Deli maçlar..

Deli maçlar…

Uzaklardan…

Ekim ayının son günlerinde, kökleri 1871 senesine kadar uzanan,  Premier Lig’e geçen sezon sonunda yükselmiş Reading FC’nin 24.161 kapasiteli Madejski Stadı’nda, futbol tabiriyle “deli” bir maç oynandı; hani futboldan pek haz almayanların bile ilgisini çekecek cinsten… İngiltere lig kupasında, ev sahibi takım kuzey Londra’nın Arsenal’ını ilk 37 dakikada gole boğuyor, o dakikadan sonra uyanan deplasman takımı 45. dakikada Walcott’un attığı golle ilk yarıyı 4-1 geride kapatıyordu. İkinci yarının ortalarında bir gol daha bulan Arsenal, maçın bitmesine ve kupadan elenmesine saniyeler kala savunma oyuncusu Koscielny ve yine Walcott’un ayağından kazandığı gollerle maçı 4-4’e getirip uzatmalara taşıyordu. Uzatmalarda da hızını kesmedi gol düellosu. Hakemin bitiş düdüğü Arsenal’ın bu “deli” maçı 7-5 galip tamamladığını ilan ederken, stadı dolduran futbolseverler futbol tarihinde az görülen, kimsenin beklemediği bu skora inanamıyordu.

Arsene Wenger’in “disaster to pride” (felaketten onura geçiş) olarak tanımladığı maçı, Reading FC’nin teknik direktörü Brian McDermott, “Okul maçları zamanlarından beri böyle çılgın bir maç izlemedim!” cümlesi ile anlatıyordu…

O unutulmayacak maç vesilesi ile yakın tarihte yaşanmış “great comeback” (büyük geri dönüş) olaylarını hatırlayalım istedim bu hafta: “Tanrı rızası için, güzel bir maç lütfen!” diyen tüm futbol dilencilerine bol gollü, “deli” maçları anımsatma adına…

9 Eylül 1998… Upton Park Stadı’nda oynanan Premier Lig maçında West Ham United, “Deliler Çetesi” Wimbledon karşısında… Ev sahibi takım ilk 25 dakikada Ian Wright, Stan Lazaridis ve John Hartson’nın golleriyle 3-0 öne geçer. West Ham tribünlerinde o meşhur “blowing bubbles” tezahüratı yankılanırken, çete uyanır. Marcus Gayle ve Jason Euell’in iki golüyle durumu 3-3 yapıp son dakikalara berabere giren deplasman takımı 90. dakikada unutulmaz forvet Efan Ekoku’nun kafa golüyle maçı 4-3 kazanır. O sezon sonunda West Ham ligi beşinci olarak bitirirken, Wimbledon FC kıl payıyla kümede kalır.

20 Şubat 2001… Yer Tranmere Rovers’ın Prenton Park Stadı… Federasyon Kupası 5. tur maçında ev sahibi takım, Southampton karşısında… Hassan Kachloul, Jo Tessem ve Dean Richards’ın golleriyle deplasman takımı soyunma odasına 3-0 önde girer. Premier Lig takımı olmanın havasıyla, alt liglerde mücadele eden rakibini elediğine inanan Southampton, kâbus gibi geçen bir 45 dakikadan sonra sahadan 4-3 yenik ayrılırken, Tranmere Rovers tribünlerinde “Can We Play You Every Week” (Her hafta sizinle oynayabilir miyiz!) tezahüratı yankılanmaktadır…

29 Eylül 2001… Yer kuzey Londra’nın White Hart Lane Stadı… Ev sahibi Tottenham ilk yarıda bulduğu gollere devreyi 3-0 üstün kapatırken, Ferdinand ve Sheringham ikilisi Manchester United savunmasını perişan etmiştir. Ancak ikinci yarıda, uykudan uyanan United; Andy Cole, Laurent Blanc, Ruud van Nistelrooy, Juan Sebastian Veron ve David Beckham’in golleriye maçı 5-3 kazanır. Maç sonu basın toplantısında, devre arasında soyunma odasında futbolcularına ne söylediğini soran gazetecilere Sir Alex’in cevabı ilginçtir: “I’m not saying exactly what I said to them at half time – why am I always asked that? (Futbolcularıma ne dediğimi şimdi söylemeyeceğim. Neden bu soru hep bana soruluyor?)

4 Şubat 2004… Yer yine kuzey Londra’nın White Hart Lane Stadı… Manchester City ile oynadığı Federasyon Kupası 4. tur maçında henüz 2. dakikada Ledley King’in golüyle öne geçen Tottenham, ilk yarıda iki gol daha atarak devreyi 3-0 önde kapatır. Üstelik 45. dakikada “olağan şüpheli” Joey Barton kırmızı kart görmüş ve City 10 kişi kalmıştır. Tottenham’ın farkı artıracağını düşünenler, ikinci yarıda mükemmel oynayan ve arka arkaya golleri bulan City’i izler. Hakemin bitiş düdüğü City’nin maçı 4-3 kazandığını ilan eder. Maç sonrası düzenlenen basın toplantısında, City’nin o dönem teknik direktörlüğünü yapan Kevin Keegan, takımın müthiş geri dönüşünü şöyle özetler: “ They’ll talk about this game long after we’ve all gone!” (Bizden uzun zaman sonra insanlar bu maçı konuşacak!).

25 Mayıs 2005… Yer İstanbul’un Atatürk Olimpiyat Stadı… Şampiyonlar Ligi finalinde, stadı dolduran 72.059 taraftar, maçın ilk yarısında AC Milan’ın, Liverpool karşısındaki ezici üstünlüğüne tanık olur. İlk yarı bittiğinde İtalyanlar soyunma odasına 3-0 önde girmenin rahatlığı içindedir. Ancak ikinci yarıda kaptan Steven Gerrard’ın 54. dakikada attığı gol maçın gidişatını değiştirir. Altı dakikalık Liverpool fırtınası sonrası, dakikalar 60’ı gösterirken Liverpool maçı 3-3’e getirmiştir. Uzatmaların sonunda gelen seri penaltı atışlarında Milan’ın kullandığı son penaltıyı Shevchenko gole çeviremez ve Rafa Benitez’in öğrencileri kupaya uzanır. O tarihi maçın öncesine kadar Steven Gerrard’ın Chelsea’ye transfer olacağını yazan Ada medyasına, kaptanın maç sonrası cevabı nettir: “How can I think of leaving Liverpool after a night like this?” (Böyle bir akşamdan sonra Liverpool’u nasıl bırakabilirim?)

5 Şubat 2011… Yer Newcastle United’ın St James’ Park Stadı… Deplasmanda oynayan Arsenal, maçın ilk 10 dakikasında 3-0 öne geçer ve ilerleyen dakikalarda bir gol daha atarak devreyi 4-0 önde kapatır. 68. dakikaya kadar bu skorla devam eden maçta, Newcastle ilk golünü Barton’un penaltı vuruşuyla kazanır ve Arsenal’ın yaşadığı şok da o golle başlar. Best (75), Barton (83), Tiote’nin (87) attığı gollerle Newcastle United beraberliği yakalarken, Wenger sonucu takımının paniklemesine bağlar.

***

Eduardo Galeano, “Gölgede ve Güneşte Futbol” kitabında golü futbolun orgazmı olarak tanımlar. Yazara göre, orgazm gibi gol de modern yaşamda gitgide daha az görülmektedir. 0-0’lık beraberlikler, havaya açılmış ağızlar, iki esneyiş… Oysa bazen de hiç beklemediğiniz bir anda geliverir goller arka arkaya… Esnemeye bile fırsat kalmaz.

Bu vesileyle eski zamanlarda Anfield Stadı’nda oynanan ve golsüz biten maç sonrası Bill Shankly’nin söylediği şu cümleyi bir kez daha hatırlayalım: “11 kale direğine karşı oynamak gerçekten zor!”

Ziya Adnan

18 Kasım 2012

DeliMaclar