Yaz gelir, kış gelir; bizde bitmez transfer…
Uzaklardan…
FIFA tarafından 2002-2003 sezonunun başında uygulamaya konulan “Transfer Window” (Transfer Penceresi) sene içinde takımların iki dönemde transfer yapmasına izin veriyor. Takımların yeni sezona daha güçlü girebilmelerini sağlamak için uzun tutulan yaz transfer dönemi en fazla 12 hafta, ocak ayı transferi ise 1 ay olarak belirlenmiş. Ancak ülkelerin coğrafi konumları, iklim koşulları, liglerin başlama tarihlerine göre transfer dönemlerinin farklı yaşandığı ligler de var elbet. Norveç’te sezon öncesi transferleri 1 Ocak-31 Mart arasında gerçekleşirken, sezon ortası 15 Temmuz-15 Ağustos arasında yapılıyor. Brezilya’da takımlar devre arası transferlerini 20 Haziran-20 Temmuz arasında gerçekleştirmek zorunda. Amerika ve Kanada’da sezon başı transferleri 12 Şubat-6 Mayıs, devre arası ise 9 Temmuz-8 Ağustos arasına denk düşüyor.
Futbola ara vermeden devam eden Ada’da kimileri için ocak ayı penceresi “taze kan” takviyesi durumu, kimilerine göre ocak ayında iyi transfer yapmanın genelde pek mümkün olmadığı. Ocak başlarında, 27 günde 9 maç yaptıklarından, Noel döneminde arka arkaya oynadıkları yoğun maç trafiğinden dem vuruyordu Arsene Wenger ve o dönem yaşanan sakatlıklardan sonra ocak ayı transferinde takıma takviye yapacaklarını duyuruyordu. Ama olmadı, bir sezonda daha ıskaladı transfer dönemini.
Bilir misiniz; 2003-2004 sezonunun devre arasında Arsenal’ın Sevilla’dan 19 milyon Sterlin karşılığında transfer ettiği Jose Antonio Reyes, ligin ikinci yarısında forma giydiği 13 maçta sadece iki gol atmasına karşı Manchester United’ı geride bırakarak şampiyon olan takımın yıldızlarındandı ve kısa süre kaldığı Premier Lig’de şampiyonluk yaşadı. Şimdilerde Arsenal’ın kaptanlığını yapan Mikel Arteta da Premier Lig’e ocak ayında giriş yapanlardan. 2005 senesinin ocak ayında, Real Sociedad’dan Everton’a kiralık geldi. O sezon mavili takım 1987 senesinden sonra ilk kez ligi ilk dört içinde bitirerek Şampiyonlar Ligi’nde oynamaya hak kazandı. Sezon arası transferlerinin de bereketi var anlayacağınız.
Ocak transferlerinde bahtı en açıklarından biri olan Manchester United, Patrice Evra ve Nemanja Vidic transferleri ile yatırımın âlâsını yapanlardan. Monaco ve Spartak Moskova’dan transfer ettikleri iki futbolcuya toplamda 12.5 milyon Sterlin ödemişler. O ikilinin sekiz sezonda beş Premier Lig şampiyonluğu yaşadığını, ayrıca Şampiyonlar Ligi’ni kazandığını hatırlatalım.
2007’nin Ocak ayında Hertha Berlin’den Blackburn Rovers’a 450 bin Sterlin bedelle transfer olan Kongolu savunma oyuncusu Chris Samba Premier Lig’de 150’den fazla maçta forma giydi. 2012 senesine kadar Rovers’da oynayan 29 yaşındaki Samba şimdilerde Dinamo Moskova’da top koşturuyor ve ocak transferlerinin en kârlı alışverişleri arasında. Moskova dedik ya, 2009’un ara transferinde Lokomotiv Moskova’dan 9 milyon Sterlin bedelle transfer olan Branislav İvanoviç’ten dem vurmadan olmaz elbet. Takımını sevmenin mümkünatı olmasa da kendisi Premier Lig’in en sağlam savunmacılarından. Lig şampiyonluğunun yanısıra Şampiyonlar Ligi’ni, bir sezon sonra da UEFA Kupasını kazanmış olması takdire şayan.
2011 senesinin Ocak ayı en hareketli transfer dönemlerinden birisi… Fernando Torres’i 50 milyon Sterlin karşılığında Chelsea’ya satan Liverpool, 22,8 milyona Ajax’ın golcüsü Luis Suarez’i transfer ediyor ve kulüp tarihinin en olumlu alışverişlerinden birini gerçekleştiriyordu. Geçtiğimiz günlerde Uruguaylının sözleşmesini 2018 senesine kadar uzatan, bonservis bedelini 120 milyon Sterlin olarak açıklayan kırmızılı takım bu sezon Premier Lig’de şampiyonluğu kovalıyor.
Bardağın boş tarafı da var elbet. Ocak transferlerinin en pahalısı, 50 milyon Sterlin’lik Fernando Torres çokları adına hâlâ soru işareti. Eh, kulübü o kadar parayı bastıktan sonra gol görmek ister haliyle taraftar; futbolun tabiatı… 2011 senesinin Ocak transferinde 75 milyon Sterlin harcayan Chelsea ara transferlerdeki cömertlik rekorunu elinde bulunduruyor. Ocak transferlerinin en el yakanı Andy Carroll, Newcastle’dan Liverpool’a 35 milyon Sterlin’e transfer olmuştu ama o da tutturamayanlardan. Kiralık oynadığı West Ham United’da sakatlık geçiren golcü, uzun süre takımda yer alamadı.
Madem paradan açtık konuyu, geldiğimiz çağın endüstriyel futbol meselesinde ara transferlerde dönen meblağların uçuşunu da atlamayalım. 2003 senesinde ara transfer döneminde toplamda 35 milyon Sterlin harcayan Premier Lig kulüplerinin 2008 senesinde aynı dönem harcamaları 175 milyon Sterline yükselmiş. 2011 senesinde 225 milyon Sterlin’le tavan yaparken, UEFA’nın yakın gelecekte uygulamaya koyacağı mali kriter uygulamasıyla transfer bütçelerini kısmak zorunda kaldı kulüpler. 2012 senesinde harcadıkları 60 milyon, 2013 senesinde 120 milyon Sterlin olarak kayıtlara geçti…
Bize gelince…
Şimdilerde futbolun görünmez köşelerinde çile çeken Ankara’nın sarı lacivertli takımının, 12 senede otuza yakın teknik direktör değiştirmiş kır saçlı başkanının dilinden düşürmediği sloganıydı: “Ankaragücü’nde transfer hiç bitmez!” Gerçekten de onun görev döneminin sonunda takım bitti ama transfer hiç bitmedi! Transfer hovardalığı üzerine çalışma yapmak isteyenler için uygun bir tez konusu olur “İş ve İşçi Bulma Kurumu” kıvamında fason transferlerle geçmiş o yazık seneler…
Yalnız Ankaragücü değil elbet transfer konusunda tez konusu olması gereken. Adının başına eğreti bir “Süper” sıfatı takılmış ligimizin takımlarının büyük bölümü transfer sezonlarının hovardaları… Borç batağına saplandıktan sonra “Feda!” sloganına sarılan Beşiktaş’ın mart ayında 34 yaşına basacak Ronaldinho’ya senede 6 milyon Euro önermesi tam “Made in Turkey” durumu değil mi? Bizde transfer dediğin, bol para saçarak göz boyama… Geçtiğimiz sezonlarda 11 futbolcusuyla yollarını ayıran Konyaspor, bir o kadar futbolcu takviye ederek ikinci yarıya başlamıştı.
Akıbeti malumunuz… Eh, mesele nitelik değil nicelik olunca…
Ziya Adnan
10 Şubat 2014