Glosgow’dan İstanbul’a, futbol manzaraları

Glosgow’dan İstanbul’a, futbol manzaraları

Uzaklardan…

Beşiktaş JK… Kuruluşu 1903 senesine dayanan, adını kurulduğu semtten almış, ülke futbolunun en eski ve köklü kulüplerinden biri. Kurulduğu tarihten günümüze 59 teknik direktörle çalışmış ve zaman içinde ülke futboluna nice yıldızlar kazandırmış olan Baba Hakkılar’ın takımının bu sezon teknik sorumlusu Portekizli Carlos Carvalhal. Onu göreve getiren başkan, 1964 İstanbul doğumlu işadamı Yıldırım Demirören, 2004 senesinden bugüne kulübün başında. Eski başkan Serdar Bilgili’nin istifasının ardından, 30 Mayıs 2004 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda başkanlığa seçildi. Görevde olduğu süre zarfında kulüpte görev yapan teknik direktör sayısı 9, yaşadığı şampiyonluk sayısı 1… Kovduğu 9 teknik direktörden ilki olan ve kendisine “Yeniköy Kasabı!” lakabı takılan Vicente Del Bosque ülkesi İspanya’ya Dünya Kupası’nı kazandırdı.

Son sezonlarda, bilhassa yabancı futbolcu transferinde har vurup harman savuran kulübün, geçen Aralık ayında açıklanan borcu 442,4 milyon lira… Bu tablo içinde başkan Demirören’e olan borç 103 milyon lira iken, Serdar Adalı’ya olan borç 10 milyon 71 bin 688 lira.

Gelecek sezonlarda uygulanacak olan UEFA kriterleri ile başı ağrıyacak kulüplerden biri de siyah-beyazlılar. Malum, borç küçümsenmeyecek boyutlarda…

***

Kasım 2005’te istifa kararı alan, ardından da bu kararından vazgeçen Demirören, gelinen sıkıntılı durumun sonrasında Şubat 2006’da bir kez daha istifa kararı aldı. Kısa süre sonra bu kararından yine vazgeçen Demirören, bu yazının yazıldığı saatlerde Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) çiçeği burnunda başkanı. Tek aday olarak çıktığı kongrede 229 oyun 221’ini alarak TFF’nin 41. başkanı oldu.

Süper Lig’de yer alan takımlarının 16’sının oy verdiği, Demirören’e destek veren takımların yarısının şike soruşturmasında adı geçen takımlar olduğu gerçeğini bir kenara yazarak, üç yöneticisi şike soruşturması kapsamında yargılanan bir kulübün başkanının TFF Başkanı olmasının pek etik olmadığı gerçeğinin altını çizelim; tıpkı oğlu hırsızlıktan yargılanacak olan bir hâkimin oğlunun davasına dâhil olamayacağı gerçeği gibi. Üstelik geçtiğimiz günlerde yapılan TFF Genel Kurulunda, 58. maddenin değiştirilmemesi, olduğu şekilde uygulanması konusunda çoğunluk sağlanmışken…

Velhasıl “etik” kelimesinin anlamını giderek yitirdiği zamanlarda Demirören başkan seçildi. O genel kurulda, 58. maddenin değiştirilmesini isteyen bir başkanın bundan sonra o maddeyi olması gerektiği şekilde uygulayacağını sanmıyorsunuz değil mi? En azından, “Mahkemenin sonucunu bekleyelim,” diyecek olan bir başkanın ülke futbolunu götüreceği noktayı da görüyorsunuzdur umarım. Eğer göremiyorsanız, o genel kurulda yaptığı, “UEFA da kim oluyor, bize karışmaya ne hakları var, onlardan gelen üç kuruş paraya mı kaldık? Gerekirse üç-beş sezon Avrupa kupalarına katılmayalım!“ temalı konuşmasını bir kez daha dinlemenizi öneririm. Zira, o konuşmada gizlidir ülke futbolunu emanet ettiğiniz sığ zihniyet; o konuşmada gizlidir sizi yalnızlığa itecek kaderiniz; o konuşmada gizlidir gelecekte önünüzde bulacağınız ağır bedel…

Yine de hatırlatalım yeri gelmişken, hep sözünü ettiğiniz Türk futbolunun marka değerini! O değeri ancak Avrupa arenalarında yaratabilirsiniz, maalesef öyle pek sizleri ilgilendirmese de!
Ama verdiniz işte oyunuzu, hayırlı olsun! Böylece “Avrupa bizim neyimize!” dediniz; “Biz mutlu mesut yaşar gideriz annemizin liginde!” dediniz. memnunsunuz belli ki nicedir süre gelen yitik düzenden, figüranlıktan, yok sayılmaktan, hor görülmekten. Memnunsunuz halinizden! Nasılsa yüzünüze gözünüze bulaştırdınız şike meselesini. Talimatı uygulamak yerine istifa etmeyi tercih eden bir federasyon başkanının gölgesinde çözülmesi iyice zorlaşan karmaşık bir havuz problemine döndürdünüz. Kafaya takmayın bundan sonra marka değerini filan, nasılsa o da topyekün palavra! Nasılsa gelecektir yayıncı kuruluştan hiç hak etmediğiniz paralar ama kim bilir o da nereye kadar!

***

Borç batağındaki Beşiktaş’ın yeni başkanını aradığı günlerde, uzaklarda…

Kuruluşu 1872 senesine dayanan, günümüzde toplam 49 milyon Sterlin’e ulaşmış vergi borcu nedeniyle kayyuma devredilen, kurallar gereği 10 puanı silinen İskoç futbolunun köklü takımı Rangers…
Yapısı itibarıyla bize benzeyen (bizde üç, onlarda iki takımın hükümdarlığı!) İskoç liginde 27 şampiyonluk yaşamış, 33 sezonda İskoçya Federasyon Kupası’nı kaldırmış…

Maçlarını oynadığı Ibrox Stadı’nın kapasitesi 51.082… Ezeli rakibi Celtic… Ve her sezon sonunda mutlaka iki takımdan biri şampiyon oluyor. Son sezonlarda yaptığı transferlerde ciddi paralar harcayan kulüp, giderek borç batağına gömülürken, geçen seneden beri başkanlığını yapan 23 Mayıs 1971, Motherwell doğumlu İskoç işadamı Craig Whyte, göreve geldiği tarihte ülkenin futbol devine beş sene içinde istikrar getireceğinin, maddi anlamda ciddi destekte bulunacağının sözünü veriyordu. Ancak işler onun umduğu gibi gitmedi. 9 aylık başkanlığı döneminde borçlar 14 milyon Sterlin artarken, kulüp geçtiğimiz günlerde kayyuma devredildi.

Rangers’ın kayyuma devredildiği günlerde, güzel ve yalnız ülkemde İskoç takımından çok daha fazla borcu olan ama bugüne kadar hiçbir yaptırımla karşılaşmayan siyah-beyazlı takımın dokuz senedir başkanlığını yapan Demirören, ülke futbolunu yönetmek için TFF başkanlığına talip olurken (ki başkanlığa adaylığını koyduğu gün, Beşiktaş hisseleri yüzde 8 artmış!), mizahi yaklaşımıyla ünlü o internet sitesinde okuduğum kısacık bir cümle anlayanlar için çok şeyler anlatıyordu:

“UEFA, Yıldırım Demirören’in Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı seçilmesi halinde Türkiye’ye yönelik başka bir yaptırıma gerek kalmayabileceğini duyurdu…”

Ziya Adnan
4 Mart 2012