Gürültücü komşuların dönüşü…

Gürültücü komşuların dönüşü…

Uzaklardan…

2011 senesinin Ocak ayında yine bu köşede yazmıştım, yeni futbol düzenin yeni zengin takımının hikâyesini. Emirates Stadı’nda oynadıkları bir lig maçıyıdı. Golsüz biten maç sonrasında, Arsenal taraftarlarının “Boring Boring City” (Sıkıcı Sıkıcı City) tezahüratı yankılanıyordu Kuzey Londra semalarında. Ve yazımı “Savurdukları onca paraya rağmen, izleyenlere heyecan vermeyen sıradan bir takımı izlerken…” cümlesiye tamamlamıştım. O sezonu Premier Lig’in 3. sırasında, bir sezonu daha nicedir gıpta ile baktığı kırmızılı komşusunun gölgesinde bitirmişti mavili takım. Bir sezon daha umutlar başka bahara kalmıştı.

Ve o yazıdan sonraki futbol sezonunda, bir önceki şampiyonluğundan tam 44 sene iki gün sonra, ülke futbolunun en üst liginde şampiyonluğa ulaştı Manchester şehrinin “gürültücü komşuları”. En son şampiyon oldukları sene, İngiltere’nin Başbakanı Harold Wilson’du. George Best ülkede yılın futbolcusu seçilmiş, İngiltere Ulusal Takımı’nın teknik direktörlüğünü Alf Ramsey yapmaktaydı. Ne yazık ki o üç isim de artık hayatta değildi. Göremediler onca zaman sonra gelen şampiyonluğu. O bekleyiş süresince mavili takım 29 farklı teknik direktörle çalışmış, beş kez küme düşüp yeniden dönmüştü; küme düşmenin her şeyin sonu olmadığını hatırlatırcasına…

Geçmişte Ada futbolunun en üst liginde iki şampiyonluk yaşamış olan takım (1936-37, 1967-68), onca seneden sonra bir kez daha kaldırdı kupayı. Bu sezon Premier Lig’de 15. sezonunu geçirirken, evinde oynadığı maçlarda 47.705 kapasiteli Etihad Stadı’nı dolduranlar kimi zaman Sergio Agüero’nun gollerini alkışladı; kimi zaman takımın beyni olarak gosterilen David Silva’nın müthiş asistlerini, Samir Nasri’nin çalımlarını. Evinde oynadığı maçlarda 55 gol atan takım, Ethiad Stadı’nda en son yenilgisini 2010 senesinin Aralık ayında aldı. İç sahada topladığı 55 puan, Premier Lig’de 2005-2006 sezonunda Chelsea’nin, 2010-2011 sezonunda Manchester United’ın iç saha başarısını tekrar ediyordu. Sıkıntılı bir sezon geçiren, “El Apache” lakaplı Arjantinli forvet, teknik direktörü ile ters düşmeyip onca zaman ayrı kalmasaydı takımdan, sanırım topladıkları 89 puandan fazlasını toplar, şampiyonluğu son haftaya ve averaja bırakmazdı.

***

Kimilerine göre onların başarısının altında yatan paranın gücüydü, kimilerine göre rakiplerinin güçsüzlüğü. Parasal gücün başarıda önemli katkısı vardı elbette. Ama Premier Lig’de şampiyonluk yaşamış hangi takım kesenin ağzını açmamıştı ki? Mesela bu sezon en yakın rakibi Manchester United’ın kadrosunun maliyetinin, City’nin kadrosundan daha fazla olması gözlerden kaçan ayrıntıydı.

Kim ne derse desin, müthiş bir sezon geçirdi şampiyon takım; oynadıkları futbolla izleyenlere keyif verdi. 38 lig maçında 28 galibiyet alırken, sahasında neredeyse tüm maçlarını (sadece 1 beraberlik) kazandı. Rakip filelere 93 gol atarken (2,44 gol ortalaması), deplasmanda 10 kez galip geldi, üstelik “ezeli düşman” Manchester United’ı “Düşler Tiyatrosu” Old Trafford’da yarım düzine golle geçerek. Baharın habercisi bir günde, bu kez kendi evinde, Etihad Stadı’nda bir kez daha yenerken kapı komşusunu, ertesi gün Ada basınının manşetlerine “Noisy neighbours tear down the walls” (Gürültücü komşular duvarları yıktı!) cümlesi yazılıyordu büyük puntolarla.

Sir Alex Ferguson’un kovaladığı 20. şampiyonluk son saniyede ellerinin arasından kayıp giderken, mavili takımın İtalyan teknik direktörü gülümseyerek şu cümleyi kullanmıştı o maç sonrasında: “City are back mate!” (City geri döndü dostum!)

***

Gerçekten muhteşem bir dönüştü onların ki. Uzun süre hafızalardan çıkmayacak o unutulmaz maçtan, bir daha yaşanmayacak o uzatmalardan sonra. Kuruluşu 1880 senesine dayanan takım, bilhassa 60 ve 70’li yıllarda başarılı sezonlar geçiriyor, bir zamanlar Galatasaray’ı da çalıştırmış Malcolm Allison’un teknik direktörlüğünde o zamanki adıyla Kupa Galipleri Kupası’nı kazanıyordu. 1973-1974 sezonunun son maçında Manchester United’a karşı Dennis Law’ın attığı golle maçı 1-0 kazanırken, ezeli rakipleri o maçtan sonra küme düşüyordu. Maviler, 1976 senesinde Newcastle United’ı finalde yenerek Lig Kupası’nı kazandı.

City, 1980’li yıllarda inişli çıkışlı grafik sergilerken, o dönemde iki kez küme düşüyor; ama kısa sürede yeniden 1. Lig’e dönüyor; Peter Reid’in teknik direktörlüğünde 1990-1991 ve 1991-1992 sezonlarını ligde 5. sırada tamamlıyordu. Premier Lig’in kurulduğu 1992-1993 sezonunda ligi 9. sırada biteren takım ilerleyen zamanlarda düşüşe geçerken, 1996 senesinde bir kez daha küme düşüyordu. O düşüşten iki sezon sonra 1997-1998 sezonunda, bu kez 3. lige düşüyor; o takıma gönül verenler bir zamanlar Avrupa’nın önemli kupalarını birini kaldırmış takıma ağıtlar yakıyordu…

Bir sonraki sezonda, Gillingam karşısında Play-off maçını kazanan City, 1. Lig’e terfi ediyor; bir sezon sonra da Premier Lig’e yeniden dönüyordu.

2008 senesine kadar orta sıralarda mücadele eden takımı o yıllarda Kevin Keegan (2001-2005), sonrasında Stuart Pearce (2005-2007), Sven-Göran Eriksson (2007-2008) çalıştırıyor; 2008 senesinin Ağustos ayında kulübün kaderi beklenmedik şekilde değişiyordu. Abu Dhabi United Group’un satın aldığı City, kısa sürede transfer piyasasında adından söz ettirmeye başladı. Kulüp, Robinho’yu Real Madrid takımından 32,5 milyon Sterlin karşılığında transfer ederken, 2009 senesinin yaz aylarında 100 milyon Sterlin’in üzerinde para harcayarak Gareth Barry, Roque Santa Cruz, Kolo Touré, Emmanuel Adebayor, Carlos Tévez, Joleon Lescott’u kadrosuna dâhil ediyordu. Aynı senenin Aralık ayında teknik direktörlük görevinden kovulan Mark Hughes’un yerine Roberto Mancini geliyor; takım 2009-2010 sezonunu 5. sırada bitiriyordu

***

2011-12 sezonu öncesinde kadrosunu Gaël Clichy, Stefan Savić, Sergio Aguero, Samir Nasri ve Owen Hargreaves ile güçlendiren takım sezona fırtına misali başlıyor; eylül ayından kasımın sonuna kadar oynadıkları 7 maçı kazanıyordu. Ligi uzun süre zirvede götürüp finale yaklaşırken tökezlese de United’ın kaybettiği puanlar sayesinde yeniden umutlanıyordu. Evinde oynadığı son maçta küme düşme potasındaki QPR’ı uzatma dakikalarında attığı iki golle geçip şampiyonluğa ulaşırken, Sir Alex’in tanımıyla “gürültücü komşuların” sevinç gösterileri yansıyordu ekranlara. 1968 senesinden beri 36 sezon ligi kırmızılı komşusunun altında bitiren City, bu sezon ligi onların üstünde bitirmiş olmakla kalmıyor; dünya futbolunun en görkemli liginin şampiyonu oluyordu. Sezon boyunca 12 ülkeden 24 futbolcuyla mücadele edip, finalde kupayı kaldırırken Sir Alex bu kez anlamış olmalıydı…

“City are back mate.” (City geri döndü dostum!)…

Ziya Adnan
27 Mayıs 2012
ManchesterCity2012