Van Persie’yi Islıklarken…

Van Persie’yi Islıklarken…

Uzaklardan…

Geçtiğimiz haftalarda Old Trafford Stadı’nda oynanan maçta Robin Var Persie’yi Arsenal’den ayrıldığı için ıslıklayan taraftarlardan biriyle yaptığım konuşma vesile oldu bu yazıya. Premier Lig’e, bilhassa o köklü kuzey Londra takımına ilgi duyanları bilgilendirme adına yeri gelmişken görüşlerimi aktarıyorum…

Naçizane düşüncem; son 15 sezondur Şampiyonlar Ligine düzenli olarak katılan Arsenal yönetimi, takım her sezon sonunda ligi ilk dört içinde bitirdiği sürece mutludur. En son 2004 yılında Premier Lig şampiyonu olan ve son yedi sezonda kupa kazanamayan takımın hedefinde, Premier Lig şampiyonluğu da, Şampiyonlar Ligi kupası da bulunmamaktadır. En azından yakın gelecek adına ortaya çıkan fotoğraf bunu göstermektedir.

Çünkü geldiğimiz çağın paraya endeksli düzeninde kulübün bu iki kupayı da kazanabilmek için yıldız futbolculara, dişli rakipleriyle başa baş oynayabilecek bir takıma ve kadro derinliğine ihtiyacı vardır. Geçtiğimiz sezonun Premier Lig şampiyonu Manchester City’nin, son beş sezonda transfer harcaması 537.450.000 Sterlin, 2011-2012 sezonunda Şampiyonlar Ligini kazanan Chelsea’nin kadrosunu bir araya getirmek için harcadığı rakam ise 309.300.000 Sterlin… Parayla saadet olmaz diyenlere önemle duyurulur!

Velhasıl, şampiyonluğu yakalayacak kadroyu kurabilmenin bedeli transfer dönemlerinde ciddi paralar harcamaya dayanıyor. Ki Arsenal yönetimi harcamayı değil kazanmayı, parayı tutmayı sever.

Tecrübe ile sabittir…

***

Bilmeyenler için, Deloitte’nin geçenlerde yayınladığı rapora göre, Avrupa futbolunun en zengin 5. kulübü Arsenal… O ligin sıralaması: Real Madrid (£383m), Barcelona (£360m), Manchester United (£293m), Bayern Munich (£321m), Arsenal (£200m), Chelsea (£199m), Milan (£188m), Inter (£169m)…

Yani Arsenal çoklarının inandığı gibi, kendi yağıyla kavrulan mütevazı bir kulüp değil, ez azından gelir olarak… Bu arada, “Arsenal futbolcularına fazla para ödemez!” tezinin de doğru olmadığını anlamak gerek; 2006 senesinde Thierry Henry’e kulüpte kalması için 5 milyon Sterlin bonus ve haftada 130.000 Sterlin ödendiği gerçeğini göz ardı etmeden…

Wembley ve Old Trafford Stadlarından sonra en fazla kapasiteye sahip Emirates Stadı’nda Arsenal’ın maç başına geliri 3 milyon Sterlin’in üzerinde… Televizyon gelirleri, sponsorluk anlaşmaları eklendiği zaman bu rakam sezonda 93,1 milyonu buluyor. Arsenal’in forma sponsoru Emirates’ten elde ettiği gelir sezon başına 5,5 milyon, formasını üreten Nike’ın kulübe ödediği rakam sezon başına 15 milyon Sterlin… Stadın sponsoru Emirates Havayolları, Arsenal’e 42 milyon Sterlin öderken, sponsorluk anlaşması 2020-2021 sezonunda bitecek. Geçtiğimiz günlerde, Emirates ile yeniden anlaşan Arsenal’in 2028 senesine kadar alacağı sponsorluk bedeli 150 milyon Sterlin…

2011-2012 sezonunda Şampiyonlar Liginden 23 milyon Sterlin elde eden kulübün kasası, bu sezon da gruplardan çıktığı için bir sezon daha dolacak. Son 13 sezonda Şampiyonlar Liginde gruplardan çıkmayı başaran Arsenal, son 16’da bir kez daha Avrupa’nın elitleriyle mücadele edecek…

***

Buna karşılık Arsenal son 5 sezonda, Premier Lig’in en az transfer harcaması yapan kulübü konumunda… Manchester City 537.450.000, Chelsea 309.300.000, Liverpool 241.150.000, Manchester United 186.850.000 Sterlin harcarken, Arsenal 137.400.000 Sterlin harcamayla rakiplerinin hayli gerisinde…

Geçtiğimiz sezonlarda Henry, Nasri, Clichey, Fábregas gibi yıldızlarını kaptıran, sezon başında Van Persie’yi Manchester United’a, Alex Song’u Barca’ya satan Arsenal 49,5 milyon Sterlin kâr ederken, aynı zamanda Premier Lig’in en pahalı maç biletlerini satan kulüp olmayı da başarıyordu. Kulübün ortalama sezonluk bileti 1000 Sterlin civarında ve 30.000 taraftar bekleme sırasında.

Arsene Wenger Premier Lig’in en fazla kazanan teknik direktörü olurken (senede 7 milyon Sterlin), mali işlerden sorumlu yönetici Ivan Gazidis 1,336 milyon Sterlin ücret ve 675.000 Sterlin bonus kazanıyordu. Kulüp çalışanlarının senelik maliyeti 143 milyonu bulurken, bir önceki seneye göre bu rakam 19 milyon Sterlin artmıştı.

Arsenal, Premier Lig’in çalışanlarına en fazla ödeme yapan dördüncü kulübü olarak yerini alıyordu…

***

Velhasıl, o maçta Van Persie’yi ıslıklayan taraftarların gözden kaçırdığı şudur:

Şampiyonluk yaşamak isteyen bir futbolcunun, daha kaliteli bir kadroya sahip takıma gitmek istemesinden normal ne olabilir! Üstelik bu futbolcu 8 senedir başarıya hasret kalmışsa! Geçtiğimiz sezon “düşler tiyatrosu”nda ev sahibi takımdan 8 gol yemiş bir takımın yıldızının yerine koyun kendinizi; fırsatınız olsa hangi takımın formasını giymek isterdiniz?

Bu sezon 16 maçta ancak 24 puan toplayabilmiş ve Wenger’in başta olduğu 1996 senesinden beri en kötü başlangıcı yapmış olan Arsenal (1994-95 sezonunda 15 maçta 19 puan), bu sezon evinde oynadığı 8 maçta sadece 3 galibiyet alabildi. En önemli golcüsünü en büyük rakibine satıp kendi takımını zayıflatan ve rakibi güçlendiren Fransız futbol adamını eleştirenler artık çoğunlukta…

Bu durumdan kim zarar ediyor diye sorarsanız, her maçta tribünleri dolduran Arsenal taraftarları derim; bunca zenginliğe, mükemmel bir stada sahip bir kulübün hedeflerinin daha büyük, takımının daha kaliteli, yönetiminin ve teknik direktörünün daha hırslı olması gerektiğine inanarak…

Korkarım bu gidişle Wenger’in Arsenal kariyeri, tıpkı Brian Clough’un Nottingham Forest’teki son döneminde olduğu gibi hüsranla son bulacak. Bir zamanlar efsane iken, Arsenal taraftarlarının unutmak istediği teknik direktör olarak tarihte yerini alacak!

Ziya Adnan

16 Aralık 2012

RVP'yiIsliklarken