Takım Kurmak mı, Takım İnşa Etmek mi?

Takım Kurmak mı, Takım İnşa Etmek mi?

Uzaklardan…

Mucize işçisinden alınacak dersler…

“Beş milyon Sterlin harcayarak, Şampiyonlar Ligi finalini oynayabilecek bir takımın iskeletini yaratmak… İşte mesele budur!”

22 Ekim 1949 Strazburg doğumlu, “Profesör” lakaplı Arsene Wenger, 1996 senesinden günümüze kadar dünya futbolunun devlerinden Arsenal’ın teknik direktörlüğünü yapmaktadır. Onun görevde bulunduğu ilk dokuz sezonda, kuzey Londra ekibi Premier Ligi ikinci sıranın altında bitirmezken, bu dönemde üç Premier Lig şampiyonluğu, dört Federasyon Kupası zaferi yaşamış; 2005–2006 sezonunda Şampiyonlar Liginde Barcelona ile final oynamış ve kupayı finalde kaybetmiştir. Buraya kadar her şey pek bilindik gibi görünse de çoklarının bilmediği, finale gelene kadar oynadığı 10 maçta kalesinde gol görmeyen o takımın defansını yaratmak için Wenger’in sadece beş milyon Sterlin harcamış olduğudur.

Beş milyon Sterlin harcayarak, Şampiyonlar Ligi finalini oynayabilecek kalitede bir takımın iskeletini yaratmak… İşte mesele budur!

***

O maçta defansın sağında oynayan 4 Haziran 1983 doğumlu Fildişili Emmanuel Eboué, 2005 senesinde Belçika’nın Beveren takımından Arsenal’e gelmiş; bir sezon rezerve takımında yer aldıktan sonra ilk on bire girmeyi başarmış; sonrasında takımın değişmezlerinden olmuştur. Defansın solunda oynayan 20 Aralık 1980 doğumlu Ashley Cole, Arsenal’ın alt yapısından yetişmiş; 2006 senesinin yaz aylarında Chelsea’ya 5 milyon Sterlin’e transfer olurken, anlaşmanın parçası olarak Chelsea’nin stoperi William Gallas Arsenal’e gelmiştir.

Kolo Toure’nin hikâyesi ise daha ilginçtir. 2002 senesinin Şubat ayında Fildişi Sahilleri’nin ASEC Mimosas takımından sadece 150.000 Sterlin karşılığında transfer edilen 19 Mart 1981 doğumlu stoper, 2009 senesine kadar formasını giydiği takımda 226 maça çıkmış; Premier Ligi şampiyonluğu yaşamış; 2009 senesinin Temmuz ayında 16 milyon Sterlin ödeyen Manchester City’e geçmiştir. 150 bin Sterline transfer edilen futbolcuyu 16 milyon Sterline, üstelik yedi sezondan sonra satabilmek her futbol kulübünün rüyasıdır…

Mesele pahalıya alıp yok pahasına elden çıkarmak değil, mesele transferden para kazanabilmektir.

Yetenek keşfetme ve yıldızlaştırma konusunda Wenger’den daha iyisini bulmak zordur. Kendi tanımıyla, “yıldız futbolcuya değil yıldız futbolcu yaratmaya” inanır Fransız teknik direktör. Zamanı geldiğinde takımdan ayrılmak isteyen futbolcuya taviz vermez. 1998 senesinde Paris Saint–Germain’den 500 bin Sterline transfer ettiği Nicolas Anelka, iki sene sonra takımdan ayrılmak isteyince, 23,5 milyon Sterlin karşılığında Real Madrid’in yolunu tutmuştur.

Mesele Real Madrid’den miadı dolmuş futbolcu transfer etmek değil, mesele Real Madrid’e futbolcu satabilmektir…

O transferden gelen parayla kadroya dâhil edilen Thierry Henry, Robert Pirès ve Sylvain Wiltord, Ada futbolunda yıldızlaşırken, 2001–2002 sezonunda lig ve kupa şampiyonluğu yaşamış, 2003–2004 sezonunda ise şampiyonluk kupasını bir kez daha kaldırmıştır.

Mesele çuvalla para harcayıp transfer yapmak, takım kurmak değil, mesele elindeki olanakları doğru kullanarak zaman içinde takım inşa edebilmektir…

***

Gençlere verdigi önem ile bilinir Arsene Wenger. Belki çokları bilmez ama Monaco’yu çalıştırırken Liberyalı George Weah’yı keşfeden Arsene Wenger’dir. 1988 senesinde transfer ettiği forvet ilerleyen zamanlarda dünya futbolunda yıldızlaşacak, 1995 senesinde “World FIFA Player of the Year” ödülünü kazanacaktır. Hocasını, “futbol kariyerindeki en önemli kişi” olarak tanımlar Weah…

Günümüzde Arsenal’ın kaptanlığını yapan 4 Mayıs 1987 doğumlu müthiş İspanyol Cesc Fàbregas, henüz 16 yaşında Barcelona alt yapısından Arsenal’e transfer olduğunda adı sanı duyulmamış bir genç yetenektir. 2004–2005 sezonunda Wenger’in diğer keşfi Patrick Vieira’nın sakatlığı nedeniye takımdan ayrı kalması üzerine orta sahada onun yerinde oynamaya başlamış, bir lig maçında Blackburn Rovers’a attığı golle Arsenal tarihinin en genç golcüsü ünvanını elde etmiştir. Şimdilerde Barcelona dâhil tüm dünya devlerinin peşinde koştuğu yıldız, Arsene Wenger’i “manevi babası” olarak tanımlar.

Mesele genç futbolcuya birkaç maç şans vermek değil, mesele genç futbolcuya güvenmek, onu motive edebilmek, onu kazanmaktır….

***

Futbolcusunun özel hayatından, diyetine ve antrenman programına kadar tüm detaya önem verir Arsene Wenger. Kurallarına uymayan futbolcuların takımda kalıcı olması mümkün değildir. Arsenal’ın başına geldiği gün, takımın diyet programını tamamen değiştirmiş, alkol kullanımını yasaklamıştır. İngiltere’de çok fazla şeker ve kırmızı et tüketildiğinin altını çizerken, Japonya’da geçirdiği senelere dair gözlemi kayda değerdir;

“Their diet is basically boiled vegetables, fish and rice. No fat, no sugar. You notice when you live there that there are no fat people…” (Diyetleri kaynamış sebze, balık ve pirinçten ibarettir. Yağ ve şeker kullanmazlar. Orada yaşadığınız zaman dikkatinizi çeken, kilolu insanların olmayışıdır…)

Mesele sadece iyi bir teknik direktör olabilmek değil, mesele gençleri doğru yönlendirebilmektir…

***

2006 senesinde, 38 bin kapasiteli tarihi Highbury Stadı’ndan 66 bin kapasiteli Emirates Stadı’na geçişin fikir babasıdır Arsene Wenger. Onun vizyonu sayesinde bugün Arsenal’ın kendi evinde oynadığı maç başına geliri üç milyon Sterlin’in üzerindedir. Emirates Stadı’nda hiç şampiyonluk kupası kaldırmamış olsa da, her maçını tıka basa dolduran takımın sezonluk biletine sahip olabilmek için yaklaşık sekiz sene beklemek gerekir.

Mesele yeni bir stat inşa etmek değil, takım kurmak hiç değil, mesele o statta izleyenlere keyif verecek takımı zaman içinde inşa edebilmektir.

***

Her transfer sezonunda, güzel ve yalnız ülkem takımları kadrolarını alışılmış bir arsızlıkla şişirirken, eloğullarına, taraftara şirin görünme adına çuval dolusu paralar saçılırken, uzaklarda eski başkanı tarafından “miracle worker” (mucize işçisi) olarak tanımlanan 61 yaşındaki teknik adam futbol felsefesini şöyle özetliyordu:

“At a young age winning is not the most important thing… The important thing is to develop creative and skilled players with good confidence.” (Genç futbolcular için kazanmak en önemli şey değildir… Önemli olan yaratıcı ve kabiliyetli gençlerin kendilerine güvenmelerini sağlayarak onları geliştirebilmektir…)

Ziya Adnan
20 Mart 2011

MiracleWorker