Daha önce izlediğimiz bir film: Sneijder…

Daha önce izlediğimiz bir film: Sneijder…

Uzaklardan…

Havaalanlarındaki futbolcu karşılama manzaraları, ülke futbolunun halini anlatan en beter fotoğraf, baktıkça insanın içini acıtan. Şimdilerde tüm umutlar İnter’in sezon sonunu beklemeden elinden çıkarmaya çalıştığı Hollandalı 10 numaraya bağlanmış. Günler sürdü gazetelerin spor sayfalarında, televizyon kanallarında 28 yaşındaki futbolcunun gelip gelmeyeceği tartışmaları. Eşinin attığı tweetlerden yola çıkarak durum değerlendirmesi yapanlardan, “gelecek mi gelmeyecek mi?” falına bakanlara kadar. Televizyon kanallarının birinde yayınlanan futbol programında ortaya atılan “Sneijder bu gece 01.30’da özel uçakla İstanbul’a geliyor” iddiası üzerine sosyal medyada organize olan bir grup Galatasaray taraftarının havalimanına gitmesi, ülke futbolunun zavallılığını anlatıyor görmesini bilenlere…

Avrupa’nın hiçbir kulübünden alamayacağı parayı ülkem takımından alacak olan Sneijder pek istekli görünmese de sonunda geldi yedi tepeli şehrime. Ülke futboluna hayırlı olsun! Karısına “İstanbul’u nasıl buldunuz?” diye soruyor gazeteciler. “Amazing!” (şaşırtıcı) diyor kadın; zaten o soruya başka ne cevap verilir ki!
Sarı-kırmızılı ekibin kaleci antrenörü Claudio Taffarel, “Burayı Arap ligi zannetme!” diye gözdağı veriyor futbolcuya. Adam geldiği ligin Arap liginden bir önceki durak olduğunu biliyor oysa. Al işte, 2010 senesinde Atatürk Havalimanı’nda binlerin karşıladığı Ricardo Quaresma, uzun süre yatıp parasını aldıktan sonra El Ahly’e transfer olmadı mı? Üstelik onu transfer eden başkan, şimdi ülke futbolunu yönetiyor;, bıraktığı kulüp ise borç batağında. Esas “amazing” olan budur aslında…

İnter’e gelince… Kulübü UEFA’nın finansal fair play kurallarına uygun duruma getirebilmek için yakın geçmişte Samuel Eto’o, Maicon ve Julio Cesar gibi yüksek ücret alan yıldızlarını elinden çıkaran İnter yönetimi, senede 5 milyon Euro alan Sneijder’e takımda kalması için 1,8 milyon Euro öneriyor; üstelik senelik 1 milyon Euro’luk bonusunda da yarı yarıya indirime gitmesi şartını koşarak. İtalyan kulübünün sportif direktörü Marco Branca, Kasım ayında açıklıyor Hollandalı futbolcunun ücretinde indirimi kabul etmediği için transfer listesine konulduğunu. Haliyle Premier Lig takımları ilgileniyor Hollandalı futbolcuyla… Ancak Mancester United dâhil hiçbir İngiliz kulübü futbolcunun istediği rakamı vermiyor…
Dünya futbolunun en zengin 11. kulübü Tottenham’ın senede 1,5 milyon Euro önerdiği futbolcuyu, Galatasaray senede yaklaşık 5 milyon Euro ödeyerek kadrosuna katıyor sonunda. Futbolcunun 3,5 sene için Galatasaray’a maliyeti 70 milyon lira… Barcelona’nın alt yapısı La Cantera’nın maliyeti 8 milyon Euro…

Şimdi siz karar verin bu transferin akıllıca olup olmadığına…

***

Yeni bir Hagi yaratma sevdasında kimleri izlemedi ki ülke futbolu. Oysa bir anlasalar, bir ömre bir Hagi’nin ancak sığacağını. Lincoln, Kewell, Baros, Linderoth derken arayış hiç bitmedi. Kendi stadını devlete yaptıran, üstelik vergi borcu da affa uğrayan kulüp saçtıkça saçtı paraları. Önce Cassio Lincoln aldı sahneyi. 2007 senesinin Haziran ayıydı. 5 milyon Euro karşılığında Schalke 04’den sarı-kırmızılı takıma transfer olduğunda, 5 bine yakın taraftar karşıladı onu havaalanında. Yeni 10 numara bulunmuştu! Nice karşılama törenleri görmüş yedi tepeli şehrimin havaalanında, o çok aşina karşılama töreni bir kez de onun için yaşandı. Galatasaray macerası ilk zamanlarda iyi gitse de zamanla bir şeyler eksik kaldı. Uzun süren sakatlıklar, özel yaşantısındaki çalkantılar, çıtkırıldımlığı, umursamaz görüntüsü derken gözden, gönülden düştü. Umutları boşa çıkmış taraftarların gazabına uğradı Brezilyalı. Oysa hikâyenin ta başında belliydi onun aranan “Hagi” olmadığı, olamayacağı. Zira futbolda sadece yetenekli olmak yetmezdi.

***

Lincoln hüsranından bir sene kadar sonra, 2008 senesinin Temmuz ayında bu kez Harry Kewell adı yazıldı ülke futboluna. 22 Eylül 1978 Sydney doğumlu Avustralyalı sol kanat oyuncusunun yıldızı 90’lı yılların ortalarında, vatandaşı Mark Viduka bile birlikte Leeds United kulübünde parlamıştı. O dönemlerde, maddi kriz yüzünden futbolcularını satmak zorunda kalan Leeds United’dan Liverpool’a transfer oldu. Bu transferde en çok konuşulan nokta, futbolcuya Manchester United’ın daha yüksek ücret teklif etmesine karşın daha yüksek komisyon alan menajerinin ısrarı ile Liverpool’u tercih etmesi olmuştu. Beş sezonda ancak 93 kez formasını giydiği Liverpool takımında ancak 12 gol atabildi. Galatasaray kulübüne transfer olurken, Leeds United’da geçirdiği günlerin özlemi ile olsa gerek, 19 numaralı formayı tercih etmişti; ancak pek uğurlu gelmedi o forma. Onunla çıktığı Şampiyonlar Ligi ön eleme maçında takım hayal kırklığı yaşadı. Galatasaray 2010-2011 sezonunu 46 puanla ligin 8. sırasında bitirirken, Konyaspor maçı onun adına Türkiye macerasının sonu oldu…

•••

2008 senesinin Ağustos ayında 5,5 milyon avro karşılığında Lyon kulübünden 28 Ekim 1981 doğumlu Çek forvet Milan Baros’u kadrosuna kattı Galatasaray. Euro 2004’de “Altın Ayakkabı” sahibi golcü, Liverpool, Aston Villa ve Banik Ostrava kulüplerinde forma giymişti. Çok gezmiş ama aradığı huzuru hiçbir takımda bulamamış yetenekli futbolcular listesinin en son ismi olarak soluğu Galatasaray’da aldı. Ama o da kalıcı olamadı ülke futbolunda. Geçtiğimiz sezon ilk 11’de az sayıda maçta forma şansı bulurken küstü takıma. Zamanla taraftar bile unuttu ismini, gözden gönülden düştü.

Hakkını vermek gerek, Galatasaray yönetimi Avrupa futbolunda bir dönem parlamış, ama sonra bekleneni verememişleri transfer ederken, yeni bir Hagi yaratma umudunu hiç ama hiç yitirmedi. Takıma gönül verenler hep yeni bir Hagi’nin gelmesini bekledi, onun gibi yıldız, onun gibi lider gelmeliydi. 10 numara dediğin onun gibi olmalıydı. Ama olmadı, zira bir ömre bir Hagi ancak sığardı…
Şimdi sıra Wesley Sneijder’de. Futbolcu yetiştirmeyi değil, Avrupa’nın hiçbir takımının vermediği paraları vererek futbolcu getirmeyi adet haline getirmiş harami bir futbol düzeninde bir süre de onu ve biraz da magazin basınına bol malzeme yaratacak güzel eşini izleyeceğiz. Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip, futbol delisi bir ülkede alt yapılar kanayan yara olmaya devam edecek. Kimileri gırtlağa kadar borca battıktan sonra “Feda!” sloganına sığınacak, kimileri mahkeme kapılarında davalık olduğu yabancı futbolculara çuval dolusu tazminat ödeyecek, kimileri kadroya giremeyen futbolcunun parasını istemeye istemeye ödemeye devam edecek.

Anlayacağınız, esas “amazing” olan ülke futbolunun fotoğrafı aslında…

Velhasıl kaldığı yerden devam edecek o berbat film… Sneijder’in eşinin, Pınar Selek davasından daha fazla ilgi gördüğü bir coğrafyada bir süre de bunlarla oyalanacağız…

Ziya Adnan
27 Şubat 2013