Gençlerbirliği’nden West Bromwich Albion’a…

Gençlerbirliği’nden West Bromwich Albion’a…

Uzaklardan..

Gençlerbirliği’nin Trabzonspor’a 2–1 yenildiği maçtan sonra Ankara takımının başkanı İlhan Cavcav’ın açıklamalarını okuyorum: “Yensek memleketimizde linç edilecektik” diyor 76 yaşındaki başkan. Devam ediyor: “Otuz küsur senelik başkanım, Gençlerbirliği olarak hiçbir yere satılmayız. Ben neden Fener ya da Trabzon için oynayayım? Ben kendi canımı kurtarmakla uğraşıyorum!” Trabzonlu taraftarların kendisine küfür ettiğini iddia eden Cavcav, “Demek ki sahamızda Trabzon’u yensek, kendi memleketimizde ve sahamızda linç edecekler!” diye serzenişte bulunuyor.

Siyasetten spora, bir inanış var ülkede. Bir koltuğa çakılıp kalınca insan, kendini başarılı görüyor. Zira ülkede başarı koltukta kaldığın senelerle ölçülüyor. Otuz küsur senelik başkansan senden iyisi olmuyor. Takvim yaprakları düştükçe dev aynası giderek büyüyor. Oysa bildiğim, başarının o süre içinde elde edebildiklerinle ölçülmesi gerektiği… Mesela, sormak isterdim Sayın Cavcav’a: “30 küsur senedir başkansın. Üstelik ülkenin başkentinde, Cumhuriyet ile yaşıt bir kulübün başkanısın. Ama stadını doldurmayı beceremiyorsun. Nüfusu yedi milyona yakın Ankara’da sattığın kombine bilet sayısı dört binin altında. Bu mudur başarı?”

Devam ediyorum… Yakın geçmişte teşvik primini normal karşıladığını, Türk futbolunda teşvik priminin yeri olduğunu açıklamıştı Sayın Cavcav. “Eğer teşvik primini kabulleniyorsan, rakip takım futbolcusunun üslubu hoş olmasa da, ‘teşvik mi aldınız?’ sorusuna da muhattap kalacağını bilmelisin” diyorum.

İşin gerçeği; Sayın Cavcav, Cumhuriyet ile yaşıt Gençlerbirliği’nin kasasındaki paranın miktarı ile övüne dursun, iki sezonda yedi teknik direktörle çalıştığı, son sezonlarda sürekli kan kaybettiği, geçtiğimiz sezon Birinci Lig’in kapısından döndüğü gerçeği bir Ankaralı olarak içimi acıtıyor. Tıpkı Gençlerbirliği maçlarındaki boş tribün manzaralarının acıttığı gibi… Tıpkı hedefsizliğin acıttığı gibi…

1935 doğumlu İlhan Cavcav’ın geçmiş yıllarda Gençlerbirliği’ne ve ülke futboluna kazandırdıklarını inkâr etmiyorum. Ancak kulübün günümüzdeki görüntüsü giderek tacir bir zihniyetin fotoğrafı olarak karşımıza çıkıyor: Futbolcuların kulübü basamak olarak kullandıkları, her gelenin gideni arattığı, başarının kümede kalmakla ölçüldüğü, taraftarın yönetimde asla söz sahibi olamadığı, zamanın hayli gerisinde kalmış padişah sıfatlı bir başkanın deplasman takımı taraftarlarını para olarak gördüğü bir zihniyet… 60’lı yıllarda kalmış mahalle bakkalı anlayışı ile futbol kulübü yönetmenin dayanılmaz hafifliği… Evinde oynadığın maçta, tribünlerini deplasman takımına ayırmanın mantığını, kendi stadında adeta deplasmandaymış gibi oynamanın garipliğini anlayamıyorum. Bu mudur başarı?

Sayın Cavcav’ı dinlerken, 1996 senesinde 100 yaşında aramızdan ayrılan Amerikalı komedyen George Burns’un cümlesini anımsıyorum;

“İnsan yaşlandıkça daha çok şey öğrenir. Ancak bu kez en büyük sorunu, öğrendiklerini hatırlayamamak olur!”

***

Gençlerbirliği’nin Trabzonspor’a yenildiği günlerde, uzaklarda…

Günlerden Cumartesi… Üniversite yıllarımdan futbol hastası bir arkadaşımın davetiyle West Bromwich Albion’un 26.500 kapasiteli Howthorns Stadı’nda…

Kümede kalma savaşındaki ev sahibi takım, Premier Lig’de şampiyonluğa oynayan Arsenal karşısında… M1 karayolunda iki saatlik bir araba yolculuğundan sonra Londra’nın kuzeyinde, West Midlands bölgesinin 136.940 nüfuslu sakin kasabasına ulaşıyoruz. İngiltere’nin en büyük sanayi şehri Birmingham’a sekiz kilometrelik mesafede, Sandwell bölgesine bağlı bu şirin kasaba sakinleri o gün oynanacak maçın telaşında… Stada akan yollarda lacivert-beyaz formalı taraftarlar, hemen her yaşta…

Maçtan önce gezdiğimiz o küçük ama tarih kokan statta, takımın formasını giymiş, iz bırakmış futbolcuların duvarlarda asılı fotoğrafları karşılıyor bizleri. Bir zamanlar Ada futboluna damga vurmuş, şimdilerde gırtlak kanseri ile savaşan Bryan Robson’un imzalı formasına takılıyor gözüm. 11 Ocak 1957 doğumlu müthiş orta saha oyuncusu 1974 senesinden 1981’e kadar West Brom forması giymiş, o senenin Ekim ayında o zamanların rekor transfer ücretı 1,5 milyon Sterlin karşılığında Manchester United’a transfer olmuştu.

Duvarlarda, Don Howe, John Osborne, John Wile, Derek Statham, Laurie Cunningham, Cyrille Regis’in fotoğrafları… O günün maç sponsoru, maçtan sonra takımın bu maçtaki en iyi futbolcusunun imzalı formasını çekiliş sonucu bir davetliye hediye edeceklerini, mutlaka kalmamız gerektiğini söylüyor. Küçük ama etkileyici stadı gezerken, bu maçın Arsenal adına zor bir deplasman olacağını hissediyorum.

Kuruluşu 1878 senesine dayanan, geçtiğimiz sezon Premier Lig’e terfi eden, 2002 senesinden bu yana ligden beş kez düşmüş  “Baggies” lakaplı takım sahaya çıkarken 25.000’e yakın taraftarının uğultusu yükseliyor tribünlerden. Bu maçta, Arsenal’e ayrılan bilet sayısı 1.500 civarında. Stada girerken, “Richardson Suite”in önündeki güvenlik görevlisi, boynumdaki Arsenal atkısını çıkarmamı, o bölüme deplasman takımı atkısıyla giremeyeceğimi hatırlatıyor kibarca. Sonra da ekliyor: “Ama isterseniz size bir West Brom atkısı hediye edebiliriz!”.

Sezonluk bilet fiyatlarını soruyorum oradaki görevliye. Premier Lig’in en ucuz sezonluk biletlerinden birine sahip olduklarını, normal sezonluk biletin 399 Sterlin olduğunu, 16 yaşından küçük taraftarlar için 129 Sterlinlik kombine bilet çıkarttıklarını anlatıyor.

2–0 geriye düştüğü maçta, son 15 dakikada bulduğu iki golle beraberliği zor kurtarıyor Arsenal. Tribünleri dolduran binlerce West Brom taraftarı güçlü rakibi karşısında kora kor mücadele eden takımını yürekten selamlıyor.

***

Maç sonunda stattan ayrılırken, bir sonraki Liverpool maçının biletlerinin tamamen satıldığı yankılanıyor stadın hoparlörlerinde.

O maçtan bir sonraki gün, uzaklarda, Türkiye’nin başkenti Ankara’da oynanan maçta, tribünlerinin hatırı sayılır bir bölümünü deplasman takımı taraftarlarına vermiş olan kırmızı-siyahlı takımımı Trabzonspor karşısında izlerken, Sayın Cavcav’a sormak istiyorum:

“Bir futbol kulübünün başarı ölçüsü sadece kasasının dolu olması mıdır?”

Ziya Adnan

3 Nisan 2011

 

West Brom