Premier Lig’de bir Mussolini hayranı…

Premier Lig’de bir Mussolini hayranı…

Uzaklardan…

Hatırlıyorum, daha dün gibi… Zaten zaman dediğin nedir ki? 1998 senesinin Eylül ayında, yağmurlu bir günde oynanan unutulmaz maçta taşınmıştı manşetlere. Bir lig maçında, Arsenal deplasmanda Sheffield Wednesday karşısında puan arıyordu. Bir pozisyonda rakibine sert girmiş, gördüğü kart sonrasında o kızgınlıkla maçın orta hakemi Paul Alcock’u itmiş ve düşürmüştü. Cezası ağır oldu elbette. O maçta gördüğü kırmızı kartın üstüne 11 maç ceza aldı İngiltere Futbol Federasyonundan; futbol sahalarından uzun süre uzak kaldı…

90’lı yılların ortalarında Ada futbolunda adını duyurmuş, yeteneği kadar agresifliğiyle namlı İtalyan futbolcuyu her izlediğimde haylaz, deli dolu bir çocuğun hallerini gözlemlerdim. Yetenekli ama bir o kadar da uslanmaz! West Ham United formasını giydiği zamanlarda attığı o müthiş golü kim unutabilir ki? 2000 senesinin Mart ayında, Wimbledon’a karşı oynanan maçta voleyle attığı gol BBC tarafından sezonun golü seçilmişti Aradan geçen onca zamana rağmen günümüzde bile Premier Lig’in en güzel gollerinden biri olarak sıklıkla ekranlara gelen o golün kahramanını, o deli dolu İtalyanı asla unutmadı doğu Londra takımının taraftarları…

***

9 Temmuz 1968 tarihinde, Roma’nın banliyölerinden Quarticciolo’da işçi sınıfı bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmiş. Bölgenin en popüler takımı Roma olmasına rağmen, küçük yaşlarda Lazio takımına gönül vermiş. Yazılanlara göre çocukluk yıllarında hayli tombul ve obezmiş; o yüzden doktorlar ortopedik ayakkabı giymesini tavsiye etmişler. “Bir kez olsun bile giymedim!” diyor asi futbolcu! Futbola başlamadan önce aktörlüğe merak salmış; hatta “Zorro” adlı televizyon programının ön elemelerini kazanmış. Ancak ailesi fotoğraf seansları için gerekli parayı bulamadığı için programda rol alamamış. Ele avuca sığmayan bir çocukluk geçirdiğini, henüz 12 yaşında kardeşinin bisikletini çalıp sattığını, eline geçen parayı dondurma, çikolata ve video oyunlarında harcadığını anlatır biyografisinde.

İlerleyen senelerde futbola merak salmış ve kısa sürede kiloları vermiş. Lazio’nun genç takımında başladığı futbol kariyerini, 1985 senesinde profesyonel sözleşmeye imza atarak devam ettirmiş. 1990 senesine kadar formasını giydiği takımda düzenli olarak kadroya girmekte zorlanmış ve 1990 senesinde Juventus’a transfer olmuş. Genç takımda oynadığı senelerde Lazio’nun hiçbir maçını kaçırmadığını, hatta “Irriducibili” olarak bilinen ırkçı taraftar grubunun aktif üyelerinden olduğunu, çoğu maçlarda kavgaların içinde yer aldığını anlatıyor. Sağ kolundaki “Dux” dövmesi Mussolini’nin lakabı Duce’nin (lider) Latincesi… Anlayacağınız Mussolini hayranlığı o yıllara dayanıyor.

1993 senesine kadar formasını giydiği Juventus’da aradığı huzuru bulamamış İtalyan futbolcu. O dönemde takımın teknik direktörlüğünü yapan Giovanni Trapattoni ile ters düştüğü için bu kez Napoli’ye transfer olmuş. 1993-1994 sezonunda geldiği Napoli’de iki sezon geçirdikten sonra AC Milan’a geçmiş. Burada da yıldızı Capelllo ile barışmayınca, 1996 senesinde soluğu İskoçya’nın Celtic takımında almış. 1996 senesinde, Celtic’de ilk sezonunda 37 maçta 15 gol atarak adını Ada futbolunda duyurmuş. O senenin sonunda 4,2 milyon Sterlin karşılığında Premier Lig takımlarından Sheffield Wednesday’e transfer olurken, yeteneği ve attığı jeneriklik gollerle Wednesday taraftarlarının gözdesi olmuş.

Juventus’da forma giydiği senelerde, örnek aldığı futbolcunun Gianluca Vialli olduğunu söylüyor her fırsatta. Yakın geçmişte Four Four Two dergisi ile yaptığı bir söyleşide Vialli’nin çok zengin bir aileden geldiğini, Cremona’da 40 odalı bir malikâneye sahip olmasına rağmen asla şımarmadığını, futbolu her zaman paranın önünde tuttuğunu anlatır. Her antrenman sonrası Vialli’yi izlermiş hayranlıkla: “Diğer futbolcular soyunma odasının yolunu tutarken, o yağan yağmura aldırmadan 40 dakika daha şut çalışması yapar ve hiç şikâyet etmezdi. Vialli’den çok şey öğrendim ve ona hayranlık duymamak elde değildi!”

***

1999 senesinin Ocak ayında, 1,7 milyon Sterlin bedelle West Ham United’a transfer oluyor, o sezon doğu Londra takımı Premier Lig’i 5. sırada bitiriyordu. 2001 senesinde FIFA’nın Fair Play ödülünü kazandığını da hatırlatalım. Everton’a karşı oynanan maçta, rakip takım kalecisi Paul Gerrard sakatlanmış, yerde yatmaktadır. İtalyan futbolcu sağdan ortalanan topu boş kaleye yollamak yerine, iki eliyle tutarak yerde yatan kaleciyi gösterir. Kendi deyimiyle ırkçı değil faşist olduğunu anlatan futbolcudan böylesine sportmence bir davranış… Takdire şayan…

2001-2002 sezonunun ortasında Sir Alex Ferguson onu transfer etmek icin kulübü ile görüşür ama o 2003 senesine kadar West Ham United’da kalır. Kariyerinin devamında Charlton Athletic, Lazio, Cisco Roma takımlarında top koşturan futbolcu, 2008 senesinin Martı ayında, 23 senelik profesyonel futbol kariyerini noktaladığını açıklar. Bundan sonraki hedefinin de, sevdalısı olduğu West Ham United’ın teknik direktörlüğü vardır…

Futbol kariyeri boyunca, golleri kadar siyasi görüşünün de tartışma konusu olduğunu hatırlayalım…

Sicili zaten kabarık… 2005’te Roma’ya attığı golden sonra verdiği faşist selamı sonrası kendisine verilen para cezasına aldırmayışı sicilinden bir not… Zaten sonraki maçlarda da verdi aynı selamı. Suçlamalara “Irkçı değil sadece faşistim!” diye cevap vermesi ise ayrı bir tartışma konusu… Anılarını yazdığı “Paolo Di Canio: The Autobiography” kitabında İtalya’ya son yıllarda çok fazla göçmen geldiğini, gelenlerin İtalyan kültürüne ayak uyduramadığını, Bu gidişle İtalya’nın on yılda bir Müslüman ülkesine dönüşeceğini yazması da…

***

Teknik direktörlük kariyerine 2011 senesinde Ada futbolunun 3. lig takımlarından Swindon Town’da başlarken, henüz ilk sezonunda takımı 2. Lig’e çıkarıyordu. Şampiyonluğu yakın geçmişte vefat eden annesi ve babasına ithaf ederken, sezonu 93 puanla şampiyon olarak bitiren takımın başında 3. ligde sezonun teknik direktörü ödülünü kazandı. Ancak geçmişte dile getirmekten sakınmadığı faşist görüşleri nedeniyle zaman zaman sıkıntıya düştüğünü de söylemeden geçmeyelim. Swindon Town’nun başına getirildiği gün, sponsorlardan The GMB Union, kulüple yapılan 4 bin Sterlin’lik sponsorluk anlaşmasını feshettiğini duyurmuştu…

Ve geçtiğimiz Mart ayının son günlerinde, bu sezon Premier Lig’e tutunma mücadelesi veren Sunderland, teknik direktörü Martin O’Neill’i kovarak onu göreve getirdi. Akabinde faşist bir teknik direktörün kulüpte varlığını kabullenemeyen eski Dışişleri Bakanı Ralph Miliband kulüp yönetiminden istifa ediyor; bazı taraftarlar da kombine biletlerini iade etmek için kulübe başvuruyordu.

Futbolculuk yıllarında yeteneği kadar hırçınlığı ve faşist görüşleri ile de nam salmıştı Paolo Di Canio… Kaybetmeyi asla kabullenemezdi. Sunderland’ı Premier Ligde tutar mı bilinmez ama görünüşe göre teknik direktörlük kariyeri de futbolculuğu kadar fırtınalı geçecek…

Ziya Adnan
28 Nisan 2013

MussoliniHayrani