Hasan Şengel Söyleşisi…

Hasan Şengel Söyleşisi…

Ankara’dan…

Ülke futbolunda Gençlerbirliği denilince İlhan Cavcav adını bilmeyen yoktur. Dile kolay, Alkaralar’ın 35 yıldan beri başkanlığını yapıyor. Ama bir de Hasan Şengel var. Gençlerbirliği’nin İlhan Cavcav’dan önceki başkanı… Halen kulübün divan kurulu başkanlığı görevini yürütüyor. Kulübün en zorlu döneminde görev alıp elini taşın altına koymuş, hatta kısa bir sure cezaevinde bile yatmış. Ankara’ya geldiğimde ne zaman Gençlerbirliği antrenmanına gitsek, ne zaman Hacettepe maçı için Cebeci Stadı’na yolumuz düşse Hasan Şengel oradadır. Takım gol attığında çocuklar gibi sevinirken, gol yediğinde ise mutsuz vaziyette hayıflanırken görebilirsiniz onu. Yaz güneşinin Ankara’yı kavurduğu bir eylül ikindisinde Necdet Özkazancı ile birlikte gittiğimiz Gençlerbirliği tesislerinde 80’lik futbol aşığı Hasan Şengel’le buluştuk; kendisi hakkında daha az bilinen konularda söyleştik; biz sorduk o yanıtladı..

Sayın Başkan, bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Ben 1925 senesinde Macaristan’da dünyaya gelmişim ama her nasılsa nüfus kağıdında 1931 Bulgaristan doğumlu olarak görünüyorum. Çocukluk yıllarımda Bandırma’da oturuyorduk. Okumak için Ankara’ya geldim. Ankara Ticaret Lisesi’ne kaydoldum.

Futbol oynadınız mı?

Bandırma’da top oynuyordum, Marmara Gençlik Kulübü’nde… Lisede okurken okul takımının spor başkanı, yani yöneticisi oldum. En önemli icraatım, Akgün Kaçmaz vardı Fenerbahçe’de oynayan. O zaman ortaokulda okuyordu ve ortaokul öğrencileri lise takımında oynayamıyordu. Biz onu lisede okuyor gösterip oynattık. (Gülüşmeler)

Siz de takımda yer aldınız mı?

Evet, hatta Eskişehir’i sel aldığı yıl bir dörtlü turnuvaya katılmıştık. Ankara Koleji ile oynuyoruz. Onlarda bir Burhan vardı, sonra Fenerbahçe ve Adalet takımlarında oynayan Burhan Sargın… Büyük bir topçuydu. Karşılıklı oynuyoruz. Burhan bir pozisyonda topu kaptı gole gidiyor. Nasıl olduysa Allah bana bir kuvvet verdi. Koştuk, Burhan’ın ayağından topu aldık. Maçı izleyen Ankara Kolejli kızlar, “Şuna bak şuna! Bacak kadar boyuyla Burhan’ın ayağından top alıyor!” dediler. Adımız da böylece “Bacak Hasan” olarak kaldı. Bak bunu da böylece söylüyorum. (Gülüşmeler)

Hangi yıldaydı başkanım?

Sene 1943 müydü, 1945 miydi, şimdi hatırlayamadım ama 40’lı yıllar diyelim. Yani sizin anlayacağınız biz lise yıllarında başladık bu işlere…

Sonra…

Ondan sonra, 1952’den 1960’a kadar Yenimahalle Spor Kulübü’nde başkanlık yaptım. Kulübün ilk başkanıyım.
Yenimahalle hangi ligde oynuyordu o yıllarda?
Üçüncü mahalli kümede başladık. Her sene şampiyon olarak birinci kümeye kadar çıktık. 1960’ta 3. Milli Lig’e yükseldik.

Gençlerbirliği maceranız nasıl başladı?

Rahmetli Orhan Şeref Apak, Federasyon Başkanı olmadan önce Gençlerbirliği yöneticisiydi. Başkan değildi ama kulübün adeta her şeyiydi. Genç takımlar Ankara şampiyonasında Yenimahalle ile Gençlerbirliği finale kalmışlardı. Maç öncesinde rahmetli Orhan abi bana, “Yav başkan, görüyorum koşturup duruyorsun. Yazık sana! Biz sizi nasıl olsa yeneriz. Bi üç-beş atarız!” dedi. Ben de, “Orhan abi, hiç belli olmaz, top yuvarlak…” diye cevap verdim. Neyse uzatmayayım, biz bunları yendik. Maçtan sonra Orhan abi yanıma geldi, elini omzuma koydu. “Sen bundan sonra Gençlerbirliği’ne geliyorsun tamam mı?” dedi. Böyle başladık işte Gençlerbirliği’nde…

O dönemde mesleğiniz neydi?

Lisede okurken aynı zamanda tuğla imalatı işi yaptım. Müteahhit gibi bir şey… Yüksek Ticaret Okulu’nun gece bölümünü bitirdim. 1965’ten itibaren Gençlerbirliği yöneticisi oldum. Genel kaptan, genel sekreter olarak çalıştım. 70’li yıllarda da bir süre başkanlık yaptım.

Başkanlık o yıllarda nasıldı?

Nasıl olsun, çok zordu. Hep cepten, hep cepten… Hakem parasını bile zor veriyorduk. Deplasmanlara yolcu otobüsü ile önden yer ayırtıp gidiyorduk. Bereket versin işlerim iyiydi de durumu kurtarıyorduk.

Ne iş yapıyordunuz?

Afet işleri müteahhitliği…

Gençlerbirliği maçlarına çok seyirci geliyor muydu? Seyirci geliri var mıydı tribünden?

Millet geliyordu ama doğrusunu söylemek gerekirse pek gelirimiz yoktu. Bazı maçlarda tribünler çok kalabalık oluyordu. Bilhassa Kayseri gibi yakın şehir takımlarıyla oynanan maçlarda tribünler dolardı.

Peki, sponsor var mıydı?

Yok… Sponsor falan hiçbir şey yoktu.

O yıllara baktığınız zaman günümüzle karşılaştırırsanız ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?

Şimdiki futbol daha modern, daha hızlı…

Ama Ankara’nın Süper Ligde tek takımı kaldı. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Yöneticilerin zaaflarına bağlıyorum. Çünkü iyi yönetilirsen düşmezsin.

Gençlerbirliği’nin durumunu nasıl görüyorsunuz?

Valla bu genç çocuklar takıma intibak ederlerse bence önleri açık… Çok iyi olur inşallah.
Peki, gelecekte Ankara’dan bir takımın şampiyon olması mümkün müdür sizce?
Bence zor…

Neden?

İstanbul dukalığı böyle devam ettiği sürece zor… Çünkü eşit şartlarda mücadele edemiyorsunuz. Mesela 2002-2003 sezonunda şampiyon olabilirdik ama izin vermediler. Hiç unutmam, İzmir’de Altay ile oynuyoruz. Hakem de Hamza Mısır… Birinci devre bir maç idare etti, şahane… O kadar ki gidip tebrik edesim geldi. İkinci devre başladı, sanki hakem değişmiş de başka bir hakem yönetiyormuş gibi oldu. 2-2 berabere bitti maç… Takım da dağıldı o maçtan sonra. İkinciydik ve birkaç maç kalmıştı. Siz de hatırlarsınız belki.

Tabii hatırlıyoruz o maçı. Bu arada, sizi Hacettepe maçlarında da görüyoruz.
Evet, Hacettepe’yi severim.

Hacettepe’yi nasıl görüyorsunuz?

Eğer genç çocuklar Gençlerbirliği’ne alınmasaydı bu sene şampiyon olacağına inanıyordum. Mesela geçen gün ligin ilk maçında Keçiörengücü’ne karşı 2-0 galipken 2-2 berabere kaldı. Neden? Şimdi teknik direktörle onu konuştum, ağabey yok aralarında. Ağabeyliği tam yapacak vasıflı bir adam koy takıma, bak nasıl oluyor. Takım bir gol yiyince toparlanamadı, dağıldı.

Güzel maç oldu aslında.

Tabii… Güzel maç oldu. En az dört fark olacak bir maçtı.

Passolig konusunda ne düşünüyorsunuz?

Passolig’e karşıyım. Taraftar sayısı yarı yarıya düşecek, bak gör! Gelecek hafta maç var. Bugün baktım, satılan kombine sayısı 750 olmuş. Halbuki şimdiye kadar en az 3.000 olurdu.

Siz aynı zamanda iyi bir taraftarsınız. Gençlerbirliği ve Hacettepe’nin antrenmanlarını ve maçlarını kaçırmıyorsunuz. Bazen deplasmanlara da gittiğinizi biliyoruz. Hatta hasta gittiğiniz bir Trabzon deplasmanı bile var. Bu sizi yoruyor mu?

Bilakis gençleştiriyor, kuvvet veriyor. Mesela gidiyorum futbol okuluna, onların antrenmanlarını seyrediyorum. Genç, küçük çocukları çağırıyorum yanıma, diyorum ki: “Siz ileride iyi futbolcu olacaksınız, büyük paralar kazanacaksınız. Annenize, babanıza ev alacaksınız, araba alacaksınız. Bana da bir yemek ısmarlar mısınız?” Bazıları eliyle, “Çak!” diyerek elime vuruyor. Böyle akıllı çocuklar var. Bir tanesi bana dedi ki: “İyi, güzel ama bakalım sen o zamana kadar sağ olacak mısın amca?” Ben de, “Gel oğlum, seni alnından öpeyim!” dedim. Böyle de tatlılar yani…

Başkanım deneyimli bir taraftar olarak genç taraftarlara ne tavsiye edersiniz?

Genç taraftarlarımız Gençlerbirliği’ni zaten seviyorlar, ondan hiç şüphem yok. Ufak tefek şeyleri dert etmesinler. Bağlılıklarını göstersinler. Takımlarını sevsinler.

Bu güzel ve keyifli söyleşi için Sayın Hasan Şengel’e çok teşekkür ederiz.

Ziya Adnan – Necdet Özkazancı
10 Eylül 2014

HasanSengelSoylesiFotografi...