Premier Lig Seyir Defteri: Sheffield United, çelik şehrinin keskin takımı…

Uzaklardan…

SheffIeld… İngiltere’nin kuzeyinde Yorkshire bölgesinde, adını içinden geçen nehirden alan 564 bin nüfuslu, 2. Dünya Savaşından sonra ekonomik sıkıntılarla işsizlik girdabına sürüklenmiş, günümüzde iki büyük üniversiteye ev sahipliği yapan, ülkenin en yeşil şehirlerinden biri. Kişi başına dört ağaç düşen şehirde iki milyonun üzerinde ağaç bulunuyor. Yeşil şehirler sıralamasında Avrupa’da ilk sırada. O tarihi şehrin iki takımından biri Sheffield United, nam-ı diğer “The Blades” (Jiletler). Geçmişte çelik üretimiyle adını duyurmuş şehir vesile olmuş keskin lakaplarına, günümüzden 130 sene önce, 1889 senesinde kurulmuşlar, kırmızı beyazlı formalarındaki iki kılıç ve futbol topu amblemi şehrin çelikle olan bağını anlatır tarihi bilenlere. Köklü tarihlerinde en önemli başarıları 1898’de kazandıkları yegâne şampiyonluklarından başka dört sezonda da Federasyon Kupasını müzelerine götürmüşler. 1992-93 sezonunda kurulan Premier Lig’in kurucularından, ancak iki sezon mücadele edebildiler elitlerin liginde, 12 sene aradan sonra yeniden döndüler bıraktıkları yere ama bir sezon dayanabildiler. Parasal sıkıntılarla boğuştukları, üç hoca değiştirdikleri 2010–11 sezonunda 3. Lig’e düştüler…

2013 senesinde Arap sermayesi yetişti imdatlarına, Suudi Prens Abdulaziz Al Saud takımın yüzde 50 hissesini 1 sterlin karşılığında satın alırken kulübün borçlarını ödeyeceğini, en kısa sürede Premier Lig’e döneceklerinin sözünü veriyordu. 2016–17 sezonunun sonunda döndükleri Championship’te geçen sezonu 2. sırada bitirerek Premier Lig’e yükseldiler. Takıma 1855 senesinden beri ev sahipliği yapan 32.125 kapasiteli “Bramall Lane” dünya futbolunun en eski profesyonel stadı, 2018-19 sezonunda mabetlerinde 26.175 taraftar ortalaması yakaladılar…

Şehrin kırmızılı takımından dem vurup kendisinden 30 yaş büyük abiyi de anmadan olmaz, dünya futbolunun en eski kulübü Sheffield Wednesday’e de selam çakalım, malum büyüğe saygı âdettendir. İkisi arasında oynanan maçlar “Steel City derby” (çelik şehrinin derbisi) olarak bilinir futbol âleminde, onlar da geçmişe ağıt yakanlardan. Bu yazının yazıldığı saatlerde Championship’te 8. sıradalar.

Sheffield United’ı yazmışken efsanelerini de unutmayalım. 1894-1905 seneleri arasında takımın kalesini korumuş William Henry Foulke, nam-ı diğer “Fatty” (Şişko). Kilosu hakkında çeşitli rivayetler olmasına karşın, 1.93’lük boyu ve 150 kilo ağırlığı ile futbol sahalarında görülmüş en iri kıyım kaleciymiş. Bir dağı andıran cüssesiyle kaleyi kapladığı için kendisine gol atmakta zorlanırmış rakip forvetler. Sheffield United ile üç kez İngiltere Federasyon Kupası finalinde yer almış, kupayı iki kez kazanmış. Futbolu bıraktıktan sonra parasız kalınca Bradford panayırlarında kalecilik yaparak hayatını idame ettirmeye çalışmış. 1916 senesinde, henüz 42 yaşında yoksulluk içinde veda etmiş hayata. Ölüm nedenini zatürre olarak yazmış gazeteler. “Şişman”ın mezarı, doğup büyüdüğü Sheffield şehrinin Burngreave mezarlığındadır.

Ekim ayının son cumartesi gününde Premier Lig’in en mütevazı kadrosuna sahip (82 milyon Sterlin) Sheffield United, West Ham deplasmanında. İki takım ligde en son 2006 senesinde karşılaşmışlar, ev sahibi o maçı kazanan takım olmuş. Ligin Liverpool’dan sonra en iyi savunmasına sahip kırmızı beyazlılar, 9 maçta kalelerinde 7 gol gördüler. Kalecileri Henderson geçen sezonun başından beri 25 maçta kalesini gole kapattı, bu dört profesyonel ligin en iyi kaleci performansı. 3-5-2 dizilişinde başlıyorlar maça, gol umutları 31 yaşındaki McGoldrick ve Robinson. Son üç maçından sadece bir puan çıkaran ev sahibi iştahlı başlıyor, orta saha mücadelesi halinde geçen ilk 20 dakikada gol denemesi sadece bir. Dirençli takım yaratmış 52 yaşındaki hocaları Chris Wilder, top rakipteyken sert pres yapıp boş alan bırakmıyorlar. İlk 20 dakikada ev sahibinin kullandığı korner sayısı beş, 23’te Anderson’un uzaklardan vuruşuyla gole yaklaşıyorlar. 28’de net fırsatı harcıyor misafir takım, kornerden gelen topu altı pasta gole çeviremiyor McGoldrick. 41’de yine kaçırıyorlar, Stevens’in yakın mesafeden vuruşu savunmadan dönüyor. Ve devre bitti derken öne geçiyor West Ham, savunmanın az adamla yakalandığı pozisyonda Snodgrass, kaleci Henderson’un altından topu ağlara gönderiyor. Topa yüzde 31 oranında sahip olduğu devreyi geride kapatıyor Sheffield United.

2. devreye daha ofansif başlıyorlar, 53’de sağ kanat Baldock karşı karşıya kaldığı pozisyonda kaleci Roberto’yu geçemiyor. O pozisyon umutlandırıyor takımı, akabinde Robinson’un yerine 33 yaşındaki golcüleri Sharp oyunda. 2015’den beri forma giydiği takımda 169 maçta 88 golü var 10 numaranın. Arka arkaya gelen atakların meyvesini 68’de alıyor misafir takım, oyuna sonradan giren Mousset ceza sahası içinde köşeyi bulan vuruşuyla golü buluyor. 80’de Snodgrass arka direkte topa müdahale etmekte geç kalınca West Ham adına net fırsatı harcıyor. 59.912 taraftarın önünde dört dakika uzatılan maçta 2. devrede bulduğu golle puanı kapıp ligde 7. sıraya yükseliyor Sheffield United. Sezon başında düşmeye aday gösterilen takımın azmi ve direnci takdire şayan…

Ziya Adnan

28 Ekim 2019

Aleksandar Mitrovic: Gol Canavarı…

Uzaklardan…

ZİYA ADNAN 

Geçen sezon Premier Lig’den düşen, bu sezon yeniden dönme hedefindeki Fulham’da işler iyi gitmiyor. Ekim ayının ortalarına kadar oynadıkları 13 maçın ancak dördünü kazanabildiler, son Stoke City deplasmanı dahil üç maçı kaybettiler, evlerinde oynadıkları son beş maçın sadece birinden üç puanla ayrıldılar. Şampiyonluğun favorisi olarak başladıkları sezonda 10. sıradalar. Hafta içinde oynadıkları, geçen sezon Championship’e yükselen Luton Town maçı vesilesiyle takıma ve golcülerine naçizane bir bakış…

İki takım nicedir farklı liglerde mücadele verdiklerinden 20 senedir karşılaşmamışlar, en son maçları 1999 senesinde Federasyon Kupasında. Fulham 3. tur maçını 3-0 kazanarak elemiş rakibini. Luton Town en son 1998 senesinin ekim ayında oynanan lig maçında ziyaret etmiş enfes stadı ve maçı 3-1 kazanmış. “Geldikleri gibi giderler” diyenlere inat direnç gösteriyorlar Championsip’te, 15 puanla 17. sıradalar. Championship diye geçmeyin, dünya futbolunun en fazla izlenen 6. Ligi, gerek parasal gerek izlenme oranı açısından bizim adının başına eğreti “Süper” sıfatı eklenmiş lige fark atıyor…

4-3-3 dizilişinde Fulham, gol krallığı sıralamasının zirvesinde Aleksandar Mitrovic, bu maça kadar 8 golü var 25 yaşındaki Sırp golcünün, son vuruşlarda isabet oranı yüzde 48. Eylül 1994 doğumlu, geçtiğimiz günlerde 25. yaşını kutladı, nice senelere. 2013’te düzenlenen Avrupa U19 turnuvasının en iyisi seçilmişti Partizan Belgrade’ın alt yapısından yetişmiş golcü. Yaşı geçmiş topçulara servet yatıran kulüplerimiz geçmiş zamanlarda farkına varsalardı 1.90’lık forvetin, muhtemel ülke futbolunu sallamakla kalmaz, değerli bir yatırım olurdu gelecek adına. Ama onlar son kullanım tarihini geçmiş topçularla uğraşırken 2019 senesinde Fulham ile beş senelik sözleşme imzaladı Mitrovic…

Ev sahibi iştahlı başlıyor maça, henüz 5. dakikada Cavaleiro ile gole yaklaşıyorlar. Sonra Fulham’ın golcüsü çıkıyor sahneye, dakika 16, ceza sahası içinde dönerek vurduğu füze alt yapılarda ders diye gösterilir. Hava toplarındaki üstünlüğünün yanında, sezgisel futbol zekâsı, gaddar şutları takdire şayan. İnşa halindeki kullanılmayan tribünü hariç o enfes stadı dolduran 18 bin taraftar golden sonra arka arkaya gelen Fulham ataklarını izliyor. 23’te şansını bir kez daha deniyor golcü ama bu kez vuruşu isabetsiz. Topa yüzde 71 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi 12 kez yokladığı devreyi tek golle önde kapatıyor o güzel mahallenin siyah beyazı.

2. devreye ofansif başlıyor misafir takım, kadro değeri olarak ligin en mütevazı 3. takımı. Fulham’ın sıkıntısı öne geçtikleri maçlarda skoru koruyamamaları ama 53’te farkı ikiye çıkarıyor siyah beyazlılar, Reed’in sağdan ortaladığı topa son dokunan Mitrovic. Golden sonra farkı azaltmak için yükleniyor misafir takım ve aradığı golü 59’da duran toptan buluyor, savunma oyuncuları Potts yakın mesafeden kafa vuruşunu kaçırmıyor. Ama uzun sürmüyor sevinçleri, 67’de duran top organizasyonunda kafayla 3. golünü buluyor golcü, ligdeki 11. golü, ligin gol canavarı 9 numara. Naçizane görüşüm, yaz döneminde Fulham’dan iki futbolcu alan Galatasaray’ın asıl alması gerekeni kaçırdığı yönünde. Topa daha çok sahip olan, daha etkili ayaklara sahip Fulham oyuna genişlik kazandırdığı anlarda hücumcusu Onormah, Reed, Caveliero, önlerinde Mitrovic ile pozisyonlar buluyor. Dört dakika uzatılan maçta Luton Town’da oyuna sonradan giren Lualua takımının 2. golünü kaydediyor ama yetmiyor. Velhasıl 90 dakikada rakip kaleyi 20 kez yokladığı, farkı kaçırdığı maçı 3-2 kazanarak ligde 6. sıraya yükseliyor Fulham. Golcüsüne gelince, maçtan sonra gollerinin sırrını soruyoruz, cevabı kayda değer: “Yaşamımın her gününde, yaptığım her işte kendimi geliştirmek için çaba harcarım. Antrenmanları severim, bitiminde farklı açılardan şut çalışmaları yapar, topun gelişine göre farklı vuruş tekniklerini defalarca tekrarlarım. Futbola ilk başladığım zamanlardan beri kendime örnek aldığım iki futbolcu oldu: Alan Shearer ve Didier Drogba. İkisi de futbolun efsaneleri ve benim kahramanlarım…”

Ziya Adnan

25 Ekim 2019

Fulham – Luton maaçından sonra Alexsandar Mıtrovıc ile…

Tottenham Hotspur: Düşer düşer kalkarız her Ekim’e isyan gibi…

Uzaklardan…

2019’da oynadığı 36 maçtan 17’sini kaybetti Tottenham Hotspur, geçen sezon Şampiyonlar Ligi’ni finalde Liverpool’a kaptıran Kuzey Londra’nın beyazlı takımı. Ligde ve Şampiyonlar Ligi’nde oynadıkları son iki maçta kalelerinde 10 gol gördüler, takımın Aralık 1997’den beri en kötü savunma karnesi. Ligde son 10 deplasman maçının 8’inden puansız döndüler, evinden ırak kazandıkları en son maç ocak ayında Fulham deplasmanında. Bu sezon ligde oynadıkları 8 maçın 3’ünden eli boş ayrıldılar, haliyle lider Liverpool’un 13 puan gerisindeler. Üstelik kalecileri Lloris geçirdiği ağır sakatlık sonrası muhtemelen sezonu kapattı. Hocaları Pochettino’yu bile karamsarlığa iten bu veriler ışığında hal ve gidişlerine evlerinde oynadıkları Watford maçı vesilesiyle naçizane bir bakış…

2017’nin kışından 2019’un yazına kadar transfer dönemlerinin en sessiz takımıydı Tottenham Hotspur, öyle ki Premier Lig tarihinde ilk kez bir takım iki transfer dönemini boş geçiyordu. 2019’un yazında, hocasının ısrarlarına dayanamayarak N’Dombele, Sessegnon ve Celso’yu kadrosuna kattı başkanları Levy ama o 3’ünden sadece N’Dombele ilk 11’de kendisine yer buluyordu. Geçen sezonlarda takımın önemli isimleri Eriksen, Alderweireld, Vertonghen ve Rose takımdan ayrılmak istediklerini dile getiriyor ama talipli bulamayınca takımda kalıyorlardı. Ama huzursuzluk başlamıştı bir kere, malum gidene kal denilmez! Savunmanın sağında hatalarıyla göze batan Aurier, yaz döneminde takımdan ayrılan Trippier’in yerinin doldurulamaması, eski formundan uzak Alli ve Son, Pochettino’nun farklı taktik uygulamaları derken puan kayıpları yaşayan takım Şampiyonlar Ligi’nde Bayern Münih karşısında hezimete uğruyor, sonrasında Brighton deplasmanında farklı kaybediyordu. 1961’den beri bekliyorlar son sezonlarda yaklaştıkları şampiyonluğu ama bekleyiş sürecek bu gidişle. Yine de karamsar olmasınlar, ıskalanmış transfer dönemlerine rağmen son beş sezonda 3 yarı final, 2 finalde yer aldılar ama olmadı…

Milli maç arası sonrası yeni başlangıç peşindeki Tottenham evinde Watford karşısında. Bu sezon kadrodaki 23 futbolcusuna forma verdi Pochettino, belli ki ilk 11 konusunda kafası karışık. Misafir, ligin dibine demir atmış, ligde galibiyeti bulunmayan tek takım, üstelik kaptanları ve golcüleri Deeney sakatlığı nedeniyle kadroda yer almıyor. Kötü başladıkları sezonda, eylül başında hocaları Javi Gracia’nın yerine 54 yaşındaki Sanchez Flores’i getirdiler. Velhasıl geçen sezon ligi 11. sırada bitiren, Federasyon Kupası’nda final oynayan takımın düşüşü sevdalıları adına düşündürücü. Tottenham deplasmanı onlar adına zor, misafir oldukları son 9 maçı kaybettiler.

4-3-1-2 dizilişinde Tottenham, gol umutları Moura, Kane, arkalarında Alli. Watford’un tek forveti Welbeck henüz maçın başında yerini Deulofeu’ya bırakıyor. Tottenham’dan gol beklenirken golü bulan takım Watford, 6. dakikada Janmaat’ın ortasında topu köşeye bırakan Doucoure. Arka arkaya iki maçta ilk 10 dakikada kalesinde golü gören ev sahibi tutuk, oyuna yön veren, tempoyu ayarlayan misafir takım daha atak ilk bölümde. Top rakipteyken iyi kapanıp alan bırakmıyorlar Kane ve Moura ikilisine. 22’de Tottenham’ın ilk tehlikeli atağında Alli’nin vuruşu kaleci Foster’da kalıyor. 30’dan sonra baskıyı artıyor Tottenham, orta sahanın solunda Rose topla buluştuğu anlarda etkili. Topa yüzde 69 oranında sahip olduğu ama rakip kaleyi sadece bir kez bulduğu devreyi geride kapatıyor Tottenham.

İkinci devreye Sanchez’in yerine Son’u alarak başlıyorlar. Oyuna girdikten 3 dakika sonra vuruşunda gole yaklaşıyor ama direkleri geçemiyor. Eriksen’in yokluğunda 3. bölgede pozisyon yaratmakta zorlanıyor takımı, son 30 dakikada Lamela, Moura’nın yerine oyunda. Watford’da orta sahada Doucoure orta sahada kaptığı toplarda takımını atağa kaldıran oyuncu. Son bölümde arka arkaya kornerler kullanıyor Tottenham ama uzun Watford savunması geçit vermiyor. 86’da Tottenham Alli’nin golüyle beraberliği yakalıyor; VAR, pozisyonda Alli’nin topa elle müdahalesi olmadığına hükmediyor. Velhasıl 59.645 taraftarın şahitliğinde ligde sıkıntılı zamanlar yaşayan iki takım puanları paylaşıyor.

O enfes dizelerinde, “Hazanda savruluruz serseri yapraklar gibi, yalnızlığı yaşarız geride kalan gibi, düşer düşer kalkarız her Eylül’e isyan gibi” der Ahmet Kaya. Ondan alıntıyla Pochetino’nun takımına gitsin dizeleri: “Düşer düşer kalkarız her Ekim’e isyan gibi…

Ziya Adnan

22 Ekim 2019

Stevenage FC: Alt liglerin yalnızlıkları…

Uzaklardan…

“Adınız geçmiyor farkındasınız değil mi, tek bir şarkıda bile, nasıl kasabaların tek bir caddesi vardır mühim, gerisi ara sokak yalnızlıkları, kediler bile ıslık çalmadan geçer kaldırımları, bir otobüs geçer, soğuk ve şehirler arası bir uykuda içindekiler…” der Yılmaz Erdoğan kasabaları anlattığı enfes dizelerinde. Milli maç arasından yararlanıp ziyaret ettiğimiz kasabanın takımını anlatalım bu yazıda, malum adına futbol denilen güzel oyunda her futbol kulübü bir nevi roman kahramanı, kimi endüstriyel futbolun zenginliğinde giderek büyürken, kimi zor zahmet ayakta kalmaya çalışan… Kimi pek meşhur, kimi uzaktan aşina, kimi gözden ırak, adı bile bilinmez, kimi küçük bir kasabanın yalnızlığında…

Stevenage… Londra’nın 45 kilometre kuzeyinde, 87 bin nüfusa sahip, ülke tarihinde kasaba statüsünü kazanmış ilk yerleşim birimi. 1900’lü senelerin başında nüfusu 1.400 iken zaman içinde büyük artış göstermiş, iş merkezi Londra’ya yakınlığı, günümüzde şehrin banliyölerinden biri haline gelmiş olması kasabayı cazip kılan faktörler. Formula 1 yarışıcısı Lewis Hamilton, futbolcular Ashley Young, Kevin Phillip, golfun ustası Ian Poulter bu kasabada dünyaya gelmiş, spor aleminde adını duyurmuş ünlüler…

İşte o kasabanın 1976’da kurulmuş takımı Stevenage FC; nam-ı diğer ‘Boro’. Renkleri bizim milli takımı andırıyor, ilk zamanlarda ‘Stevenage Borough Football Club’ olarak adlarını duyurmuşlar, uzun seneler amatör kümelerde top koşturduktan sonra, 1994’te profesyonel liglerin bir altı ‘Conference National’da oynamaya hak kazanmışlar ama futbol federasyonu statlarını yetersiz bulduğu için ligde yer almalarına izin vermemiş. 2009-10 sezonunun sonunda tarihlerinde ilk kez profesyonel liglere yükseldiler. O yükselişle birlikte takımın adından ‘Borough’yu kaldırıp “Stevenage FC” olarak devam ettiler yollarına. Ertesi sezon, Old Trafford Stadı’nda oynanan play-off finalinde Torquay United’ı 1–0 yenerek 3. Lige yükseldiler. O sezon Federasyon Kupasında 4. tura kadar yükselmeleri, Premier Lig temsilcisi Newcaste United’I elemiş olmaları tarihe düşen notlar.

Ama uzun sürmedi saadetleri, 2013-14 sezonunda 24 takımlı ligi son sırada bitirerek yeniden döndüler bıraktıkları yere. Ligi 6. sırada bitirdikleri 2014-15 sezonunda play-off maçlarında kaybettiler yükselme şansını. Bu yazınının yazıldığı saatlerde 92 takımlı dört profesyonel ligin en alt sırasındalar, oynadıkları 12 maçta galibiyetleri bulunmuyor, hikâyeleri şairin dizelerindeki gibi, gerisi ara sokak yalnızlıkları…

Mabetleri ‘Broadhall Way’ 6.722 kapasiteli, takıma 1961’den beri ev sahipliği yapıyor. 2018-19 sezonunda evlerinde oynadıkları 23 maçta 2.715 taraftar ortalaması yakaladılar. (Adının başına Süper sıfatı eklenmiş ligimizde geçen sezon şampiyonluğa oynayan Başakşehir’in taraftar ortalaması 3.921). Bu sezon 29 kişilik kadrosunun değeri 2,6 milyon sterlin, yaş ortalaması 26,5.

Kasvetli bir ekim cumartesisinde League Two maçında Stevenage, Grimbsy Town karşısında. 4. Lig demeden düştük yollara, malum alt ligler candır. Hem içinde top var, forma var, kale var, başka ne ister ki insan! Neticede Liverpool da aynı kurallarla oynuyor, bunlar da. Rakip Grimbsy Town ülkenin kuzeydoğusunda 40 bin nüfuslu sahil kasabası Cleethorpes’nın takımı, alemde ‘The Mariners’ (Denizciler) olarak nam salmışlar. 2010’da amatör kümeye düştüklerinde Ada futbolunun 5 ligini de görmüş 4 takımdan biri olarak tarihe geçtiler. İki takım da 4-3-3 dizilişinde, alt liglerin alışılmış telaşında başlıyor maça, savunmadan uzun toplarla çıkıyorlar, en önemli gol silahı duran toplar, rakip ceza sahasına hava bombardımanı. Üçüncü bölgede topa sahip olacak, zaman ve alan yaratacak oyuncularının olmayışı göze batan eksiklikleri. 18. dakikada Premier Lig kalitesinde golle öne geçiyor ev sahibi Stevenage, sağdan gelen ortayı zarif bir dokunuşla köşeye bırakıyor takımın 26 yaşındaki forveti Guthrie. 5 numaralı stoperleri 1.88’lik Cuthbert Celtic’in altyapısından yetişmiş, deyim yerindeyse sokakta saati sorsa cüzdanı verirsin! Devrenin bitimine yakın ilk golün pasını veren sağ kanat Carter takımını iki farka taşıyor. Rakip kaleyi 5 kez yokladığı devreyi önde bitiriyor kasabanın takımı.

İkinci devreye ofansif başlıyor siyah beyaz Grimbsy Town ama gole yaklaşan Stevenage oluyor, 56’da müsait pozisyonda kaleyi bulamıyor Cowley. İki dakika sonra misafir takım net pozisyonu harcıyor, sağ kanat Whitehouse rakip ceza sahasında isabetsiz vuruyor. Son bölümde skoru koruma adına kapanıyor kasabanın takımı ve bitime 10 kala kalelerinde golü görüyor, orta sahadan kaptığı topla soldan inip gol vuruşunu yapıyor misafir takımda oyuna sonradan giren Rose. 5 dakika uzatılan maçı 3.220 taraftarın şahitliğinde kazanıyor Stevenage, sezonun ilk galibiyeti

Ziya Adnan

15 Ekim 2019

Bournemouth AFC; kiraz güzeli…

Uzaklardan…

Geçenlerde okumuştum, Ada futbolunun amatör liglerinde yer alan Gloucester City A.F.C 12 seneden sonra yeniden evine dönecekmiş. Renkleri bizim Galatasaray’ı andırıyor, futbol alemindeki lakapları ‘Tigers’ (Kaplanlar). Amatör olsalar da kökleri derin, 1883 senesinin baharında kurulmuşlar, alt liglerin sükûnetinde geçmiş zamanları. 2007 senesinin Temmuz ayında 3.200 kapasiteli mabetleri Meadow Park Stadı sel felaketi sonrasında kullanılmaz hale gelince yollara düşmek zorunda kalmışlar. O süre içinde dört amatör kulübün sahasını paylaşmışlar, en son evleri Gloucester’a 40 kilometre uzaklıktaki Evesham kasabasının stadı. “Bir senede 21 kez taşınmak gibi bizim hikâyemiz” diyor başkanları Alex Petheram ve devam ediyor: “Başkalarının evleri nicedir evimiz oldu, maçımızı oynadıktan sonra toplanıp gidiyoruz, sonra başka bir ev, başka kasabalar…” Velhasıl her takım Arsenal veya Tottenham gibi mükemmel bir mabede sahip olamıyor, bazıların hikâyesi Murathan Mungan’ın dizelerindeki gibi: “Neresi sıla bize, neresi gurbet, yollar bize memleket.”

Ekim ayının ilk Pazar gününde Arsenal’in görkemli stadının konuğu Bournemouth, Dorset bölgesindeki 184 bin nüfuslu şirin sahil kasabasının kırmızı siyahı, namı diğer Cherries (Kirazlar). Kasaba nüfusunun büyük bölümü yaşlı ve emeklilerden oluştuğu için ülke folklorunda “God’s waiting room” (Tanrı’nın bekleme odası) olarak nam salmış. 2018-19 sezonunu 14. sırada tamamladılar, 27 kişilik kadronun ortalama yaşı 26.1, toplam değeri 300 milyon Sterlin. Emirates Stadı uğurlu gelmiyor onlara, oynadıkları beş maçta da sahadan yenik ayrıldılar ama bu sezon lige iyi başladılar, ilk 7 maçta topladıkları 11 puan Premier Lig tarihindeki en iyi ikinci dereceleri. Yeri gelmişken 27 yaşındaki golcüleri Callum Wilson’ı da anmadan geçmeyelim. Beş sezon alt liglerde Coventry City’de top koşturduktan sonra 2014 yazında 3 milyon sterlin karşılığında takıma transfer oldu. O tarihten günümüze 143 maçta 58 golü var, şimdilerde değeri 30 milyonun üzerinde. Kulüp tarihinin İngiltere Milli Takım formasıyla gol atan ilk oyuncusu olduğunu hatırlatalım…

İki takımın da bolca top kaybı yaptığı ilk bölümden sonra ev sahibi solda Saka, sağda Pepe ile tehlikeler yaratmaya başlıyor ve henüz 9. dakikada öne geçiyor, Pepe’nin kornerine kafayı vuran Luiz. Golde Bournemouth savunmasının ortasında Cook ve Ake adam paylaşımında hatalı.

2. devreye daha istekli başlıyor Bournemouth, 50’de kaçırdıkları pozisyon maçın kırılma anı. Wilson kaleci Leno’yu da geçtikten sonra kale yerine pası tercih edince golden oluyorlar. İlk devrede savunmada rahat olan Arsenal, ikinci devrede Wilson ve sağda King’in oyuna ağırlığını koymasıyla zor anlar yaşıyor. 62’de Arsenal’de o ana kadar hayal kırlığı yaratan Pepe yerini Standart Liege maçının yıldızı 18 yaşındaki Martinelli’ye bırakıyor. 60’tan sonra farklı bir Bournemouth izliyor Emirates Stadı’nı dolduran 60.036 futbolsever. Arsenal orta sahasında oyunu kontrol edecek bir liderin olmayışı oyunun gidişini misafir takımın lehine çeviriyor, hücuma çıktıkları anlarda orta sahayı çabuk geçiyor Bournemouth. Son 10 dakikada aradığı golü bulmak için iki değişiklik yapıyor hocaları Howe, Arsenal can havliyle skoru koruma telaşında. 90’da Wilson’dan önce topa ayak koyan Luiz mutlak golü önlüyor. Velhasıl ilk devrede kötü, ikinci devrede iyi oynadığı ancak yakaladığı fırsatları değerlendiremediği maçta üç puanı bırakıyor sahil kasabasının takımı. Maçtan sonra hocaları Howe, puan çıkarabilecekleri maçtan yenik ayrıldıkları için üzgün olduklarını, maçın ikinci devresinde sezonun en iyi futbolunu oynadıklarını dile getiriyor…

Ziya Adnan

10 Ekim 2019

West Ham United, eylül toparlandı gitti işte…

Uzaklardan…

Geçen yazıya Turgut Uyar’ın dizeleriyle başlamıştık, âdeti bozmayalım. “Kimi sevsem, kim beni sevse, eylül toparlandı gitti işte, ekim falan da gider bu gidişle, tarihe gömülen koca koca atlar, tarihe gömülür o kadar” der şair dizelerinde. Bir eylülü daha geride bıraktığımız zamanlarda West Ham United’ın gidişine bakalım bu yazıda.

2019-20 sezonunda Ada futbolunun 4 profesyonel ligindeki 92 takımdan 12’si Londra takımları, bunlardan 5’i Premier Lig’de, 5’i Championship’te mücadele ediyor. Aynı şehrin takımları olur da sert derbiler olmaz mı, olur elbet. İçlerinde en ateşlisi Kuzey Londra derbisi, Mısır futbolunun El Ahly-FC Zamalek derbisi kadar kanlı olmasa da Arsenal-Tottenham maçları da dünya futbolunun en ateşli 10 derbisi arasında. Derbi dedik madem, filmlere konu olmuş West Ham United-Millwall derbisini de atlamayalım. Derbileri anlatan kitaplar, Güney Londra’nın afacan çocuğu Millwall ile West Ham arasındaki husumetin nedenini iki aileye bağlarlar. Bir tarafta azılı ‘Kray kardeşler’ (West Ham United taraftarları), diğer tarafta Millwall fanatiği çingene kökenli ‘Richardson ailesi’. Bu iki ailenin fertleri birbirlerinin bölgelerine girmemeye özen gösterirler. Zaman içinde aradaki kan davası o kadar büyür ki, bu iki takımın aralarında oynadıkları maçlarda şiddet görüntüleri hiç eksik olmaz. O kanlı husumetin anlatıldığı ‘Green Street Holigans’ filmi izlemeyenlere şiddetle tavsiye edilir.

Ekim ayının ilk cumartesi gününde Olimpiyat Stadı’nda bu sezon tek yenilgi almış West Ham, şehirdaşı Crystal Palace karşısında. Doğu Londra takımının tarihteki en iyi derecesi ligi 3. bitirdikleri 1985-86 sezonunda, sonrası istikrardan uzak zamanlar. 2018’de takımın başına geçmişti 66 yaşındaki Şilili futbol adamı Manuel Pellegrini ama iyi başlamamıştı Doğu Londra serüveni. West Ham United 2018-19 sezonunda ilk 4 maçını kaybediyor, sonrasında toparlanarak ligi 10. sırada bitiriyordu. Köklü tarihlerinde sadece 17 teknik direktörle çalıştıklarını hatırlatalım. Pellegrini, transfer dönemlerinde saflarına katılan 11 yeni topçu için 180 milyon sterlin harcıyor, kadroda düşünmediği Andy Carroll, Samir Nasri gibi eski asları gönderiyordu. Sezonun ilk maçında, Manchester City karşısında kalelerinde gördükleri 5 golden sonra toparlandılar, sonraki 6 maçtan 3 galibiyet 3 beraberlik çıkaran takım bu sezon ilk 6 hedefinde. Maç başına gol ortalamaları 1,43.

Rakip Crystal Palace Londra’nın güneyinde, 14 bin nüfuslu South Norwood mahallesinin takımı, 2018-19 sezonunda deplasmanda oynadıkları 19 maçın 8’ini kazandılar. Ev sahibinin en önemli eksiği kalede, Fabianski sakatlığı nedeniyle 3 ay sahalardan uzak kalacak, yerine Roberto kalede.

4-5-1 dizilişinde West Ham United, beşli orta sahanın önünde gol umutları Haller. 25 yaşındaki 1.90’lık Fransız forvet kulüp rekoru 45 milyon sterlin karşılığında yaz döneminde Eintracht Frankfurt’tan transfer edildi. Bundesliga’da 2018-19 sezonunda gol krallığında 24 golle Lewandowski’nin arkasından ikinci oldu.

İlk dakikalarda solda Anderson, sağda Yarmolenko ile oyuna genişlik kazandırarak rakibi açmayı deniyor ev sahibi. Misafir takım oyunu kendi alanında kabul ediyor, düşük tempoda geçen ilk bölümde. 29. dakikada West Ham’ın ilk tehlikeli atağında Yarmolenko’nun pasında Haller kaleci Guaita’yı geçemiyor. 37’de gole yaklaşan bu kez misafir takım, Ayew’in yakın mesafeden vuruşunu West Ham savunmasında Fredericks çizgiden çıkartıyor. West Ham’ın topa yüzde 46 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi 4 kez yokladığı devrede gol sevinci yaşanmıyor.

59.912 taraftarın önünde 2. devreye daha ofansif başlıyor West Ham. 52’de Ogbonna’nın kaçırdığı net fırsattan 2 dakika sonra Haller yakın mesafeden kaçırmıyor, ligde 4. golü. Ama uzun sürmüyor sevinçleri, Rice’ın ceza sahasında elle oynadığı pozisyonda VAR penaltıya hükmediyor, kazanılan penaltıyı gole çeviren Van Aanholt. 2013-14 sezonundan beri en fazla penaltı kazanan takım Palace, muhtemel çabuk hücumcularının etkisi. Golden sonra yükleniyor West Ham ama iyi direniyor Palace, kaptanları Cahill savunmada göze batanlardan. Son bölümde top iki kalede mekik dokuyor, 87’de Palace hücumunda Ayew’in golünde yan hakem ofsayt olduğuna hükmediyor ama uzun bekleyişten sonra VAR gol kararı veriyor. 6 dakika uzatılan maçta başka gol olmayınca derbide üç puanı kapan takım 4. sıraya yükselen Palace oluyor.

Ziya Adnan

7 Ekim 2019

Southampton FC, eylülde her şey zordur…

Uzaklardan…

Bir takım hayal edin, kalede Ben Foster, geri dörtlüsünde Toby Alderweireld, Virgil van Dijk, Dejan Lovren, savunmanın solunda Luke Shaw, sağında Nathaniel Clyne, orta sahada Alex Oxlade-Chamberlain, yanında Morgan Schneiderlin, Adam Lallana, kanatlarda Theo Walcott, Gareth Bale, forvette Sadio Mane.

Ada futbolunu takip edenler bilir, adlarını yazdıklarım günümüzde takımlarının değerlileri, içlerinde Mane ve Bale’in dünya futbolundaki ayrı yeri ise malumunuz. Hepsinin ortak özellikleri, farklı dönemlerde Southampton forması giymiş olmaları. Velhasıl o değerleri kaybetmemiş olsa bugün zirveye oynayan bir takım olurdu Southampton FC; ülkenin güneyinde, Londra’ya 120 kilometre uzaklıkta, Hampshire bölgesindeki 239.700 nüfuslu küçük, sakin sahil şehrinin kırmızı beyazı, nam-ı diğer ‘Saints’ (Azizler). Son sezonlarda Liverpool’a sattıkları altı topçudan 175 milyon sterlin kazandılar ama gidenin yeri dolmadıktan sonra neye yarar ki!

Haliyle onca kan kaybından sonra son sezonlarda hep kümede kalma savaşındalar. 2018-19 sezonunu küme düşme potasının 5 puan üzerinde 16. sırada bitirdiler. Bir önceki sezonda küme düşenlerin iki puan üzerinde, 17. sırada lige tutundular. Bu sezon 6 maçta 7 puan topladılar, eylül ayının ortalarında ezeli rakip Bournemouth karşısında evlerinde yıkıldılar. Gidişata göre hedef bir sezonda daha kümede kalmak. Temenni değil ama düşmelere yabancı olmadıklarını hatırlatalım. 2004’te beklenen gerçekleşmiş, 27 sene ülkenin en üst liginde mücadele ettikten sonra düşmüşlerdi. Parasal durumlarının kötüleştiği dönemde, Nisan 2009’da kayyuma devredildiler. Bütçesindeki açık ve borçları nedeniyle İngiltere Futbol Federasyonu tarafından 10 puanı silinen takım 2008-2009 sezonunda 3. Lig’i gördü. 2000’den beri 23 teknik direktörle çalıştılar, son hocaları Ralph Hasenhüttl Aralık 2018’den beri takımın başında. Bu sezon ligin en dar kadrosuna sahipler, 22 kişilik kadronun değeri 201 milyon sterlin. Kadronun en değerlisi 18 milyon sterlin ile 27 yaşındaki 1.99’luk Danimarkalı savunmacıları Jannik Vestergaard, yakın gelecekte onun da gitme sırası gelecektir muhtemel.

***

Eylül ayının son cumartesi gününde Southampton, Tottenham deplasmanında. “Eylülde aşk, eylülde acı, eylülde yalnızlık zordur. Eylülde her şey zordur, ben eylülü onun için severim…” demiş yazar. Ondan alıntıyla Southampton için de zor Tottenham deplasmanı, son 8 maçın 7’sini kaybettiler ama yalnız değiller, yaklaşık 5 bin taraftarı misafir takıma ayrılmış tribünde. Tottenham’da işler iyi gitmiyor, 2019’da oynadıkları maçların 10’undan puansız ayrıldılar; Brighton, Watford ve Bournemouth takımlarından sonra en kötü karne.

Southampton 3-5-2 dizilişinde başlıyor maça, gol umutları 9 numaralı Ings. Tottenham’ın hücum üçlüsü Eriksen, Son, Kane. İlk bölümde sahanın her yerinde pres yapan misafir takım savunma arkasına attığı uzun toplarla pozisyon üretmeye çalışıyor. İlk tehlikeli atakları 10. dakikada, Hojbjerg’un vuruşunu kornere çeliyor Tottenham kalecisi Lloris. Alıştığımız yüksek tempo oyunundan uzak görünen Tottenham orta sahada çok top kaybı yapıyor. 22’de Son’un pasında Ndombele Southampton kalecisi Gunn’u geçemiyor. Ama 25’te golü buluyor, Son’un önüne bıraktığı topu bu kez gole çeviriyor 28 numara. 32’de Aurier’in ikinci sarıdan ihracıyla 10 kişi kalıyor ev sahibi. İyi oynadığı maçta geriye düşen Southampton 40’ta Lloris’in inanılmaz hatasıyla beraberliği yakalıyor. Topu uzaklaştırmak yerine İngs’e çalım atmayı deneyince fena avlanıyor Tottenham kalecisi. Devrenin bitimine yakın savunmada az adamla yakalandıkları pozisyonda kalesinde golü görüyor Southampton, Kane yakın mesafeden kaçırmıyor. Topa yüzde 43 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi 9 kez yokladığı devreyi geride kapatıyorlar.

2. devreye baskılı başlıyor misafir takım, Tottenham’da Sissoko savunmanın sağında bu yarıda. Kalabalık Tottenham savunmasını açma adına oyuna genişlik kazandırıyor Southampton, 56’da Prowse’un serbest vuruşunu enfes çıkartıyor Lloris. 62’de bu kez kornerden gelen topa Yoshida’nın kafa vuruşunu çizgiden çıkarışı müthiş. Baskılı oynamasına, yakaladığı fırsatlara rağmen son vuruşlarda yetersiz kalan Southampton bir türlü savunmayı açacak pası bulamıyor. 82’de o ana kadar etkisiz Ings yerinde Obafemi sahada. 84’te kaptanıyla gole yaklaşıyor Tottenham, Kane’in vuruşu az farkla dışarda. Velhasıl büyük bölümünü bir fazla oynadığı maçı 2-1 kaybederek 7 puanda 14. sırada kalıyor Southampton. Maçın adamı yediği hatalı gole rağmen Tottenham kalecisi Lloris. Maç sonu basın toplantısında hocaları Hasenhüttl eksik rakibe karşı pozisyon üretemediklerini, yenilen ikinci golde savunmada az adamla yakalandıklarını dile getiriyor. Ne diyelim, eylülde her şey zordur.

Ziya Adnan

1 Ekim 2019

Frank Lampard, Chelsea’nin zât-ı şahanesi…

Uzaklardan…

Premier Lig tarihinde 150 gole ulaşmış 7 futbolcudan biri, üstelik o rekoru yakalamış ilk orta saha oyuncusu. 2001-14 arasında Chelsea formasıyla 429 maçta kaydettiği 211 golle kulüp tarihinin en önemli golcüsü. 13 sezonda takımıyla kazandığı 13 kupa parlak kariyerinden geride kalanlar. Yakın geçmişte Chelsea taraftarları arasında yapılan geniş katılımlı ankette kulüp tarihinde, Didier Drogba, Eden Hazard’ın önünde efsaneler sırasının ilk sırasında. Drogba, “Birlikte oynadığım en iyi orta saha oyuncusu” demiş eski takım arkadaşı için. Çalışkanlığı, liderliği, efendiliğiyle örnek sporcu, jenerasyonunun muhtemel en mahir orta sahası. Chelsea’de birlikte top koşturduğu Zabaleta şöyle anlatmış kaptanını: “Antrenmanlara ilk gelen o olurdu, sahadan en son o çıkardı.” Chelsea’nin Liverpool’u ağırladığı maç vesilesiyle hatırlayalım mavili takımın efsanesini…

20 Haziran 1978’de dünyaya gelmiş Frank Lampard, nam-ı diğer ‘Lamps’. Profesyonel futbol kariyerine 1995’te, bir zamanlar babası Frank Lampard’ın da formasını giydiği West Ham United’da başladı. 2001’de 11 milyon sterlin karşılığında Doğu Londra’dan Batı Londra’ya transfer olurken, henüz ilk sezonunda 8 gol atıyor, ofansif orta saha rolünde parlıyordu. Sezgisel futbol zekâsı, enerjisi, son vuruşları öne çıkan özellikleri. İlk maçından sonra, takımıyla 164 maç arka arkaya sahaya çıkan Lampard, 2014’e kadar uzanan Chelsea kariyerinde 3 Premier Lig şampiyonluğu yaşadı. Zaman içinde Ada futbolunun gelmiş geçmiş en iyi ‘box-to-box’ orta sahası olarak nam saldı. 2011-12 sezonunda Şampiyonlar Ligi’ni kazanırken o maçta kaptan olarak sahaya çıkan orta saha oyuncusu, aynı sezon Federasyon Kupası’nı da kazanıyordu. 2014’te New York City’e transfer olduğunda, kulüp tarihinin en büyük futbolcusunun ayrılışına ağıt yakmıştı Chelsea taraftarı, mahallenin en güzel abisi artık takımda olmayacaktı. Ama uzun sürmedi ayrılık, Championship’te Derby County’deki başarılı deneyiminden sonra teknik direktör olarak döndü takımın başına. 2003’te kulübü satın alan Roman Abramovich’le çalışan 11. teknik direktör olduğunu hatırlatalım. Sezonun ilk maçında Manchester United karşısında alınan farklı yenilgiden sonra toparlandı takımı, kupalar dahil 7 maçta 2 galibiyet aldılar. Ligde 8 puanla 6. sıradalar.

Eylül ayının ortalarında, Lampard’ın takımı bu sezon ilk 5 maçta puan kaybetmeyen Liverpool karşısında. Chelsea, Liverpool karşısında oynadığı son 9 maçın sadece birini kazandı. En önemli sıkıntıları savunmada, ligin ilk 5 maçında kalelerinde 11 gol gördüler, Norwich City’den sonra en cömert savunma. Yeri gelmişken, 1997 doğumlu 1.90’lık forvetleri Tammy Abraham’ı da unutmayalım. 7 maçta 7 golle Aguero ile gol krallığının ilk sırasında. Geçen sezon kiralık oynadığı Aston Villa’da 37 maçta 25 gol kaydettiğini, Premier Lig’e terfi eden takımın en önemli oyuncusu olduğunu hatırlatalım.

Lampard’ın takımı 4-3-3 dizilişinde başlıyor maça, hücum üçlüsü Willian, Abraham, Mount. 14. dakikada Alexander-Arnold’un enfes serbest vuruşuyla öne geçiyor misafir takım, pozisyonda Chelsea savunması müdahalede ağır. Azpilicueta’nın beraberlİk golünün VAR tarafından iptal edilmesinin sonrasında Firmino’nun kornerden gelen topa vurduğu kafayla farkı ikiye çıkartıyor Liverpool. Başa baş mücadele ettiği, topa daha çok sahip olduğu ama savunmada hatalar yaptığı devreyi geride kapatıyor Chelsea.

2. yarıda beraberlik için yükleniyorlar ama Hazard gibi fark yaratan oyuncunun eksikliği en belirgin zaafları. Orta sahanın dinamosu Kante bitime 19 dakika kala enfes solo golüyle takımını umutlandırıyor. Son bölümde Batshuayi ve Mount müsait pozisyonları gole çeviremeyince 40.638 taraftarın önünde sahadan puansız ayrılıyorlar. Velhasıl zor da olsa sezonun 6. maçını kazanıp kayıpsız devam ediyor Liverpool. Geçen sezonu da sayarsak son 15 maçı kazandılar. Chelsea’ye gelince, sezonun ikinci yenilgisiyle ligde 11. sıradalar. Maçın kırılma anı ilk devrede Abraham’ın Adrian ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda topu kaleciye nişanlaması. Lampard, maçtan sonra takımının performansından memnun olduğunu, enerji ve mücadelede üstün olduklarını, yenilgiye rağmen maç sonunda taraftarların alkışlarının iyi yolda olduklarının göstergesi olduğunu dile getiriyor. Haftaya kümede kalma mücadelesi veren Brighton ile evlerinde oynayacaklar, Lampard adına kritik 90 dakika, malum başkanları Abramovich kaybedenleri pek sevmez. Şampiyonlar Ligi’ni kazanmış bir hocayı bile kovan bir başkandan bahsediyoruz sonuçta.

Ziya Adnan

24 Eylül 2019

Ülke futbolu! Zaten kendisi kural hatası!

Uzaklardan…

Fenerbahçe’nin Alanya’da mağlup olmasından sonra gündeme gelen, ülke futbolunun bitmeyen şakası, ‘kural hatası’… Fenerbahçe maçın tekrarı için müracaat eder de Beşiktaş durur mu, onlar da 3-2 yenildikleri Gazişehir maçında kural hatası olduğu gerekçesiyle bulunacaklarmış. Sıra Galatasaray ve Trabzonspor’a da gelir, malum futbolun içinde yenilmek de var!T

Son 50 senede Avrupa arenalarında başarı haricinde hemen her şeyi gördü ülke futbolu… Yayıncı kuruluş zarar etmesin diye Malta’dan ithal ettikleri play-off saçmalığından, borçları nedeniyle Avrupa arenalarından men edilen takımların kendi ligimizde hiçbir yaptırımla karşılaşmamış olmasına, borç batağındaki takımların vergi borçlarının devlet tarafından af edilmesine kadar her şeyi… Bir kulüpte başkanlık yaparken, başka kulüplerde kongre üyesi olanları da gördük zamanla, haliyle her daim bal ve parmak ilişkisini hatırlatan onursal başkanları da…

Ülkede onca stadın adı, ‘Atatürk Stadı’ iken, ‘Yüce Atatürk’ tişörtleriyle sahaya çıkan takımın PFDK’ya sevk edilmesine hiç şaşırmadık; tıpkı ceza niyetine kadın ve çocukların doldurulduğu tribünlerin önünde oynanan maçlara şaşırmadığımız gibi. “Bu yangın üfleyerek söndürülmez!” dedikten sonra yangınla başa çıkabilmek için ‘tüp sektörü’nü iyi bilen, başkanlık yaptığı kulübünü borç batağına sürükledikten sonra siyaset eliyle futbolun en tepesine getirilenlere, kendi elleriyle koydukları 58. maddeyi yangından mal kaçırır gibi bir gecede değiştirenlere, “UEFA’dan gelecek paraya mı kaldık, velev ki beş sene Avrupa’ya gitmesek ne olur?” diyenlere… Pazarda görsek tezgâhından meyve almayacağımız adamların ülke futbolunda söz sahibi olmalarına… Hepsine alıştık zamanla.

Böyledir bizim oralar, alışırsın her şeye. Ummak ve beklemekle geçen koca bir ömürde futbol adına karşına çıkartılan her saçmalığın, nicedir haris ellerin kirlettiği o güzel oyunun parçası olduğuna inanırsın. “Futbolun içinde bu da var” der geçersin. İnsanın içini acıtan kötü bir şaka gibi olunca gündelik hayatta gördüklerin, o çok sevdiğin oyun da nasibini fazlasıyla alır o berbat şakadan. Malum futbol fena halde hayata benzer…

Al işte; Fenerbahçe’nin Alanya’da mağlup olmasından sonra gündeme gelen, ülke futbolunun bitmeyen şakası, ‘kural hatası’… Fenerbahçe maçın tekrarı için müracaat eder de Beşiktaş durur mu, onlar da 3-2 yenildikleri Gazişehir maçında kural hatası olduğu gerekçesiyle TFF’ye başvuruda bulunmaya hazırlanıyormuş. Sıra Galatasaray ve Trabzonspor’a da gelir elbet, malum futbolun içinde yenilmek de var!

Yeni dedik ama aslında pek yeni de değil, konu bizim topraklar olunca. Futbol tarihimizde kural hatası zırvasıyla tekrar edilen maçlar olmuş elbet. 1994-95 sezonunda Gaziantepspor-Denizlispor arasında oynanan maç mesela. O maç rakip sahadan yapılan ofsayt vuruşu nedeniyle tekrar edilmiş. 2003-04 sezonunda oynanan ve berabere biten Fenerbahçe-Rizespor maçında, orta hakem Ali Aydın Rizespor’lu futbolcuya iki kez sarı kart göstermesine rağmen oyundan ihraç etmeyince o maç da yeniden oynanmış. Tabii ki kazanmış ikinci maçı İstanbul takımı, mesele daha çok taraftarı olanı mutlu etmek olunca… 2004-05 sezonunda Beşiktaş-Gençlerbirliği maçında barajın bozulması nedeniyle çalan iki düdük sonrası atılan golün geçerli sayılması maçın yeniden oynanmasına vesile olmuş. 15 Aralık 2013 günü oynanan ve Kasımpaşa’nın 2-1 galibiyetiyle sona eren Kasımpaşa-Beşiktaş maçının tekrar edilmesine karar verilmiş; maçtan tam 28 gün sonra!

***

FIFA’nın ‘Laws of the game’ (Futbol kuralları) kitabının 5. maddesi, hakemlerin sorumluluklarını açıklarken, hakemin sahada vereceği kararların nihai olduğunun altını çizer. Futbolun en büyük patronuna göre, “Saha içinde verilen kararların sportif açıdan tatmin edici olup olmamasının sorumlusu asla hakem değildir.”

FIFA’nın, tarihinde bugüne kadar hiç kural hatası nedeniyle maç tekrarı kararı almamış olduğunu; Almanya’da 23 Nisan 1994’te oynanan Bayern Münih-Nürnberg maçının tekrarından sonra Almanya Futbol Federasyonu tarafından gelecekte hiçbir maçın tekrar edilmeyeceğinin açıklandığını hatırlatalım. O maçtan sonra aradan geçen 25 senede Almanya’da hiçbir maç tekrar edilmemiş. O süreçte hakemlerin yaptığı, maçın sonucunu etkileyen büyük yanlışlar da olmuş elbet. Ekim 2013’te, Bayer Leverkusen-Hoffenheim maçında Leverkusenli futbolcu Stefan Kiessling, 70. dakikada korner atışında topu kafayla kaleye gönderdi, ancak meşin yuvarlak yandan auta çıktıktan sonra yan ağlardaki delikten kaleye girdi. Maçın hakemi Felix Brych, Hoffenheimlı futbolcuların yoğun itirazlarına rağmen verdiği gol kararını değiştirmedi. Bayer Leverkusen’in 2-1 galip geldiği maçtan sonra rakip takım karşılaşmanın tekrarlanmasını istedi, ancak Alman Futbol Federasyonu bunun müsabakanın tekrarını gerektirecek bir hata olmadığını belirterek itirazı reddetti. Almanya Futbol Federasyonu’na göre maçı kötü yönetmiş ve yan ağlardan kaleye giren topu gol olarak değerlendirmiş olsa da hakemin verdiği karar nihaiydi ve bitmiş maç yeniden oynanmazdı.

Şimdi soruyorum, böyle bir hadise üç İstanbullu’dan birinin maçında, bizim büyüğün aleyhine ya da lehine yaşansa Federasyon’un kararı ne olurdu dersiniz?

Dünyanın en iyi ligi kabul edilen Premier Lig tarihinde hiçbir maç yeniden oynanmamış, üstelik bazı maçlarda yapılan inanılmaz hatalara rağmen. Premier Lig’in bir altı Championship’te Aralık 2012’de, Sheffield Wednesday-Huddersfield maçında orta hakem Mick Russell maçın 26. dakikasında Jeremy Helan’a ikinci sarıyı gösterdi ama oyundan ihraç etmedi. Maçtan sonra hatasını kabul edip özür dileyen orta hakemin insani bir hata yaptığını ama futbolun içinde bunların da olabileceğini söyledi İngiltere Futbol Federasyonu. Golsüz biten maç yeniden oynatılmadı…

Bizde ise futbolu yönetenler, hakemin yaptığı hatayı kural hatasına bağlayıp oyunu kurgulamakta ısrarcı. Eh, bütün mesele rekabetsizlikle lanetli, dört takımla kafayı fena bozmuş düzende çoğunluğu mutlu etmek olunca…

Ziya Adnan

21 Eylül 2019

Teemu Pukki’nin yükselişi…

Uzaklardan…

Ada futbolunun yaşı yeten meraklıları bilir, Premier Lig’in kurulduğu 1992-93 sezonunda ligi uzun süre zirvede götürmüş ama son haftalarda tökezleyerek ligi Manchester United ve ikinci Aston Villa’nın ardından üçüncü sırada bitirmişti Norwich City, Ada futbolunun Kanaryalar’ı. Bu onların Premier Lig tarihindeki en büyük başarıları. Bir sonraki sezon, ilk kez katıldıkları UEFA Kupasında Bayern Münih’i deplasmanda 2-1 yenerken, Münih Olimpiyat Stadı’nda kazanan ilk İngiliz takımı olarak tarihe geçtiler. Ama sonra iyi gitmedi işler, 1994-95 sezonunda Premier Lig’den düşecekler, 2009-10 sezonunda 3. Ligde mücadele edeceklerdi. Asansör takımların izlerini taşıyan zamanlarda beş sezonda düşüp yeniden döndüler bıraktıkları yere. Bu sezon elitlerin arasında lige tutunma mücadelesi veriyorlar, 25 kişilik kadronun değeri 92 milyon, geçen sezon birlikte yükselme sevinci yaşadıkları Sheffield United’dan sonra ligin en mütevazı takımı. Sezonun ilk dört maçında sadece bir galibiyet ve üç puanla ligin 19. sırasındalar, maç başına kalelerinde gördükleri 2,5 gol ortalaması savunma sıkıntısının özeti…

Kanaryalar’dan dem vurup golcüleri Teemu Pukki’ye selam çakmadan olmaz elbet. 29 yaşındaki Finlandiyalı bu sezon beş gol, bir asistle gol krallığının 2. sırasında. Premier Lig tarihinde ilk iki maçta dört gol bulan ilk futbolcu. Kariyeri ilginç, 2018’de bedelsiz olarak katıldı takımın saflarına. Daha önce Sevilla, Schalke, Celtic, Brondby’de forma giydi, yıldızı Norwich City’de parladı. Henüz 16 yaşına bastığı zamanlarda o dönem Chelsea’nin scoutluğunu yapan Flemming Berg antrenmanlara davet etmiş genç golcüyü ama muhtemel deneyimsizliğinden sözleşmeyi kapamamış. La Liga’da, Sevilla formasıyla sadece bir maçta forma giydikten sonra evine, Finlandiya’nın HJK Helsinki takımına dönmüş. Bilmeyenler için, Celtic zamanlarında takım arkadaşı ligin en iyi savunmacısı Virgil Van Dijk. Geçenlerde okumuştum, çocukların Ronaldo ve Messi’nin hikâyeleriyle büyüdüğü günümüzde, Finlandiya’daki bebelerin en sevdiği futbolcuymuş Pukki…

Eylül ayının ortalarında Pukki’nin takımı Norwich City evinde Manchester City karşısında. Madem aylardan eylül, şairin dizelerini de yazmadan geçmeyelim. “Dedim ya… Eylül’dü. Savruluşu bundandı kimsesizliğimin” der dizelerinde Cemal Süreyya, muhtemel hüznü en güzel anlatan. Hüznün futboldaki karşılığıdır, zamanı düşmeler ve çıkmalarla geçirmiş Sarı Kanaryalar ama seveni de çoktur, bir umuttur Norwich City. 2018-19 sezonunda evinde 26.014 taraftar ortalaması yakaladılar. Rakip Manchester City’nin kaderi, 2008’de Abu Dhabi United Group tarafından satın alındıktan sonra değişti, o tarihten sonra transferlere 1,014 milyar avro harcadı Guardiola’nın takımı, Norwich City’nin transfer harcamalarının 32 katı. Ada futbolunun ilk milyarlık kadroya sahip takımı maviler, Avrupa futbolunda Paris St-Germain (913 milyon avro) ve Real Madrid (902 milyon avro) onların arkasından geliyor.

Kanaryalar, Premier Lig tarihinde evinde 12 kez ağırlamış City’i, sadece bir kez, Şubat 1993’te maçı kazanırken 11’inde sahadan yenik ayrılmışlar. Genç oyuncularına fırsat tanıyor hocaları Daniel Farke, ilk dört maçta 21 yaş altı oyuncularına toplamda 1.427 dakika oynama süresi vermesi kayda değer. 4-5-1 dizilişinde başlıyorlar maça, gol umutları Pukki. City’nin hücum üçlüsü Silva, Aguero, Sterling. Beklendiği gibi yoğun pas trafiğiyle başlıyor City maça, ilk on dakikada topa yüzde 70 oranında sahipler ama net pozisyon üretemiyorlar. Walker ve Silva’nın sağ kanattan geliştirdiği atakları kademeyle karşılıyor ev sahibi, kendi alanlarında rakibin yoğun presini riskli de olsa ayağa pasla açıyorlar. 18. dakikada, ilk kornerinde golü buluyor Norwich City, ön direkte boş pozisyonda kafayı vuran McLean, Manchester City’nin duran top zaafı bir maçta daha aşikâr. Golden sonra solda Sterling, sağda Silva ile beraberlik için yükleniyorlar, ancak 29’da fark ikiye çıkıyor. Savunma arkasına sarkan Pukki, Cantwell’in önüne bırakıyor, kaçırmıyor 14 numara. Pukki’nin golcülüğü kadar asist yeteneği de takdire şayan. Devrenin bitimine yakın Norwich’in savunma zaafı, Aguero’nun kafa golü farkı bire indiriyor. Devreyi tek farkla önde kapatıyor Norwich City…

2. devreye golle başlıyor Pukki, City savunmasında Otamendi kaptırıyor topu, Buendia, Pukki’nin önüne bırakıyor, fark yeniden ikiye çıkıyor. Gidişattan sıkılmış olmalı ki 58’de İlkay Gündoğan’ın yerine De Bruyne’u, Silva’nın yerine, Jesus’u sahaya sürüyor Guardiola ama gününde değil takımı. Savunmanın ortasında Laporte’un eksikliği, sahalardan 8 ay uzak olacak olması düşündürücü. Son bölümde baskıyı artırıyorlar ama farkı bire indiren gol bitime iki dakika kala geliyor, ceza sahası dışından köşeye vuruyor Rodri. Dört dakika uzatılan maçta başka gol olmayınca Pukki’nin bir golü ve asisti üç puanı getiriyor, 27.059 taraftarın önünde kazanıyor Norwich City. Maçın adamı Pukki, sadece golleriyle değil çalışkanlığıyla da parlıyor Finlandiyalı…

Ziya Adnan

17 Eylül 2019