Crystal Palace Başkanı ile Söyleşi – 1
Uzaklardan…
“Biz Palace’ı mahallemizin takımı olduğu için sevdik…”
Aralık 2012… Londra…
Noel ve yeni yıl telaşındaki kalabalıkların ışıl ışıl alışveriş merkezlerini doldurduğu zamanlarda, soğuk bir cumartesi günü, bir lig maçı öncesinde Selhurst Park Stadı’nda bir araya geldik Championship’de 2. sırada yer alan, güney Londra’nın aile takımı Crystal Palace’ın başkanı ile.
Palace’ı, Premier Lig takımlarının peşinde oldukları yıldızlarını, Championship günlerini, Premier Lig hayallerini, başkanlık macerasını sorduk, içtenlikle cevapladı.
Karşınızda Stephen Browett…
Sizi tanımayanlar için, bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
1959 senesinin Aralık ayında, Selhurst Park Stadı’na çok uzak olmayan Upper Norwood semtinde dünyaya geldim. Bu mahallenin okullarında okudum. Dokuz yaşından itibaren Crystal Palace’ın maçlarına gitmeye başladım. O yıllarda Palace alt liglerde mücadele eden, kendi yağıyla kavrulan bir takımdı. 1969 senesinde ilk kez 1. Lig’e terfi ettiğimiz zaman henüz 10 yaşlarında bir çocuktum ve takımımı ligin devleri karşısında izleyecektim. İlk maçıma 1969-1970 sezonunda gittim. Çoğunluk futbol taraftarı, güçlü ve başarılı takımları destekler. Crystal Palace’ın en fazla taraftar topladığı dönemler de Mark Bright ve Ian Wright’lı kadrosuyla başarılı olduğu senelere denk gelir. Biz Premier Lig’e çıksak, eminim daha çok taraftar maçlarımızı izlemeye gelecektir. Unutmamak gerek, artık aramızda olmayan nice Crystal Palace taraftarı, bu takımı 3. ve 4. ligde izledi ama bırakın Premier Lig’i, 2. ligde bile göremedi. Bu takım kuruluşunun ilk 60 yılında ülke futbolunun en üst liginde oynama fırsatı bulamadı. Biz Palace’ı mahallemizin takımı olduğu için sevdik…
O yıllardaki takımın önemli futbolcuları kimlerdi?
70’li yıllarda Steve Kember adında bir orta saha oyuncumuz vardı; sonraki senelerde takımın teknik direktörlüğüne getirildi. Kendisi şu anda 64 yaşında… 1972 senesinde Swindon Town’dan 147 bin Sterlin karşılğında transfer edilen Don Rodgers, aynı sene Everton’dan gelen Alan Whittle… Sonraları Leicester City’nin rezerve takımından transfer edilen Mark Bright, o yıllarda Leicester’in forveti Gary Lineker ve Alan Smith olduğundan kadroya girmekte zorlanıyordu. Bizim takıma gelince parladı.
Ve Ian Wright, 1985 senesinin Ağustos ayında transfer edilen, 21 yaşına kadar sadece amatör futbol oynamış, hayatını fabrikalarada çalışarak idame ettiren büyük golcü… Ian Wright’ın “yıldız” statüsüne geçişi Arsenal’e transfer olmasından sonradır. Arsenal formasını ilk kez 28 yaşında giymiştir. Ian Wright ve Mark Bright o yılların unutulmaz ikilisidir. Biri son vuruşları mükemmel golcü, diğeri ise güçlü ve topları takım arkadaşlarına indirebilen, asist özelliği yüksek forvet… Ian Wright, 2. Dünya Savaşı sonrası Palace tarihinin en büyük golcüsü olarak yerini almıştır.
O yıllarda düzenli olarak maçlara gider miydiniz?
Elbette… Evimizde oynadığımız maçlarda Arthur Wait Stand’da arkadaşlarımla birlikte yerimi alırdım. O zamanlar o tribünde maçlar ayakta izlenirdi. Deplasmanlara da giderdik. Bugün başkan olmama rağmen, hâlâ aynı arkadaşlarımla maçları izlerim. Onlardan tek ricam maçlarda kravat, gömlek giymeleridir (gülüşüyoruz). Hatta kulübü aldığımız dönemde, eski arkadaşlarımın maçlara benimle birlikte gelmeye devam etmelerini şart koşmuştum. Senelerdir aynı arkadaş grubuyla maçlara gideriz. Başkan olmam bu geleneği değiştirmedi…
Mesleğinizi öğrenebilir miyim?
Güney Londra’da “Farr Wintners” adında bir şirketim var. Özellikle Bordeaux şarapları konusunda uzmanlaşmış, İngiltere’nin en büyük şarap toptancısıyız. 1985 senesinde direktörü olduğum Farr Wintners, bugün dünyanın sayılı şarap toptancılarından biridir.
Taraftarlıktan kulüp yönetimine, başkanlığa nasıl geçtiniz?
1969’dan 2010’a kadar, maçlara giden sade bir taraftardım. 2010 senesinde, kulüp parasal sıkıntı içinde kayyuma devredilmişti. Kulübün paralı taraftarlara yaptığı çağrıya cevap verdik ve zor günlerinde kulübümüze destek olmak amacıyla dört arkadaş, “CPFC Konsortiyum”u kurduk. Ben, Steve Parish, Martin Long, Jeremy Hosking kulübü o dönemde satın aldık. Her birimiz kulübün yüzde 25 hissesine sahibiz. Kulübü satın alırken, uzun pazarlıklar sonucu stadımızı da satın almayı başardık. Crystal Palace bugün kimseye borcu olmayan, geçmişe oranla geleceğe daha güvenle bakan bir futbol kulübü…
Peki, günümüzde Palace mali açıdan geleceğe daha güvenle bakabiliyor mu?
En azından kimseye borcumuz yok ve kendi stadımızın sahibiyiz. Eski başkan Simon Jordan döneminde stadın sahipleri de, kulüp de iflas etmişti. Biz hem kulübü, hem stadı satın alarak Palace’ı düzlüğe çıkardık. Stadın değeri bir ara 12 milyon Sterlin olarak gösteriliyordu, ama biz o kadar ödemedik. Takdir edersiniz ki, bir futbol sahasına değer biçmek zor bir meseledir. Üzerinde bulunduğumuz toprak futbol sahası değil de imara açık bir arazi olsaydı çok daha fazla para ederdi.
Premier Lig’e çıkarsanız stadı yenileme veya yeni bir stat inşa etme gibi bir planınız var mı?
Crystal Palace Parkı’nda (güney Londra’da önemli bir spor kompleksi) yeni bir stat inşa etmek mümkün olabilir. Ancak Belediye’den bu konuda izin almak çok zor… Zaten o bölgenin sakinleri stad yapılmasını istemiyorlar. Bize söylenen, eğer 2 milyon Sterlin harcayıp stadın planını çizdikten sonra gerekli izinlere başvurursak, önümüzdeki 10 sene içinde yeni bir stat yapmak mümkün olabilir. Açıkcası, ben bunu bir rüya olarak görüyorum ve gerçekleşeceğini düşünmüyorum. Oysa şimdiki stadımızı yenilemek nispeten daha kolay… Bence en gerçekçi yaklaşım, Selhurst Park’ı zaman içinde yenilemektir. Hatta stadımız tadilatta iken, komşu bir takımın stadını da kullanabiliriz. Ama ben bu fikre çok sıcak bakmıyorum.
Geleceğe nasıl bakıyorsunuz?
Crystal Palace’ı Premier Lig’de kalıcı olarak görmek isterim. Premier Lig’de olmadığımız zamanlarda, bu bölgenin futbolseveri Premier Lig maçlarını Fulham’da, Chelsea’de, Arsenal’de, West Ham United’da izleme fırsatı buluyor. Oysa Norwich veya Southampton’da sadece o bölgenin Premier Lig takımı var ve hep aynı taraftarlar maçlara gidip takımlarını destekliyor. Oysa biz Premier Lig’e çıksak taraftar desteğimiz mutlaka artacaktır. Size söyle bir istatistik vereyim: Bizim bölgemiz olan Croydon veya komşu Bromley’de yasayan insan sayısı, Manchester şehrinin merkezinde yaşayanların sayısından daha fazla… Biz bölgemizin tek takımıyız. Oysa Manchester bölgesinin 10 takımı var. Ben Crystal Palace’ın büyük potansiyeli olduğuna inanıyorum. Belki Arsenal’ı, Chelsea’yi, Tottenham’ı yakalayamayız, ama ülkenin en büyük 15 takımından biri olabiliriz.
Tabii bu Premier Lig takımlarının transfer listesinde yer alan 20 yaşındaki kanat oyuncunuz Wifred Zaha gibi yıldızlarınızı takımda tutup tutamayacağınıza bağlı, öyle değil mi?
Genç Wilfred Zaha çok yetenekli bir futbolcu… Tabii ondan önce, şu anda Chelsea forması giyen Victor Moses’in de bizim altyapımızdan yetiştiğini unutmamak gerek… Ayrıca şu anda kadromuzda olan 1993 doğumlu Jonathan Williams da, Zaha kadar önemli bir futbolcu… Altyapı bizim için çok önemli, oradan ne kadar kaliteli futbolcu çıkartırsak geleceğe o kadar güvenle bakarız.
Zaha’yı başka bir kulübe satmayı düşünüyor musunuz?
Biz Zaha’nın takımdan ayrılmasını kesinlikle istemiyoruz. Ancak gerçekçi olmak lazım… Büyük bir takımdan red edemeyeceğimiz bir teklif gelirse elbette değerlendiririz. Ancak ocak ayında satmayı düşünmüyoruz. Hedefimiz sezon sonunda Premier Lig’e çıkmak ve bu hedefe ulaşmak için Zaha’nın takımda kalması çok önemli…
Size Zaha için teklif getiren oldu mu?
Biz Zaha ile ilgilenen kulüplerin olduğunu biliyoruz. Sanırım menajeri hayli meşguldür bu aralar (gülümsüyor). Ancak o halen bizim futbolcumuz ve uzun sözleşmesi var.
Ziya Adnan
Haftaya: “Crystal Palace Başkanı ile söyleşi – 2…”
12 Aralık 2012