Paul Scholes; Yeşil sahaların kızıl yıldızı…
Uzaklardan…
“Bence o, Premier Lig’in en iyi futbolcusu…”
Cesc Fabregas
Efsane Zinedine Zidane’ın, “Undoubtedly the greatest midfielder of his generation” (Şüphesiz kuşağının en iyi orta saha futbolcusu) cümlesi onu anlatmaya yeter sanırım… Yeşil sahalarda birkaç sezon parladıktan sonra kayıp giden nicesini düşününce, 1994 senesinden 2011’in Mayıs’ına kadar Avrupa futbolunun devlerinden birinde 676 maça çıkmış gerçek futbol ustasını ayrı bir yere koymak gerekiyor. Malum, yakın geçmişte oynanan Şampiyonlar Ligi finalinin bitiş düdüğü ile birlikte, Andres Iniesta’nın onun formasını kapma çabası taptaze hafızalarda…
Bu yazı, geçtiğimiz günlerde futbolu bıraktığını açıklayan, küçük yaşlardan beri astım hastası olmasına rağmen 14 yaşında genç takımında formasını giymeye başladığı Manchester United ile 36 yaşına kadar 10 kez Premier Lig şampiyonluğu yaşamış, 24 kupa kaldırmış, takım arkadaşları tarafından müthiş pas kabiliyeti nedeniyle “Sat Nav” olarak bilinen, unutulmaz orta saha yıldızına…
***
16 Kasım 1974 tarihinde Manchester’ın Salford kasabasında dünyaya geldi. Çocukluk yıllarındaki ilk futbol takımı Langley Furrows’da top peşinde koştururken scoutların dikkatini çekti ve henüz 14 yaşında kendini Manchester United’ın alt yapısında buldu. İşin ilginç yanı, akranlarının büyük bölümünün United taraftarı olmasına karşın Scholes, Oldham Athletic taraftarıydı.
O yıllarda “Kırmızı Şeytanlar”ın alt yapısında ilerleyen zamanlarda yıldızı parlayacak önemli futbolcular vardı: David Beckham, Nicky Butt, Gary Neville, Ryan Giggs… 1992 senesinde genç takımlar şampiyonluğunu kazanan United’ın kadrosunda yer almasa da, bir sonraki sezonda finale çıkan takımda Phil Neville ile birlikte adını duyurdu. 23 Temmuz 1993 tarihinde ilk profesyonel sözleşmesine imza atacak, ancak 1994–1995 sezonunda (A) takıma yükselecekti. İlk sezonunda 17 maça çıkan orta saha oyuncusu o sezon 5 gol attı.
“Düşler Tiyatrosu” Old Trafford Stadı’nda ilk golünü 3 Ocak 1995 tarihinde, ev sahibi takımın 2–0 kazandığı maçta Coventry City’e karşı kaydetti.
1995–1996 sezonunda United’ın unutulmaz forveti Mark Hughes, Chelsea’nin yolunu tutmuş, o da cezalı Eric Cantona’nın yerine forvette Andy Cole ile birlikte oynamaya başlamıştı. O sezon 22 numaralı formasıyla 14 gol kaydederken, United, Ada futbol tarihine çifte kupayı ikinci kez kazanan ilk takım olarak tarihe geçti. United, 1996–1997 sezonunun sonunda Premier Lig’i bir kez daha kazanırken, onun forma numarası 18 olarak değişmişti.
***
1997–1998 sezonunda United orta sahasının dinamosu Roy Keane’nin sakatlığı nedeniyle onun bölgesinde görev alırken, bir sonraki sezonda Premier Lig’i ve Şampiyonlar Ligi’ni kazanan takımın yıldızları arasındaydı. O sezon sonunda Newcastle United ile oynadıkları “Federasyon Kupası” finalinde iki gol atmıştı.
2001–2002 sezonunda Juan Sebastián Verón’un kadroya katılmasıyla, forvette unutulmaz golcü Ruud van Nistelrooy’un hemen arkasında yer alacak, ancak “4-4-1-1” sistemine kolay alışamayacaktı.
Bir sonraki sezon tekrar eski formunu yakalarken 20 gol kaydedecek, sonraki sezonda ise 14 golde kalacaktı. Her futbolcu gibi büyük hayal kırıkları yaşadığı anlar da olacaktı elbette. 2005 senesinin Federasyon Kupası finali penaltılara kalmış; onun kullandığı penaltıyı Arsenal’ın deli-dolu kalecisi Jens Lehman kurtarmıştı. Maç sonunda Arsenal kupayı kaldırırken, onun üzüntüsü yansımıştı ekranlara.
2005–2006 sezonunun ikinci yarısında “görme bozukluğu” nedeniyle takımda yer alamazken, bir sonraki sezon yine “Kırmızı Şeytanlar”ın orta sahasında görev yapacak, 22 Ekim 2006 tarihinde 500. maçına çıkacaktı. Takımın tarihinde, aralarında Sir Bobby Charlton, Bill Foulkes ve Ryan Giggs’in de bulunduğu sadece dokuz futbolcu 500 maçta o formayı giyme şansına sahip olabilmişti.
2007 senesinin Ekim ayında Şampiyonlar Ligi’nde Dinamo Kiev ile oynayacakları maç öncesinde antremanda dizinden ciddi sakatlık yaşayacak, 2008 senesinin Ocak ayına kadar yeşil sahalardan uzak kalacaktı.
2008 senesinde, Ada futbolunda iz bırakmış önemli futbolcuların yer aldığı “English Football Hall of Fame”ye layık görülürken, ondan sonraki sezonda Şampiyonlar Ligi’nde Beşiktaş karşısında golünü atıyor, United grup maçlarına üç puanla başlıyordu. 5 Aralık 2009 tarihinde West Ham United karşısında 99. lig golünü kaydederken, 6 Mart 2010’da Premier Lig’de 100 gol atan 19. futbolcu olarak tarihe geçiyordu.
1997 senesinde Güney Afrika’ya karşı ilk kez yer aldığı İngiltere Ulusal Takımı ile 66 maça çıkan, 2004 senesinde ailesi ile daha çok zaman geçirmek istediğini söyleyerek ulusal takımdan affını isteyen futbolcu, o maçlarda 14 gol attı.
İngiltere’nin 2010 Dünya Kupası hüsranından sonra, ulusal takımı erken bırakmakla belki de hatta ettiğini, o kupada forma giyemediği için üzgün olduğunu açıkladı.
***
31 Mayıs 2011 tarihinde United ile kazandığı 10. Premier Lig şampiyonluk kupasını kaldırdıktan kısa süre sonra yeşil sahalara veda ettiğini açıklayan “orta saha diktatörü” geride yalnız gollerini değil, o süre zarfında gördüğü 90 sarı ve 4 kırmızı kart ile Premier Lig’in en fazla kart gören üçüncü futbolcusu ünvanını bırakıyordu…
Oynadığı tüm maçlarda, 10’u kırmızı olmak üzere, 130 kez kart görmüş, Şampiyonlar Ligi tarihinin en fazla kart gören futbolcusu (32) olarak tarihe geçmişti.
Sert futbolu nedeniyle sıklıkla eleştirilirken, Arsene Wenger tarafından bazen sertliğini dozunu kaçırmakla (!) suçlanıyor, Liverpool’un unutulamaz kaptanı Alan Hanson onu Premier Lig’de forma giymiş en iyi beş futbolcu arasında gösteriyordu.
***
Gelecek yıllarda Manchester United’ın teknik kadrosunda yer alacak “Ginger Ninja” (Kızıl Ninja) lakaplı orta saha oyuncusu, günümüz futbol yıldızlarının çalkantılı yaşantıları manşetlerden eksik olmazken, ortalama gününü sabah antremanı, öğleden sonra çocukları okuldan almak, akşam erken yatmak olarak tanımlayan gerçek bir profesyoneldi. Takım arkadaşı kaptan Rio Ferdinand’ın söylediği gibi, “mutlaka çok özlenecek!”
Elveda Paul Scholes…
Zıya Adnan
26 Haziran 2011