İşin ilginç tarafı, Best’in o dönemde çok küçük ve çelimsiz olduğu gerekçesiyle yerel kulübü Glentoran tarafından kabul edilmemiş olması. 1963 senesinde, henüz 17 yaşında Kırmızı Şeytanlar’da ilk maçına çıkmış Best. Gerisi malumunuz…

Onu keşfeden Bob Bishop, Ada futbolunda yetenek avcısı olarak nam salmış ve ilerleyen zamanlarda Sammy McIlroy ve Norman Whitside’ı da takıma kazandırmış. Anlayacağınız iyi scoutun takımına katacağı çok şey olur. İnanmayan İlhan Cavcav’ın zaman içinde ülke futboluna kazandırdıklarına baksın…

Ziya Adnan
20 Eylül 2015