Uzaklardan…
Bilir misiniz, futbol tarihinde en çok gol atmış profesyonel futbolcu Pele değil, aynı bereketli topraklarda doğup büyümüş yeşil gözlü bir futbol sihirbazıdır. Yazılanlara göre Pele futbol kariyerinde 1279 gol kaydetmiş, ‘El Tigre’ (Kaplan) lakaplı futbolcu ise 1329 gol. Bir Avrupa Şampiyonasının daha geride kaldığı, parlayanların dudak uçuklatan transfer ücretleri karşılığında bir takımdan diğerine zıpladığı çılgın transfer zamanlarında yâd edelim futbol sihirbazını, anlatalım hikâyesini…
18 Temmuz 1892’de Brezilya’nın günümüzdeki en kalabalık şehri Sao Paulo’da dünyaya gelmiş. Alman bir babayla, siyah bir çamaşırcının oğlu. Brezilya’da top koşturan ilk profesyonel siyah futbolcu olarak tarih kitaplarına yazılmış, çünkü onun futbol oynadığı dönemlerde o çok sevilen spor beyazların oyunu olarak bilinir, siyahların katılımına izin verilmezmiş. Yaradanın kendisine bahşettiği yeşil gözler ve melezliği sayesinde yasakların dışında kalmış, sadece beyazlara ait futbol mabetlerinde hünerlerini sergileme fırsatı bulmuş. Maçlardan önce yüzünü un veya pirinç tozu ile ağartır, saçlarını düzleştirmeden sahaya çıkmazmış. İlk profesyonel takımı 1909’da Alman göçmenlerin kurmuş olduğu SC Germânia. Futbolcuların genelde sıkı atletler olmadığı, yere sağlam basanın kazandığı, güzlü fiziğin, kaba kuvvetin geçer akçe olduğu zamanlarda 17 yaşındaki gencin sürati, büyüleyen top tekniği, adam geçmedeki becerisi kısa sürede nam salmış, hayranları onu izlemek için statlara koşarmış. 1,78 boyuna ve çok da ağır olmayan kalıbına karşı kazanma hırsı ve savaşçı karakteri ‘El Tigre’ (Kaplan) lakabına vesile olmuş, Güney Amerika’nın futbol âleminde ‘yeşil gözlü mulatto dansçısı’ olarak bilinmeye başlamış. Ondan çok sonraları, Rio de Janeiro yakınlarındaki Pau Grande şehrinin varoşlarında dünyaya gelmiş, oynanmayı bekleyen bir topun, dans edilmesini bekleyen bir müziğin ya da öpülmeyi bekleyen bir kadının peşinde bir ömür tüketmiş; kuşlarla konuşan futbol cambazı Garrincha’nın oyun stilinin ona benzediği yazılır.
İlk profesyonel sezonundan sonra gelen 4 sezonda 4 farklı takımla sahaya çıkmış, 1929’a kadar geçen sürede 7 gol krallığı var, efsane Pele’nin bile başaramadığı… Brezilya Ulusal Takımının formasını giydiği ilk maç 1914’de, günümüzde Ada futbolunun alt liglerinde mücadele eden Exeter City’e karşı. Bu aynı zamanda Sambacıların ilk ulusal maçı olarak tarihte yerini alırken, Brezilya 2-0 kazanmış o maçı. Hayli sert geçen maçta, İngiliz savunma oyuncusuyla girdiği mücadele sonucunda iki dişini kaybeden forvet sahanın yıldızlarındanmış. 1919’da Copa Amerika finalinde Brezilya’nın Uruguay’ı 1-0 yendiği maçta takımının golü onun ayağından gelmiş. Maçtan sonra zaferi kutlamak için sokaklara dökülen Brezilyalı taraftarların bayrak niyetine bir futbol ayakkabısı astığını, ayakkabının altında ‘Zaferi getiren ayakkabı’ yazılmış olduğunu anlatır Eduardo Galeano ‘Güneşte ve Gölgede Futbol’ kitabında. Zaferi getiren o çamurlu ayakkabı ertesi gün şehir merkezinde bir kuyumcunun vitrinine yerleştirilmiş, kazanılmış kupanın anısına. Maçtan sonra Sao Paulo’da yayınlanan ‘Football magazine Sports’ şunları yazmış Brezilya futbolunun yetiştirdiği ilk süper yıldız hakkında: “Futbol Ada’da doğmuş ve dünyaya yayılmış bir spor. İngilizler yalnız oyunu dünyaya tanıtmakla kalmamış aynı zamanda taktiklerini de kabul ettirmiş. Brezilyalı futbolcu ise İngiliz stilini değiştirerek futbola Brezilya felsefesini kazandırmış, o yalnız futbolcu değil aynı zamanda bir öncü…”
***
1917-1921 arasında Sao Paulo bölgesel ligini her sezon gol kralı olarak bitirmiş, 1929’a kadar formasını giydiği Paulistano takımıyla. O dönemde takımının kazandığı 7 şampiyonlukta hep başroldeymiş. Paulistano, Avrupa’da futbol turnesine çıkan ilk Brezilya takımı olurken, oynadığı 8 maçta 11 gol kaydeden golcü, futbolun ilk global süper yıldızı olarak tarih kitaplarına yazılmış. Ancak sıkıntılı zamanlar da yaşamış kariyerinde. 1921’de siyah olduğu gerekçesiyle Güney Amerika Şampiyonasına katılan Brezilya Ulual Takımının kadrosuna dâhil edilmemiş. Irkçılığın günlük yaşantıda normal karşılandığı zamanlardan bahsediyoruz sonuçta. 1922 ve 1925 senelerinde gerçekleşen Güney Amerika turnuvasında ulusal takımıyla sahaya çıkmış, ancak 1922 turnuvasında Brezilya şampiyon olurken, o gol atmayı başaramamış. 1925 turnuvasının final maçında Arjantin karşısında takımının ilk golünü kaydederken, 2. yarıda maçı 2-2’ye getiren Arjantin kupanın sahibi olmuş.
1930’da ilk Dünya Kupası öncesi, 38 yaşında olmasına rağmen Brezilya’nın kadrosunda olmasına kesin gözüyle bakılıyormuş. Ancak boy gösterememiş futbolun en görkemli şöleninde. Kimilerine göre Brezilya Futbol Federasyonu’nun Rio’da top koşturan futbolcuları Sao Paulo’ya tercih etmesi, kimilerine göre de ağır sakatlığı sebep olmuş onun kadroda yer almamasına, kim bilir! Brezilya Ulusal Takımı formasıyla en son maçı, Dünya Kupasından hemen sonra oynanan ve Brezilya’nın 3-2 kazandığı Fransa karşısında. 1930-35 arasında Sao Paulo FB formasıyla çıktığı 127 maçta 106 golü var. 1935’de futbolu bıraktığında 43 yaşındaymış ve kariyerinde 26 sene in Sao Paulo forması giymiş…
1969’da Alzheimer hastalığının pençesinde 77 yaşında hayata gözlerini yummuş Arthur Friedenreich. Hayatını anlatan yazılarda onun futbol sahalarındaki başarısının Brezilya’da top koşturan siyah futbolculara ilham kaynağı, Güney Amerika futbolunda ırkçılığa karşı savaşta öncü olduğu yazılır. Günümüzde Rio de Janeiro’da, Maracana spor kompleksi içindeki bir okul onun adını taşır…
***
Aradan geçen onca seneye rağmen ırkçılık hâlâ zaman zaman boy gösteriyor spor sahalarında. Kimi zaman bir futbol maçında siyahi futbolcuya atılan bir muz, kimi zaman seri penaltılar sonrasında finalde elenen takımın penaltı kaçıran futbolcuları hakkında sosyal medyada yazılanlar hatırlatıyor unutmak istediğimiz gerçeği. O yüzden yazdım Friedenreich’in hikâyesini, sporda ve futbolda ırkçılığın hep var olduğunu ve var olacağını hatırlayalım diye. Yakında başlayacak futbol sezonu, tribünlerde yerini alacak futbolseverler. Irkçı bir tezahürat duyduğunuzda hatırlayın Arthur Friedenreich’in hikâyesini, bir selam yollayın yeşil gözlü kaplanın ruhuna…
Pek umudum yok ama ırkçılıktan uzak bir futbol sezonu dileğiyle…
Ziya Adnan
17 Temmuz 2021