Bu sahada grev var…
Uzaklardan…
Ocak ayının son günlerinde İspanya Kral Kupası çeyrek final karşılaşması….
Kuruluşu 1923 senesine dayanan, geçtiğimiz sezon İspanya 2. Liginden düşmüş Racing Santander, La Liga’yı 4. sırada tamamlamış Real Sociedad karşısında… Maçın başlamasına yakın, Racing ve Real Sociedad’lı futbolcular 22 bin kapasiteli Sardinero Stadı’nda sahaya çıkarlar. Tribünlerde yer alan taraftarlar heyecanla kupa maçının başlamasını beklerken, futbol sahalarında az görülen protesto eylemi gerçekleşir ve hakemin başlama düdüğünün ardından ev sahibi takımın futbolcuları topa vurmayı reddederek saha ortasında toplanır. Sociedad’lı futbolcular bir süre kendi aralarında çevirdikleri topu taca gönderirler. Neticede hakem Gil Manzano, Racing’in kaptanı Mario Fernandez ile konuşup maçı durdurdur; futbolcular da taraftarları selamlayarak soyunma odasının yolunu tutar. Racing Santander’li futbolcuların ve teknik heyetin altı aydır maaşlarını alamadıkları, taleplerine karşılık verilmemesi üzerine protesto ederek maçı oynamadıkları ortaya çıkar…
***
Bilir misiniz 1960’lı senelerde, futbolun beşiğinde başkanlığını Jimmy Hill’in yaptığı Profesyonel Futbolcular Derneği, futbolculara ödenen maksimum ücret 20 Sterlin’i protesto etmek için karar almış; 712 profesyonel futbolcunun katıldığı oylamada sadece 18 futbolcu greve gitmek istememiş. 1961 senesinin Ocak ayında, grevin başlamasına üç gün kala, Futbol Federasyonu ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ortak girişimleri sonucu kademeli artışla beş sene içersinde ödenecek haftalık ücretin maksimum 30 Sterin’e çıkarılmasına karar verilmiş ve futbolcular greve gitmekten vazgeçmiş.
İskoçya’da 2010 senesinin Kasım ayında profesyonel hakemler ücretlerinde artışa gidilmediği takdirde ligde oynanacak maçlara çıkmayacaklarını bildirdiler. İskoçya Futbol Federasyonu ise misilleme olarak maçların İsrail, Lüksemburg ve Malta’dan getirttiği hakemlerle yönetilmesini sağladı. O hafta liglerde sadece dört maç oynanmış ve 1905 senesinden o tarihe kadar ilk kez İskoçya liginde oynanan maçları dışardan getirilen hakemler yönetmişti.
İtalya’da 2011-2012 sezonunun başlamasına az kala futbolcular greve gidiyor; tarafların 5 Eylül 2011 tarihinde anlaşmaya varmaları sonucu ligler geç olsun güç olmasın misali rötarlı başlıyordu.
1966 Dünya Kupasında üçüncü olduktan sonra uzun zaman futbolun en görkemli sahnesinden uzak kalan Portekiz Milli Takımı, 1986 senesinde Meksika’da oynanacak Dünya Kupasına gitmeye hak kazandı. Ancak o dönem Portekiz Futbol Federasyonu ve milli takım futbolcuları arasında, primler yüzünden anlaşmazlık çıktı ve futbolcular mayıs ayı sonlarında oynanacak hazırlık maçına çıkmayı reddettiler. Futbol tarihine “Saltillo Affair” (Saltillo meselesi) olarak geçen o olaydan sonra Portekiz Milli Takımı, Dünya Kupasında grubunu sonuncu sırada bitirerek ülkesine döndü.
Fransa’da, 2013 senesinde kazancı bir milyon Euro’dan fazla olan futbolcuların yüzde 75, kulüplerin yüzde 50 vergi ödeyeceklerinin açıklanması üzerine futbolcular greve gideceklerini duyuruyor; 1. ve 2. Lig maçlarının oynanması tehlikeye giriyordu. Son dakikada iptal edilen grevden sonra ülkede futbol normale döndü…
***
2012 senesinin baharıydı…
Şimdi çok eskide kalmış zamanlarda futbol oynarken düzene başkaldırmış, futbolcuların sendikal örgütlenmesinde başrol oynaması yüzünden hep dışlanmış, bu yüzden futbol hayatını erken noktalamak zorunda bırakılmış, ama hiç yılmamış, hiç vazgeçmemiş Metin Kurt’la futbol üzerine konuşuyorduk. 12 Eylül döneminde Ankara’da kurmuş oldukları Amatör Sporcular Derneği’nin kapatılmış olduğunu, sendikalaşmanın önüne geçildiğini anlatmıştı. Ülke futbolunu bir batakhaneye benzetiyor, spor yasası hayata geçmediği sürece bu kötü düzenin devam edeceğine, bataklığın gençleri yutmaya devam edeceğine inanıyordu. Futbol sektöründe çalışan emekçilerin yaptıkları işin meslek olduğunu, iş kolu haline gelmesi gerektiğini vurgulamıştı. Futbolcuların bugünlerini ve yarınlarını yöneticilerin iki dudağının arasından almak amacıyla başlattıkları mücadelede amaçlarının, sporcuların tribünlere saygılı, emeğine saygılı, onurlu birer emekçi olarak var olmalarını sağlamak; geleceklerini sosyal güvenlik sistemi içinde güvence altına almak oldugunu dile getiriyordu. Hedeflerini; “Çocuklar oynayacak, sporcular korunacak, sendikalaştırlacak, spor yasası çıkartılacak, düzenin sporu sorgulanacak” cümlesiyle özetlemişti.
Metin Kurt o söyleşiden dört ay kadar sonra aramızdan ayrıldı, huzur içinde yatsın. Onun bundan çok zaman önce başlattığı mücadele hâlâ devam ediyor. Günümüzde dünyada 40’dan fazla futbol sendikası mevcut… En dişlisi de İngiltere’de: “Professional Players Union” (PFA)… 1907 senesinden beri faaliyet gösteren ve dört bin çalışanı bulunan sendika naklen yayın haklarından yüzde 5 gelir alıyor. Bizde ise kuruluşu pek yeni (08.10.2012) olan Futbol-Sen (Futbol Çalışanları Sendikası) örgütlenmeye ve sesini duyurmaya çalışıyor.
Görünen o ki, adına futbol denilen bu güzel ve cilveli oyunda bazıları çuval dolusu paralar kazanırken, bazıları sıkıntılı zamanlar geçirmeye devam edecek. Hatırlayın, defalarca milli formayı giydikten sonra nafaka borcunu ödeyemediği için hapse girmekten arkadaşlarının yardımlarıyla kurtulan eski kaleci Fevzi Tuncay’ı…
Ziya Adnan
1 Şubat 2014