Blackburn Rovers: Şampiyonun düşüşü…

Blackburn Rovers: Şampiyonun düşüşü…

Uzaklardan…

“Futbol birkaç renkten, birkaç büyük takımdan ibaret değil ki. Hep parlak ışıklar altında yaşayanlar var, gözünün feri sönmüşler var. Uzun ömründe ‘ikbali de idbarı da görenler’ var. Kimi eski günlerine ağıt yakarken, kimileri manşetlerden düşmeyen… Kimi endüstriyel futbolun zenginliğinde giderek büyürken, kimi zor zahmet ayakta kalmaya çalışan… Kimi pek meşhur, kimi uzaktan aşina, kimi gözden ırak, adı bile bilinmez… niceleri var.”

Böyle yazmıştık Tanıl Bora ile birlikte çıkardığımız “Kimi Başrol Kimi Karakter – Kulüp Hikâyeleri” kitabının arka kapağına. (Dipnot Yayınevi – 2014). Ama onca kulübün içinde unuttuklarımız da oldu elbet, bu vesileyle hatırlayalım 1994-1995 sezonunda Premier Lig şampiyonluğu yaşamış, aradan geçen onca seneden sonra geçtiğimiz sezon 3. Lige düşmüş mavi beyazlı kulübün hikayesini…

Blackburn…

İngiltere’de Lancashire bölgesinde, Manchester’a 15 kilometre uzaklıkta 105 bin nüfusa sahip küçük bir kasaba. 19. yüzyılda tekstil ve pamuk üretimiyle adını duyururken zaman içinde fabrikaların kapanması sonucu önemini yitirmiş. İşte o mütevazi kasabanın 1875 senesinde kurulmuş takımı Blackburnn Rovers, nam-i diğer “Rovers”… O sene bir grup Katolik öğrenci tarafından sağlık için spor amacıyla kurulmuş. 1888 senesinde kurulan İngiltere futbol liglerinin, çok sonraları kurulacak Premer Ligin kurucu kulüplerinden Aston Villa ve Everton’la birlikte iki ligin de kurulmasına öncülük etmiş üç kulüpten biri olması kayda değer. Bakmayın şimdilerde alt liglerde çile çektiğine, kurulduğu günden beri 72 sezonda ülke futbolunun en üst liginde mücadele etmiş. Kulübün ambleminde yer alan Latince “Arte et Labore”, “Beceri ve çok çalışma” anlamında…

Kapanma noktasına kadar geldikleri ve 5 bin taraftar ortalamasına oynadıkları 80’li senelerde imdatlarına domuz ticaretiyle uğraşan bir taraftarları yetişmiş. Niall Malone adındaki İrlandalı o yıllarda futbolcuların maaşlarını öder, deplasman masraflarını karşılarmış. Ne diyelim, futbol tanrıları her takıma böyle taraftar ihsan eylesin. Antrenman toplarına paralarının yetmediği zamanlarda, antrenman sahasının kıyısına kurulmuş Darwen nehrine kaçan topu almak isterken boğulma tehlikesi atlatmış teknik direktörleri Bobby Saxton.

1990’lı senelerin başında değişmiş makus kaderleri. Takımın koyu taraftarlarından Jack Walker adındaki iş adamı 1991 senesinin ocak ayında kulübü satın alırken, ilk üç sezonunda 25 milyon Sterin harcayarak takımı yeniden inşa etmiş. Onun takıma kazandırdıkları arasında o yılların rekor transfer ücreti 3,3 milyon Sterlin karşılığında Southampton’dan transfer edilen Alan Shearer ve 1994 senesinde Norwich City’den 5 milyon Sterlin bedelle gelen Chris Sutton da var…

Blackburn 1992–1993 sezonunu 4. sırada bitirirken, bir sezon sonra United’ın arkasından ikinci sırayı kapıyor, 1994-1995 sezonunun son maçında Liverpool’a yenilmesine rağmen United’ın önünde ipi göğüslüyordu. Walker göreve geldiğinde, ilk işi Liverpool efsanesi Kenny Dalglish’i takımın teknik direktörlüğüne getirmek olmuştu. O sezon Sheraer ligde 34 gol kaydederken, Dalglish en iyi teknik direktör ödülünü kazanıyordu. Düşünsenize yaklaşık aynı nüfusa sahip Polatlı’nın takımı Polatlıspor’un bizim Süper Ligde şampiyonluk kupasını kaldırmasını, bundan daha güzel bir futbol hikâyesi olur mu? Bazıları paranın gücü olarak görse de, o sezon rakip Manchester United’ın 19,3 milyon değerindeki kadrosunda Schmeichel, İnce, Keane, Giggs, Hughes’ün olduğunu ve United’ın kadro değeri olarak 14,7 milyonluk Rovers’a fark attığını hatırlatalım…

Ancak işler umulduğu gibi gitmeyecek, Rovers bir sonraki sezonu 7. sırada bitirecekti. Dalglish istifa etmiş, Sheraer Newcastle’a satılmıştı. Sonraki sezonlarda kendisine ancak orta sıralarda yer bulabilen takım 1998-1999 sezonunda Premier Ligden düşüyor. İki sezon sonra yeniden dönüyordu. Bizim diyarlarda da adını duyurmuş eski Liverpoollu Graeme Souness takımın başındaki ilk sezonunda 2. Ligde şampiyonluk kupasını kaldırmıştı…

Futbolun en görkemli liginde geçirdiği 11 sezondan sonra, 2011-2012 sezonunda bir kez daha küme düştü. 2003 senesinde UEFA Kupasında bizim Gençlerbirliği karşında UEFA Kupasından elenmeleri tarihe düşen notlar. Takıma en güzel günlerini yaşatan Jack Walker 2000 senesinin Ağusto’unda 71 yaşında aramızdan ayrılmış, düşüşü görememişti. Ertesi sezon takım altı teknik direktör değişikliği yapıyor ama Championship’i ancak 17. sırada bitirebiliyordu…

•••

Ve geçtiğimiz sezonun sonunda 46 maçta topladığı 51 puanla, 70 ve 80’li senelerin unutulmazı Nottingham Forest’in hemen altında gol averajıyla 3. Lige düştü Blackburn Rovers, o küçük kasabanın Premier Ligde şampiyonluk yaşamış, devlere kök söktürmüş takımı. Premier Ligi kazandıktan sonra zaman içinde 3. Lige kadar düşen ilk takım olması o düşüşün hazin hikâyesi. Bir daha ne zaman döner bıraktığı yere bilinmez ama en azından onca büyüğün arasında bir sezon da bile olsa kazandığı o müthiş şampiyonluk unutulmasın. Kendi adıma, büyüğün haşmetinden çok her daim küçüğün sessiz hikâyesiyle ilgilenmiş naçizane bir futbolsever olarak gelecek sezon hafta sonları alt liglerde oynanan maçların sonuçlarına, “Blackburn galip gelmiş mi?” gözüyle bakacağım, umutla bekleyeceğim dönmesini. Hiç değilse neredeyse tüm servetini takımına harcamış takım sevdalısı bir başkan ve Shearer’lı, Sutton’lı o müthiş kadronun anısına…

Günümüzde Ewood Park Stadının girişinde Jack Walker’ın heykeli selamlar o futbol mabedinin ziyaretçilerini, stada giden yol onun adını taşır…

Dipnot: Bu yazının yazıldığı saatlerde Sunderland’ın 6 yaşındaki maskotu Bradley Lowery’ı çocuklarda ender görülen bir kanser türünün pençesinde hayata gözlerini yumdu. Hoşça kal minik Sunderland sevdalısı, eminim gittiğin yer buradan daha iyidir…

Ziya Adnan
11 Temmuz 2017