2018 Dünya Kupası’nda Polonya: Generali hatırlarken…

2018 Dünya Kupası’nda Polonya: Generali hatırlarken…

Uzaklardan…

Yönetmenliğini John Huston’un yaptığı, başrollerinde Michael Caine, Sylvester Stallone ve Max von Sydow’un oynadığı 1981 yapımı ‘Escape to Victory’ (Zafere Kaçış) bugüne kadar çevrilmiş en güzel futbol filmlerindendir, izlememiş olanlara naçizane tavsiye. Filmin ilham kaynağı ise 1961 yapımı Macar filmi ‘Ket felido a pokolban’ (Cehennemde İki Devre). İkinci Dünya Savaşı’nda, komünist ve Yahudi Macarların çalıştırıldığı bir kampta, Hitler’in doğum gününde savaş tutsakları ile Almanlar arasında oynanan bir futbol maçını müthiş bir senaryoda anlatır. Dünya Kupası’nın sahne aldığı zamanlarda, ‘Zafere Kaçış’ filminde Paul Wolchek karakterini canlandıran Polonyalı efsaneyi hatırlayalım bu hafta, yaşı yetmeyenlere anlatalım hazin hikâyesini kalemimiz yettiğince…

23 Ekim 1947’de Polonya’nın kuzeybatısındaki Starograd Gdanski kasabasında dünyaya gelmiş. Futbola meraklı ailenin çocuğu minik yaşlarda katıldığı yerel takımda hünerlerini geliştirdikten sonra, 1965 senesinde, genç takımda oynamaya başlamış. Orta sahadaki hünerleriyle kısa sürede nam salmış, 18 yaşına basmaya yaklaştığı zamanlarda ülke futbolunun önemli takımlarından ŁKS Łodz’ün saflarına katılmış. Kökleri 1908 senesine uzanan kırmızı beyazlı takıma da selam çakalım bu vesileyle, sert kış şartlarından sonra çıkışa geçtikleri zamanlardan miras ülke futbolunda ‘Knights of Spring’ (Bahar şövalyeleri) olarak nam salmışlar. Parasal sıkıntılarla boğuştukları kötü zamanlardan sonra 2013 senesinde kapılarına kilit vurulmuş ama taraftarlarının ve yerel yatırımcıların desteğiyle yeniden başlamışlar. 2017-2018 sezonunu 3. Ligde 2. sırada bitirip bir üst lige terfi ettiler.

Futbolcuya dönersek, sadece bir maçta forma giydiği takımdan ülke devi Legia Warsaw’a transfer olduğunda takvim yaprakları 1965 senesinin kasımını gösteriyormuş. Takımın hocası Jaroslav Vejvoda genç yetenekleri bulup parlatmasıyla bilinirmiş o yıllarda, muhtemel kariyerindeki en iyi transferi.

İlk sezonda forma giydiği 12 maçta 6 golü var. Takımı ligi 4. sırada bitirip o sezon Polonya Kupası’nı kazanmış. Ancak sahadaki yetenekleri kadar disiplinsizliğiyle de öne çıkan futbolcu antrenmanları kaçırmaya başlayınca hocasının hışmına uğramış. Vejvoda, topçusunun askeri hapishanede tutulması gerektiğine, disiplini ancak orduda öğrenebileceğine inanıyormuş. Ama gerek kalmamış parmaklıklar ardına, sıkıyı görünce toparlamış. 60’lı senelerin sonlarına doğru takımın en iyisiymiş 10 numara. Onun liderliğinde 12 seneden sonra ilk kez şampiyonluk yaşamış Legia Warsaw, 1978 senesine kadar forma giydiği takımda 304 maçta 93 golü, iki şampiyonluğu bulunuyor.

1968 senesinde milli takımla ilk kez 20 yaşında sahaya çıkarken ülke futbolseveri küçük bir kasabanın yerel takımından gelen yetişen futbolcunun yükselişine şahitlik ediyormuş. Kendi adıma, 1974 Dünya Kupası’nda 14 yaşındaydım, o sarışın takımda esmerliği kadar hünerleriyle de büyüleyen 12 numaralı kaptan o yılların efsanesiydi. Takımı Brezilya’yı tek golle yenip 3. olurken ‘Sarı Fare’ Cruyff ile birlikte turnuvanın en iyilerindendi. O yıllardaki lakabı ‘General’,oyunun temposunu ayarlayan, ‘al da at’ pasları, mükemmel oyun görüşü, öldürücü şutları, telefon kulübesinde çalım atabilecek kadar yetenekli bir orta saha.

1978 Dünya Kupası’ndan sonra Real Madrid, Bayern Münih, İnter gibi dünya futbolunun devleri onu saflarına katmak için uğraşmışlar ama ülkenin sert komünist rejiminde ülke dışına transfer yasağı olduğu için başaramamışlardı. 1978 Dünya Kupası’ndan sonra, 31 yaşına bastığı zamanlarda transfer izni verildi. 100 bin sterlin ve biraz malzeme karşılığında Ada futboluna, Manchester City’e transfer oldu ama en güzel zamanları geride kalmıştı. Fiziğe ve güce dayalı, yüksek tempoda oynanan Ada futboluna ayak uydurmakta zorlandı, üstelik yeni evinde dil sorunu da yaşıyordu. Üç sezon kaldığı, genelde sakatlıklarla boğuştuğu takımda 38 maçta 12 gol kaydedebildi. O yıllardaki hocası, sonraları Alex Ferguson’un yardımcılığını yapacak olan Brian Kidd, ‘topa hükmeden zarif general’ olarak tanımlıyor eski futbolcusunu.
Bir sonraki durağı o yılların futbol sirki Amerika, 1981 senesinin baharında San Diego Sockers takımına transfer oldu ama yaramadı uzak topraklar. Alkole düşmüştü, sarhoş araba kullanırken ehliyetine el koydular. Hayatta tutunacak dalı kalmayınca çareyi kumarhanelerde arar olmuştu, tüm parasını kumarda kaybetti. Ülkesini terk ettikten sonra bir daha dönmemişti hazin hikâyesinin başladığı topraklara. Asiydi, bir seferinde kendisine büyük futbolcu olduğunu telkin etmeye çalışan hocası Malcolm Allison’a, “Senin söylemene ihtiyacım yok, Pele büyük olduğumu söyledi, o yeter!” demişliği var. 1989 senesinin eylülünde, 42 yaşına basmasına az kala San Diego’da, muhtemel yine alkollü olduğu zamanda sürat yaparken durmakta olan bir kamyona arkadan çarpıp öldüğünde geride ağlayan bir ulus bıraktı. 2012 senesinde ailesinin isteği üzerine mezarı San Diego’dan Varşova’daki Powązki askeri mezarlığına taşındı.

•••

2018 Dünya Kupası’nda C Grubu’nda ilk iki maçta sıfır çekip, son maçını kazanarak evine döndü Polonya, o futbol ülkesinin kırmızı beyazlıları. Orta sahada oyunu yönlendiren, takımını ateşleyen bir generalleri olsaydı belki son 16’ya kalırlardı, kim bilir! Turnuvanın bitiminden kısa süre sonra, ölümünün 29. yıldönümünde ülkesinde bir kez daha anılacak 10 numara, Polonya futbolunun yetiştirdiği maestro. Takımı Legia Warsaw ölümünden sonra formasını kimseye vermeme kararı almış, Polonya Futbol Federasyonu ülke futbolunun yetiştirdiği en büyük futbolcu olarak onu göstermiş. Günümüzde Legia Warsaw mabedinin girişindeki heykeli selamlar ziyaretçilerini.

Bir dünya kupasının daha sahne aldığı zamanlarda hatırlayın 70’li senelerin efsanesini. Yeşil sahaların generali Kazimierz Deyna, hazin hikâyesi unutulmasın.

Ziya Adnan
3 Temmuz 2018