Passolig: Bizden paso…
Uzaklardan…
Baharın habercisi nisan ayının ortalarında nicedir dipte, sonda ve depresyonda olan ülke futbolunun başına yeni bir garabet musallat oldu: E-Bilet ve PASSOLİG… Yeri gelmişken kalemimiz yettiğince anlatalım. Endüstriyel futbolun taraftarı çeke çeke sürüklediği son noktada amaç taraftarları denetim altına alarak güya tribün şiddetini engellemek, her hareketi kontrol altına alınmış, her daim görülebilen “saydam taraftar” yaratmak… Aslında taraftar da denmez, en fazlasından izleyici… Senelik 25 TL ödeyerek alınacak PassoLig kartı, E-Bilet projesi kapsamında stadyumlara girişi sağlarken alışveriş ve ulaşım başta olmak üzere günlük hayatın birçok alanında kullanılabilecekmiş. Tabii bir de bunun yanında maç başına alınacak 2 lira tutarında hizmet ücreti… Görünüşte makul gibi görünse de konuyu irdelemek gerek, malum şeytan ayrıntılarda gizlidir…
Sevgili Tanıl Bora 12 Mart’ta Radikal gazetesinde yazdığı “Bir Sen Eksiktin E-bilet” başlıklı yazısında elektronik bilet denilen şeytan icadının cennetinin İtalya olduğunu anlatıyor. Adına “Tessera del tifosi” (taraftar kimliği) diyorlarmış. Kart sahibi taraftarların tüm kişisel bilgileri kulüp ve polisin emanetinde saklı… Ayrıca fırsattan istifade kendilerine ticari avantajlar sağlamak, müşteri portföyünü genişletmek isteyen ticari firmalar da kulüpler aracılığıyla kişisel bilgilere ulaşabiliyor. Deplasmana gitmek isteyen taraftarların çektiği çile ise cabası… Bir banka şubesinde kimliği ve vesikalık fotoğrafla birlikte vergi numarasını da ibraz ediyor, polise teslim edilmek üzere bir sözleşme imzalıyor. Eh, futbolseverin tadını kaçıran bunca meşakkatten sonra İtalyan tribünlerinin dolmuyor olmasına şaşırmamak gerek…
Elektronik bilet uygulaması Ada futbolunda nicedir kullanılıyor, ama bizdeki uygulamayla İngiltere’yi karşılaştırmak elma ile portakal mukayesesi gibi. Ada futbolunda “Season Ticket”, bizdeki adıyla kombine bilet sadece taraftarı olduğunuz kulübün evinde oynadığı maçlarına girebilmek için kullanılıyor. Kombine bilet kulüpler tarafından satılıyor ve aracı kurumlar kullanılmıyor. Örneğin kombine biletine sahip olabilmek için yaklaşık sekiz sene beklemek zorunda olduğunuz Arsenal kulübü kombinesine sahip olamayanlar için farklı üyelik yolları sunuyor. “Red Membership” (Kırmızı Üyelik) adını verdikleri kategorinin üyeleri için her maçta 3.500 bilet satışa sunuluyor. 8-10 sene arasında kırmızı üyelikleri bulunan taraftarlar, “Silver Membership”e (Gümüş Üyelik) terfi ediyorlar. Gümüş üyeler maçtan iki ay önce satışa çıkan biletleri alabiliyor. Ayrıca 4-11 yaş grubundaki çocuklar için “Junior Gunners”, emekli ve engelliler için “Senior Citiziens” katagorileri mevcut… Ancak Arsenal’in sezonluk bileti sadece Arsenal’in evinde, yani Emirates Stadı’nda oynadığı maçlar için kullanılıyor. Yani bizdeki gibi aynı kartla alışveriş, sinema, ulaşım söz konusu değil…
Deplasman maçlarına gitmek isteyen tarafların “Loyalty Bonus” (Sadakat Puanı) adı verilen puanına bakılıyor; öncelik doğal olarak daha fazla deplasmana gitmiş olan taraftarlarda… Eh, sezon boyunca ülkenin statlarını tavaf eden stat hacılarının o kadar önceliği olsun haliyle. Arsenal’in 60 bin kapasiteli Emirates Stadı’nın 2006 senesinde açıldığını, yaklaşık 40 bin kombine biletli taraftara sahip olduğunu da hatırlatalım.
***
Bizde ise yakın gelecekte hayata geçecek PassoLig’in amacı taraftarı fişlemek ve müşterileştirmek… Bir taşla iki kuş anlayacağınız… Yediden yetmişe telefonların dinlendiği, özel hayat bilgilerinin, mahremiyetin hiçe sayıldığı çivisi çıkmış memlekette bir de üstüne taraftar veri tabanı açmak, bu tabanda yer alan kişisel bilgileri paylaşmak, futbol taraftarını müşterileştirmek değilse nedir merak ederim!
Bir de o kartın kulübe değil de, bankanın birine ait olması durumu var ki eyvah eyvah! E-bilet projesinin ticari ortakları arasında iktidara yakın duran Çalık Holding’in olduğu söyleniyor. Taraftar sadece kombine bilete değil, ayrıca bir de o karta para ödemek zorunda bırakılıyor, yani futbol üzerinden yeni bir rant kapısı, taraftarın —takım sevgisi sömürülerek— cebinden bir sermaye grubuna oluk oluk para akışı… Eh, “Futbolun içinde bu da var,” diyeceklerdir belki ama ben almayayım, sizin Passolig’inize benden paso!
Gökçek gazabına beş sene daha mahkûm kadersiz Ankara’mın güzel takımı Gençlerbirliği tribünlerinin müdavimlerinden sevgili Necdet Özkazancı takımının Alkaralar taraftar sitesinde konuyla ilgili şunları yazmış; kulak verelim: “’Futbol budur işte!’ denilerek kin, nefret, kavga, şiddet, küfür, düşmanlık, şike, rant vs. gibi birçok kötü malzemeyle başkalaştırılarak futbol olmaktan çıkarılmış bir futbolun topluma başat spor olarak dayatıldığı bir ortamda bunlara ek olarak bir de e-bilet ya da bize sunulan adıyla PASSOLİG kartı… Yeter artık! Ben almayacağım; Süper Lig ve 1. Lig maçlarına gitmeyeceğim. 2. Lig, 3. Lig ve amatör futbol maçları… Bir de yeni başladığımız hentbol… Bu uygulamaya imza atan federasyon yönetimine ve kulüplere bol PASSOLİG’li maçlar diliyorum.”
Necdet Özkazancı’ya katılıyorum. Her ne kadar e-bilet uygulaması görünüşte pratik gibi görünse de asıl amaç taraftarı fişlemek, futbol taraftarlarının takım sevgisini sömürerek ticari bir pazar yaratmak. Üstelik yerel seçim süreci boyunca “özel hayatımıza girdiler” diye bas bas bağıran bir iktidarın döneminde! Kaldı ki ülke futbolunun kalitesi ortada… Kalitesiz bir ürüne kim fazladan para vermek ister ki! İnternet sitelerinin birinde konuyla ilgili yazan ve maçları boykot edeceğini belirten taraftar meseleyi pek güzel özetlemiş: “Bizim kalbimizdeki aşk uzaktan sevmeye de yeter!”.
Velhasıl bir türlü anlamadılar ama biz yine haykıralım: Artık anlasanıza yahu! Biz müşteri değiliz, taraftarız!
Ziya Adnan
15 Nisan 2014