Uzaklardan…
Futbola merak salmaya başladığım siyah beyaz yıllarda belleklerimize kazınmış klişelerden biriydi; “İnsanın aptalı futbolcu, futbolcunun da aptalı kaleci olur!” derlerdi büyüklerimiz. Herkesin Pele olmaya özendiği zamanlardı. Kimse kaleci olmayı istemezdi mahalle maçlarında, o yüzden en yeteneksiz, en tombul, en hantal çocuk geçerdi üç direk arasına; toptan, arkadaşlarından uzak kalmamak için. Kalede bile olsa takımda yer almak hiç oynamamaktan iyiydi.
Sonra hayal meyal hatırladığım ilk Dünya Kupası oynanıyordu. O senelerin rüya takımı Brezilya, İngiltere karşısında sahaya çıkmış, Carlos Alberto, Jairzinho, Rivelino, Pele’li kadrosuyla döktürüyordu. Bir pozisyonda Brezilya, İngiltere kalesine sağdan saldırıyor, süratiyle bir tazıyı andıran Jairzinho topla buluşup, karşısında oynayan sol bek Terry Cooper’u sanki orada değilmiş gibi geçiyordu. Çizgiye kadar inen ‘Uçan Brezilyalı’ uzak kale direğine doğru kesti topu. Altı pasın önünde ortayı bekleyen Pele, sağ bek Wright’in üzerinden yükseldi ve yere doğru çaktı kafayı.
Kalenin ortasında pozisyon almış kalecinin bu topu çıkarması imkânsız görünüyordu. Pele bile gol diye bağırmıştı. Ama sevinci kursağında kaldı golcünün. İngiliz kaleci müthiş bir refleksle sağına doğru panter gibi atlıyor parmaklarının ucuyla dokunuyordu topa. Top direğin üzerinden dışarı çıkarken Brezilyalı topçular gördüklerine inanamıyor, 9 numaralı forvet Tostao kafasını ellerinin arasına alıyordu. Futbol tarihine geçen, günümüzde bile konu iyi kalecilerden açılınca televizyon ekranlarında tekrar tekrar gösterilen o müthiş kurtarışın kahramanıydı efsane kaleci. Futbol kariyerinde binin üzerinde gol atan Pele o pozisyona dair, “Attığım onca golle değil de atamadığım o golle hatırlanmam işin en ilginç tarafı!” cümlesini kullanmıştı. Kaleci ise kendi deyimiyle, ‘Dünya Kupası kazanmış kaleci’ olarak değil de hep o kurtarışıyla hatırlandı.
***
30 Aralık 1937’de Sheffield’de dünyaya gelmiş. Gençlik yıllarında kömür madenlerinde çalışırken, aynı zamanda bölge takımı Chesterfield’in genç takımlarında kaleyi korumuş. Rezerve takımına yükseldiği zamanlarda askere alınmış, askerlik dönüşünde Chesterfield’in o senelerdeki teknik direktörü Teddy Davison tarafından ‘A’ takıma alınmış. Kasım 1958’de Colchester United karşısında takımın kalesini ilk kez korurken, ertesi senenin yazında Leicester City’e 7 bin sterlin karşılığında transfer olmuş.
Hayatını anlatan yazılarda, sezon başında sakatlanan Dave McLaren’nin yerine kaleyi devraldığı, kısa sürede takımın birinci kalecisi olduğu anlatılır. 1961’de Wembley’de oynanan Federasyon Kupası finalinde, o yılların flaş takımı Tottenham Hotspurs karşısında harikalar yaratmış, ancak takımını yenilgiden kurtaramamış. Mükemmel bir konumsal algılamaya sahip olması, yer tutuşu, zihinsel gücü, çevikliği, çabukluğu ve refleksleri öne çıkan özellikleri.
Şili’de oynanan 1962 Dünya Kupası bitiminde, İngiltere Milli Takımının başına geçen Alf Ramsey kalede ilk tercih Ron Springett’in yerine ona şans vermiş. Nisan 1963’te Wembley’de İskoçya karşısında oynanan maçta İngiltere’nin kalesini korumuş. O maçı İngiltere 2-1 kaybetmiş ama mükemmel maç çıkaran kaleci ilerleyen zamanlarda düzenli olarak İngiltere’nin kalesini korumaya başlamış.
1964’te Leicester City ile ilk kupasını (Lig Kupası) kazanıyor, Stoke City karşısında oynanan iki maçın sonunda Leicester City kupayı şehrine götürüyordu. Bir sezon sonra, takımı yine finalde boy gösterirken bu kez Chelsea karşısında kaybediyor, ancak o yine kalede yıldızlaşıyordu. 1966 Dünya Kupası yaklaşırken milli takımın değişmez kalecisi olmuştu. O turnuva İngiltere’nin Dünya Kupasını kazandığı ilk ve son turnuva oldu. Biyografisinde (Banksy: My Autobiography (Michael Joseph Ltd -2002) İngiltere’nin 1966 Dünya Kupası zaferinden sonra futbolculara 1.000 sterlin prim ve birer yağmurluk verildiğini, Alman futbolcuların ise 10’ar bin sterlin ve Volkswagen arabayla ödüllendirildiğini anlatıyordu unutulmaz kaleci.
***
Ekim 1972’de geçirdiği trafik kazasında sağ gözünü kaybetti, Ağustos 1973’te futbolu bıraktığını açıkladı. 1967-1972 arasında kalesini koruduğu Stoke City’nin yeni kalecisi Peter Shilton, milli takımın kalesini de devralıyordu. Kaderin cilvesi, iki kalecinin de yıldızı Leicester City’de parladı.
Geçen şubat ayında 81 yaşında aramızdan ayrıldı kaleci, IFFHS tarafından Lev Yashin ve Dino Zoff’un ardından 20. yüzyılın en iyisi olarak gösterilmiş Ada futbolunun efsanesi. Ölümünden sonra BBC’ye verdiği söyleşide o Dünya Kupasından sonra dostluklarının pekiştiğini, bir araya geldiklerinde o maçı yâd ettiklerini, yüreğinin en sıcak köşesinde onun yerinin ayrı olduğunu vurgular Pele. Ve gözyaşlarına engel olamadığı söyleşinin sonunda devam eder: “Dev bir kaleci, müthiş bir sporcu ve gerçek bir centilmendi.” Gordon Banks, yoğun maç trafiğinden hikâyesini yazmakta geç kalmış olsam da unutulmasın.
Ziya Adnan
23 Nisan 2019