Leicester City: Küçük şehrin büyük takımı…

Leicester City: Küçük şehrin büyük takımı…

Uzaklardan…

Nisan ayının ortaları, günlerden pazar… Başkent Londra’yı ülkenin kuzeyine bağlayan M1 karayolunda… İki şehrin arasındaki mesafe yaklaşık 160 kilometre, iki saatlik bir yolculuk… Sabahın erken saatlerinde henüz uyanmamış Londra, hava soğuk, baharın gelmesine daha çok var buralarda. BBC radyonun o enfes futbol programında anlatılıyor o bahtsız Leicester City taraftarının hikâyesi, dinliyorum. 50 yaşındaymış Tony Skeffington, polis emeklisi olduktan sonra Avustralya’ya yerleşmiş ve geçtiğimiz yıl kansere yakalanmış. En fazla bir ay yaşayabileceğini söylemiş doktorlar ama doğup büyüdüğü şehrin takımı, sevdalısı olduğu Leicester City’nin şampiyonluğa koşması onu hayata bağlamış, direnmiş takımının şampiyonluğunu görebilme adına. Ama yetmemiş ömrü, geçtiğimiz günlerde sezonun bitimine dört maç kala aramızdan ayrılmış. Eşi şu sözlerle anlatıyor hazin hikâyesini: “Bu sezon Vardy’nin her golü onu biraz daha hayata bağladı ama ne yazık ki sezon sonunu göremedi. Ama inanıyorum, Leicester City şampiyonluk kupasını kaldırırsa yukarlardan bir yerlerden mutlaka gülümseyecektir takımına.”

Öğle saatlerine yakın Leicester’deyim. Şehrin girişindeki “Tarihi Leicester şehrine hoş geldiniz” levhası karşılıyor şehrin ziyaretçilerini. East Midlands bölgesinde Soar nehrinin kıyısına kurulmuş, 337 bin nüfuslu, sakinlerinin yüzde 40’nı göçmenlerin oluşturduğu, geçmişte tekstil ve ayakkabı üretimi ile tanınmış, günümüzde iki büyük üniversiteye sahip tarihi şehir. Göçmen nüfusun büyük çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyor. Premier Lig sezonunun bitimine dört kala beş puan önde şehrin mavili takımı, nam-i diğer Tilkiler. O nisan pazarında çiseleyen yağmura aldırmadan stat yollarına düşmüş genci yaşlısı. Onca zaman futbolun görünmez köşelerinde çile çektikten sonra bu sezon ligin zirvesinde takımları, onlarınki Premier Lig tarihinin muhtemel en romantik hikâyesi. Stat yollarında babasının elinden tutmuş, mavilere bürünmüş küçük çocuk soruyor: “Dört maç sonra şampiyon olacağız değil mi baba?”

Yine de temkinli olmak lazım, puanı son saniyelerde kurtardıkları West Ham United maçında gereksiz iki sarı kart sonrası cezalı konuma düşen sezonun en iyisi Vardy’den yoksun çıkıyor ev sahibi takım sahaya. En yakın rakibi Tottenham ile arasında beş puan olsa da puan kaybetmeye gelmez, malum Pochettino’nun takımı önüne geleni ezip geçen silindir temposunda. Gazeteler Leicester City’nin şampiyon olması durumunda bahis şirketlerinin 10 milyon Sterin’ den fazla para kaybedeceğini yazıyor. Yine bu köşede yazmıştım sezon başında Leicester City’nin şampiyonluğuna 5 Sterlin yatıran romantik taraftarın hikâyesini. Takımının şampiyon olması durumunda 25 bin Sterlin (yaklaşık 100 milyon TL) kazanacak Leicester sevdalısı…

Bu sezon ligde 22 gol kaydetmiş Vardy, onun yerinde bu maçta sahada Leonardo Ulloa, 29 yaşındaki Arjantinli. 31.692 taraftarın önünde sahaya çıkan maviler, Swansea City’e karşı evinde oynadığı son 11 maçta hiç kaybetmemiş. Kuğular’ın Leicester City deplasmanında en son galibiyeti 1950 senesinin ekim ayında. Ev sahibinin savunma dörtlüsünde görev yapan Robert Huth, Wes Morgan, Christian Fuchs, Danny Simpson oynadıkları son 16 maçın 11’ınde kalelerinde gol görmemiş…

9. dakikada sezonun en iyilerinden Riyad Mahrez’in ayağından geliyor ev sahibinin golü, King Power Stadı yıkılıyor! “Are you watching Tottenham!” (İzliyor musun Tottenham!) tezahüratı yankılanıyor tribünlerde. Kuşkusuz transfer sezonunun gözdelerinden olacak Mahrez, inanması güç ama dört sezon önce 4. Ligde top koşturuyormuş Cezayir kökenli kanat oyuncusu…

Golden sonra daha atak Swansea City, bilhassa sağdan Ayew ile getirdikleri toplarda tehlikeli oluyorlar. City’de 20 numaralı Okazaki ilk yarıda sahanın her yerinde. Zaten bu sezon onları başarıya taşıyan oyun disiplini. Rakibe göz açtırmıyorlar ve kaptıkları ilk topta direk kaleye yöneliyorlar. 28’de buldukları ikinci gol rahatlatıyor takımı, Drinkwater’in soldan ortasına kafayı vuran Ulloa. İlk yarı 2–0 kapanıyor…

İkinci yarıya iki değişiklikle başlıyor Swansea City, Montero ve Paloschi, oyundan alınan Fer ve Routledge’in yerine sahada. İlk dakikalarda daha atak oynuyorlar ama iyi kapanıp çabuk çıkıyor City. Sezonun en iyi kontraya çıkan takımı 60. dakikada bu becerisini sahneliyor, Ulloa ile durum 3-0. Bu golden sonra abandone olmuş boksör misali sersemliyor beyazlı takım, 84’de dörtlüyor Albrighton… Leicester City 4 Swansea City 0…

Maçtan sonraki basın toplantısında her zamanki mütevazı duruşuyla Tottenham’ın kalan maçlarını kazanacağını, o yüzden puan kaybetmemeleri gerektiğini vurguluyor Claudio Ranieri. Gazetecilerden biri, taraftarların açtığı o gülümseten “Barça’yı getirin karşımıza!” flamasını hatırlatıyor. Gülümsüyor Ranieri alıştığımız edasıyla ve diyor ki: “Bizim adımıza çok iyi tecrübe olur ama çok abartmayın!”

Velhasıl şimdi o küçük şehir bitime üç kala ayakta selamlıyor büyük takımını…

Dipnot: O maçtan bir gün sonra Tottenham kendi sahasında West Bromwich ile berabere kalıp iki puan yitirince Leicester City ile arasındaki puan farkı 7’ye çıktı. Dolayısıyla bu yazının yayımlandığı gün Leicester City ligin bitimine iki hafta kala şampiyonluğunu ilan etmiş olabilir. İzleyelim, görelim…

Ziya Adnan
3 Mayıs 2016