Ah bizim kurgulanmış kupamız…

Ah bizim kurgulanmış kupamız…

Uzaklardan…

Ada futbolunda “FA Cup” (The Football Association Challenge Cup) olarak bilinir, bizdeki adıyla Federasyon Kupası. İlk kez 1871 senesinde oynanmış, dünya futbolunun en eski kupası olmasıyla nam salmış futbol âleminde. 2014-2015 sezonunda 5 profesyonel ve amatör liglerin 736 takımı yer almış tek maç üzerinden oynanan kupada. 2004 senesinde 660 takım katılırken, bu sayı her sezon artarak gelmiş günümüze. 2013-2014 sezonunda 737 takım katılmış. Tek maç sonunda takımlar berabere kalırsa, bir maç daha, bu kez ilk maçı deplasmanda oynamış takımın sahasında. Üstelik mutlaka ev sahibinin tıka basa dolu tribünleri önünde, bir nevi iade-i ziyaret anlayacağınız…

Toplamda 14 tur üzerinden oynanan kupanın ilk altı turunda amatör takımlar tek maç üzerinden eleme usulü birbirleriyle karşılaşıyor. Ağustos ayında başlayan elemelerde ayakta kalmayı başaranlar, üst turlarda adlarını duyuruyor ve “büyüklerle” tek maç üzerinde karşılaşma, kasalarını doldurma fırsatı yakalıyor. Televizyon ekranlarında naklen yayınlanan kura çekiminde “seeding” (seribaşı) uygulanmıyor, her takım aynı torbada yer alıyor ve kura sonucunda belirlenen takımla karşılaşıyor, küçük büyük ayrımı gözetmeden.

İşte o kupaya heyecan kazandıran “Giant Killing” (devi öldürmek) meselesi. Alt liglerde, hatta amatör kümelerde yer alan takımların, üst liglerin güçlü takımlarını kupadan elemelerine verilmiş bu isim, kupanın sürprizlere açık olduğunun özeti. Güçsüzün, güçlüyü yenebilme ihtimali, eh biz de futbolu bu yüzden sevmedik mi?

Kupa tarihi sürprizlerle dolu, mesela 1992 senesinde Arsenal’ı kupadan eleyen Wrexham Town, bir önceki sezonda 92 takımlı profesyonel liglerin en son sırasında yer almış, Arsenal ise ligi şampiyon olarak bitirmiş. Aradan geçen onca zaman sonra bile o maçı hatırlatır Wrexham taraftarları, Kuzey Londra takımı sevdalılarının asla unutamayacağı…

Geçtiğimiz sezon, henüz Şubat ayında, 5. turda karşılaştı Ada futbolunun devleri. Zira kupada kura dediğin ne çıkarsa bahtına! Manchester City Chelsea’yi iki golle geçerken Arsenal Liverpool’u 2-1’le eledi. 2013 senesinin finalinde Manchester City’i tek golle yenip kupayı kazanan Wigan Athletic’in o sezon Premier Lig’den düşmüş olması kayda değer… 2000 senesinden beri oynanan finallerde Southampton, Millwall, Portsmouth, Cardiff City, Everton, Stoke City, Wigan Athletic, Hull City gibi takımlar yer almış, üstelik final maçının tribünlerini doldurarak…

***

Gelelim adının başına eğreti bir ‘Süper’ sıfatı takılmış ligimizin nam-ı diğer Ziraat Türkiye Kupasına. 1962 senesinden günümüze kadar gelen Kupa’nın adı defalarca değiştirilmiş, 1980-1981 sezonunda Federasyon Kupası, 1992-1993 sezonunda yeniden Türkiye Kupası, 2005-2009 yılları arasında Fortis Türkiye Kupası, 2009-2010 sezonundan itibaren “Ziraat Türkiye Kupası”…

Maçlar 3. eleme turu sonucunda tur atlayan 27 takım ve Süper Ligi ilk 5 sırada bitiren takımlar arasında 4’er takımdan oluşan 8 grup halinde çift devreli lig usulüne göre oynanıyor. Üstelik iş günlerinin en uygunsuz saatlerinde! Sahi çarşamba günü saat 15.00’e maç koymanın mantığını bilen var mıdır? Veya boş tribünlere oynanan maçlar mıdır ülke futbolunun marka değerini yükseltecek?

Kupaya dönersek, statü gereği son 16’ya kalan takımlar çapraz olarak eşleşiyor. Her ne kadar bazıları bu sistemin küçük takımların çıkarlarını gözetmekte olduğunu söylese de amaç ülke büyüklerinin yarı final ve finalde karşılaşmalarını sağlamak. Mümkün olsa her sezon kupa finali Galatasaray – Fenerbahçe arasında oynansın diyecekler, malum bizim diyarlarda futbol dediğin çoğunluğu mutlu etme adına oynanan başkalaştırılmış bir oyun. 2000-2001 sezonundan beri Fenerbahçe 7, Beşiktaş 5, Galatasaray 2 kez final oynamış. Üç İstanbulludan birinin olmadığı final sayısı üç. İnandıkları ve işin hazin tarafı, üç İstanbullunun en az birinin yer almadığı bir finalin gereken ilgiyi görmeyeceği. O yüzden amaç, bir kazaya kurban gidip elenmeden çeyrek finali görebilmeleri…

Meselenin özeti, maç günleri tribünleri dolmayan, sonu ta başından belli, sezon başında fikstürü çekilirken bile ayarlanma yapılan kurgulanmış bir ligin kurgulanmış kupası bizimkisi. Oysa bu kurgulama işi futbolun doğasına, ruhuna aykırı. Malum kupa dediğin sürprizlere, ters köşelere açık olmalı, büyük dediğin de iyi oynamadığı bir maçta tepetaklak olmalı. O yüzden takımlar eşleşirken aynı torbada yer almalı…

Velhasıl, bir anlasalar futbolun marka değerinin kurgulamayla değil, adil koşullarda gerçekleşen, rekabete dayalı bir düzende yükseleceğini. Düşünsenize Bozüyükspor’un tek maç üzerinden oynanan kupada Fenerbahçe’yi henüz ilk turlarda elediğini ya da final maçında Balıkesirspor’un Galatasaray’ı devirerek kupayı kaldırdığını.

Kaçınız hatırlar, şimdilerde Kırklareli Amatör Ligi’nde eskiye ağıt yakan kırmızı-yeşil Lüleburgazspor’un 1979-1980 sezonunda 2. Lig’de top koştururken hem Fenerbahçe’yi hem Beşiktaş’ı eleyişini; şimdilerde 2. Lig’de çile dolduran Ankara’nın sarı lacivertli takımının 1980-1981 sezonunda 2. Lig’deyken aralarında Fenerbahçe ve Beşiktaş’n da bulunduğu birçok 1. Lig takımını eleyip kupayı kaldırışını?

Zaten biz futbolu hep zayıfın güçlüyü yenebilme ihtimalinden ötürü sevmedik mi?

Ziya Adnan
1 Şubat 2015