Emirates Stadında mütevazı, bir İsveç takımı: Ostersunds FK…
Uzaklardan…
Avrupa Liginde rövanş maçları haftası… Londra’nın buza kesmiş o soğuk perşembe akşamında oynanan maçta ilk maçı deplasmanda üç farkla kazanan Arsenal rövanşta evinde Ostersunds FK karşısında. 1995 senesinde Intertoto Kupasında Tottenham’ı deplasmanda yendikleri maçtan günümüze hiçbir İsveç takımı Ada’da İngiliz takımlarına karşı galibiyet alamamış. Ama umut yolcusu yorulmaz, takımın orta sahasında görev yapan Genk’ten kiralık 20 yaşındaki Tesfaldet Tekie Kuzey Londra deplasmanında kazanacaklarına inanıyor. 24 kişilik kadronun değeri 11,4 milyon sterlin, yaş ortalaması 25. Adını şehrinden alan takım 1966’da kurulmuş, 2013’e kadar ülke futbolunun 3. Ligi’nde mücadele etmişler. 2013’te 2. Lig’e, üç sezon sonra 1. Lig’e terfi ettiler. Bu sezonunun başında ön eleme maçında Galatasaray’ı eleyerek gruplara kalmaları kat ettikleri yolu anlatıyor görmesini bilenlere…
4-4-2 dizilişinde başlıyorlar maça zorlu Arsenal deplasmanında. Wenger’e göre rakibin forvet hattında oynayan 24 yaşındaki golcüsü Saman Ghoddos (Sema) teknik kapasitesi yüksek, yetenekli bir golcü. Her ne kadar Fransız hocanın son sezonlardaki transferlerine bakarak yanılma payını yabana atmasak da eskiye hürmeten sözüne kulak verelim. 2016’nın yazında Ajax’a transferi gündeme gelmiş İran asıllı golcünün. Özil’in hastalığı nedeniyle kadroda olmadığı, 10 numaralı Wilshere’in kaptan olarak çıktığı maçta ev sahibi 4-4-1-1 dizilişinde, orta sahada görev yapan Maitland-Niles bu sezon yıldızı parlayanlardan. Günümüzde yorumculuk yapan eski Arsenalli Martin Keown, futbolun Rolls Royce’u olarak tanımlamış 20 yaşındaki kanat oyuncusunu…
Wellbeck’in hücumda son adam olarak görev yaptığı maçın ilk 15 dakikasında Arsenal üçüncü bölgede top tutmakta zorlanıyor. Ocak transferinde Chelsea’ye sattığı Giroud’u fazlasıyla arıyordur sanırım Wenger, çünkü pivot santrfor yokluğunda Arsenal hava toplarında etkisiz. Arsenal’i siyah beyaz yıllardan beri takip eden eski toprak bir gazeteciden dinlemiştim, Wenger o kadar etkilenmiş ki 2010’da dünya kupasını kazanan İspanya’dan, fizik gücü yüksek, savaşçı, kalıplı topçular yerine takımını kısa, top tekniği yüksek, pas yüzdesi yüksek oyunculardan kurmaya karar vermiş. Neticesi ortada diyelim ve dönelim maça. 22’de maçın başlama düdüğünden beri golü düşünen Ostersunds aradığını buluyor, Aiesh sağdan ceza sahasına girip yerden uzak köşeye vuruyor, Arsenal savunmasının solunda Kolasinac pozisyonda çok ağır. Ev sahibi golün şokunu atlatamadan ikinci golü buluyor misafir takım, Sema kolay geçiyor savunmanın ortasında Chambers’i, yerden vuruşu farkı ikiye çıkarıyor. Özil, Ramsey, Aubameyang gibi fark yaratan oyuncularının yokluğunda yediği yumruklardan sersemlemiş boksör misali Arsenal. Wilshere elinden geldiğince orta sahada takımı yönlendiriyor ama savunma arkasına koşu yapan oyuncu eksikliğinde pozisyon bulmakta zorlanıyorlar. Mkhitaryan sürekli top kaybederken (ilk yarıda başarılı pas yüzdesi 53,6) tribünler mutsuz. Ostersunds topa yüzde 36 oranında sahip olduğu, rakip kaleyi sekiz kez yokladığı ilk yarıyı 2-0 önde kapatıyor. Devrenin bitiminde Arsenal tribünlerinden yükselen hoşnutsuzluk nidaları ilk yarının özeti…
Hep aynı isimlerden sıkılmış olması muhtemel takımlarımıza bir hatırlatma, uzaklarda Graham Potter gibi yoktan var edenleri de var…
58.405 taraftarın önünde Niles’in yerine Xhaka’yla başlıyor Wenger’in takımı ve 46’da Kolasinac’in golüyle farkı bire indiriyor. Vites yükselten Arsenal karşısında sistemini değiştirmiyor misafir takım, set halinde savunup, top kaptıkları anlarda çok adamla çabuk çıkıyorlar. İleri uçta 8 numaralı Hopcutt rakip savunmasının solunda Kolasinac’a zor anlar yaşatıyor. Kalede Ospina’nin güven vermediği, Mkhitaryan’ın top kayıplarına devam ettiği dakikalarda topla daha çok oynayan, pozisyon arayan takım Ostersunds. Arsenal savunmasının ortasında Holding ve Chambers ağır kalırken Wenger’in oyunu geriden okuyacak oyuncusunun olmayışı takımın nicedir çözülemeyen sorunu. Velhasıl Osterdsunds deplasmanda galip gelmesine rağmen kupadan eleniyor. 180 dakikanın kırılma anı muhtemel ilk maçta kaçırdıkları penaltı. Ama başlarını dik tutsunlar, Emirates Stadında sadece beş İngiliz teknik direktör maç kazanabilmiş, hocaları Graham Potter adını o listeye yazdırıyor. 20 Mayıs 1975’te dünyaya gelmiş İngiliz futbol adamı, profesyonel kariyerinde savunma oyuncusu olarak Birmingham City, Stoke City, Southampton ve West Bromwich Albion’da forma giydi. 2010’da o dönem 3. Ligde mücadele eden Ostersunds FK’yi çalıştırmaya başladı, günümüze kadar gelen sürede takımı Şampiyonlar Ligi’nin eşiğine kadar getirdi. Hep aynı isimlerden sıkılmış olması muhtemel takımlarımıza bir hatırlatma, uzaklarda Graham Potter gibi yoktan var edenleri de var…
Arsenal’e gelince, kupanın favorisi Napoli’nin havlu attığı akşamda kötü futbollarına rağmen bir üst tura çıktı. Yedek kulübesinin zayıflığı, lider oyuncusunun olmayışı, savunmasının kırılganlığı, kalesinin güven vermeyişi takımın artık çok alıştığımız zaafları. Büyük olasılıkla gelecek sezon da Şampiyonlar Liginde olmayacak. Velhasıl bizim sahalarda duymaya alıştığımız tezahüratla özetleyelim durumlarını: Yeter artık Wenger, yeter artık!
Ziya Adnan
26 Şubat 2018