Futbol birleştirir, ırkçılık ayrıştırır; Arthur Wharton’un Hikâyesi…

Futbol birleştirir, ırkçılık ayrıştırır; Arthur Wharton’un Hikâyesi…

Uzaklardan…

“Kimbilir belki günümüzde yaşasaydı, ondan öğreneceğimiz çok şeyler olurdu…”

Artık anlamak gerek günümüzde ırkçılığın coğrafyasının olmadığını, Avrupa’nın hemen hemen tüm futbol mabedlerinde benzer görüntülerin sıklıkla yaşandığını… En yakın örneği, futbolun beşiğinde bu sezon Liverpool’un Manchester United ile oynadığı maçta Uruguaylı forvet Suarez’in United’ın savunma oyuncusu Patrice Evra’ya karşı kullandığı söylenen ırkçı sözler. “Suarez’e verilen sekiz maç ceza ağır mıdır?” sorusunu bir başka yazıya bırakıp, futbolda ırkçılığın başlangıcını yazmak istedim bu hafta.

Bilir misiniz futbolda ırkçılığın kökeni çok eskilere, 19. yüzyıla dayanır.

28 Ekim 1865 doğumlu Arthur Wharton futbol sahalarında görülen ilk zenci profesyonel futbolcuydu ve futbol kariyerine Darlington takımında kaleci olarak başladı. Gana’nın Jamestown şehrinde, yarı Ganalı yarı İskoç bir baba, Ganalı bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Wharton, 1882 senesinde İngiltere’ye göç etti. Henüz 19 yaşında İngiltere’nin kuzeydoğusunda yer alan Darlington kasabasının Clevland Koleji’nde din öğretmenliği eğitimi alırken, aynı zamanda okul takımında atletizm ve bisiklet sporlarında yakaladığı başarılarla adını duyurdu. 1887 senesinde Preston-Blackburn arasında yapılan bisiklet yarışını 1. bitirirken o dönemin rekorunu kırdı. Okul yıllarında “centilmen amatör” olarak tanınan Wharton, 1886 senesinde 100 yard mesafeyi (91.44 metre) 10 saniyede koşarak dünya rekoru kırdı. O rekorun kırıldığı yerin Batı Londra’nın Stamford Bridge Stadı olması, bir zamanlar ırkçılığı ile nam salmış Chelsea taraftarı adına ayrı bir ironidir!

Daha sonraları futbola merak salan Wharton, 1886–1887 sezonu Federasyon Kupası’nda yarı finale kalan Darlington’un kalesini korudu. Yazılanlara göre çok çevik, bir o kadar da eksantrikmiş centilmen kaleci. O kadar ki; maçlarda zaman zaman kale direğinin dibinde çömelmiş vaziyette oturur; kalesine şut geldiği anda çevik bir hareketle uçup diğer köşeden topu çıkartımış. Ona dair bir şehir efsanesinde yazılanlara göre, İngilizlerin ata sporu crickete meraklı olan kaleci o kadar çabukmuş ki, cricket maçlarında güvercinleri bile yakalarmış!

O dönemde futbolun kuralları içinde, kalecinin kendi yarı sahasında topla elle oynama hakkı vardı. Ancak karşı takım futbolcularının da kaleciye her türlü müdahalesi serbest olduğundan kalecilere deli gözüyle bakılırdı. Yalnız çok çevik ve hızlı olmak yetmez, aynı zamanda boksör gücüne sahip olmak gerekirdi. Maç esnasında kale önünde oluşan kalabalık karambollerde bileği ve yüregi zayıf kaleci maç bitiminde dayak yemiş bir boksör misali ayrılırdı sahadan…

Kısa sürede Wharton’un bölgede namı o kadar yayılmış ki; o yılların en önemli takımı Preston North End, 1886 senesinde onu kadrosuna dâhil etmiş. O yıllarda lig maçları oynanmadığı için yerel, bölgesel ve Federasyon Kupası maçlarında kaleyi korumuş. İngiltere Ulusal Takımı’nı koruyacak kadar iyi olmasına rağmen, zenci olması nedeniyle takıma alınmamış. Çok sonraları İngiltere Ulusal Takımı’nın formasını giyen ilk zenci futbolcu Viv Anderson, aslında bu onurun Wharton’a ait olması gerektiğini söyler.

1888 senesinde kaleciliğe ara verip Sheffield’e dönmüş ve burada atletizme devam etmiş. Ancak bir sene sonra, Rotherham Town ile yeniden yeşil sahalara dönüş yapmış. 1994 senesinde Sheffield United’a geçerken, o yıllarda United takımının kalesini koruyan William “Fatty” Foulke’un (Şişman Kaleci) yedeği olarak takımda yer almış. İngiltere 1. Lig maçında, takımının Sunderland’a karşı oynadığı maçta kaleyi koruyan Wharton, adını Ada futboluna ilk zenci futbolcu olarak yazdırmıştır. İlerleyen senelerde Stalybridge Rovers, Ashton Northend, Stockport County takımlarında kaleyi korurken, bazı maçlarda atletizmden gelen sürati nedeniyle kanat oyuncusu olarak görev yaptı.

Futbol kariyerini 1902 senesinin Şubat ayında, Newton Heath’e karşı oynadığı, Stockport kalesini koruduğu ikinci lig maçında noktaladı.

***

Futbolu bıraktıktan sonra Doncaster’a döndü ve bir süre maden işçisi olarak çalıştı. O yıllarda alkol batağına düşen Wharton, 13 Aralık 1930 tarihinde 65 yaşında unutulmuş bir kaleci olarak yoksulluk ve sefalet içinde, gözlerden ve ilgiden uzakta hayata gözlerini yumdu. Doncaster yakınlarındaki Ellington Mezarlığı’na defnedilen kalecinin hayatını yazan Phil Vasili, kitabında (The First Black Footballer Arthur Wharton, 1865–1930, an absence of memory) onu şu cümlelerle anlatır:

“Hayatı zorluklarla, diğerlerinin önyargılarına karşı savaşmakla geçti. Tüm engellere, ırkçı yaklaşımlara, zorluklara karşı duracak kadar güçlü, bir o kadar da üzgündü. Kim bilir belki günümüzde yaşasaydı, ondan öğreneceğimiz çok şeyler olurdu.”

***

Futbol oynadığı senelerde İngiliz gazetelerinde “insandan çok hayvana benzediği” yazılmış, bu benzerlik nedeniyle diğer futbolculardan daha güçlü ve süratli olduğu vurgulanmıştı.1997 senesinde önce Sheffield United tarafından başlatılan, sonrasında İngiltere Futbol Federasyonu’nun ülke genelinde yaygınlaştırdığı, “Football Unites, Racism Divides (FURD)” (Futbol Birleştirir, Irkçılık Ayrıştırır) kampanyasında mezarı anıtlaştırılan Wharton, 2003 senesinde Ada futboluna unutulmaz hizmetlerde bulunan futbolcuların yer aldığı “English Football Hall of Fame”a kabul edildi. O seneye kadar, üzerinde adının yazdığı bir mezar taşının bile olmaması dikkat çekicidir.

Günümüzde, futbol kariyerinde formasını giydiği Darlington ve Rotherham kasabalarında anıt büstünün dikilmesi için kampanyalar başlatılmıştır. Aynı zamanda yakın geçmişte adına kurulan vakıf futbolda ırkçılığı önleme adına ses getiren kampanyalar yürütmektedir. (www.arthurwharton.com)

Görülen o ki, Arthur Wharton’dan bu yana yaşamda ve futbolda çok şey değişti ama ırkçılık saplantısı hala kapanmamış bir yara…

Ziya Adnan
9 Ocak 2012

ArthurWharton