“Çocuklarla hiçbir şey kazanamazsınız…”

“Çocuklarla hiçbir şey kazanamazsınız…”

Uzaklardan…

“You can not win anything with kids” (Çocuklarla hiçbir şey kazanamazsınız)…
Alan Hansen – 1995

Aralık 2008’de yine bu köşede yazmıştım, “Gençleri kazanırken gençlerle kaybeden takım”ın hikâyesini. Geçtiğimiz günlerde, güneşli bir Londra gününde Emirates Kupasında Wenger’in takımını izlerken, gördüğüm değişen çok fazla şey yok bu diyarlarda.

Yine de bıraktığım yerden devamla…

Geçen sezonun bahar aylarında, sezonun ilk kupa hüsranını yaşamıştı Arsenal taraftarları. O gün, o görkemli statta final maçını izleyenler arasındaydım. Birmingham karşısında son dakikalarda yenilen o berbat golle Carling Kupasına havlu atarken, bir kez daha gençlerinin acemiliğine kurban giden takımın buruk görüntüleri yansımıştı ekranlara.

Kalede 18 Nisan 1990 doğumlu Wojciech Szczesny ile defansın göbeğinde iyi niyetli ama ara sıra acemi Laurent Koscielny’nin anlaşmazlığı 46 senedir kupa kazanamayan Birmingham’a kupayı getirirken, oynadığı son beş finalin dördünü kaybeden Arsenal’di. Hoş, o kupa da pek yaramadı Birmingham’a, sezonun son maçında Tottenham’a deplasmanda yenilerek Premier Lig’e veda etti.

***

O buruk yenilgiden kısa bir zaman sonra, bu kez Barcelona karşısında Şampiyonlar Ligi’ne veda etti İngiliz takımı. Hakem kararlarının öne çıktığı maçta Barca tur atlarken, Arsenal bir kez daha dünya devine teslim oluyordu. Bir futbol takımından çok, kusursuz bir makineyi andıran Katalan takımı karşısında hangi takım bir eksikle dayanabilirdi ki? Öyle de oldu zaten. Direnemedi kuzey Londra ekibi. Bir zamanlar Ian Wright’ın, Denis Bergkamp’ın, Thierry Henry’nin mükemmel gollerini izleyen Arsenal taraftarları, şimdi iyi niyetli ama yetenekleri kısıtlı Bendtner ile yetinmek zorundaydı…

***

Ve sezonun son haftalarında kaybettiği puanlarla Premier Lig’i ancak 4. sırada bitirebildi Arsenal. O inatçı Fransız teknik direktör bile hal ve gidişten son sezonlarda sürekli ikmale kalmış takımın kızgın taraftarlarına, takımın son sezonlarda giderek gerilediğini, kadroda yeni yüzler görmenin zamanı geldiğini anlattı. İnanması güç ama bilhassa duran toplardan çok fazla gol yediklerini ve takımın boy ortalamasını uzatmak gerektiğini itiraf etti. Şükür, en sonunda!

Oysa o stadın müdavimi, görmüş geçirmiş Arsenal taraftarı pek güzel özetlemişti durumu: “Arsenallı futbolcular Manchester United’ı yenebileceklerine inanmıyor. Maça kafalarında yenik başlıyorlar.” Oysa her şey farklı olabilirdi, kalesinde Van Der Sar kalitesinde bir kaleci, savunmasında Vidic değerinde bir stoper olsaydı…”

***

Ve bir transfer sezonu daha geçerken diğerlerine göre yine sessiz kaldı kuzey Londra kulübü. Üstelik kadrosundaki önemli isimleri de kaybetmeyi göze alarak… Oysa harcamada sınır tanımayan Manchester City, kadrosunu Sergio Aguero (Atletico Madrid, £38m), Stefan Savic (Partizan Belgrade, £6m), ve Arsenal’ın genç sol beki Gael Clichy (£7m) ile güçlendirirken, geçtigimiz sezon Arsenal’e fark atmış olan Manchester United, kadrosuna David De Gea (Atletico Madrid, £17.8m), Phil Jones (Blackburn, £16.5m), Ashley Young (Aston Villa, £16m) gibi isimleri katıyordu.

Transferin hareketli takımı Liverpool, Premier Lig’de hasret kaldığı şampiyonluğu yakalama adına Stewart Downing, Jordan Henderson, Charlie Adam, Alexander Doni ile güçlenirken, Chelsea koruduğu kadrosuna takviye olarak Sao Paulo takımından Lucas Piazon ve Genk’den Thibaud Courtois ile sözleşme imzalıyordu.

***

2006 senesinin sezon başında Emirates Stadı’na taşındı Arsenal…

38.500 kapasiteli Highbury’den 60 bin’lik görkemli Emirates’e geçerken kulübün gişe hâsılatı yüzde 46 oranında artış gösterdi. 2008 senesinde senelik kâr, 27 milyon Sterlinden 36 Milyon Sterline çıkarken, başkan Peter Hill-Wood, Emirates Stadı’na geçiş ile birlikte kulübün dünya futbol devleriyle hem maddi hem de sportif anlamda rekabet edebilecek güce ulaştığının altını çiziyordu.

Eylül 2010’da Highbury’nin yerine yapılan 700 apartmanın satışından elde edilen 56 milyon Sterlin tutarındaki vergi öncesi kâr, işlerin planlandığı doğrultunda gittiğini gösterirken, kulübün yeni stadının yapımı süresince oluşan borcu, 400 milyon Sterlinden 135 milyon Serline düştü. Emirates Stadı’nda oynadığı maç başına geliri üç milyon Sterlin olan kulübün borcunu ödemesi uzun sürmeyecekti.

“Yıldız futbolcuya değil yıldız yaratmaya” inanan teknik direktörün önderliğinde, bilhassa son sezonlarda sürekli gençlere yöneldi kuzey Londra takımı: Cesc Fabregas, Aaron Ramsey, Jack Wilshere, Theo Walcott, Wojciech Szczesny, Robin van Persie, Craig Eastmond ve diğerleri…

Yeni stadına taşınmadan önceki beş sezonda transfer harcamaları toplamı 84,5 milyon Sterlin iken, taşındıktan sonraki beş sezonda kulüp toplam 85,15 milyon Sterlin harcıyordu. “Transferde en fazla harcayanlar listesi”nde ilk beşe giremeyen takım, hemen her transfer sezonunda kadrosunu Avrupa’nın (özellikle Fransa) liglerinden adı duyulmamış genç futbolcularla takviye etti. Ancak Premier Lig’in diğer ağır topları Manchester United, Liverpool ve Chelsea’ye göre Arsenal’ın kadro olarak hem çok genç, hem de çok tecrübesiz oluşu, üstelik aynı kalitede futbolculara sahip olmayışı kupasız geçen sezonların temel nedeniydi.

Manchester United, Premier Lig’in kurulduğu 1992 senesinden günümüze, transferlerde 430 milyon Sterlinin üzerinde para harcadı. O dönemde sattığı futbolculardan elde ettiği 291 milyon Sterlini çıkartırsak, toplam 139 milyon Sterlin kasasından çıkan toplam paraydı. Şampiyon takımın o dönemde sezon başına transfer harcamaları 7.324.211 Sterlin iken, bu rakam Arsenal’de iki milyon Sterlin’i bile bulmuyordu.

Premier Lig’i en son 2003–2004 sezonunda kazandı Arsenal. Sonrasında 2005 sezonunda Kral Kupası’nı, finalde penaltılar sonunda Manchester United’ı yenerek müzesine götürdü…

Ve ondan sonra bugüne kadar taraftarları kupa görmedi…

***

Velhasıl son sezonlarda gençleri kazanırken, gençlerle kaybetti Wenger’in takımı, her ne kadar zaman zaman Premier ligin göze en hoş gelen futbolunu oynasa da. Kimilerine gore yıldız futbolcu transfer etmeyişi, kimilerine göre takımdan ayrılan yıldızların yerlerinin doldurulamayışı sorunun temeliydi. Başarısız sayıldığı sezonlarda bile mutlaka ligi ilk dört içinde bitiren ve son 13 sezondur Şampiyonlar Ligi’nde yer alan “profesör” lakaplı teknik direktör inandığı futbol felsefesinden asla taviz vermedi.

Çoğunluk Arsenal taraftarı da “Benden sonra borç batağı içinde çırpınan bir kulüp yerine, genç futbolcular ile donatılmış geleceğe güvenle bakan bir takım bırakmak hedefimdir” diyen 61 yaşındaki teknik direktörüne her zaman koşulsuz sahip çıktı.

Ancak geçen sezonun sonunda sabırlar taşmış olacak ki, Wenger’in hep doğru yaptığına inananlar bile sorgulamaya başladı teknik direktörün felsefesini. Üstelik yeni sezonda kombine bilet fiyatlarının yüzde altı artmış olması bardağı taşıran damla oldu. Emirates tribünlerinde giderek hâkim olan düşünceyi, bir zamanlar Liverpool’un kaptanlığını yapmış, Alan Hansen 1995 senesinde şu cümleyle özetlemişti: “You can not win anything with kids” (Çocuklarla hiçbir şey kazanamazsınız)…

Ziya Adnan

14 Ağustos 2011

 

CantWinWithKids