Yoksulluktan doğan yıldızlar- 2

Uzaklardan…

1962 Dünya Kupasını kazanan Brezilya Mili Takımının en golcü futbolcusu “Çalıkuşu” lakaplı çarpık bacaklı, kısa boylu, acayip görünümlü yedi numaraydı. 28 Ekim 1933 yılında Rio de Janeiro yakınlarındaki Pau Grande şehrinin varoşlarında, 36 yaşında alkolik bir babanın, çok çocuğundan biri olarak, üstelik ciddi sağlık sorunlarıyla açmış dünyaya gözlerini. Manuel Francisco dos Santos’un sol bacağı diğerinden altı santimetre kısa, omurgası eğriymiş. Sağ bacağı içe, sol bacağı ise dışa doğru eğilmiş, küçük yaşlarda geçirdiği çocuk felci sonucu zekâ geriliği oluşmuş.

LAKABI ÇALIKUŞU

Yaşıtlarına göre ufak tefek olduğu için ablasının ona taktığı “Çalıkuşu” lakabıyla anıldı yaşamı boyunca. Aslında, müthiş futbol yeteneği olmasına rağmen, bu “sakat görünümlü” gencin, bırakın futbol yıldızı olmasını, yürümesi bile mucizeydi. Henüz çocuk yaşlarda Pau Grande’deki tekstil fabrikasında çalışmaya başlamış. Ancak çok tembel ve umursamazmış. Çoğu gün işe geç gider, bazen hiç gitmez, balık tutmaya, kuş avlamaya çıkar, aylaklık yaparmış. Onu işten atmamalarının nedeni, fabrikanın yöneticisi Boboco’nun amatör bir takım olan S.C Pau Grande’nin başkanı olmasıydı ve “Çalıkuşu” o takımın yıldızıydı… İki kez evlendiği kısa yaşamında sayısız kadınla birlikte olurken, o kadınlardan 14 çocuk yapacaktı. İlk profesyonel takımı 1955 senesinde ülkenin siyah beyazlı takımı Botafogo. Takımdaki ilk antrenmanında, o yılların en sağlam savunma oyuncularından Nilton Santos’u ipe dizdiği, çalımları, sürati ile izleyenleri şaşkına çevirdiği yazılır… Yaşamının son on ayında sekiz kez alkole bağlı sorunlar yüzünden hastaneye kaldırılan “Çalıkuşu” 19 Ocak 1983’de hayata gözlerini yumduğunda 49 yaşındaydı ve ölüm nedenini siroz olarak yazmıştı gazeteler…

Yakın geçmişte aramızdan ayrılan futbol dilencisi Eduardo Galeano’nun tanımıyla, oynanmayı bekleyen bir topun, dans edilmesini bekleyen bir müziğin ya da öpülmeyi bekleyen bir kadının peşinde geçen kısacık ömürde fakir, yalnız ve sarhoş yumdu gözlerini hayata Garrincha. O kadar yetenekliymiş ki, futbolun muhtemel gelmiş geçmiş en büyük yıldızı Pele, onun için, “O olmasaydı, ben üç Dünya Kupası kazanan bir futbolcu olamazdım” demiş… Son yolculuğunda, onu uğurlamak için doldurmuş sevenleri Pau Grande sokaklarını, bir itfaiye aracının üzerinde taşınmış naaşı. Mezar taşında “Burada insanlara mutluluk vermiş, kuşlarla konuşan çocuk yatıyor” yazıyormuş…

YETİMHANEDEN ZİRVEYE

4 Aralık 1959 doğumlu Paul McGrath, Batı Londra’nın Ealing semtinde İrlandalı bir anne ve Nijeryalı bir babanın oğlu olarak dünyaya gelmiş. Doğumundan hemen sonra ortadan kaybolmuş baba, annesi de küçük bebeği başka bir aileye vermiş. Beş yaşına bastığı zamanlarda gözünü Dublin’in bir yetimhanesinde açmış, sonrası koyu Katoliklerin içinde melez bir çocuğun kötü kaderiyle başa çıkmaya çalıştığı zamanlar. 2007 senesinde kaleme aldığı, futbolun muhtemel yazılmış en hüzünlü biyografisi “Back from the Brink” kitabında iki kez intihara kalkıştığını, 19 yaşında geçirdiği sinir krizinden sonra bir seneye yakın yatağa bağlı kaldığını anlatır. Saha dışındaki tüm sıkıntılı zamanlara rağmen saha içinde generaldi 1.83’lük stoper. 1982-89 arasında Manchester United’ın değişilmezleri arasındaydı. Dizlerinizdeki ağır sakatlığa rağmen, kariyerinin en iyi maçlarını 1989-96 arasında formasını giydiği Aston Villa’da yaşadı. Onun zamanında Aston Villa Premier Lig şampiyonluğuna çok yaklaştı ama olmadı…  

379 MAÇTA 117 GOL

Amatör takımlardan profesyonelliğe geçiş yapmış, zaman içinde yeşil sahalarda nam salmış niceleri var. Ama içlerinde biri var ki hikâyesini anlatmadan sanırım yazı eksik kalır. 29 Temmuz 1978’de Fransa’nın batısındaki Angers şehrinde dünyaya gelmiş. 26 yaşına bastığı zamanlarda akşamları barmenlik, gündüzleri çöpçülük yaparak hayatını idame ettirir, boş zamanlarında amatör takımlarda top koştururmuş. İlk profesyonel takımı Valenciennes FC o yıllarda 3. Ligde mücadele ediyormuş ama onun takıma gelişiyle kaderi değişmiş. Onun golleriyle iki sezonda iki küme terfi ederek 1. Lige yükselmişler. 30 yaşında Fransa Milli Takımıyla Uruguay karşısında ilk milli maçına çıkmış. 2009 senesine kadar süren kariyerinde Fransa’nın 8 takımında top koşturdu Steve Savidan. Yakın geçmişte yaptığı bir söyleşide, dünyaya yanlış zamanda geldiğini, Anelka ve Henry ile aynı jenerasyondan olmalarına rağmen fizik olarak onlardan çok daha küçük olduğu için genç yaşlarda kendisine fırsat verilmediğini anlatır. Kalp rahatsızlığı nedeniyle 31 yaşında futboldan koptuğunda geride 379 maçta 117 gol bırakmış.

Zıya Adnan

1 Ağustos 2019