Şehrin esas çocukları…

Şehrin esas çocukları…

Uzaklardan…

Geçen hafta Manchester şehrinin gürültücü komşularının son sezonlardaki yükselişini ve geçen sezonunun finalinde uzatma dakikalarında gelen şampiyonluk hikâyesini yazmıştım. Bıraktığım yerden devamla, o hikayenin kahramanlarına, 44 seneden sonra gelen şampiyonluğun baş aktörlerine…

 

Roberto Mancini: 27 Kasım 1964 doğumlu teknik direktör. Sampdoria’da top koşturduğu yıllarda (1982-1997) 550’nin üzerinde maça çıkmış; “Serie A” şampiyonluğu, UEFA Kupası kazanmış; 36 kez İtalya forması giymiş bir futbol adamı… İlk teknik direktörlük deneyimini henüz 35 yaşında Fiorentina takımında yaşadı. Maddi sıkıntılarla boğuşan kulüpte, kimi zaman para almadan çalıştı. 10 aylık macerasında İtalya Kupası’nı kazanırken, 2002 senesinin ocak ayında takımdan ayrıldı. Aynı yılın mayıs ayında, maddi sıkıntı çeken diğer bir takım Lazio’da göreve başladı. Hernán Crespo ve Alessandro Nesta gibi iki önemli yıldızı parasızlıktan dolayı satmak zorunda kalmış olan Lazio, o sene UEFA Kupası’nda yarı final oynarken, bir sonraki sezon İtalya Kupası’nı kazanıyordu. Mancini’nin, kısıtlı imkânlara rağmen yakaladığı başarı Avrupa devlerinin dikkatini çekti. 2004’de İnter’in başına getirildi. 2005-06, 2006-07, 2007-08 sezonlarında İnter’de “Serie A” şampiyonluğu yaşarken, onun gelişi ile birlikte takım 1989’dan beri ilk kupasını, “Coppa Italia”yı kazandı. 2009 aralık ayında City’nin başına geçen Mancini, ligi 5. bitirerek City tarihinin en iyi derecesine imza atmıştı. İtalyan teknik adam, 2010-11 sezonunda ligi Arsenal’ın üzerinde 3. sırada tamamlarken, bir sezon sonra ise şampiyonluğu kazanıyordu.

Joe Hart: Ada futbolunun son yıllarda yetiştirdiği en önemli kaleci. 25 yaşındaki Joe Hart, bir sezon daha devleşirken, 17 maçta kalesinde gol görmeyerek “Premier Lig’in en değerli kalecisi” ünvanını kazandı. 19 Nisan 1987, Shrewsbury doğumlu 1.97’lik kaleci, 2003-2006 seneleri arasında alt liglerde mücadele eden Shrewsbury Town’un kalesini korudu. 22 Mayıs 2006’da, 600 bin Sterlin karşılığında City’e transfer olan Hart, takımdaki ilk maçına 14 Ekim 2006 tarihinde çıktı. 1 sezon daha alt liglerde kiralık geçtikten sonra City’ye geri döndü. O dönemde City’nin teknik direktörlüğünü yapan Sven-Göran Eriksson, kalede ilk tercihini ondan yana kullanıyor; Andreas Isaksson yedek kulübesine mahkum oluyordu. Ada basını şimdilerde ulusal takımda kaptan olarak görmek istiyor dev kaleciyi…

Gaël Clichy: 26 Temmuz 1985 doğumlu Fransız sol bek ilk profesyonel sezonunu (2002-2003) Cannes takımında geçirirken, Arsenal teknik direktörü Arsene Wenger’in dikkatini çekti. 2003’ün haziran ayında Clichy’yi Tournefeuille şehrindeki evini ziyaret eden Fransız teknik direktör, futbolcunun ailesini ikna ederek onu kadrosuna kattı. İlk sezonunda Ashley Cole’un yedeği olarak çıkarken, o sezon ligi yenilgisiz bitiren Londra takımının şampiyonluk kupasını kaldıran futbolcular arasındaydı. 2011-12 sezonunun başına kadar 187 maçta forma giyen futbolcu, 4 Temmuz 2011’de 7 milyon Sterlin karşılığında Manchester City’e transfer oldu.

Yaya Toure: 13 Mayıs 1983 doğumlu Fildişili orta saha oyuncusu futbol kariyerine 1996 senesinde ASEC Mimosas takımında başladı. Henüz genç yaşta Arsene Wenger’in radarına takılmış oyunculardan biriydi. İlk çıkışını 2006 Dünya Kupası’nda yapan Toure, turnuvanın ardından Fransa’nın AS Monaco’ya imza attı. Kısa sürede Avrupa futbolunun devlerinin dikkatlerini üzerine çeken futbolcu, 2007 yazında 10 milyon avro karşılığında Barcelona’ya transfer oldu. İspanyol devinde 2010 sezonunun sonuna kadar forma giyen Toure, o senenin Haziran ayında 24 milyon Sterlin karşılığında Manchester City’e gitti. Barcelona’da giymiş olduğu 24 numaralı forma, o dönem Patrick Vieira’ya verilmiş olduğu için numaranın tersten yazılmış halini, yani 42 numarayı tercih etti.

Vincent Kompany: 10 Nisan 1986 Uccle, Belçika doğumlu, takımın 2011-12 sezonunda kaptanlığını yapmış stoper. Anderlecht’in miniklerinde başladığı futbol kariyeri, 2003 senesinde henüz 17 yaşında A takıma yükselmesiyle hız kazandı. 2006’da 10 milyon avro bedelle Hamburg’a transfer oldu. Sakatlıklar nedeniye düzenli olarak forma giyme şansı bulamazken, 2008’in ağustos ayında 6 milyon Sterlin transfer ücretiyle City’e geçiş yapti. Nisan ayında oynanan Manchester derbisinde attığı tek gol takımını galibiyete taşırken, City şampiyonluk yarışında avantajlı duruma geçmişti. Onca seneden sonra gelen şampiyonluk kupasını kaldırırken, gelecek sezonlarda da Maviler’in kaptanı olarak sahaya çıkmak istediğini dile getiriyordu.

David Silva: 8 Ocak 1986 doğumlu İspanyol futbolcunun, İspanyolca’da “Çinli” anlamına gelen “Chino” lakabı, İspanyol bir baba ve Japon bir anneden gelmiş olmanın mirasıydı. İlk zamanlarında kalede görev yaparken, ilerleyen yıllarda Michael Laudrup’u kendine örnek alacak ve bir kanat oyuncusu olarak yeşil sahalarda adını duyuracaktı. 2004-2010 seneleri arasında Valencia’da başarılı maçlar çıkarırken, 2009-2010 sezonunda ligi 3. bitiren takımın yıldızlarındandı. 30 Haziran 2010 tarihinde ise Manchester City futbolcuyu kadrosuna kattığını açıklıyordu.

İşin ilginç yanı, o transferden iki sezon önce City, onu David Villa ile birlikte kadrosuna katmaya çalışmış, ancak Valencia’nın iki futbolcu için istemiş olduğu 135 milyon Sterlin nedeniyle transfer gerçekleşmemişti. 2010-11 sezonunda Ada futbolunda ilk kupasını (Federasyon Kupası) kazanan Silva, bir sonraki sezonda Premier Lig’i şampiyon olarak tamamlayan takımın yıldızlarındandı.

Carlos Tevez: 14 Temmuz 2009 tarihinde, Manchester şehrinin kırmızılı takımından gürültücü komşulara transfer olduğunda, şehrinin meydanına asılmış o dev flama çok şeyi anlatıyordu 10 numaralı Arjantinli hakkında: “Manchester şehrine hoş geldin Tevez…”

5 Şubat 1984 doğumlu forvet, 2001-2006 seneleri arasında Güney Amerika futbolunun iki devi Boca Juniors ve Corinthians takımlarına forma giymiş; 2006 senesinin Ağustos ayında Ada futboluna West Ham United takımıyla giriş yapmıştı. 2006-2007 senesinin son maçında Manchester United’a attığı tek gol, West Ham United’ın Premier Lig’de kalmasına yetiyor; o senenin Temmuz ayında United takımına iki sezonluğuna transfer oluyordu. İşin ilginç yanı, transferdeki usulsüzlükler ve verilen cezalar nedeniyle bu transferden West Ham United’ın kasasına sadece 2 milyon Sterlin girmiş olmasıydı.

Samir Nasri: 2011 yazında Arsenal’den 24 milyon Sterlin karşılığında Manchester City’e transfer olduğunda Kuzey Londra takımının taraftarları onu “paragöz” ilan etmiş; Fransız futbolcu ise Arsenal’de şampiyonluk göremeyeceği için takımdan ayrıldığını açıklamıştı. Şampiyonluğu kutladığı günlerde bir Fransız televizyon kanalında yaptığı söyleşide dudaklarından dökülen cümleler iki taraf arasındaki husumetin sürdüğünü anlatıyordu: “Artık umut ederim ki Arsenal taraftarları beni unutup, üçüncülüğün sevincini yaşarlar. Ben bu şampiyonluğun sevincini yaşarken, gelecekte yaşayacağım şampiyonluklara odaklanacağım.”

Her ne kadar bu transferde Arsenal kaybetmiş gibi görünse de, 2008-2009 sezonunun başında Marsilya’dan 12 milyon avroya transfer ettiği 26 Haziran 1987 doğumlu futbolcuyu üç sezon sonra iki misline satmış olması kazanç hanesine yazılacak bir olaydı.
Ziya Adnan

3 Haziran 2012

 

SehrinEsasCocuklari