Fulham’dan AFC Wimbledon’a; Federasyon Kupası zamanları 2…

Fulham’dan AFC Wimbledon’a; Federasyon Kupası zamanları 2

Uzaklardan…

Geçen yazıda, yeni senenin ilk hafta sonunda dünya futbolunun en eski kupasında oynanan maçlardan biriyle hatırlatmıştım o güzel mahallenin eskiye özlem duyan takımını. O maçın sonunda Premier Lig’de zor zamanlar geçiren Southampton karşısında tek golle yenilerek kupaya veda etmişti Fulham. Kupaya veda etmiş olsalar da Championship’te yolları açık ve dikensiz olsun, dönsünler özledikleri yere…

O maçın ertesinde, pazar günü Wembley Stadında oynanan maçta Premier Lig’de ilk dört mücadelesi veren Tottenham’ın rakibi, tıpkı Fulham gibi eskiye dönmeyi bekleyen iki küme altındaki AFC Wimbledon, namı-diğer “The Dons”. Londra’nın güneybatısında, yaz aylarında dünyanın en önemli tenis turnuvasına ev sahipliği yapan Wimbledon mahallesinin küllerinden doğmuş kulübü, sarı lacivertliler. O yıllara yetişmiş olanlar hatırlar, dört sezonda dört küme atlayarak Ada futbolunun en üst ligine tırmanıp, 1988 senesinde kupayı kazanıp 90’lı yıllarda esip kükremişler, Mayıs 2000’de, o unutulmaz kupa zaferinin 12. yıldönümünde lige veda etmişlerdi. Futbol sistemleri “Route One”a dayalıydı. Sahanın her bölgesinde prese dayalı sert oyun felsefelerinde topu en kısa yoldan rakip takımın ceza sahasına yollar, iri cüsseli hücumcuları ile gol atmaya çalışırlardı. Bir futbol takımından çok komando birliğini andıran azman futbolculardan kurulmuşlardı. Hiçbir takım onlarla oynamak istemezdi. Onlar sahaya çıkarken rakip takım 90 dakika hava bombardımanına uğrayacağını bilirdi. Futbol kurallarını sonuna kadar zorlayan sertlikte, sürekli prese dayalı anlayışta rakibe göz açtırmazlar, genelde duran toplardan golü bulurlardı. O düşüşten sonra kapanma noktasına kadar geldiler. Kulüp yönetimi Londra’nın banliyösü Milton Keys’e taşınma karar alınca taraftarlar kendi kulüplerini kurarak yeniden başladılar hikâyelerine…

Şimdilerde 3. Lige tutunmaya çalışıyorlar, gidiş o gidiş anlayacağınız. Tarihlerinde Wembley Stadında sadece bir maça çıkmışlar, 28 kişilik kadrolarının değeri 4,1 milyon Sterlin. Tottenham’ın sağ beki 1997 doğumlu Kyle Walker-Peters’ın transfer piyasasındaki değerinin 2,5 milyon sterlin olması iki takım arasındaki farkın özeti. Haliyle misafir takımın galibiyetine 1’e 35 veriyor bahis şirketleri…

4-5-1 düzeninde başlıyor mavili Wimbledon maça, Tottenham’da uzun süren sakatlıktan dönen defansif orta saha Wanyama sahada. Beklenenin aksine, Tottenham güçlü bir 11’le sahada, golcüleri Kane’i bile sahaya sürmüş Pochettino, belli ki Federasyon Kupası da hedefleri arasında. Tek kale oynayan ama Eriksen’in yokluğunda kalabalık Wimbledon savunmasını açamayan Tottenham izliyoruz ilk devrede. Topa sahip olma oranları yüzde 86, hani “boks maçı olsa hakem durdururdu!” dedikleri cinsten. 27’de ilk kornerini kullanıyor misafir takım, kale arkasındaki 5 bine yakın taraftarı gol atmışçasına seviniyor. Hele 30. dakikada Abdou’nun vuruşunu Tottenham kalecisi Worm’ün üst direğin yardımıyla kurtarışı var ki gol olsa mahallede bayram ilan edilirdi muhtemel! Duran her topu uzun kullanıyor Wimbledon, top rakipteyken takım halinde kapanıyorlar, tıpkı 80’li yıllarda nam salmış “Crazy Gang” (Deliler Çetesi) gibi.

Pabucun pahalı olduğunu, 3. Lig takımı karşısında olası mağlubiyetin karizmayı fena çizeceğini görmüş olmalı ki Tottenham hırslı başlıyor ikinci yarıya. Ama dirençli Wimbledon, kaptanları Fuller liderliğinde direnç, kademe, adam paylaşımı yapılması gereken tüm doğrular takımda var. Forvetleri Lyle Taylor sürati, oyun zekâsı, deparlarıyla göze batıyor. 27 yaşındaki golcü Milwall’da başlayan kariyerinde alt liglerde 15 takımın formasını giydi. 60’ta pozisyonlarda ağır kalan Llorente’yi oyundan alıp yerine Son’u oyuna alıyor Pochettino. Hareket getiriyor Güney Koreli takıma, 63’de Kane ile golü buluyor Tottenham ama deplasman takımı tribünleri şarkılarını söylemeye devam ediyor. Daha önce de yazmıştım, bir şehri, kasabayı mahalleyi tribünden sevmektir taraftarlık, Ada futbolu her fırsatta bu gerçeği hatırlatıyor. Ah bir anlasalar bizim futbol fakiri coğrafyada!

Maça dönersek, ilk golün hemen sonrasında karambolde topa son dokunan Kane farkı ikiye çıkarırken Tottenham direnci kırıyor. 71’de Vertonghen uzaklardan deniyor şansını, top köşeden ağlara buluşuyor. 90 dakikanın sonunda 47.927 taraftarın önünde Tottenham kupadan elerken mahallenin takımını, Wimbledon’ın teknik direktörü Neil Ardley takımıyla gurur duyduğunu dile getiriyor. Kim gurur duymaz ki bütçe olarak mütevazi ama futbol olarak taş gibi takımla. Bu yazının yazıldığı saatlerde 24 takımlı League One’da 21. sıradalar, Tottenham karşısında oynadıkları futbola bakıp durumlarına şaşırmamak elde değil! En kısa zamanda toparlanıp tutunsunlar lige, malum 80’li senelere yetişmiş olanlar için Wimbledon’a hürmet âdettendir…

Madem Cem Karaca ile başladık kupa zamanlarını anlattığımız yazının ilk bölümüne, yine onunla bitirelim. O eski şarkının dizeleri eski mahallenin geçmişe ağıt yakan sarı lacivertli takımı Wimbledon’a gitsin,

Benden sana son kalan
Bir küçük resim şimdi
Cevap veremez ama
Ağlar yalnızlığına…

Ziya Adnan
15 Ocak 2018