92’ler Kulübü…
Uzaklardan
Geçenlerde sevgili Tanıl Bora Radikal gazetesinde enfes bir yazı yazdı, ömürlerini farklı statları görmeye adamışlar üzerine. (Stat Hacıları – 13 Mart 2013). Tanıl’ın o yazıda sözünü ettiği 92’ler kulübünü yakından gözlemiş bir futbolsever olarak konu üzerine yazmadan edemedim…
***
Yazılmış en güzel futbol kitabı “Gölgede ve Güneşte Futbol” da şöyle yazmış Eduardo Galeano;
Taraftar, haftada bir kez evinden kaçar ve stadyumun yolunu tutar. Bayraklar sallanır, kaynanazırıltıları öter, maytaplar atılır, davulla çalınır, konfetiler yağar gökyüzünden. Kent yok olur, rutin olan herşey unutulur, gerçek olan tek şey tapınaktır. Bu kutsal alanda, atesti olmayan tek dinin kutsal yönleri seyredilir. Taraftarlar, meleklerin nöbetçi şeytanlarla yapacakları mücadaleyi canlı olarak görebilmek için bu haç yolculuğunu yerine getirir.
Günümüz futbolunda bu haç yolculuğu için haftada bir kez evden kaçmak yetmiyor ne yazık ki. Malum, her gün maç. Geçmiş sezonlarda, Arsenal’ın Emirates stadında bir haftada üç maç izlemiş nacizane bir futbolsever olarak bu durumu iyi bilenlerdenim. Eskiden haftanın 6. günü oynanırdı bütün maçlar, aynı saatte başlar, aynı saatte biterdi, Cumartesi denilince akla ilk maç gelirdi.
Şimdi ise maç her gün, yolculuk her gün…
Bir arkadaşım var 50’li yaşlarda, futbola adanmış bir ömürde çok stat gezmiş, çok görmüş bir futbol dilencisi. Geçenlerde ’92 ler kulübüne girmesine’ az kaldığından bahsediyordu, sanırım dört, ya da beş kalmış o elit kulübün üyeleri arasına girmeye. Bebek bekleyen bir baba misali heyecanla bekliyordu üyelik azasını.
***
92’ler kulübünü bilmeyenler için; Ada futbolunda yer alan 92 profesyonel kulübün statlarında maç izlemiş taraftarların kurmuş olduğu bir çeşit futbol tarikatı. Üye olmanın yegane koşulu, ülkenin 92 profesyonel futbol stadını görmüş olmak. 92 stadı tamamladığınız sezon, 92 kulübün de profesyonel liglerde yer alması gerekiyor, malum küme düşmeler ve çıkmalar.
Kurucusu Gordon Pearce, Bristol City taraftarı ve İngiltere’nin dünya kupasını kazandığı 1966 senesinde kurmuş 92’ler kulübünü, ilk üye de kendisi olmuş elbet. 2006 senesinde üye sayısı 1,100’e ulaşmış. Şimdilerde bu sayı 1500’e yakın…
“Azim gerektiren bir yolculuk” diyor, ve devam ediyor; “ailesi, düzenli bir işi, veya ilişkisi olanlar için ve pie (İngilizlerin mac günleri satılan böreği) sevmeyenler için zor. Buz gibi bir Şubat akşamında, uzun bir yolculuktan sonra Derby County’nin sisle kaplanmış Pride Park stadında titreyerek maç izlemek herkese göre değil!”
Kulüp üyelerinden Roger Titford, 60’lı yaşlarda. Premier Lig takımlarından Reading’in sezonluk bilet sahibi, futbol yazarlığıyla uğraşıyor. Takımını ilk kez 1964 senesinde, o yıllarda Reading’e ev sahipliği yapan Elm Park stadında izlemiş, ve 92’ler kulübüne girmeye 25 sene sonra Stoke City’nin Victoria stadındaki maçtan sonra hak kazanmış. “Maçlara gide gele, bir zaman sonra fark ediyorsunuz ki kazara ülkenin 60, 65 stadını ziyaret etmişsiniz. Hele de ‘asansör’ takımlardan birinin taraftarıysanız, sezonlar geçtikçe gördüğünüz stat sayısı da haliyle artıyor” diyor BBC’ye verdigi söyleşinde.
Birmingham City taraftarı Duncan Adams, 48 yaşında, ve 92’ler kulübü üyeliğini 1996-97 sezonunda kazanmış. Kendi kurmuş olduğu web sitesinde (http://www.footballgroundguide.com/) deplasman takımı taraftarları için her türlü faydalı bilgi mevcut. En renkli publar, yeme içme mekanları, bilet fiyatları, maçı izleyebileceğiniz en keyifli tribün, takım tezahüratları, hatta ‘pie’ satan börekçiden stata kadar olan yürüme mesafesi. Stada araba ile yolculuk gelecekler için, maçtan sonra trafiğe takılmadan hızlıca kaçabileceğiniz ara yollar bile düşünülmüş.
“92 stadın 55’ini takımımla yaptığım deplasman yolculuklarında gördüm” diyor web sitesinde. Siteyi kurduktan sonra, 92’ler kulübü üyeliği kesmemiş olacak ki, devam etmiş Ada’da o stat bu stat gezmeye. İngiltere, Galler ve İskoç liginin amatör kümelerinde ki statları da tavaf etmiş, 270’in üzerinde stat da maç izlemişliği var hacının….
Onca zaman gezip gördüğü statlarda inanılmaz görüntülere şahit olmuş. 1987 senesinde, kaybedenin küme düşeceği Burnley – Orient maçı sonrası mesela. “Takımları kümede kalınca stadın damında zafer sarhoşluğuyla dans eden Burnley taraftarlarını unutamam” diyor.
Bu hacılar içinde aşkı bulanlar da yok değil. Duncan ve eşi ilk çıkmaya başladıklarında ayrı şehirlerde yaşıyorlarmış ve birbirlerini sadece haftasonları görme fırsatı buluyorlarmış. Mayıs sonundan Ağustos ortasına kadar sorun yokmuş, ama ya futbol sezonu başlayınca! Sezon başında, tüm cesaretini toplayıp, ayrılmayı da göze alarak, “Sen de gelsene maçlara, mesela bu hafta falanca stadın önünde buluşalım!” teklifini atmış ortaya ve kız arkadaşı da kabul etmiş. Hatta evlilik teklifini de stadın birinde yapmış.
Şimdilerde evli çiftimiz ve “Eşim benim kadar olmasa da 50’ye yakın stat görmüştür” diyor Duncan…
***
Bu “ground-spotting” hadisesi sadace İngiltere’ye mahsus değil elbet. Değişilmez futbol dergisi “When Saturday Comes” yazarlarından Ian Plenderleith, Almanya’da ayda bir çıkan, parlak kuşe kağıdına basılmış, kalınca “Stadium World” (Stadionwelt) dergisinin Alman futbol hacıları için yazıldığını, hayli de ilgi gördüğünü söylüyor.
Bana gelince;
Geçenlerde Barnet’in bayırı andıran ‘Underhill’ stadında 55’i tamamlamış, ama önündeki yolu hayli uzun bir futbolsever olarak 92’ler kulübüne girmem zor. O kıdemli hacıların yanında, bizimkisi olsa olsa dünya gözüyle haç özlemi…
Yine de, bir hafta içinde Emirates, 19 Mayıs, Cebeci ve Necdet abi sağolsun, Polatlı stadında maç izlemiş olmanın da ayrı bir neşesi var tabi…
Ziya Adnan
17 Mart 2013