Uzaklardan…
“Barınakta telle çevrili bir bölüm. Buraya evlerden atılmış küçük boy cins köpekleri koymuşlar. Kim getirip koymuşsa, yine bir evden atılmış bir tek eski koltuk var köşede. Köpeklerden birisi çıkıp ona oturuyor. Öbür üç-beşi koltuğun çevresinde, gramofon köpeği pozisyonunda sıralanıp oturuyor, bekliyorlar. Evlerden atılmış köpeklerin aslında istedikleri koltuğun üzerinde oturmak değil. Onlar oraya oturunca kaybettikleri, özledikleri ortama ulaşacaklarını sanıyorlar. Ama olmuyor. Sanıyorlar ki oraya oturunca bir eski dost insan, tıpkı o eski evde olduğu gibi gelecek ve koltuğu paylaşacaklar, o mutlu günler geri gelecek, bu öldürücü bekleyiş sona erecek, özlem bitecek… Kimse gelmiyor. Birisi iniyor, öbürü çıkıp oturuyor. Umutla beklemek sırası ona geliyor.” (Bekir Coşkun – Bekleyiş, Hürriyet, 20 Kasım 2005)
Çok zaman önce Bekir Coşkun yazmıştı bu satırları, geçenlerde 75 yaşında aramızdan ayrılan güzel insan. Ölümü de yazıları gibi içime dokundu, her ne kadar konumuz futbol olsa da anmadan geçemedim. Hatırası bizimle…
Futbola dönersek, dünyayı esir almış beter bir virüsün pençesinde, sinemalar açık ama Premier Lig’de tribünler yine boş, oysa ne kadar özlemiştir enfes Craven Cottage Stadı’nın müdavimleri mabetlerini. Fulham ligdeki 6. maçında şehirdaşı Crystal Palace karşısında. İlk dört maçtan puan çıkartamadılar, Sheffield deplasmanında Mitrovic’in ayağından kaçırdıkları penaltıya rağmen puanı kapıp, siftah yaptılar. Mitrovic’in kullandığı son 10 penaltıdan dördünü kaçırdığını hatırlatalım. Takıma yeni katılan üçlünün katkısı önemli, Chelsea’nin kadrosunda yer bulamayan 24 yaşındaki orta saha Ruben Loftus-Cheek, aksayan savunmanın ortasına Lyon’dan monte ettikleri Joachim Andersen, yanında Manchester City’den gelen Tosin Adarabioyo. Fulham’ın derbi karnesi zayıf, son 11 derbide puan bulamadılar. Crystal Palace sezona iyi başladı ama son altı deplasmanın beşini kaybettiler, üstelik o maçlarda gol sevinci yaşamadan. İki teknik direktörün arasındaki yaş farkı 33, Euro 2012’de Roy Hodgson İngiltere Milli Takımı’nın başındayken, Scott Parker öğrencisiydi, kaderin cilvesi bu maçta rakipler…
Fulham 4-2-3-1 dizilişinde başlıyor maça, gol umutları Mitrovic, arkasında Loftus-Cheek, Lookman. İlk bölümde oyunu rakip sahaya yıkıyorlar, Palace topu rakibe bırakıp kalabalık savunmada. Henüz 8. dakikada öne geçiyor misafir takım, Riedewald’in soluyla vurduğu topu izlemekle yetiniyor Fulham savunması. Palace hücumda Zaha’yı bırakıp rakibi sahasında kabul ediyor. Beraberlik için yükleniyor Fulham ama oyun kurucuları Cairney rakip kaleden çok uzak. 17’de gelişen Fulham hücumunda Lookman yakın mesafeden çerçeveyi bulamıyor. 26’da bu kez kaleyi buluyor ama direkler gole izin vermiyor; takımda gole en yakın oyuncu 19 numara. Palace rakip alana çabuk çıktığı anlarda tehlikeli, geniş alanları iyi kapatıp kaptıkları toplarda çabuk çıkıyor. Fulham savunmasının solunda Robinson çabukluğuyla göze batan oyuncu. Fulham, topa yüzde 72 oranında sahip olduğu ama rakip kaleyi sadece bir kez bulabildiği devreyi geride kapatıyor.
- devreye yine ofansif başlıyor Fulham, Palace takım halinde sahasında. Kontrollü oynayıp, rakip savunmanın arkasına Zaha ile kolay sarkıyorlar. Parker’ın takımı tüm isteğine ve mücadelesine rağmen 3. bölgede etkisiz. 58’de duran top organizasyonunda Mitrovic’in kafa vuruşu isabetsiz. 61’de farkı ikiye çıkartıyor Palace, rakip savunmanın derinliğini kaybettiği pozisyonda Batshuayi enfes bırakıyor, Zaha’ya dokunmak kalıyor. 67’de Fulham’da Anguissa’nın yerine Kamara sahada. Tüm çabasına rağmen bal yapmayan arı misali siyah beyazlılar, Hodgson’un takımı tempoyu dilediği şekilde ayarlarken rakibin savunma zaaflarından yararlanıyor. 82’de VAR hakeminin uyarısı sonrası kırmızı kartla oyun dışı kalıyor Kamara, Fulham havlu atıyor. Altı dakika uzatılan maçta Cairney’nin ayağından bir gol buluyorlar ama zaman yetmiyor ve Palace sezonun 3. galibiyetini alıyor. Fulham’a gelince topa yüzde 67 oranında sahip olmasına rağmen bir maçta daha kaybediyor enfes mahallenin siyah beyazı, onlar adına ayrılık çanları erken çalıyor. Hocaları Parker maç sonu basın toplantısında geldikleri ligle Premier Lig arasında kalite farkı olduğunu, topla daha çok oynamalarına rağmen 3. bölgede pozisyon üretemediklerini, daha yaratıcı olmaları gerektiğini dile getiriyor.
Madem o güzel insanla başladık yazıya, onun dizeleriyle bitirelim: “Küçük köpek kaç gündür arkadaşını arıyor kumsalda… Arada bir koşuyor kendi kendine… Koşunca arkadaşı gelecek sanır… Nereden bilsin… Bu mevsim ayrılık zamanıdır…”
Ziya Adnan
27 Ekim 2020