Önce şunu kabul edelim: Futbol ülkesi değiliz…
Uzaklardan…
FIFA’nın Ekim ayında yayınladığı dünya sıralamasına göre Türkiye 689 puanla 36. sırada… Listenin ilk beş sırasını paylaşan İspanya (1611 puan), Almanya (1459 puan), Portekiz (1259 puan), Arjantin (1208 puan) ve İngiltere (1196 puan)… FIFA bu puanlamayı, takımların son dört senede oynadıkları maçların neticelerine ve zorluk derecelerine, rakip takımın dünya sıralamasındaki yerine göre yapıyor. Puanlamanın detayı hakkında bilgi için FIFA’nın sitesi:
http://www.fifa.com/worldfootball/ranking/procedure/men.html
2014 Dünya Kupası elemelerinde şu ana kadar oynadığı dört maçın üçünü kaybedip, birinde galip geldi Milli Takım… İlk maçta deplasmanda yenildiğimiz Hollanda FIFA sıralamasında 6. Sırada ve son Avrupa şampiyonasında hayal kırıklığı yaratmış olsa da bizim grubun favorisi… Dünyanın en iyi ligi kabul edilen Premier Ligin kuruluşundan bu yana birçok Hollandalı futbolcu Ada takımlarının formasını giydi, kupalar kazandı. İşte bu futbolculardan bazıları:
Ryan Babel – Liverpool F.C. (2007–2011), Edgar Davids – Tottenham Hotspur F.C. (2005–2007), Nigel de Jong – Manchester City F.C. (2008–2012), Ruud Gullit – Chelsea F.C. (1995–1998), Jimmy Floyd Hasselbaink – Leeds United A.F.C., Chelsea F.C., Middlesbrough F.C., Charlton Athletic F.C. (1997–1999, 2000–2007), Dirk Kuyt – Liverpool F.C. (2006–2012), Robin van Persie – Arsenal F.C. (2004-2012), Manchester United F.C (2012).
2012-2013 sezonunda 14 Hollandalı futbolcu Premier Lig takımlarında forma giyiyor. Grupta oynadığı dört maçını da kazanan, 16 milyon nüfusa sahip Hollanda gerçek bir futbol ülkesi…
***
Elemelerde oynadığı 4 maçta 9 puan toplayan Romanya, FIFA dünya sıralamasında 46. sırada yer alsa da kupalara bizden daha fazla katılmışlığı var. İlk üç dünya kupasında Brezilya, Fransa ve Belçika ile birlikte yer alan dört takımdan biri… İlerleyen senelerde düşüşe geçse de 1970, 1990, 1994, 1998 Dünya kupalarında yer aldı. 1994 Dünya Kupasında Gheorghe Hagi liderliğinde büyük başarı kazandı ve çeyrek final maçında Arjantin’e mağlup oldu. Son senelerde yeniden yapılanmaya giden Romanya’nın Premier Ligde oynayan 2 futbolcusu bulunuyor.
2.03’lük kaleci Pantilimon, Manchester City’de Joe Hart’ın yedeği olurken Tamaş ise West Bromwich Albion’da forma giyiyor. Kendi evimizde yenildiğimiz Romanya kâğıt üstünde bizden daha aşağıda bir takım gibi görünse de o maçta sahadaki manzara farklıydı. Romanya ligi hem kalite, hem de parasal anlamda bizim hayli altımızda ama bizim ligimizin de haketmediği kadar şişirildiği ortada…
En son maçta deplasmanda oynadığımız ve fark yediğimiz Macaristan, FIFA sıralamasında 593 puanla 49. sırada. 1938 ve 1954 Dünya Kupalarında finale kadar yükselmiş olan dünya futbolunun geçmişteki efsanelerinden Ferenc Puskás’ın takımı, tarihinde dokuz dünya kupasına katıldı. En son katıldığı 1986 Dünya Kupasından sonra kupalarda görünmeyen 10 milyonluk ülkenin, Premier Lig’de oynayan 5 futbolcusu bulunuyor. Bu vesileyle 1994 senesinde 76 yaşında aramızdan ayrılmış Macar yönetmen Zoltan Fabri’nin 1962 yapımı muhteşem futbol filmi Two Half Times in Hell – Cehennemde İki Devre’yi de hatırlamadan geçmeyelim. Bizim ayarımızda gibi görünse de Macaristan’da o akşam Milli Takımımızın yaşadığı olay tam bir “cehennemde iki devre!”
Elemelerdeki tek galibiyetimiz, maçın büyük bölümünü 10 kişi oynayan, FIFA sıralamasında 69. sırada yer alan Estonya karşısında… Tarihinde dünya kupalarına hiç katılamamış 1,3 milyon nüfuslu ülkenin takımı, futbol kalitesi olarak bizden biraz daha aşağıda… Ama onlara karşı bile zorlandığımız ortada…
***
Gelelim ülke futboluna…
Son sezonlarda, bilhassa şike sürecinde yaşananlara bakınca futbolumuzun hali perişan… Mahkeme sonunda ceza alan kulüp başkanı hala kulübün başında… Asbaşkanlar, futbolcular, teknik direktörler, menajerler, federasyon görevlileri… Toplam 27 yıl 9 ay hapis cezası… Kendi kulübünü iflas noktasına getirmiş bir başkan şimdi ülke futbolunun en tepesinde… Anlayacağınız şark cephesinde değişen hiçbir şey yok…
Kafayı bir şehrin üç takımıyla fena bozmuş, rekabetsizlikle lanetli beter bir düzende her sezon aynı kötü hikâye… Maç günleri yurdun dört bir yanında oluşan bomboş tribün manzaraları ve bunu hiç dert etmeyen hedefsiz Anadolu kulüplerinin yöneticileri… Hiçbir ülke televizyonunun yayınlamaya değer görmediği, bizden başka kimsenin ilgilenmediği İstanbul derbileri… Parasızlıktan, ilgisizlikten, sahipsizlikten sürüm sürüm sürünen asırlık kulüpler ve onlara inat halkın paraları ile desteklenen, taraftarı ve kökleri olmayan belediye takımları… Velhasıl ligimizin kalitesi ortada… Yakın geçmişte yurt dışına ihraç ettiğimiz futbolcu sayısı sadece iki… Her transfer sezonunda har vurup harman savuran takımlarımız… Sadece Beşiktaş’ın borcu 520 milyon TL civarında… CAS’da ki davayı kazanan Ferrari’ye ödenecek parayı saymıyorum bile!
Ülkenin en zengin ve en güçlü takımlarından Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi ön eleme maçlarında son on senede dört kez elendi; üstelik Avrupa futbolunun pek vasat takımları karşısında… Ülkenin dört büyüğünden biri kabul edilen Trabzonspor’u bu sezon başında eleyen Macar takımı Videton’un bütçesi bordo-mavililerin dokuzda biri… Sezon başında “pastanın çileği”ni arayan Galatasaray’ın oynadığı üç Şampiyonlar ligi maçından sonra bir puanı var. Şike sürecinde bir kez daha anladık ki ülkenin en zengin takımını küme düşürmeme adına Federasyon yönetmeliği bile değiştirilir bizim diyarlarda…
Ülkenin spor medyası da en az ülke futbolu kadar perişan… Dünyanın hangi medeni futbol ülkesinde bir Pazar akşamı televizyonda, futbol topunu ve yeşil sahayı görmediğiniz halde beş saate yakın süren futbol programı yapılır, merak ederim.
Milli takıma bakıyorum, ortada ne bir sistem var, ne ekol, ne oyun felsefesi… 2004 senesinden beri takımda görev almış teknik direktör sayısı beş… Teknik kadronun gençleştirdiğini iddia ettiği ilk 11’in Romanya maçındaki yaş ortalaması 26,5… Romanya karşısında ilk 11’de yer alan futbolculardan dördü ve oyuna sonradan giren iki futbolcu Almanya doğumlu ve altyapı eğitimini Almanya’da almış. 5 milyon Türk nüfusun barındığı Almanya’dan çıkan Türk futbolcu sayısı, 70 milyonluk ülkenin alt yapılarının hazin fotoğrafı… Zamanında çok eleştirilen Hakan Şükür’ün yerine forvet çıkartamamış olmak bile başlı başına sıkıntı… En son maçta gördük ki ilk tercih sağ bek sakatlanınca, yerine oynatacak futbolcu bulunmuyor; ortaya çıkan manzara bu kadar perişan aslında…
Çözüm mü?
Çözüm ortada… İnandığımız tüm masalları çöpe atıp, hikâyenin en başına dönmek, her şeye yeniden başlamak, rüyadan uyanmaktır çözüm… 2014 senesinde Brezilya’da oynanacak Dünya Kupası zamanlarında, kısmetse 54 yaşında olacak, tüm yaşamında ülkesini dünya kupalarında sadece bir kez (2002 Dünya Kupası) görebilmiş sade bir futbolsever olarak budur dileğim…
Çözüm, futbol ülkesi olmadığımızı kabul edip, futbol sandığımız her şeyi yakıp yeniden başlamaktır…
Zıya Adnan
28 Ekim 2012