Arsene Wenger: Doğruları ve Yanlışlarıyla – II…

Arsene Wenger: Doğruları ve Yanlışlarıyla – II…

Uzaklardan…

Geçen hafta, Arsene Wenger’in Kuzey Londra takımındaki ilk yıllarını hatırlatmış; yıldız futbolcuya değil, yıldız futbolcu yaratmaya inanan bir futbol bilgesinin ellerinde Arsenal’in Ada futbolunda yükselişini yazmıştım. Bu hafta bıraktığım yerden devamla…

2006 senesinin sezon başında Emirates Stadı’na taşındı Arsenal. Projesi 2000’li senelerin başında başlamış yeni stadın mimarı Fransız teknik adam, rakipleriyle baş edebilmek için daha büyük kapasiteye sahip bir mabede sahip olmak gerektiğini görmüştü. 38.500 kapasiteli Highbury’den 60 bin’lik görkemli Emirates’e geçerken kulübün gişe hâsılatı yüzde 46 oranında artış gösterdi. Toplam kombine bilet sayısı 44 bine çıkmıştı, üstelik kombine alabilmek için bekleme sırası 8 sene civarındaydı. 2008 senesinde senelik kâr, 27 milyon Sterlinden 36 Milyon Sterline çıkarken, başkan Peter Hill-Wood, Emirates Stadı’na geçiş ile birlikte kulübün dünya futbol devleriyle hem maddi hem de sportif anlamda rekabet edebilecek güce ulaştığını vurguluyordu.

Eylül 2010’da Highbury’nin yerine yapılan 700 apartmanın satışından elde edilen 56 milyon Sterlin tutarındaki vergi öncesi kâr, işlerin planlandığı doğrultuda gittiğini gösterirken, kulübün yeni stadının yapımı süresince oluşan borcu 400 milyondan 135 milyon Sterlin’e düştü. Emirates Stadı’nda oynadığı maç başına geliri üç milyon Sterlin olan kulübün borcunu ödemesi uzun sürmeyecekti.

Yeni stadına taşınmadan önceki beş sezonda transfer harcamaları toplamı 84,5 milyon Sterlin iken, taşındıktan sonraki beş sezonda kulüp toplam 85,15 milyon Sterlin harcıyordu. “Transferde en fazla harcayanlar Listesi”nde ilk beşe giremeyen kulüp, hemen her transfer sezonunda kadrosunu Avrupa (özellikle Fransa) liglerinden adı duyulmamış genç futbolcularla takviye etti. Manchester United, Premier Lig’in kurulduğu 1992 senesinden beri transferlerde 430 milyon Sterlinin üzerinde para harcadı. O dönemde sattığı futbolculardan elde ettiği 291 milyon Sterlini çıkartırsak, kasasından çıkan toplam para 139 milyon Sterlindi. Şampiyon takımın o dönemde sezon başına transfer harcamaları 7.324.211 Sterlin iken, bu rakam Arsenal’de iki milyon Sterlin’i bile bulmuyordu.

***

Ancak son sezonlarda işler beklendiği gibi gitmedi Kuzey Londra takımında. Kupa kazandığı 2005 sezonundan sonra, kimi sezonlarda gençleri kazanırken gençlerle kaybetti; kimi sezonlarda final maçında. Örneğin 2006 senesinde Paris’te oynanan Şampiyonlar Lig’i finali, Chelsea ve Birmingham ile oynanan Lig Kupası finalleri… O finallerden birini kazansaydı, 8 senedir kupa kazanamayan takım olarak anılmayacaktı elbet. Ama olmadı…

Arsenal, her sezon elindeki yıldız futbolcuları birer ikişer kaybederken Ada futbolunun “Feeder Club”u (yetiştirici kulüp) olarak anılmaya başlandı. Zaman zaman Premier Lig’in göze en hoş gelen futbolunu oynasa da takımdan ayrılan yıldızların yerlerinin doldurulamayışı sorunun temeli haline geldi. Üstelik umut bağladığı transferler de bekleneni verememişti. Arshavin, Chamakh, Squillaci, Mannone, Gervinho, Denilson, Ju-Young Park, Nicklas Bendtner, Carlos Vela ilk anda aklıma gelenler…

Ama başarısız sayıldığı sezonlarda bile mutlaka ligi ilk dört içinde bitirmiş olması, son 16 sezondur Şampiyonlar Liginde yer alması, inandığı futbol felsefesinden asla taviz vermemesi artı hanesine yazıldı. Ancak her sezon biraz daha kan kaybeden takımını izlerken Liverpool’un efsane kaptanı Alan Hansen’in 1995 senesinde söylediği cümle gelirdi hep aklıma: “You can not win anything with kids” (Çocuklarla hiçbir şey kazanamazsınız)…

İlk dokuz sezonunda bir devrim yapmış ve Arsenal’i yeniden yapılandırmış olan Arsene Wenger, 2005 senesinden sonra düşüşe geçti. Kimileri bu düşüşü yönetimin transfere kısıtlı bütçe ayırmasına bağlıyor; kimileri de Wenger’in transfer bütçesine sahip olduğuna, ancak para harcamayı sevmediğine, varyemezliğine veriyordu.
Velhasıl her fani gibi Wenger’in hataları oldu: 2012 yazında, kulüp tarihinin en büyük golcüsünü en büyük düşmanına satmış olması gibi… Sattığı futbolcuların yerine en az onlar kadar yetenekli olanlarını transfer edememiş olması gibi… Parayı inatla başarının önüne koymuş olması gibi… Transfer dönemlerinde takıma gerekli takviyeleri yapmamış olması gibi… Ve belki de en önemlisi, Sir Alex ikinciliği başarısızlık olarak kabul ederken, onun her sezon dördüncülüğü hedeflemesi gibi…

2012-2013 sezonun ilk aylık finansal raporunda, kulübün 17,6 milyon Sterlin kâr yaptığı açıklaması, üstüne üstlük kasasında 123 milyon Sterlin rezervi dururken transfer sezonlarındaki sessizliği taraftarın sabrını taşırıyordu. Bir zamanlar tribünlerde sıklıkla görmeye alıştığımız “İn Wenger we Trust” (Wenger’e güveniyoruz) flaması, “In Wenger we rust” (Wenger’le paslanıyoruz) söylemine bırakmıştı. Ne hazin!

***

Geçtiğimiz yılın Ekim ayında “Eurosports”a verdiği bir söyleşide okumuştum: “Robin Van Persie’yi görmek içimi acıtıyor!” diyordu Wenger.
Sanırım, son sezonlarda kaybettiği maçlarda, takımını başını ellerini alarak izlerkenki üzgün hali, geçen sezon Şampiyonlar Ligi maçında Alman panzerleri karşısında takımının düştüğü aciz durum çoğunluk Arsenal taraftarının da içini acıtıyordu. Sözleşmesi 2014 senesinde bitecek olan teknik direktörün kredisini tükettiğini düşünüyordu nicedir maçlarda yanımda oturan yaşlı Arsenal taraftarı. Artık seveni kadar sevmeyeni de çoktu. Arsenal taraftarlarının kurmuş olduğu “Black Scarf Movement”ın (Kara atkı hareketi) internet sitesindeki (http://www.blackscarfafc.co.uk/) şu cümle takımın son senelerdeki düşüşünü anlatıyordu: “Where has our Arsenal Gone?” (Bizim Arsenalimiz’e ne oldu?)

***

Ancak transferin son gününde beklenmedik hamleyi yaptı Wenger ve Real Madrid’den Mesut Özil’i kulübün rekor transfer ücreti karşılığında kadrosuna kattı. 24 yaşındaki yaratıcı orta saha oyuncusu takıma yeni bir hava getirirken bu sezon ligde oynadığı altı maçın beşini kazandı Topçular. Üstelik Şampiyonlar Ligi’nde oynadığı iki zorlu maçı da kazanarak. Kim bilir, elindeki yıldızlarını kaybetmese ya da kaybettiklerinin yerine yenilerini getirebilse son sezonlarda kupa kazanması da mümkün olabilirdi. Ama olmadı. Şimdi ise Mesut’lu takım kadrosuyla bu sezon kupa kazanmanın ve “Mesut” olmanın planlarını yapıyor Profesör…

Ve Arsenal taraftarı heyecanla bekliyor…

Ziya Adnan
2 Ekim 2013

ArseneWengerDogulariVeYanlislariylaII