Slaven Bilic: Olmasaydı sonumuz böyle…
Uzaklardan…
“Olmasaydı sonumuz böyle” der o enfes şarkısında Ahmet Kaya, 2000 senesinde yurdundan uzaklarda geçirdiği kalp krizi sonucu 43 yaşında aramızdan ayrılmış olan büyük usta. Yaşasaydı geçen günlerde 60. yaşını kutlayacaktı, yaşasaydı daha söyleyecek nice şarkıları olacaktı. Velhasıl “vakit tamam seni terk ediyorum” demiş olsa da aradan geçen onca zamana rağmen unutulmadı şarkıları, hep içimizi ısıttı, geride az insana nasip olacak en güzel hatıraları bıraktı. Her ne kadar konumuz futbol olsa da birkaç satırda yad edelim hatırasını, “unutulmadın iki gözüm” diyerek başlayalım yazıya ve dönelim futbola….
Ahmet Kaya’nın 17. ölüm yıldönümü zamanlarında futbolun güzel yüzü ayrılmak zorunda kaldı takımından, tıpkı şarkıdaki gibi biri duvarları yıktı, camları kırdı, fırtına gelip aramıza serildi. Artık Slaven Bilic’in başında olmadığı West Ham United’ın beş gün arayla oynadığı son iki lig maçına yeni teknik direktörleri vesilesiyle naçizane bir bakış…
Bilic’in yerine sezon sonuna kadar getirilen David Moyes 55 yaşında, profesyonel futbolculuğunu alt liglerde geçirdikten sonra teknik direktörlük döneminde en başarılı zamanları 2002-2011 arasında Everton’da. 2004-2005 sezonunda Premier Lig’i 4. sırada bitirirken, 2009’da Federasyon Kupası finaline kaldı takımı. Sonrasında, 2013-2017 arasında pek parlak geçmedi Manchester United, Real Sociedad, Sunderland maceraları. Yakın geçmişte küme düşmenin acısını yaşamış bir futbol adamını takımın başına getirmenin riskini zaman gösterecektir, hele de maçlarını takımın ruhunu yansıtmayan Olimpiyat Stadında oynamak zorundaysan. Bilic’in gönderildiği günlerde The Times gazetesi Hırvat hocanın taktik olarak zayıf kaldığını, takıma sistem oturtamadığını yazıyordu. Haksızlık etmeyelim, şimdilerde tarih olmuş Upton Park Stadında oynadıkları zamanlarda, 2015-2016 sezonunda ligi 7. sırada bitirmişti takımı. Premier Lig tarihlerinde en fazla puan toplayıp, en çok gol attıkları sezondu. Ama 2017-2018 sezonuna iyi başlayamadılar; 11 maçta 9 puan, küme düştükleri 2010-2011 sezonunu hatırlatıyor. Velhasıl alışamadıkları mabetleri uğur getirmedi takıma ve elbette hocalarına…
Soğuk ama aydınlık bir Londra gününde Moyes’un ilk maçında West Ham, Watford deplasmanında. Premier Lig’deki 500. maçı İskoç futbol adamının, Real Sociedad ve Sunderland’ın başında çıktığı 85 maçtan 20’sinde sahadan üç puanla ayrılmış. 4-2-3-1 dizilişinde West Ham, gol umutları sakatlıktan mustarip Andy Caroll. West Ham’a karşı evinde oynadığı son 13 maçtan sadece birini kazanabilmiş ev sahibi, üstelik ligde oynadığı son üç maçı da kaybetti. Uzun oynamayı seven iki takımın mücadelesinde Watford 11. dakikada Zeegelaar’in soldan ortaladığı topa Hughes’ün köşeye giden vuruşuyla öne geçiyor. West Ham savunmasının sağında oynayan Zabaleta ağır kalıyor pozisyonda, üstelik karşısında Richarlison gibi süratli Brezilyalı. İlk 30 dakikada ev sahibinde orta sahada oynayan Doucoure sahanın en iyisi. Hücumda çoğalamıyor misafir takım, yegâne strateji Caroll’a uzun toplar ama dört savunma oyuncusunun arasında çok yalnız 9 numara. İlk yarının bitimine az kala Watford kalecisi Gomez’in arka arkaya iki kurtarışını izliyor stadı dolduran futbolsever, Arnautovic de inanamıyor gol olmayan pozisyona. İlk yarıyı topa yüzde 55 oranında sahip olan Watford önde kapatıyor…
İkinci yarıya istekli başlıyor West Ham, 51’de Kouyate penaltı noktasından dışarıya vuruyor. Sonra Watford’un dalga dalga gelen atakları başlıyor, 60’ta Mariappa’nın yakın mesafeden kafasını mükemmel çıkarıyor Hart, ama o kara dağ dayanmıyor, 64’te farkı ikiye çıkartıyor Richarlison. Golden sonra West Ham tribünlerinden yükselen “We are f***ing shit” (Boktan oynuyoruz) tezahüratı hoşnutsuzluğun fotoğrafı. Ne diyelim, futbolun içinde takımına saydırmak da var! Velhasıl Moyes’le çıktığı ilk maçı da kaybediyor West Ham United, Kaya’nın şarkısındaki gibi: “Söyle söyle yar bize ne oldu / Yine gönlüm derbeder oldu.”
•••
O maçın ertesinde, küme düşme potasına demir atmış takım Olimpiyat Stadında Leicester City karşısında. Şehir efsanesi midir bilinmez ama hafta içinde West Ham taraftarları ülkenin acil arama hattı 999’u arayıp takımın gidişatını şikâyet ediyormuş, artık bıçak kemiğe ne kadar dayandıysa! Misafir takımın West Ham’a karşı oynadığı son altı maçta sahadan yenik ayrılmadığını hatırlatalım. 4-3-3 dizilişinde başlıyor ‘Çekiçler’, kaptan Noble yedek kulübesinde. Misafir takımın iki hücumcusu Mahrez ve Gray ligin izlemesi keyif verenleri. İlk dakikalarda rakibe top göstermiyor ev sahibi ama 7. dakikada Albrighton ile golü bulan Leicester City. Son altı maçta bir golü ve dört asisti var kanat oyuncusunun. Bir maçta daha çabuk hücumcular karşısında ağır kalıyor West Ham savunması. Oyun kurucuları Lanzini’nin formsuzluğu aşikâr. Maçın başında mağlup duruma düşmesine rağmen mücadeleyi bırakmıyor ve ilk yarının bitimine saniyeler kala kullandığı kornerde Kouyate’nin kafasıyla beraberliği yakalıyor West Ham. İlk yarıda topla oynama oranı yüzde 53 ama pozisyon üretmekte zorlanıyor…
56.897 taraftarın şahitliğinde ikinci yarıya da presle başlıyor West Ham, tribünlerde o güzel futbol şarkısı “Fortune is always hiding” (şans daima saklanır). Mavili Leicester tutuk bu yarıda, orta saha hakimiyetini rakibe bırakıyor. Sevilla’dan transferi İborra takımın göze batanı ama biraz daha dikine oynamayı becerebilse! Misafir takım, kadro olarak rakibine göre daha güçlü ama top kayıpları fazla. Altı dakika uzayan maç karşılıklı gollerle kardeş payı biterken etkili bir 10 numara yokluğunda 3. bölgede etkisiz West Ham evinde bir maçta daha puan kaybediyor. Madem Bilic’e şimdilik veda ettiğimiz yazıya Ahmet Kaya’yla başladık, yine onunla bitirelim, Bilic’e gitsin mısraları…
Artık yenilmiş ordular kadar eziktik, sahipsizdik.
Geçip gittik, parka ve yürek paramparça…
Ziya Adnan
28 Kasım 2017
Yazara mail:ziyaadnan@yahoo.com