Arsenal Supporters Club…
Uzaklardan…
“That’s the wonder, the wonder of you…” (Bu senin, senin mucizen…)
Futbol âleminde Kuzey Londra takımı olarak bilinir Ada futbolunun en başarılı takımlarından Arsenal, nam-ı diğer “Topçular” (Gunners)… Oysa 1886 senesinde, Güneydoğu Londra’da İngiliz silahlı kuvvetleri için cephanelik (top ve silah mermisi) üreten “Royal Arsenal” fabrikasının işçileri tarafından kurulmuş. İlk zamanlarındaki adı da fabrika ile aynıymış: Royal Arsenal. 1893 senesinde “Woolwich Arsenal” olarak değiştirilmiş kulübün adı. Kuzey Londra’ya taşındıkları sene 1913. Bir sene sonra da adının başından Woolwich’i silmişler. 6 Eylül 1913’ten Mayıs 2006’ya kadar takıma ev sahipliği yapmış 38.419 kapasiteli, şimdilerde tarih olmuş Highbury Stadı…
22 Temmuz 2006’da, o hüzünlü yaz gününde kulüp tarihinin efsanelerinden Dennis Bergkamp’in Ajax karşısında sahada son kez yer aldığı jübile maçıyla taraftara kapılarını açmıştı 60 bin kapasiteli Emirates, Ada futbolunun Wembley ve Old Trafford’dan sonra üçüncü büyük stadı. İşte o görkemli futbol mabedine taş atımlık mesafede “Arsenal Supporters Club” (Arsenal Taraftarlar Derneği). Arsenal metrosunun çıkışından birkaç dakikalık yürüme mesafesinde, Gillespie Sokağı üzerinde İngiliz mimarisinin izlerini taşıyan, tarih kokan iki katlı bir binada yaşatıyorlar Arsenal sevdasını. Maç günleri dolup taşıyor dernek. Gencinden yaşlısına taraftarlar maçtan önce ve sonra bir araya gelip biralarını yudumlarken o günkü maçın değerlendirmesini yapıyorlar…
Derneğin kapısından içeri girdiğinizde, gözünüze ilk çarpan duvarda asılı Arsenal efsanelerinin fotoğrafları, Tony Adams, Ian Wright, Michael Thomas, David Seaman, Thierry Henry, Dennis Bergkamp ve yakalandığı amansız hastalığın pençesinde henüz 33 yaşında aramızdan ayrılan ama hiç unutulmamış David Rocastle, nam-ı diğer Rocky…
•••
Derneğin yönetim kurulu başkanı Barry Baker 77 yaşında bir Arsenal sevdalısı. 1966 senesinden beri dernekle haşır neşir, mali konulardan üyelik kayıtlarına kadar her işle o uğraşıyor. İlk kez Higbury Stadı’nda Arsenal’i izlediğinde 12 yaşındaymış, babasıyla gitmiş maça ve o gün sevdalanmış takıma. 1949 senesinde kurulan derneğin ilk zamanlarında, şimdilerde bar olan bölümün o yıllarda üyelerin bisikletlerini park etmek için kullandıkları geniş bir bahçe olduğunu anımsıyor. Wenger’den önce takım futbolcularının maçlardan sonra derneğe uğrayıp taraftarlarla kadeh kaldırdıklarını, ancak Wenger’in gelişiyle birlikte kulübün topyekûn değişime uğradığını anlatıyor. “Eskiden takım otobüsü stattan ayrılırken futbolcular camın arkasından taraftarlara el sallardı, şimdilerde karartılmış camların arkasında hangi futbolcunun olduğunu bile göremiyorsunuz!” diyor. Eskiyi bilen niceleri gibi endüstriyel futbola sıcak bakmıyor; paranın futbolu değiştirdiğini, günümüzde o güzel oyunun işçi sınıfının oyunu olmaktan çıkıp zengin eğlencesi haline geldiğini vurguluyor…
İlerleyen zamanlarda derneğin önce genel sekreterliğini, sonra başkanlığını yapmaya başlamış. Ada futbolunun neredeyse tüm statlarını, Avrupa’nın önemli futbol mabetlerini gezmiş takımla, tahminen 150’ye yakın statta maç izlemişliği var eski toprak Arsenal sevdalısının. Ulaşımın günümüzdeki kadar kolay olmadığı 60’lı senelerde, bir gün önceden otobüsle gidip, akşam o şehirde konaklar, ertesi gün maçtan sonra Londra’ya dönerlermiş. “O zamanlarda statlar futbol kokardı, şimdinin yeni futbol arenaları para üzerine dönüyor!” diyor muhtemel eskinin özlemiyle. 2004 senesinde, yeni stadın isim hakkı tartışılırken “Emirates” adının kulübün kökleri ile hiçbir bağı olmadığını, tarihe ve kulübün geleneksel değerlerine sadık kalma adına stadın adının “Ashburton Grove” veya “Emirates Highbury” olması gerektiğini savunmuş…
“Neden onca zamandan sonra hâlâ başkansınız?” diye soruyorum, “Derneğin yaklaşık 6 bin kadar üyesi olduğunu, deplasman organizasyonlarından, finansal konulara kadar her şeyle kendisinin ve genel kurulun ilgilendiğini, kimsenin böylesine büyük sorumluluğun altına girmek istemediğini” anlatıyor tüm içtenliğiyle. Üyelerden konu açılmışken, geçenlerde elim bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrılmış en eski üyelerden 90 yaşındaki Ernie Crouch’u da yâd etmeden geçmeyelim. İlk maçına 1934 senesinde gitmiş ve o günden sonra takımı hiç bırakmamış Arsenal sevdalısı. Emekliye ayrıldığı 1990 senesine kadar hayatını sütçülük yaparak kazanmış. “Evlere süt dağıtırken hep geç kalırdı!” diyor tanıyanlar ve ekliyorlar: “Zira süt dağıttığı her evde mutlaka koyu Arsenal sohbetine dalacağı bir futbol sevdalısı olurdu!” Mekânı cennet olsun…
Devam ediyor Barry, Arsenal kulübünden hiçbir koşulda maddi destek almadıklarını, dernek olarak üyelik aidatları ve sene içinde gerçekleştirdikleri faaliyetlerle ayakta kaldıklarını, 60’lı senelerde satın aldıkları dernek binasının kendilerine ait olduğunu, kimselere borçları olmadığını anlatıyor. Yeri gelmişken, bizim futbol fakiri coğrafyada kulüpleri rant kapısı haline getirmişleri de hatırlayalım. Keşke mümkün olsa da onlara hakiki taraftar derneklerini, kulüp-taraftar ilişkisinin nasıl olması gerektiğini anlatabilsek!
Artık uzak deplasmanlara gitmediğini, ailesi ile daha çok zaman geçirdiğini anlatıyor. Unutamadığı maçları, futbolcuları soruyorum, “Ah Rocky!” diyor; David Rocastle’ı çok iyi tanıdığını, iyi insan ve çok iyi futbolcu olduğunu anlatıyor. Duvarda asılı dev posteri gösteriyor sonra. 1989 senesinin Mayıs ayında, Arsenal’in, sezonun son maçında Michael Thomas’ın son saniyelerde attığı golün büyütülmüş fotoğrafı süslüyor duvarı. O tarihi maçı, Arsenal’in inanılmazı başararak Liverpool’u 2-0 yenip şampiyonluk kupasını kaldırışını unutamadığını anlatıyor gülümseyerek…
Dernekten ayrılırken beni en kısa sürede yeniden görmek istediğini, Türkiye’den Arsenal maçları için geleceklere kapılarının her zaman açık olduğunu vurguluyor. Ayırdığı zaman ve keyifli sohbet için kendisine teşekkür ediyorum…
Ziya Adnan
26 Ocak 2016