Topçular’ın Takımı: The Gunners..

Topçular’ın Takımı: The Gunners…

Uzaklardan...

“That’s the wonder, the wonder of you…” (Bu senin, senin mucizen…)

Bu senenin Ocak ayında Dipnot Yayınlarından çıktı Tanıl Bora ile birlikte yazdığımız “Kimi Başrol, Kimi Karakter – Kulüp Hikâyeleri” kitabı. Dünyanın dört bir köşesinden, futbol kulüplerinin hikâyelerini yazdık kalemimiz yettiğince, uzun ömründe ikbali de idbarı da görenleri. Eh, madem Arsenal var gündemde, bir kez daha hatırlayalım kitapta kırmızılı takım için yazdıklarımızı; neler kazanmış, neler kaybetmişler, şimdilerde ne yaparlar, ne âlemdedirler anlatalım…

Çokları bir Kuzey Londra takımı olarak bilir Ada futbolunun en başarılılarından Arsenal’ı, nam-ı diğer “Topçular”ı (Gunners)… Oysa 1886 senesinde, Güneydoğu Londra’da İngiliz silahlı kuvvetleri için cephanelik (top ve silah mermisi) üreten “Royal Arsenal” fabrikasının işçileri tarafından kurulmuş. İlk zamanlarındaki adı da fabrika ile aynı: Royal Arsenal…
1893 senesinde “Woolwich Arsenal” olarak değiştirilmiş kulübün adı. Kuzey Londra’ya taşındıkları sene 1913… Bir sene sonra da adının başından Woolwich’i silmişler… 6 Eylül 1913’ten Mayıs 2006’ya kadar takıma ev sahipliği yapmış 38.419 kapasiteli, şimdilerde tarih olmuş Highbury Stadı. Stadın mimarı İskoç Archibald Leitch, Ada’da futbol statlarının yaratıcısı olarak bilinirmiş o yıllarda. 1899-1939 seneleri arasında Liverpool’un “Anfield”’, Fulham’ın “Craven Cottage”, Southampton’un “The Dell”, Everton’un “Goodison Park”, Manchester United’ın “Old Trafford” statları dâhil olmak üzere, 20 statta onun imzası var. Her ne kadar Hillsborough Stadı felaketinden sonra yayınlanan “Taylor Raporu” sonucunda Ada futbolundaki tüm profesyonel statlar yenilenip koltuklu hale getirilmiş olsa da uzun seneler onun inşa ettiği statlarda maçları izlemiş futbolseverler…

Arsenal’e dönersek; 1950 ve 60’lı yıllar iyi geçmemiş “Topçular” adına. O senelerde vasat bir takım olarak mücadelelerini sürdürmüşler. 1966 senesinde kulübün fizyoterapisti Bertie Mee teknik direktörlük görevine gelirken, 60’lı yılların sonuna doğru yükselişe geçip, 1971 senesinde ilk “duble”sini Federasyon Kupası ve Lig şampiyonluğu yaşayarak yapmış. O sezondan sonra, 1972–1973 sezonunu ikinci olarak bitirmiş; 1972, 1978 ve 1980 senelerinde Federasyon Kupasını finalde kaybetmiş. 1980 senesinde Kupa Galipleri Kupası finalini penaltılar sonunda kaybettiklerini de hatırlatalım. O yıllarda kazandıkları tek kupa, 1979 senesinde finalde Manchester United’ı son dakika golüyle 3-2 yendikleri Federasyon Kupası…

1986 senesinde eski futbolcularından George Graham’ın teknik direktörlüğe gelmesiyle yeni bir dönem başlamış. Henüz ilk sezonunda (1986-1987) Lig Kupasını kazanan Arsenal çıkışa geçmiş geçmesine ama…

Ama diyelim ve anlatalım, George Graham dönemini yakından gözlemlemiş bir futbolsever olarak o yılları.

***

Göreve geldiği günlerde, 1978-1979 sezonundan o güne kadar kupa kazanamayan Arsenal’de işler iyi gitmiyordu. İlk icraatı, yaşı geçkin futbolcularla yollarını ayırmak olan İskoç teknik direktör, onların yerine genç takımdan mücadeleci futbolcuları monte ediyor; 1986 senesinin Ocak ayında ligi zirvede götürüyordu. Savunma ağırlıklı futbol sistemiyle Arsenal yenilmesi zor bir takım hüvviyetine bürünmeye başlamıştı. Graham’ın ilk sezonunda, Arsenal ligi 4. sırada bitirdi…

1987 senesinde Lig Kupasını kazanan kadroya, ilerleyen zamanlarda Tony Adams, Lee Dixon, Steve Bould, Nigel Winterburn katılacak; zaman içinde Arsenal’in unutulmaz defansı böyle oluşacaktı. Orta sahada David Rocastle, Michael Thomas ve ilerde Alan Smith kısa sürede Arsenal’i zirveye taşıyor; 1988-1989 sezonunun solukları kesen son maçında, en büyük rakibi Liverpool’u Anfield Stadı’nda 2-0’la geçerek şampiyonluğu yakalıyordu. Bu vesileyle yakalandığı amansız kanser hastalığının pençesinde 33 yaşında hayata veda eden David Rocastle’ı da hatırlayalım. “Oh Rocky, Rocky, Rocky, Rocky, Rocky, Rocky Rocastle!” tezahüratı hala yankılanır Arsenal tribünlerinde…

***

George Graham’ın 1994 senesinde kazandığı o kupa, Arsenal’de yakaladığı son başarı oldu… 1992 senesinde, John Jensen ve Pal Lydersen transferlerinde Norveçli futbol menajeri Rune Hauge’den 425 bin Sterlin komisyon aldığı ortaya çıkınca, 1995 senesinin Şubat ayında takımdan kovuldu. Gelişmeler futbol kamuoyunda şok etkisi yaratırken, İngiltere Futbol Federasyonu bir sene teknik direktörlük yapmasını yasakladı. Graham, cezasının bitiminde Leeds United’ın teknik direktörlük teklifini kabul etti…
Arsenal, George Graham döneminde, katı savunma anlayışıyla bilinirdi. Arsenal maçlarında rakip taraftarların, “Boring Boring Arsenal” (Sıkıcı sıkıcı Arsenal) tezahüratı zaman içinde ülkenin tüm statlarında duyulmaya başlandı. Pek de haksız sayılmazdı Arsenal’ı sıkıcı bir takım olarak görenler. Velhasıl, o dönemde Arsenal genelde maçlarını 1-0 kazanan, disiplinli ama seyir zevki vermeyen bir takım olarak tarihe yazıldı. Şimdilerde Arsenal’ın farkı yakaladığı maçlarda Arsenal tribünlerinde yankılanır eskiyi bilenleri gülümseten “Boring Boring Arsenal” tezahüratı…

***

Ve takvim yapraklari 1 Ekim 1996’yi gösterirken, O dönemde Fransa Milli Takımı’nda görev yapan Gerard Houllier’in önerisi ile Arsenal’ın Başkanı David Dein, takımın başına Arsene Wenger’i getirdiklerini açıkladı. O senenin Ağustos ayında Bruce Rioch ile yollarını ayırmış olan Arsenal yeni bir teknik direktör arayışı içindeydi. Japonya’nın Grampus Eight takımında görev yapan, adı sanı pek duyulmamış bir teknik direktörün Arsenal’ın başına getirilmesi futbol âleminde şaşkınlıkla karşılandı. Ertesi gün, Londra’nın en yüksek tirajlı gazetesi Evening Standard’ın ilk sayfasında büyük puntolarla “Arsene Who?” (Arsene de kim?) başlığı vardı. Geçenlerde okuduğum bir söyleşisinde, Wenger’in şu sözleri bu durumu çok güzel özetliyordu: “Görevin bana verilmesine ben bile şaşırmıştım. Adaylar arasında kariyerleri benden çok daha parlak olanlar vardı. Üstelik ben daha önce İngiltere’de bir takım çalıştırmamıştım…”

***

2005 senesinden günümüze kadar geçen dokuz sezonda sadece bir kupa kazanmış olsa da, Arsenal tarihinin en başarılı teknik direktörü Arsene Wenger… Üç şampiyonluk yaşayan, görevde bulunduğu ilk dokuz senede ligi ikinciliğin altında bitirmeyen Wenger döneminde Arsenal taraftarları Dennis Bergkamp, Thierry Henry, Cesc Fabregas, Robin Van Persie, Theo Walcott, Jack Wilshire, Mesut Özil gibi yıldızları izledi; seyir zevki veren takımın gollerini alkışladı… Onun döneminde yapıldı 60 bin kapasiteli, sezonluk bilet için bekleme sırası sekiz seneye yaklaşan Emirates Stadı. Son 14 sezondur Şampiyonlar Liginde yer aldı takım, 2006 senesinde final oynadı…

Günümüzde 64 yaşında, “Profesör” lakaplı, Strazburg Üniversitesi’nden ekonomi Master’lı Fransız teknik direktör. Onunla yapılan bir söyleşide okumuştum; Japonya’da yaşarken “Sumo Güreşi” izlediğini ve kendisini en çok etkileyenin, müsabakanın sonunda kimin galip geldiğini anlayamamak olduğunu, kazanan güreşçinin rakibini küçük düşürmek istemediği için duygularını asla açık etmediğini anlatmıştı. Sözlerine şöyle devam etmişti Wenger: “Ben gol sonrasında, golü atan futbolcunun rakiple alay edercesine dilini dışarıya çıkardığını tek bu ülkede gördüm!” Böylesine bir bilge…

Gençlere fazlasıyla önem veren çok iyi bir öğretmenin ellerinde, kupaları kazanamasa da Ada futbolunun yıldızıdır Arsenal… Her maç öncesi görkemli Emirates Stadı’nın hoparlörlerinde çalan, Elvis Presley’in o güzel şarkısındaki gibi: “That’s the wonder, the wonder of you…” (Bu senin, senin mucizen…)

Ziya Adnan
10 Ağustos 2014

Topcular