Wilfred Zaha; Crystal Palace’ın altın çocuğu…
Uzaklardan…
10 Kasım 1992’de Fildişi Sahili’nin 4,7 milyon nüfuslu Abidjan şehrinde dünyaya gelmiş futbolcu. Henüz dört yaşında ailesi ve kendinden büyük sekiz kardeşiyle birlikte İngiltere’ye yerleşmiş. Güney Londra’nın mavi kırmızılı takımı Crystal Palace’ın futbol mabedi Selhurst Park’a taş atımlık mesafedeki mahallesi Thornton Heath semtinde geçmiş çocukluğu. O yıllarda merak salmış futbola, 12 yaşında katılmış mahallenin takımı Crystal Palace’ın genç takımlarına. Çocukluk yıllarında kahramanının Didier Drogba olduğunu anlatıyor söyleşilerinde. Chelsea’nin maçının olduğu günlerde televizyonun önünden ayrılmazmış. Premier Ligdeki ilk maçında Drogba, Crystal Palace’a golünü atarken o da tribünlerden izlemiş kahramanını, Palace tribünlerindeki ilk maçıymış…
A takımla ilk maçı 2009-2010 sezonunda, Mart ayında evinde Cardiff City karşısında. Son 10 dakikada sahaya sürmüş 17 yaşındaki topçusunu o dönem takımın geçici olarak teknik direktörlüğünü yapan Paul Hart. Sonra, yeni yetmelere fırsat vermesiyle bilinen George Burley takımın başına geçince bahtı açılmış. Gençleri parlatmasıyla bilinen, yetiştirdikleri arasında Gareth Bale ve Theo Walcott gibi önemli isimler bulunan İskoç hocanın elinde 2010-2011 sezonunda düzenli olarak forma şansı bulmaya ve yeteneklerini göstermeye başlamış. Burley, o yıllarda verdiği söyleşilerde genç oyuncusunu Messi, Maradona ve Best ile kıyaslıyor ve devam ediyor: “Çocuktaki doğal futbol yeteneği, oyun zekâsı, çabukluğu büyüleyiciydi. Kendisi gibi 20 çocukla sokak aralarında top oynarken geliştirdiği hünerleri işletilmeyi bekleyen bir elmas gibiydi.” Futbol meraklıları bilir, futbol oynamayı sokaklarda öğrenmiş olanlar için dar alanlar hünerlerini en iyi geliştirebildikleri mecralardır. Telefon kulübesinde çalım atabilmeyi, çabuk düşünmeyi, ayakta kalabilmeyi, reaksiyon yetilerini geliştirmeyi öğretir dar alanlar, futbol tabiriyle ince işleri. Velhasıl futbolun en iyi öğretmeni sokaklardır…
Futbolcuya dönersek, oynadıkça takımın aslarından olmuş. İlerleyen zamanlarda, 2015–2016, 2016–2017 sezonlarında takımının en iyisi seçilmiş olması boşuna değil anlayacağınız. Onu yetiştiren hocasına da selam çakalım yeri gelmişken, şimdilerde 61 yaşında George Burley, 2010 senesinde Apollon Limassol takımındaki kısa macerasından sonra takım çalıştırmadı. Oysa nicedir alt yapıları unutmuş bizim futbol fakiri coğrafyanın kulüplerine, bilhassa bizim Al-Karalar’a pek güzel uyardı…
Genç kanat oyuncusuna gelince, bu yazıya ilham olan o enfes radyo programı “Talk Sport”da geçenlerde ilk altı dışında kalan takımların topçuları arasında en değerlisi olduğu anlatılıyordu. Bilmeyenler için, iki kanatta oynayabiliyor 1.80 boyundaki hücumcu. Çabukluğu, adam eksiltmedeki becerisi, parladığı maçlarda rakip savunmayı hallaç pamuğu gibi dağıtması görülmeye değer. Her transfer döneminde adı ilk altıyla anılıyor, günümüz piyasasındaki değeri 25 milyon avro olarak gösterilse de iyi bir takımda o rakamı katlar fazlasıyla. 2013 senesinde transfer olduğu Manchester United’da fazla forma şansı bulamadan Güney Londra’ya geri dönmüştü, o dönüşten sonra parlayışına bakarsak isabet olmuş sanırım…
•••
Ocak ayının ortalarında, o soğuk, yağmurlu cumartesi gününde Zaha’nın takımı Crystal Palace, Arsenal deplasmanında. Bilir misiniz ligin en yaşlı iki hocasıdır Wenger ileHodgson ve birinin 21 senelik Arsenal kariyerinde diğeri 15 takımı çalıştırmıştır. Lig ve kupada Arsenal karşısında oynadıkları son 16 maçın sadece birini kazanabildi Palace, Wenger’in takımı karşısında en son galibiyetleri 1994 senesinde şimdilerde tarih olmuş Highbury Stadında. Maç öncesinde değerlisi Sanchez’i Manchester United’a satmak zorunda kalan Arsenal sıkıntılı, son dokuz maçta ancak 11 puan toplayabildi. Son beş maçta galibiyeti olmayan takımın o maçlarda kalesinde 10 gol görmüş olması savunma zaafını anlatıyor. Sanchez transferine gelince, sanırım Gençlerbirliği tribünlerinin müdavimlerinden Necdet Abi güzel özetledi durumu: “Eskiden futbol fakirlerin oynadığı, zenginlerin izlediği oyundu. Şimdi zenginler oynarken fakirler izliyor!”
4-4-2 dizilişinde başlıyor Palace maça, 11 numaralı formasıyla Zaha sağ kanatta. Misafir takım ilk dakikalarda iki çabuk hücumcusu Benteke ve Zaha ile hücumda etkili ama 7. dakikada golü kornerden gelen topa kafayı vuran Montreal’le Arsenal buluyor. Golün şaşkınlığını atamadan kalesinde bir gol daha görüyor Palace, Montreal’in ortasına son dokunan Iwobi. Palace savunmasının ne alan ne adam markajı yapamadığı 13. dakikada yine kornerden kaptan Koscielny’nin golüyle farkı üçe çıkıyor. Sadece Zaha gibi etkili bir kanat oyuncusu yetmiyor takıma, Palace savunmayı evde unutmuş gibi görünüyor. 24’te Wilshere orta sahadan getiriyor, Özil Lacazatte’in önüne bırakıyor, kaçırmıyor 9 numara. Zaha’nın rakip kaleyi sadece bir pozisyonda yokladığı ilk devrenin sonunda takımı Ahmet Kaya’nın şarkısındaki gibi yenilmiş ordular kadar ezik ve çaresiz.
50.386 taraftarın önünde presle başlıyor ikinci devreye Palace. İlk yarıda kanat değiştiren Zaha 4-5-1 dizilişine dönen takımın sağında. 60’ta penaltı umuduyla ceza sahasında yere bırakıyor kendini, oyun stilinin muhtemel en zayıf yanı. 73’te sahanın en iyisi Özil çıkıyor oyundan, yerine 18 yaşındaki Reiss Nelson giriyor. Farkın getirdiği sinirle gereksiz faullere başvurduğu dakikalarda, Zaha’nın kazandırdığı kornerden Milivojevic’in golüyle farkı üçe indiriyor misafir takım. Velhasıl Zaha’nın parlamasını umduğum maçta Özil ve Wilshere öne çıkarken Arsenal farklı kazanıyor. Sanchez’in haftada 400 Bin Sterlin kazanacağı günümüz futbolunda mutlaka taliplileri çıkacaktır Zaha’nın, daha iyi bir takımda çok iş yapar, yazın bir kenara…
Ziya Adnan
22 Ocak 2018