Ninguem (Hiç kimse)…

Ninguem (Hiç kimse)…

Uzaklardan…

Yeni futbol nesillerine Portekiz futbolunun gelmiş geçmiş en büyük yıldızını sorsanız, “elbette Cristiano Ronaldo” diyeceklerdir, bunu bilmeyecek ne var ki havasında. Oysa başka bir futbolcudan bahsedeceğim bugün, yaşı yetmeyenlerin yetişemediği, hikâyesini en fazla büyüklerinden dinleyebildikleri, futbolun gelmiş geçmiş en büyük efsanelerinden, o büyük golcüden. Onun yeşil sahalarda parladığı zamanlarda henüz dünyaya gelmemişti Cristiano Ronaldo, yaşı yetenler hatırlar; o yıllarda Portekiz futbolu denilince akla ilk “Kara Panter” gelirdi…

Takvimler 25 Ocak 1942’yi gösterirken, Mozambik’te demiryolu işçisi beyaz bir babanın ve Mozambikli zenci bir annenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Uruguaylı yazar Eduardo Galeano “Gölgede ve Güneşte Futbol” kitabında onu, “Ayakkabı boyamak, yerfıstığı satmak ya da dalgın kimselerin ceplerini hafifletmek için dünyaya gelmişti…” cümlesiye anlatır. Çok küçük yaşlarda ona “hiç kimse” anlamına gelen “Ninguem” lakabını takmışlar. Mozambik’in suç oranı yüksek, yoksulluğun kol gezdiği kenar mahallesi Mafalala’da günlerini okulu asarak çıplak ayak top peşinde geçirirmiş. Henüz sekiz yaşındayken, babasını tetanos nedeniyle kaybettiğini, kalabalık ailenin sorumluğunu annesinin üstlendiğini yazar hikâyesini anlatan kitaplar.

İlk futbol takımı “Os Brasileiros” (Brezilyalılar), arkadaşlarıyla birlikte kurdukları amatör bir takımmış. İlham kaynakları 1950’lerin Brezilya Milli Takımı… Birbirlerini Brezilya Milli Takımının yıldızlarının adları ile çağırırlarmış, bir gün onlar gibi olma hayaliyle. 50’li senelerin ortalarında taraftarı oldugu Benfica’nın alt yapısına kabul edilmeyince, “Sporting Clube de Lourenço Marques” takımıyla antrenmanlara çıkmaya başlamış. 1957 senesinden 1960’a kadar formasını giydiği takımda Mozambik Lig Kupasını kazanmış.

1960 senesinde, henüz 18 yaşında 350.000 Escudo (günümüz parasıyla 136 bin Euro) karşılığında sevdalısı olduğu Benfica’ya transfer olduğunda 100 metreyi 11 saniye koşabilen, top tekniği yüksek, kolay adam geçen, öldürücü şutlara sahip müthiş bir futbolcuymuş. Onun Benfica’ya transferini sağlayan Brezilyalı futbolcu José Carlos Bauer, genç yeteneği ilk etapta Sao Paulo kulübüne önermiş, ancak olumsuz yanıt alınca Portekiz kulübüne transferi gerçekleşmiş. Gelgelelim futbolcuyu yetiştiren “Sporting Clube de Lourenço Marques” bu transferden hoşnut kalmamış. 1960 senesinin Aralık ayında Lizbon’a gelen golcüyü, rakip takım taraftarlarının kaçırma tehlikesine karşı Lagos’ta bir otelde saklamak zorunda kalmış Benficalı yöneticiler. Yaklaşık iki hafta otelde kalan futbolcu, o dönemde Portekiz’i terk etme aşamasına kadar geldiyse de annesi onu ülkede kalması için ikna etmiş.

***

Benfica’da ilk maçına 23 Mayıs 1961’de “Atlético Clube de Portugal” karşısında oynanan dostluk maçında çıkıp takımının 4-2 kazandığı maçta hat-trick yapmış. O senenin haziran ayında, ilk resmi maçında bir gol atıp, bir de penaltı kaçırırken, takımının yenilgisini engelleyememiş. Kaderin cilvesi, futbol kariyeri boyunca sadece 5 penaltı kaçırmış ama Benfica formasıyla ilk penaltısını gole çevirememiş.

Bir sonraki sezonda takımının oynadığı 17 lig maçında 12 gol atarken o sezon Benfica ligi 3. sırada bitirmiş ve Portekiz Kupasını onun final maçında attığı iki golle kazanmayı başarmıştı. O sezon sonunda, eski adıyla “European Cup” (Şampiyonlar Ligi)’ni kazanan Benfica, final maçında Real Madrid’i 5-3’lük skorla geçerken iki gol onun ayağından geliyordu. O zaferden sonra Benfica 1963, 1965 ve 1968 senelerinde Şampiyonlar Ligi finalinde yer aldı ama üç finali de kaybetti. 1968 senesinde Wembley Stadı’nda Manchester United’a karşı oynanan finalde, maç 1-1 devam ederken son saniyelerde müthiş bir şut çıkarmış, Kırmızı Şeytanlar’ın kalecisi Alex Stepney inanılmaz bir kurtarışla topu çelmişti. O maçı anlatan yazılarda, Portekizli golcünün uzun süre kaleciyi alkışladığı anlatılır.

Kariyeri boyunca Portekiz liginde yedi sezon gol krallığı yaşayan, 1965 senesinde Avrupa’nın en iyi futbolcusu seçilen efsane, o yıllarda “Primeira Liga” şampiyonluğunu tekeline almış (15 sezonda 11 şampiyonluk) Benfica’nın unutulmaz futbolcusuydu. Benfica formasıya en son maçına 18 Haziran 1975 tarihinde, Afrika takımı Casablanca karşısında çıktı. Sonrasında futbola Amerika’da devam etse de geçirdiği ağır sakatlıklar nedeniyle 1979 senesinde futbolu bıraktı. Portekiz Milli Takımında 64 maçta 41 gol atan golcünün rekoru 2005 senesinde Pauleta tarafından kırıldı…

Arjantin’in futbol efsanesi Alfredo Di Stéfano, “Futbol yaşamımda izlediğim en iyi futbolcu” dediği, uzun bacaklı, hüzünlü bakışlı melez, IFFHS tarafından 20. yüzyılın en iyi 10 futbolcusundan biri olarak gösterilmiştir. Kariyerinde 745 maçta 733 golü bulunuyor. İki sezonda 67/68 (42 gol) ve 72/73 (40 gol) “Altın Ayakkabı” ödülünü kazanmış. 1966 senesinde Manchester United’a karşı oynarken rakip kaleye 45 metre civarında kazanılan frikiği kullanmak için topun başına geldiğinde United kalecisi Harry Gregg defansına baraj kurdurmamış, mesafeden ve kendinden son derece emin. Portekizli forvetin öldürücü şutunu kalesinde gördüğünde iş işten geçmiş tabii ki…

***

Ona yetişememiş futbol nesilleri için, Portekiz’in yetiştirdiği en büyük futbolcu Cristiano Ronaldo’dur muhtemel. Jöleli saçlı, keskin bakışlı, hırs küpü sirk tayı… (Ryan Giggs böyle tanımlamıştı bir zamanlar birlikte top koşturduğu takım arkadaşını). Her ne kadar özel yeteneklerle donanmış olsa da kendi adıma bir türlü benim yıldızım olmadı günümüz ilahı; belki kibiri, belki de her yenilgi sonrası ağlamaklı bakışları, kendisini sahanın ilahı olarak görmesi yüzünden. Frikik öncesi abartılı adımları, çalım esnasında rakibiyle alay edercesine topla dansı, attığı gol sonrası sevimsiz mimikleri…

Onu izlerken, mahalle maçınin son saniyelerinde annesi evden çağırdığı için topunu alıp giden şımarık çocuk gelir aklıma. Kimbilir, belki de berabere devam eden final maçının son saniyelerinde attığı ölümcül şutu doksandan çıkaran kaleciyi sahanın ortasında uzun süre alkışlayacak kadar büyük gönüllü olamadığı için hep itici geldi bana günümüz yıldızı. Malum yetenek kadar yüce gönüllü olmak da önemli adına futbol denilen o güzel oyunda…

O yüzden Portekiz futbolunun yetiştirdiği en büyük yıldızın Cristiano Ronaldo olduğuna inanıyorsanız, naçizane önerim yeni yılın ilk günlerinde geçirdiği kalp krizi sonucu 71 yaşında aramızdan ayrılan “Kara Panter” Eusebio’yu unutmayın…

Huzur içinde yatsın…

Ziya Adnan
6 Ocak 2014

Eusebio, gol kralı olarak bitirdiği 1966 Dünya Kupasında...

Eusebio, gol kralı olarak bitirdiği 1966 Dünya Kupasında…