Uzaklardan…
Northampton…
Londra’nın 100 kilometre kuzeybatısında, Northamptonshire bölgesinde, Nene nehrinin kıyısına kurulmuş 223 bin nüfuslu kasaba. Tarihini anlatan kaynaklar 1675 senesinde çıkan yangının kasabanın büyük kısmını yok ettiğini, 18. yüzyılın endüstriyel gelişimiyle birlikte kısa sürede yeniden inşa edildiğini ve hızla büyüdüğünü yazar. Kasaba 19. yüzyılda ayakkabı ve deri üretiminin merkezi haline gelmiş. Ağustos 1997’de trafik kazasında hayatını kaybeden Prenses Diana’nın mezarı kasabada yer alan Kraliyet ailesine ait Althorp Estate’de bulunmaktadır. 2000 senesinde şehir olmak için girişimde bulunmuşlar ama gerçekleşmemiş. Günümüzde kasabanın adını taşıyan üniversite 12 bine yakın öğrenciye eğitim veriyor.
İşte o kasabanın günümüzden 123 sene önce, 1897’de kurulmuş takımı Northampton Town F.C, namı-diğer ‘Cobblers’ (Köşkerler). Bilmeyenler için, köşker eski dilde ayakkabı tamircisi demek, eh kasaba ayakkabıyla ünlenince takımı da nasibini almış haliyle. Köklü tarihlerinde sadece bir kez, 1965-66 sezonunda ülke futbolunun en üst liginde mücadele edebilmişler. 1960’lı senelerin başı yükselişe geçtikleri zamanlar. Mimarı Dave Bowen, futbolculuk kariyerinde Arsenal’in takım kaptanıymış. O yıllardaki lakabı ‘miracle worker’ (mucize isçisi), Northampton’un başına geldiği sene, 4. Lig’in dibine demir atmış, borç batağında, berbat bir statta az sayıda taraftara oynayan takım onun gelişiyle yükselişe geçmiş. 1959’da başına geldiği takımla beş sezonda dört şampiyonluk yaşayarak 1. Lig’e çıkarmış. 1966’da 1. Lig’de boy gösterdikleri zamanlarda Manchester City’nin hocası Joe Mercer, Bowen’in başarısının İngiltere’nin Dünya Kupası’nı kazanmasından daha büyük başarı olduğunu dile getirmiş. Hikâyesini anlatan yazılar, 1995’te 67 yaşında aramızdan ayrılan futbol sevdalısının küçük bütçelerle büyük işler gerçekleştirdiğini anlatır. O yıllardaki mabetleri ‘County Ground’ ülkenin açık ara en kötü stadıymış. Bilirsiniz işte bizim ülkenin 70’li senelerdeki statları misali. Yağmurda balçık, açık havada patates tarlasını andıran, derme çatma tribünleri, toz toprak sahası, köhne görüntüsüyle eskinin futbolunu anlatan, o köhneliğine rağmen futbol kokan mabetler. Bowen, takıma yeni futbolcu transfer edeceği zaman, futbolcunun imzadan önce stadı görmesini istemediğinden yakın bir yerdeki benzin istasyonunda buluşur, imza törenini orada gerçekleştirirmiş. O zamanlar kulübün başkanlığını yapan Barry Stonhill, ülke futbolunun utancı olarak tanımlamış eski stadı ve devam etmiş: “Bu yüzden iyi futbolcular bizim takıma gelmek istemiyor.” 1994’te son bulmuş çileleri, altı milyon Sterline mal ettikleri 7.798 kapasiteli Sixfields Stadı’na taşınmışlar. 2019-20 sezonunda League 2’yi (4. Lig) 7. sırada bitirip play-off maçları sonunda 3. Lig’e terfi ettiler. O sezon mabetlerinde 5.101 taraftar ortalaması yakalamış olmaları kayda değer.
Efsaneleri Walter Tull, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce takımda forma giymiş, Ada futbolunun ilk zenci futbolcusu. Hikâyesi anlatan yazılar, hemen her maçta tribünlerin ırkçı tezahüratlarına hedef olduğunu, savaş patladığı zaman İngiliz ordusuna yazıldığını, zaman içinde subay rütbesine terfi eden ilk zenci olduğunu vurgular. 1918’de savaşın en yoğun zamanlarında, Somme cephesinde hayatını kaybetmiş. Şimdilerde Sixfields Stadı’nın hemen yanında inşa edilmiş anıt bahçe o futbol sevdalısının anısına…
Maça dönersek, takımın 28 kişilik kadrosunun değeri 2,8 milyon Sterlin, yaş ortalaması 25,4. Kadrolarında milli futbolcu bulunmuyor, 7 futbolcusu İngiltere dışında dünyaya gelmiş. Peterborough karşısında maça çıkarken 24 takımlı ligde 17. sıradalar. Rakip 200 bin nüfuslu şehrin takımı, hocaları Manchester United efsanesi Sir Alex’in oğlu Darren Ferguson. Ev sahibi 3-4-2-1 dizilişinde başlıyor maça, gol umutları 9 numaraları Harry Smith 25 yaşında, 1.96 boyunda Brentford alt yapısından yetişmiş. Orta saha mücadelesi halinde geçen ilk bolümden sonra beyazlı Peterborough üstünlük kuruyor. Takımın göze batanı 24 yaşındaki oyun kurucuları Dembele, oyunu dilediği şekilde yönlendiriyor. 12 yaşında katıldığı Dundee United’in alt yapısında geliştirmiş hünerlerini, zaman içinde taliplileri artacaktır muhtemel. 21’de gole yaklaşıyor ev sahibi, gelişen kontrada sol kanat Rose’un vuruşunu çıkarıyor Peterborough kalesinde Pym. Savunmadan uzun toplarla çıkıyor Northampton Town, haliyle top kayıpları yapıyorlar. 31’de rakip savunmayı ipe diziyor Dembele ama son vuruşu yapamıyor. 33’te geliyor misafir takımın golü, Dembele’nin pasında ceza sahasının sağından uzak köşeyi sert vuruşla buluyor Thompson. O golden beş dakika sonra 9 numaraları Harris ile gole yaklaşıyorlar, köşeden çıkarıyor Northampton kalesinde Arnold. Topa yüzde 33 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi bir kez bulduğu devreyi geride kapatıyor Northampton Town.
- devreye yine uzun toplarla başlıyorlar. İştahlı oyunlarına rağmen 3. bölgede topu tutacak oyuncularının olmayışı, yaratıcılıkta kalite eksikliği, geniş alanları etkili kullanamayışları göze batan zaafları. 57’de gol umutları Smith’in yerine Ashley-Seal sahada. 66’da duran topta müsait pozisyona kaleyi bulamıyor Adams, gol için yükleniyorlar ama takım bal yapmayan arı misali. Son bölümde rakibi savunmada az adamla yakalayan Peterborough pozisyonlar buluyor. Ev sahibi takımda sağ kanatta oyuna sonradan giren Korboa çabuk ama ortaları isabetsiz. Bitime 10 dakika kala farkı ikiye çıkarıyor Peterborough, Brown uzak köşeye enfes vuruyor. Kalan dakikalarda başka gol olmayınca keyif veren 3. Lig maçının galibi Peterborough United oluyor…
Velhasıl alt lig diye burun kıvırmayın, günümüzün paraya bulanmış futbolunda Mesut Özil haftada 350 bin Sterlin kazanıp kadroya giremezken, 27 senedir Arsenal’in maskotluğunu yapan kulüp çalışanı kapının önüne konuluyorsa futbol keyfini alt liglerde aramakta yarar var sanırım. Zaten nahif olan her şeyin kendine has güzelliği vardır, futbola gerekli olan biraz nahiflik değil mi zaten!
Ziya Adnan
13 Ekim 2020