Aston Villa: Olmasaydı sonumuz böyle!

Aston Villa: Olmasaydı sonumuz böyle!

Uzaklardan…

Mayıs ayının ilk günlerinde uzaklarda, tarihte ilk kez bir Müslüman, Londra Belediye Başkanı seçildi, topa girmeden önce meseleye bir bakış…

45 yaşında Sadiq Khan, Pakistan kökenli, otobüs şoförü bir babanın oğlu, 1970 senesinin Ekimi’nde Güney Londra’nın Tooting semtinde dünyaya gelmiş, okumuş, avukat olmuş, siyasete atılmış, belediye başkanlığına kadar yükselmiş. Hıristiyan dünyasının kalbinde bir Müslüman olarak… Şimdi sorun kendinize, bizim nevi şahsına münhasır coğrafyada, mesela Ankara’da Hıristiyan kökenli birinin belediye başkanı seçilme şansı nedir? Tek seçenekli cevabı ve hoşgörülü olduğumuz masalını size bırakıp dönelim konumuza…

Birmingham… Başkent Londra’nın kuzeyinde, West Midlands bölgesinde yer alan ülkenin en kalabalık ikinci. büyük şehri, günümüzde beş büyük üniversiteye, Avrupa’nın en yüksek 25 yaş altı genç nüfusuna sahip olmasıyla nam salmış. 1,1 milyon nüfuslu şehrin yüzde 40’ı 25 yaşın altında. İşte o tarihi şehrin günümüzden 141 sene önce, 1874 senesinin Kasımı’nda kurulmuş takımı Aston Villa, nam-ı diğer ”The Villa”, ya da “The Villans”. Yabana atılmasın, bordo mavililer Premier Lig’in kurucu kulüplerinden…

Her ne kadar son sezonlarda sıkıntılı zamanlar geçirmiş olsalar da, geçmişte esip kükremişler Ada futbolunda. 1980-1981 sezonunda kazandıkları Avrupa kupasıyla (günümüzdeki adıyla Şampiyonlar Ligi) o görkemli kupayı kazanan beş İngiliz takımından biri. Köklü tarihinde en fazla kupa kazanan 5. Takım. Yedi sezonda ülke futbolunun en üst liginde şampiyonluk kupasını kaldırmışlar, 1982 senesinin UEFA Süper Kupası süslüyor müzelerini, 7 kez kazandıkları Federasyon Kupalarının yanı başında…

Ama son sezonlarda düşüşe geçti Villa, aslında biraz bizim renktaşları Trabzonspor’u hatırlatıyor onların hazin hikâyesi. İş bilmez yönetimler, verimsiz transferler, kötü sonuçlar derken son 10 sezonda 7 teknik direktörle kesişti yolları ama hiçbiri çare olmadı. 2013-2014 ve 2014-2015 sezonlarında son haftalarda tutundular lige ama bu sezon 1987 senesinden beri ilk kez düşmenin acısını yaşadılar. 38 maçta sadece üç maçta sahadan galip ayrılmışlar, 72 gol görmüşler kalelerinde. 2007-2008 sezonunda sadece 11 puan toplayarak küme düşen Derby County, Premier Lig tarihinin rekorunu kırmıştı; Villa da bu sezon topladığı 17 puanla rekora yaklaştı! Velhasıl neresinden baksan takıma gönül vermişler adına berbat bir hatıra…

•••

Sezonun son maçında Emirates Stadı’nın misafiri Villa, Premier Lig’de oynayacakları son maç, kim bilir ne zaman dönerler bıraktıkları yere, malum Championship’te geçmişine ağıt yakanları düşününce! Son oynadıkları Newcastle maçında aldıkları beraberlik sayesinde kulüp tarihinin en uzun yenilgi serisinden kurtulmuşlar, öncesinde oynadığı 12 maçın tamamında sahadan boynu bükük ayrılmış bordo mavililer. Sezonun ilk deplasmanında aldıkları galibiyetten başka deplasman galibiyetleri yok, 17 maçın 14’ü onlar adına hüsranla sonuçlanmış.

Arsenal’in formda oyuncusu ise Alexis Sanchez, son 7 maçta 6 golü var 17 numaranın. Geçen sezonun son maçında talihsiz biçimde ayağı kırılan Jack Wilshire bu sezon ilk defa ilk on birde. O güneşli Londra gününde Emirates tribünlerinde 60 bin taraftar var. Şampiyonlar Ligine kalabilmesi için tek puana ihtiyacı olan Arsenal hızlı başlıyor maça. Kontraya çabuk çıkan takımlara karşı çift ön libero ile çıkan Wenger bu maçta tek ön libero 34 numara Francis Coquelin’i sürüyor sahaya. Henüz 4. dakikada golü buluyor Topçular. Monreal’in soldan ortasına kafayı vuran Giroud. Özgüven eksikliği kendini gösteriyor deplasman takımında, 9 numaralı forvet Scott Sinclair çok yalnız hücumda.

İlk yarıyı tek golle yenik kapatan Aston Villa daha atak başlıyor ikinci yarıya. Kale arkasını doldurmuş taraftarları şarkılarını söylüyorlar, sahi düşmek dediğin nedir ki! 68’de yerini Elneny’e bırakıyor Wilshire, alkışlar arasında çıkıyor oyundan. Tottenham’ın Newcastle deplasmanında yediği 3. gol haberi coşturuyor tribünleri. 78’de 2. golü Giroud’un ayağından buluyor Arsenal ve 80’de hat-trick yapıyor Fransız golcü. 90’da Arteta Arsenal formasıyla son golünü kaydediyor ve Villa’nın düştüğü sezonda Arsenal ligi 2005’den beri en iyi derecesi 2.’likle bitiriyor…

Villa’dan dem vurduk madem, kulüp tarihinin efsanelerinden İrlandalı stoperi de yâd etmeden geçmeyelim. 1989-1996 arasında Aston Villa savunmasının ortasında geçilmez bir kaleydi 5 numara. 1959 senesinin Aralık ayında İrlandalı bir anne ile Nijeryalı bir babadan dünyaya gelmiş, doğumundan hemen sonra babasını hiç tanımadan başka bir aileyle evlatlık verilmiş. Beş yaşına bastığı zamanlarda kendisini Dublin’in yetimhanelerinde bulmuş, “Küçük Emrah” filmlerini aratmayacak bir çocukluk hikâyesinin kahramanı…

Futbola 1981 senesinde St Patrick’s Athletic takımında başlamış, 1982’de Ron Atkinson’un teknik direktörlüğünü yaptığı Manchester United’a transfer olmuş. 1989 senesine kadar kaldığı takımda 163 maça çıktı ama sıklıkla geçirdiği diz sakatlıkları sorun olmaya başlayınca kulüp erken emekliye ayrılmasını önerdi. Ama o, Kırmızı Şeytanların 100 bin Sterlinlik erken emeklilik teklifini kabul etmedi ve Aston Villa’nın yolunu tuttu. 1989–1996 arasında 252 maça çıktı, iki sezon Lig Kupası şampiyonluğu, iki sezon da lig ikinciliği yaşadı. Hayatını anlatan yazılar, o dönem kulübün izniyle çoğu zaman antrenmanlara çıkmadığını, sahada yer aldığı maçlarda kimi zaman sahaya alkollü çıktığını ama sertliğinin yanı sıra sade futbolu ve liderlik vasıflarıyla öne çıktığını anlatır. Tevekkeli değil o yıllara yetişmiş Villa taraftarlarının gözünde futbolu tanrısıdır Paul McGrath…

Gelecek sezon Championship’te Premier Lig’e dönmeye çalışacak Villa, Ada futbolunun köklü kulübü. Takımı eski günlerine döndürecek bir lider, yeni Paul MacGrath bulmaları dileğiyle. Tez zamanda dönsünler bıraktıkları yere…

Ziya Adnan
17 Mayıs 2016